MURAT KILIÇ
İletişim Yayınları
Murat Kılıç kitabında, Türkiye’nin siyasal hayatında köklü bir geçmişe sahip milliyetçilik akımı ile onun ilk örgütlü tezahürlerinden olan Türk Milliyetçiler Derneği’nin kısa süreli serüvenini anlatıyor.
Murat Kılıç’ın İletişim Yayınları tarafından yayımlanan “Allah, Vatan, Soy, Milli Mukaddesat” Türk Milliyetçiler Derneği (1951-1953) adlı kitabı Türkiye’nin siyasal hayatında köklü bir geçmişe sahip milliyetçilik akımı ile onun ilk örgütlü tezahürlerinden olan Türk Milliyetçiler Derneği’nin kısa süreli serüvenini anlatıyor. Kronolojik bir anlatıma sahip olan kitapta 1945’ten başlanarak Türk Milliyetçiler Derneği’nin (TMD) kapatıldığı 1953 yılına dek geçen dönem inceleniyor. Yazarın ifadesiyle, ilk kez tezinde yer verdiği Türk Milliyetçiler Derneği üzerine olan araştırmalar yoğunlaştırılarak, “Türk milliyetçiliğinin muhafazakârlaşma sürecinde önemli bir durağı teşkil eden” derneğin bir monografisi ortaya konmuş.
Kılıç’ın –yerinde bir tespit olarak- eserinde savunduğu düşünce, 1960’ların ikinci yarısından itibaren Türk milliyetçiliğinin omurgasını oluşturacak iki esas unsur olan Türklük ve İslâmcılık ideallerinin 1940’lı yıllarda biçimlenmeye başladığı… İkinci Dünya Savaşı sonrası Türkiyesi’nde, milliyetçi ve muhafazakâr düşün ve eylem adamlarının yürüttükleri fikrî tartışmalar neticesinde şekillenen siyasal ve içtimaî ortam, iki ayrı kanadın –Nurettin Topçu’nun başını çektiği Anadolucular ve Hüseyin Nihal Atsız’ın önderliğindeki Turancılar- ortaya çıkmasına neden oldu. Kılıç da bu sebeple önce derneği oluşturan bu iki milliyetçi ana akım üzerinde yoğunlaşarak bu iki akımın hususiyetlerini, kendi aralarındaki ihtilafları, yaptıkları neşriyatı ve öncü isimlerinin düşüncelerini okurlara aktarıyor. Yine Anadolucular ve Turancılar arasında 1945-51 yılları arasında cereyan eden “birlik oluşturma” tartışmaları da kitapta ele alınan meseleler arasında yer alıyor.
Öncelikle ihtilaf noktalarına bakmak gerekirse, Kılıç’ın detaylı şekilde ve düşünce sahiplerine atıflarla ele aldığı “Türk tarihinin başlangıcı, coğrafya, vatan, din ve İslâm’ın milliyetçilik içindeki yeri, ırk ve ırkçılık” mefhumları, Türkiye’deki milliyetçilerin temel ihtilaf konuları olarak öne çıkıyor. Bu iki kanadı birleştiren şeylerse, “ortak düşman” karşısında tek parti iktidarının takip ettiği “resmî milliyetçilik” anlayışı ve komünizm tehlikesi olarak beliriyor. Özellikle komünizm, Anadolucuların aksine dine mesafeli tavır alan Turancıların dahi dini bu tehlikeye karşı panzehir olarak görmelerine neden olmuştu. Milliyetçilerin iki kanadı, kendilerine ait yayın organlarındaki neşriyatın yanı sıra Komünizme Karşı Mücadele dergisinde kuvvetlerini birleştirerek ortak düşman aleyhinde ve “Türklüğün var olma yok olma davası”nda mücadele ediyorlardı. Hatta bu “mücadele” öyle bir noktaya geldi ki, sonunda tek parti iktidarı da hem Turancılar hem de Anadolucular tarafından “milli değerlerin ve ahlâkın zafiyete uğratılarak Anadolu insanı arasında komünizmin yayılma amillerini yaratma” ithamından kaçamadı.
