1937 ile 1948 yılları arasında yayınlanan sol dergiler üzerine…

Dergiler

1940’ların dergileri II

BÜLENT VARLIK

Sosyal Tarih Yayınları-TÜSTAV 2020

1940’ların Dergileri’nin ilk cildinde 1938-1952 arasında yayınlanmış Projektör, Hamle, Toprak, Yürüyüş,Başak, Söz, Yığın, Yeryüzü isimli sekiz dergiyi araştırma konusu edinen yazar Bülent Varlık, bu kez 1937-1948 döneminde yayınlanan Yeni Edebiyat-I, SES-I, SES-II, Yeni Edebiyat-II, Değirmen-I, Pınar, Genç, Nesil, Değirmen-II isimli dergileri ilk kitapta olduğu gibi sistematik bir çalışmayla bizlere tanıtıyor.

AHMET EKEN

’40’lı yılların kültür dünyası içinde önemli yeri olan, ancak zaman içerisinde kütüphane raflarında unutulan bazı dergileri gün ışığına çıkaran araştırmanın ikinci cildinde sekiz dergi tanıtılıyor. Kısıtlı imkânlarla, en temel özgürlüklerin bile lüks olduğu bir ülkede muhalif dergi çıkarmak gibi zor ve tehlikeli bir işe girişen bir avuç idealist, edebiyat ve sanat meraklısı genç insanın ürünü olan bu dergilerden Yeni Edebiyat-I, Ocak-Eylül 1937 tarihleri arasında İstanbul’da yayınlanmış. Yazar Bülent Varlık, Türkiye Komünist Partisi (TKP) içinde yaşanan krizden sonra “ortada kalan” komünistler, sosyalistler ve ilericiler için artık mücadele alanı olarak yalnızca legal yayınların kaldığını belirterek söyle devam ediyor: “Bu çerçevede solcular görüşlerini en azından edebiyat alanında sergileyebilmek amacıyla bazı süreli yayınlar yayınlamaya başlar. Bunlardan belki de ilki, 11 sayı yayınlanabilen Yeni Edebiyat’tır.”

Yayın politikası, edebiyat, fikir ve sanat dünyamızda bir topluluk ve hareket yapmak, “okuyucu ile yazıcı arasında bir fikri ve edebiyat katalizörü olmak” olan Yeni Edebiyat dergisinde farklı görüşlere sahip yazarların yazıları bulunuyor. Dergiye düzenli yazı yazarlar arasında Bedri Rahmi Eyüboğlu, Kemal Tahir, Şerif Hulusi, Mehmet Seyda, Suat Derviş, Sadri Ertem, Kemal Sülker ve Hüsamettin Bozok gibi isimlere rastlıyoruz.

Bir başka dergi olan SES-I dergisinin yayın hayatı Kasım 1938’de başlıyor ama aynı yılın aralık ayında sona eriyor. Yusuf Ahıskalı’nın yayınladığı derginin manevi destekçisi Suphi Nuri İleri. Derginin yayınlanış amacı, Suphi Nuri İleri’nin ifadesiyle “münevverlere hitap etmek, halkı münevver tabakaya yaklaştırmak, onu bütün manasile kültürlü yapmak”. Dergide Abidin Dino’nun pek çok çizimi yer alıyor. Fikret Adil, Hüsamettin Bozok, Asaf Halet Çelebi, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Suphi Nuri İleri, Mehmet Seyda yazı ve şiirleriyle dergiye katkıda bulunuyorlar.

SES-I kapandıktan altı ay sonra bu kez SES-II ismiyle bir kez daha yayın hayatına katılıyor (Haziran 1939-Eylül 1939). Derginin Fikret Adil tarafından kaleme alınan çıkış yazısında, SES-II dergisinin “karşısına çıkan bozkurt postuna bürünmeye cüret etmiş birtakım sırtlanlara” karşı bundan böyle sesini yükselteceğini okuyoruz. “Çünkü bu sırtlanlar, kıymetleri icabı, öldü sandıkları büyük bir varlığa da saldırıyorlar: Atatürk’e.” Bu dönemde SES-II Kemalizm’den yana tavır alır ve ırkçılığa karşı çıkar. Yazarları arasında Abidin Dino, Suphi Nuri İleri, Nail V. Çakırhan, Asaf Halet Çelebi gibi isimlerin yer aldığı dergi, dört sayı sonra Yusuf Ahıskalı’nın Ankara’ya çağrılıp, “kulağının çekilmesi” üzerine yayın dünyasından çekiliyor.

