Bu memlekette hukuk ölümcül darbeler yemeye devam ediyor.
Bu memleket, en temel hukuk nosyonu olmayanların elinde her geçen gün bir kaosa doğru sürükleniyor.
Farkında mısınız?
Eğer bu konu ilginizi çekiyorsa, önce aşağıdaki Ahmet Davutoğlu haberini lütfen bir zahmet okuyun:
"Başbakan Ahmet Davutoğlu, İstanbul’da merhum başbakanlardan Necmettin Erbakan’ın kabrini ziyaret ettiğini kaydederek, orada Erbakan’a şu sözü verdiğini anlattı:
“Ne olursa olsun, inşallah bu ülkede bir daha hiçbir başbakan, herhangi bir mahkeme karşısında hesap vermek zorunda kalmayacak.
Hesap vereceği makam onu o iktidara getiren milletin ta kendisidir.
Ve Allah’ın huzurudur.
Şu veya bu gerekçeyle, şu veya bu komployla milletin iktidara getirdiği başbakanları sıradan ve temelsiz mesnetlerle bu şekilde tahkir edici bir tutumu bir daha bu ülkeye yaşatmayacağız.”
Bunları söyleyen TC Başbakanı
Davutoğlu, 'Bir daha hiçbir başbakan mahkeme karşısında hesap vermeyecek, Hesap vereceği makam millet ve Allah’ın huzurudur' diyor
Okudunuz değil mi?
Bunları söyleyen, Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı.
Ne diyor?
Bundan böyle başbakanlar yargılanmayacak.
Ne diyor?
Başbakanlar sadece millete hesap verecek.
Ne diyor?
Başbakanlar sadece Allah’a hesap verecek.
Gerçekten akıl alır gibi değil.
Bu memleketin anayasasında Yüce Divan yok mu?
Anayasa Mahkemesi, Yüce Divan olarak, gerektiğinde başbakanları yargılamıyor mu?
Yargılamadı mı?
Anayasada iki ayrı sorumluluk yok mu?
Biri siyasi, diğeri hukuki sorumluluk değil mi?
Başbakan da olsan, ilkinden dolayı milleti temsil eden Meclis önünde, diğerinden dolayı ‘Yüce Divan’ önünde hesap vermen gerekmez mi?
Başka türlü hukuk devleti olur mu?
Kuvvetler ayrılığı olur mu?
Bunların hiçe sayıldığı bir devlet düzeni hiç demokrasi adını taşıyabilir mi?
Anayasayı ne yapacağız?
Başbakanlar artık yargı önünde hesap vermeyeceklermiş…
Nasıl olacak bu?
Anayasayı ne yapacağız?
Yüce Divan yazan anayasayı…
Hukuk devleti diyen anayasayı…
Bağımsız yargı, kuvvetler ayrılığı buyuran anayasa ne olacak?
Bir gerçek hızla şekilleniyor.
Erdoğan iktidarı ya da Erdoğan devleti her geçen gün bir korkunun esiri haline geliyor.
Bu korku, ‘hukuk korkusu’dur.
‘Demokrasi korkusu’dur.
Bunun içindir ki, kendi yargılarını yaratmak için kavga veriyorlar.
Bunun içindir ki, yargı bağımsızlığını tümüyle gömebilmek amacıyla 12 Ekim seçimlerinde HSYK’yı tamamen ele geçirmenin planlarını yapıyorlar.
Şunun bilincindeler:
Yargının tepesine kendi bayraklarını dikmeden onlara rahat yok.
Hedef, yolsuzluk dosyalarını gömmek
Yargıyı teslim almadan 'Erdoğan devleti' kurulamayacağını biliyorlar. Hukuktan korkuyorlar. Hedef yolsuzluk dosyalarını gömmek
Yargıyı tümüyle teslim almadan Erdoğan devleti kurulamayacak çünkü.
Çok iyi biliyorlar:
Rahat uyuyabilmeleri için yargının teslim bayrağını bütünüyle çekmesi lazım.
Neden mi?
Yolsuzluk dosyaları yine suyun yüzüne çıkabilir de ondan.
Korkulu rüyaları bu.
Bu ihtimal onlar için tam bir kâbus.
Ancak ve ancak ‘yolsuzluk dosyaları’na dokunduğunda paralel yapı diye feryat etmeye başlayanlar, demokratik hukuk devleti adına ne varsa yerle bir etmeye koyuldular.
Hedefleri, yolsuzluk dosyalarını yedi kat yerin dibine gömmek. Hukuk tanımazlıkları asıl bu korkudan kaynaklanıyor.
Şimdi de, sığındığımız
internet dünyası kuşatılmakta
Bu açıdan Ahmet Davutoğlu’nun, “Başbakanlar sadece millete ve Allah’a hesap verir” sözleri çok çarpıcı bir hukuk tanımazlık örneğidir.
HSYK seferberliği de öyledir.
Yeni torba yasayla çıkan TİB düzenlemesi de farklı değildir.
Şimdi de internet dünyası, yani bizim de sığınmış olduğumuz, bir buçuk yıldır özgürce yazmakta olduğumuz dünya, Erdoğan devleti tarafından kuşatılmakta…
Aynen öyle.
Geçen günkü yazımda belirttiğim gibi, (Özgürlüklere ahlaki tarif ya da etek boyu yasağı!) Erdoğan devleti, internet özgürlüğünün de kolunu kanadını malum bahanelerle kırmaya hazırlanıyor:
Özel hayat…
Müstehcenlik…
Kamu düzeni…
Milli güvenlik…
Özel hayatlar fişlenecek
Bundan böyle, kısa adı TİB olan Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı istediği köşeyi, TBMM'den geçirilen düzenlemeleri kılıf yaparak, herhangi bir yargı kararı olmadan karartabilecek.
Ayrıca, kim hangi siteye girmiş, hangi dosyalara bakmış, nerede ne kadar kalmış, bütün bu ‘trafik bilgileri’ni kendinde toplayacak, depolayacak.
Bir başka deyişle:
Özel hayatlar da fişlenecek!
Bu arada, bunu yapacak olan TİB’in başkanı hakkında herhangi bir soruşturma açılması da, ilgili bakan iznine tabi olacak.
Evet, akıl alır gibi değil.
Gidiş totaliter rejime doğru mu?
Erdoğan devleti, sığındığımız internet dünyasını da kuşatıyor. Bundan böyle TİB internette trafik bilgilerini depolayacak. Özel hayatlar fişlenecek
Doğan Akın dün T24’te şöyle diyordu:
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın onayıyla yürürlüğe giren düzenlemeyle trafik bilgileri, yani hangi kullanıcıların hangi siteleri ziyaret ettiğine, bu sitelerde ne kadar süreyle kaldığına, kimlerle temasta olduğuna ilişkin bütün bilgiler idarenin elinde toplanacak.
Yargı kararına gerek duymadan idareye tanınan bu yetki, bütün vatandaşların iletişim trafiğini kontrol altına alacak.
Bu da, totaliter bir yaklaşımı ifade ediyor.
Baskı rejimiydi.
Otoriter rejimdi.
Galiba artık bunları geçiyoruz.
Gidiş, totaliter bir rejime doğru mu?..
Ne dersiniz?..