Bu noktada, bir çatı örgüt olarak yaratılan Türk Milliyetçiler Derneği’nin kuruluş dönemi şartları anlamlıdır. Milliyetçilerin birlik oluşturma düşüncesi iki kanattan da destek görse de, bunun nasıl bir örgüt olacağı tartışmaları uzun süredir devam ediyordu. Nihayet, milliyetçiler arasındaki birlik sorunu Zeki Velidi Togan’ın önerisi doğrultusunda çeşitli milliyetçi derneklerin kurulması vasıtasıyla çözüme doğru ilerlemeye başladı. 1945’te Türk Kültür Ocağı’nın kurulmasıyla başlayan bu süreçte sırasıyla Türk Kültür Çalışmaları Derneği, Türk Kültür Derneği, Türk Gençlik Teşkilatı, Genç Türkler Cemiyeti ve ardından Nisan 1950’de Milliyetçiler Federasyonu hayata geçirildi. 1951 yılının Nisan ayında düzenlenen Milliyetçiler Federasyonu Kurultayı’nda ise federasyona dahil olan tüm dernekler Türk Milliyetçiler Derneği çatısı altında birleşmek üzere kendilerini feshetme kararı almış, 13 Nisan 1951 tarihinde ise TMD’nin kuruluşu kesinleşmişti; dernek, Mefkure isimli bir de resmî yayın organı neşretmeye başlamıştı. Derneğin faaliyet gösterdiği iki yıl boyunca yurt sathına yayılan yetmiş sekiz şubesi, bu şubelerin de her sosyal sınıf ve meslekten üyeleri olmuştu.
TMD’nin kuruluşundan itibaren Kore Savaşı, Asya’daki ve Balkanlar’daki Türklerin siyasal hakları için düzenledikleri “haricî” etkinliklerinin yanı sıra, iç politikada da komünizm tehlikesi ve onun destekçilerine karşı İstanbul’un Fethi’nin beş yüzüncü yılının yaklaşması münasebetiyle Ayasofya’nın tekrar camiye çevrilmesi gibi “dahilî” siyasete yönelik faaliyetleri olmuştu. Ancak derneğin tam da bu faaliyetleri, bir süre sonra TMD’nin kapatılmasının gerekçesini oluşturacak “ırkçı ve mürteci faaliyetler” ithamıyla karşılaştı. 22 Kasım 1952’de Malatya’da Vatan gazetesi başyazarı Ahmet Emin Yalman’a yapılan suikast ve suikastın faillerinin ilişkide olduğu kuruluşlar nedeniyle irticaî faaliyetlerde bulunma suçlamasıyla karşılaşan dernek (başta o dönemki başkan Sait Bilgiç olmak üzere dernek yöneticileri bu ithamları reddetseler de) uğradığı adlî kovuşturmanın sonucunda –şüphesiz dönemin başbakanı Adnan Menderes’in tepkisini çekmesinin de etkisiyle- demokratik bir rejime aykırı eylemlerde bulunduğu gerekçesiyle Nisan 1953’te temelli olarak kapatıldı. Kılıç, bu sürece odaklanarak, gerek dönemin gazetelerini gerekse Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi’nde yer alan belgeleri tarayarak derneğin hangi şartlarda, hangi adli ve siyasi süreçler ardından kapatıldığını detaylı bir şekilde aksettiriyor. Kitabın başından sonuna geldiğimizde hem 1945’ten başlayarak 1953 baharında sona eren Türk milliyetçilerinin örgütlenme faaliyetlerinin serüvenini okuyoruz, hem de yazarın ele aldığı dönemde yürütülen fikirsel tartışmaların cereyan ettiği yayınları büyük bir dikkat ve titizlikle inceleyip metnin akışı içine başarıyla ilave etmesi sayesinde yalnızca olaylara odaklanan bir metnin kuruluğuna sıkışıp kalmıyoruz. Bilhassa Türkiye’deki milliyetçi akımlarla ilgilenenlerin kaçırmaması gereken bir çalışma…