YÖK, vakıf üniversiteleri ile devlet üniversiteleri öğretim elemanları arasındaki maaş farkını ortadan kaldırmak için bir düzenleme yaptı. Bu düzenleme, Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun 17 Nisan 2020 tarihinde Resmî Gazete'de yayımlanarak aynı gün yürürlüğe girdi. Söz konusu Kanun'un 11'inci maddesinde yer alan "Vakıf yükseköğretim kurumlarında çalışan öğretim elemanlarına, unvanlarına göre Devlet yükseköğretim kurumlarında ödenen ücret tutarından az ücret verilemez" hükmü ile 17 Nisan 2020 itibariyle vakıf yükseköğretim öğretim elemanlarına verilen maaşların Devlet üniversitesinin aynı unvanda görevli öğretim elemanlarının aldıkları ücretten az olmaması gerektiği amaçlandı.
Ancak 17 Nisan 2020 tarihinden bugüne kadar birçok vakıf üniversitesinin bunu görmezden geldiği yetmezmiş gibi YÖK de aldığı kararlarla bunun uygulamasını vakıf üniversitelerinin keyfiyetine bıraktı.
Diğer taraftan "eşitlemenin brüt mü yoksa net ücret mi" olacağı sorununu da daha önce defalarca yazdım. Sorunlardan bazıları yargıya taşındı ve lehe karar çıktı. Bunun için de daha önce yazdığım bu yazıya bakabilirsiniz.
Mali hakları eşitleme kavramı ısrarla görmezden geliniyor
Ancak gözden kaçan en önemli şeylerden biri de Kanunun gerekçesinde yer alan mali haklar ifadesidir. Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un gerekçesinin 11'inci maddesinde "vakıf yükseköğretim kurumlarında çalışan öğretim elemanlarının mali haklarının Devlet yükseköğretim kurumlarında çalışan emsalleri ile eşitlenmesi öngörülmüştür." hükmü yer almaktadır. Gerekçedeki "mali haklar" ibaresi oldukça açık olmasına rağmen üç maymun oynanmaya ısrarla devam ediliyor.
Devlet üniversitesi öğretim elemanının aldığı ücret dolayısıyla uygulanan vergisel avantajlar vakıf üniversitesi öğretim elemanlarının ücretleri için de uygulanmalı. Bu, bu kadar basit işte.
Ancak devlet üniversitesinde görevli bir öğretim elemanı ile vakıf üniversitesinde görevli bir öğretim elemanının ücretleri aynı mali hakları kapsamamaktadır. Mali hak kavramından anlaşılması gereken şey, 2914 sayılı Yükseköğretim Personel Kanunu'nun 12, 14, ek madde 1, ek madde 2, ek madde 3 ve ek madde 4 gibi bir kısım maddelerinde yer almaktadır. Söz konusu maddeler özetle YÖK tazminatı, üniversite ödeneği, eğitim/öğretim ödeneği gibi ödemeleri kapsamaktadır. Ve bu maddelerde yazan ortak ifade ise "damga vergisi hariç herhangi bir vergi ve kesintiye tabi tutulmaz." şeklindedir.
Daha anlaşılır bir ifadeyle 2914 sayılı Yükseköğretim Personel Kanunu'nun 12, 14, ek madde 1, ek madde 2, ek madde 3 ve ek madde 4 uyarınca Devlet üniversitesinde çalışan bir öğretim üyesinin aldığı maaşa çeşitli vergi istisnaları uygulanmakta ve dolayısıyla da istisna uygulanan bu tutarlardan damga vergisi haricinde başka bir vergi alınmamaktadır. Ama bu haklar vakıf üniversitesi öğretim üyelerinin maaşlarına uygulanmamaktadır.
İşte tam da bu noktada Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un gerekçesinin 11'inci maddesinde düzenlenen mali hakların eşitlenmesi ifadesi görmezden gelindiğinden ivedilikle çözülmesi gereken konulardan biri haline gelmektedir.
Ayrıca mali hakların eşitlenmemesi, iki ayrı eşitsizliği de doğurmaktadır. İlki istisna edilmediğinden dolayı daha fazla vergi ödenmekte; ikincisi ise vergiye tabi gelirin yani matrahın fazla olmasından kaynaklı daha erken vergi dilimine girerek daha yüksek oranda vergilendirilmektedir.
Anlayacağınız şekliyle, sorun daha da katmerli hale geliyor.
Gelir İdaresi Başkanlığı konuyu çözmeli
Bu sorunun çözümü oldukça basittir. İlki; vakıf üniversiteleri bu sorunu VUK m.453 uyarınca Gelir İdaresi Başkanlığı'na bir dilekçe ile taşıyacaklar ve Gelir İdaresi Başkanlığı'ndan izahat talep edecekler yani özelge isteyecekler.
İzahat yani özelge istenmesinin kanuni dayanağı VUK m.413'tür. 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413'üncü maddesinde ‘Mükellefler, Gelir İdaresi Başkanlığından veya bu hususta yetkili kıldığı makamlardan, vergi durumları ve vergi uygulaması bakımından müphem ve tereddüdü mucip gördükleri hususlar hakkında yazı ile izahat isteyebilir. Gelir İdaresi Başkanlığı, kendisinden istenecek izahatı özelge ile cevaplandırabileceği gibi, aynı durumda olan tüm mükellefler bakımından uygulamaya yön vermek ve açıklık getirmek üzere sirküler de yayımlayabilir…." şeklinde hüküm mevcuttur. Bu yüzden bu madde hükmüne dayanarak her vakıf üniversitesi bu soruna (isterlerse) bu yöntemle çözüm bulabilir.
Diğer çözüm ise ki bence olması gereken de budur; doğrudan Gelir İdaresi Başkanlığı'nın sirküler yayımlayarak çözmesidir. Çünkü VUK m.413'te yer alan "aynı durumda olan tüm mükellefler bakımından uygulamaya yön vermek ve açıklık getirmek üzere sirküler de yayımlayabilir." fıkrası uyarınca Gelir İdaresi Başkanlığı bunu bir sorun olarak görüp tüm vakıf üniversiteleri bünyesinde bulunan öğretim elemanlarını kapsayacak şekilde toplu bir izahat yani sirküler yayımlayarak bu sorunu çözecektir.