Candan Yıldız

11 Şubat 2025

Gültan Kışanak: Kürtlerdeki kandırılma korkusu ile Türklerdeki bölünme korkusunu konuşmalıyız

Halkların Demokratik Kongresi’nin düzenlediği konferansta Kürt meselesi ile demokratikleşme konusu ağırlıklı olarak tartışıldı

Barış meselesini dert edinen, konuşulur kılan sol ve sağ kesimin düzenlediği toplantıları kaçırmadan takip etmeye çalışıyorum. Zira derin dondurucuya konan bir meseleyi oradan çıkaran iradenin ne yapmak istediğini, tarihi köklere sahip Kürt meselesine farklı çevrelerin yaklaşımını anlamak önemli.

12 Eylül’de Diyarbakır Cezaevi işkencelerini yaşamış, Kürt siyasetinde eş başkanlık, belediye eş başkanlığı, milletvekilliği yapmış, Çözüm Süreci’nin sonlandığı dönemde cezaevini yeniden görmüş Gültan Kışanak’ın dediği gibi, “Bu yeni süreç aslında geçmişte alışkın olduğumuz süreçlerden çok farklı olarak gelişecek gibi…”

Kışanak bu cümleyi, Halkların Demokratik Kongresi’nin düzenlediği “Halkların Eşit ve Özgür Yaşamı Yolunda, Çözüm Barışta” başlıklı konferanstaki sunumunda kurdu. Tarafların sürece ilişkin tanımlarının farklı olduğu (Terörsüz Türkiye, Kürt-Türk İttifakı vs) bir duruma ilişkin gerçekçi tarif Kışanak’tan geldi.

Farklı olanı mümkün kılan ne? 7 Ekim Hamas’ın İsrail’e saldırılarının ardından gelen gelişmeler mi? Türkiye’nin paradigması gerçekten değişti mi? Abdullah Öcalan’ın Kenya’dan Türkiye’ye getirilişinin yıl dönümü olan 15 Şubat’ta ya da tarihsel kod taşımasın, hafıza çağırmasın diye birkaç gün sonrasında yapması beklenen açıklamada bir perspektif mi yoksa bir direktif mi çıkacak? İlk seçenek beklentisi daha yüksek…

Öcalan’ın “Sayın Bahçeli’nin ve Sayın Erdoğan’ın güç verdiği yeni paradigmaya, ben de pozitif anlamda gerekli katkıyı sunacak ehil ve kararlılığa sahibim” yorumundaki yeni paradigma, olası çözüm ya da barış sürecini nasıl belirleyecek? Bahçeli ve Erdoğan’ın güç verdiği yeni paradigmanın sahibi devletse Gültan Kışanak’ın  geçmiş süreçlere referansla sorduğu “Çatışan taraflar, devlet, iktidar neden hakiki kalıcı bir barış için ciddi bir müzakere sürecini başlatamıyor ya da başarıya ulaştıramıyor?” sorusu pekâlâ şimdi de sorulabilir. Zira bir eşit vatandaşlık sorunu olan Kürt meselesinin bir veçhesi de temsiliyetlerin eşitliğini mümkün kılacak bir demokrasi sorunu.

Fotoğraf: Candan Yıldız

Kışanak bu bağlamda DEM’den daha net bir tanım kullandı Kürt meselesinin ne olduğu konusunda:

“Kürt sorunu; kimliğini kabul etmeme, eşit olmayı kabul etmeme, yönetime katılmasını sorunsallaştırma ve asimilasyona uğramasını normalleştirme sorunudur. Bu hakikatle yüzleşmek gerekiyor. Barışın toplumsallaşabilmesi için Türkiye toplumunun gerçek manada Kürt sorunuyla yüzleşmeye ihtiyacı var. Biz bugüne kadar inkâr, imha siyasetini çok konuştuk. Tarihçiler de yazdı. İstiklal Mahkemeleri, darbe dönemleri, 80’lerdeki Diyarbakır 5 No’luda yaşananlar… Bunlarla kısmen yüzleşme hallerini gördük. Kastettiğim bu değil. Kastettiğim, farklı kimliklere sahip insanlar olarak bu topraklarda birlikte yaşayacaksak, bir irimizin hikâyeleriyle tanışmamız gerekiyor. Bilmiyoruz hikayelerimizi. Bir Kürt neden öteki olmaya yazgılı? Bu soruyu sormamız gerekiyor.