Yeni Edebiyat-II, TKP’nin görüşlerini kamuoyuna yaymak amacıyla çıkardığı legal bir yayın. Merkez Komitesi sekreteri Reşat Fuat Baraner’in girişimiyle, ilk sayısı Ekim 1940’ta çıkıyor. Derginin fiili yöneticisi Suat Derviş, yıllar sonra, 26 Ocak 1967’de Behçet Necatigil’e yolladığı bir mektupta şunları yazar:

Bugün Türk edebiyatının en sevilen romancısı Orhan Kemal’in ilk hikâyesini, bana gelen amatör yazıları arasından ben seçtim. A. Kadir, Dinamo, Fethi Giray ve daha birçok kalburüstü şair ve edipler, en evvel “Yeni Edebiyat”a yollanan heveskâr yazıları arasında seçilmiş ve Türk edebiyatına devredilmiştir.

Dergiye yollanan yazılarla yakından ilgilenen Suat Derviş, zaman zaman genç yazarları eleştirip, onlara önerilerde de bulunur.

Yeni Edebiyat’ta en çok imzası bulunan yazarlardan bazılarını ise şöyle sıralayabiliriz: Ali Rıza Çelik müstearı ile Reşat Fuat Baraner, Zeki Baştımar, Abidin Dino ve Hüsamettin Bozok. En çok şiiri yayınlanan şair ise Hasan İzzettin Dinamo. 26 sayı olarak toplam 104 sayfa yayınlanan dergide 46 şairin şiiri bulunuyor. Bu şairler arasında Nâzım Hikmet de yer almakta. Üç şiiri Mazhar Müfit imzası ile yayınlanıyor.

Bazen mahkemelik olsa da, Yeni Edebiyat’ın yazarları bu davalardan dolayı ceza almıyorlar. Ancak Hasan İzzettin Dinamo’nun 26. sayıda yayınlanan “Vatan Şarkısı” isimli şiiri nedeniyle dergi, Kasım 1941’de Sıkıyönetim Komutanlığı tarafından kapatılıp, toplatılıyor.

Sırada Değirmen dergisi var. Bülent Varlık’ın “Üniversitelilerin dergisi” değdiği dergi, Ekim 1942-Nisan 1944 tarihleri arasında on iki sayı çıkabilmiş bir dergi. Ama nedense siyasetle “açıkça” çok fazla uğraşmasa da, “şimşekleri” üzerine çekmiş, dönemin siyasal iktidarı tarafından yakından izlenmiş ve hatta “fişlenmiş” bir aylık fikir, sanat ve ahlak dergisi. Cavit Orhan Tütengil, Halil Tanyeli ve M. Naci Baysal tarafından kurulan derginin çıkış yazısına, “Bu memleketin fikir kısırlığını en iyi ispat eden şeylerden biri de iddia bolluğudur. Bizde bu, son zamanlarda tiksindirici bir mahiyet almıştır. Bunu bildiğimiz için biz, okuyucuların önüne hiçbir peşin iddia ile çıkmıyoruz” deniyor. Ve dergiyi çıkaranlar ne olmadıklarını sıralıyorlar. Özellikle cahil, riyakâr, yüzeysel görüşlerini büyük fikir gibi pazarlayan, samimiyetsiz çevrelerle ve kişilerle herhangi bir ilişkilerinin olmadığını, öğretmek istediklerinin sadece samimiyet olduğunu vurguluyorlar.

Değirmen dergilerini karıştırdığımız zaman çok sayıda yazar ve şairin imzasını görüyoruz. Önde gelen yazarları ise Cavit Orhan Tütengil, Cahit Tanyol, M. Naci Baysal, Halit Tanyeli Muzaffer A. Aşkın, Tahir Alangu, Ziyaettin Fahri Fındıkoğlu ve Behçet Necatigil.

İçerisinde sola açık yazı bulunmayan dergi, nedense resmî makamlar tarafından mercek altına alınıyor ve Hasan Âli Yücel’in talebiyle kurulan bir komisyon tarafından hazırlanan “Basının Siyasi Eğilimi” konulu rapor, Değirmen adlı mecmuada bazı sola yakın temayüller bulduğu iki yazıyı da işaret ediyor. Bülent Varlık, muhtemelen bu yaşanan ortamın getirdiği gerilimin sonucu olarak önce derginin sayfa sayısının yarıya indirildiğini, ardından da, sekiz ay sonra yayınlanan 12. sayısıyla derginin yayın hayatından çekildiğini ifade ediyor.

Pınar, Mart 1941-Eylül 1945 tarihleri arasında sadece altı sayı çıkabilen bir dergi. Derginin bir başka özelliği de geçirdiği değişimler. Alışılmışın dışında, ilk sayısında yayın amacını belirten bir yazı bulunmayan Pınar, daha ikinci sayısında yayınına uzunca bir süre ara verir ve sekiz ay suskunluktan sonra üçüncü sayısı yayınlanır. Bu sayıyla birlikte milliyetçi ve muhafazakâr yazarlar dergiden uzaklaştırılmış, yerlerini sosyalist, ilerici ve demokrat yazarlar almıştır. Bu değişimi Rıfat Ilgaz bir yazısında şu şekilde anlatır:

İleri milliyetçilik maskesi ardında milli menfaatleri temsil eder görünerek, faşist adımlarını talim edenler, hâki gömleği, siyah kravatı ve boyası dökülmüş çizmeleriyle sağa sola tehdit savuran Bâb-ı Âli kuklaları unutmasınlar ki, hile ve tezvir ne kadar kuvvetli olursa olsun, hürriyet adı ve insan idraki yaşadıkça bu memlekette de haktan, müsavattan ve ezeli müsavatsızlıktan bahsedilecektir.

Ancak beşinci sayıdan sonra dergi yeniden sessizliğe gömülür. Bir buçuk yıl sonra yayınlanan altıncı sayısı ise son sayı olacaktır. Pınar, sadece altı sayı çıkabilmiş olsa da, etrafında geniş bir yazar kadrosu vardır. Doğan Çetiner’den Rıfat Ilgaz’a, Cahit Irgat’tan Suat Taşer’e, Hüsamettin Bozok’tan Ömer Toprak’a kadar pek çok kalem yazılarıyla, Agop Arad, Faris Erkman ve Kemal Sönmezler ise desenleriyle dergide yer alır.

Genç Nesil, TKP mensupları tarafından İzmir’de yayınlanan bir dergi. Eylül 1947 ile Ocak 1948 arasında sadece dört sayı çıkıyor. Derginin imtiyaz sahibi ve yazı işlerini fiilen idare eden Kemal Dayan’ın İzmir’den ayrılmasıyla da yayın hayatı son buluyor. Yazar ve şairleri arasında Orhan M. Arıburnu, Kemal Binbaşar, Necati Cumalı, Cahit Irgat, Samim Karagöz, Atilla İlhan, Şükran Kurdakul, Orhan Kemal gibi isimler yer alıyor.

Kitapta tanıtılan son dergi Değirmen-II, Trabzon’da yayınlanıyor. 1940’lı yılların başında İstanbul’da yayınlanan Değirmen-I bir süre sonra kapanmak zorunda kalınca, derginin kurucularından olan öğretmen Halil Tanyeli, Trabzon’da göreve başlar ve dergiyi canlandırma kararı alır. 1948 Şubatı’nda Değirmen yeniden yayınlanır. Fikir ve sanat mecmuası olan Değirmen fiilen Halil Tanyeli tarafından yönetilir. İstanbul’daki arkadaşlarının yazı desteği olsa da, maddi sorunlar aşılamadığı için dergi yedi sayı sonra, Aralık 1949’da yayınını durdurur.

Bu dergilerin ortak özelliği, yayın dünyasına çok kısıtlı maddi olanaklarla girmeleri ve satışları da beklenenin altında olunca kapanmaları. Örneğin Yeni Edebiyat’ın finansmanını Neriman Hikmet babasından miras kalan evi satarak sağlıyor ve dergi 11 sayı çıktıktan sonra, yeterince satış yapılamadığı için kapanıyor. SES dergisini Yusuf Ahıskalı doğrudan doğruya kendi finanse ediyor ama beşinci sayısı ile birlikte o da kapanmak zorunda kalıyor. Bu kez kapanmanın nedeni, derginin yayın çizgisi konusunda Ahıskalı’nın bazı arkadaşları ile anlaşamaması ve maddi desteğini çekmesi. Ancak altı ay sonra SES yeniden çıkacak ama bu kez resmî makamlarca kapatılacaktır. Ardından Yeni SES ismiyle yeni bir dergi yayınlanır, ancak kitapta bununla ilgili bir bilgi bulunmuyor. Değirmen, Trabzon’da Halil Tanyeli’nin kendi çabalarıyla çıkarılan bir dergi. Tanyeli yıllar sonra kendisiyle yapılan bir söyleşide şunları söylüyor: “İlk sayılardan her biri 500 baskı için 50 liraya çıkıyordu. Bu da devletin bana verdiği aylığın dörtte biriydi. Elbette baskı bir felaketti…”

Yine kitaptan öğreniyoruz ki, dergilerde az sayıda olsa da reklamlar da yayınlanıyor. Genellikle son sayfada ilaç, güzellik kremi, sinema, çamaşır fabrikası, lokanta, dergi, kitap, yayınevi gibi reklamlar yer alıyor. 1940’lı yılların dergilerinden bir kesit sunan kitabın sonunda bir de bu yayınları basan matbaaların listesinin unutulmaması iyi olmuş.

1940’lı yıllarda bin bir zorlukla yayınlanan ve unutulan bu dergileri sahipleri, yazı işleri sorumluları, yazar ve çizerleri ile ayrıntılı bir biçimde tanıtan Bülent Varlık, dergileri onca zaman sonra kütüphanelerde ya da özel koleksiyonlarda bulmak, kişiler hakkında bilgi edinmek gibi zor bir işe soyunmuş ve bunu başarıyla gerçekleştirmiş. Bu tür çalışmaların devamı dileğiyle…