Kürtler, sıradanlaşmış bir ayrımcılık yaşıyor. Hani kötülüğün sıradanlaşması faşizmin karakteridir ya. Bu sistemin sıradanlaştırdığı, toplumsal norm haline getirdiği bir ayrımcılık hali var. Metroda telefonunda Kürtçe müzik çaldı diye tepkiyle karşılaşan bir gencin derdini kim kendine dert ediyor? Problem burada. Bu nedenle bu süreçte en çok yapmamız gereken sosyal karşılaşmalar… Farklı kimliklerin, kültürlerin, inançların yan yana geldiği, birbirini kırmadığı, incitmediği ama kendi hakikatini konuştuğu buluşmalara ihtiyacımız var. Bu nedenle toplumsal diyalog ve müzakere hareketi başlatmalıyız.

Kürt sorununun bir bölünme sorunu olarak görüldüğü bir hakikat. 'Kürtler anadilinde kamusal alanda konuşursa biz bölünürüz' diyen büyük toplumsal bir yapı var. Bu hakikati egemenler yukarıdan inşa ettiler. Ama biz bu hakikatin aslında hakikat olmadığını, inşa edilmiş olduğunu görüp, Kürtlük haliyle karşılaşıp bunun bir bölünme olup olmayacağını konuşacağımız, tartışacağımız, birbirimize hikayelerimizi anlatacağımız mecralara ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Biz iktidarla konuşup bu sorunu çözemiyoruz, bu çok açık. Birbirimizle konuşalım.

Geçmiş dönemde de gördük ki yalan üzerine inşa edilen hakikatler değişmediği sürece siyasal partiler Kürt sorununu araçsallaştırıyor. Kürt sorunu bu ülkede siyasal alanda araçsallaştırılmıştır. Siyasete bakarak, oradan bekleyerek, medet umarak bu sorunu çözemeyiz. Kürtlerdeki kandırılma korkusu ile Türklerdeki bölünme korkusunu yüz yüze getirmemiz lazım. Yan yana gelip konuşmamız lazım.”

Uluslararası literatüre göre silahların susması ya da ateşkes negatif barış olarak tanımlanırken, kalıcı barış ya da pozitif barış o meselenin nedenlerine dair çözüm üretmekle mümkün oluyor. Bu da paradigma değişimiyle doğrudan ilişkili…

Bir yandan da sürece toplumsal kesimleri dahil edebilmenin kanallarını oluşturmak demokratik alanın ne kadar genişlediği ile ilgili. Bunun aksi yönünde gelişmeler olduğu için yaşanan reel sürece dair kaygıların yüksek sesle dile getirildiği bir konferans oldu.

DEM Parti’nin işi bu kez de zor çünkü demokratik alanın genişletilmesi meselesinin aktörlerinden biri olarak omuzlarına yüklenen beklenti yüksek.

Avcılar Belediyesi bünyesindeki Barış Manço Kültür Merkezi’nde yapılacağı duyurulan konferansın son anda başka bir yere alınması da gösteriyor ki, sürecin olası baskıları muhalefet üzerinde etkili. O nedenle demokratikleşme ve Kürt meselesi denklemi herkesi zorlayacak gibi…

Bahçeli’nin Kürt meselesiyle ilgili başlattığı süreç İran’la ne kadar ilişkili?

Barış Vakfı ‘Türkiye’ masası kurdu: Otoriterlik ve çözüm bir arada olabilir mi?

MHP’nin de önemsediği Ekopolitik’in konferansından dikkat çeken notlar

Candan Yıldız kimdir?

Candan Yıldız, Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi mezunu.

Gazeteciliğe HBB'de On'da On Haber program editörlüğü ile başladı.

Kanal D, TV 8, Birgün Gazetesi, CNNTürk, İMC TV, Halk TV'de muhabirlik, editörlük, ana haber editörlüğü ve haber program koordinatörlüğü yaptı.

Haber kanallarında çeşitli program formatları yarattı. Radyo ve Gazetecilik Ödülleri En İyi Program Ödülü/(1997), Çağdaş Gazeteciler Derneği En İyi Haber Program Ödülü/ (2002) ödülünü aldı.

Avustralya'da SBS Türkçe Radyo Haberler servisine haber yaptı.

"Öteki Sesler" isimli belgesel yaptı. "Dicle'nin Göz Yaşları" ile "Şiddete Karşı Anlatılar-Ayakta Kalma ve Dayanışma Deneyimleri" ortak çalışmalarda yazarlık yaptı.

T24'le birlikte internet gazeteciliğine adım attı.