Aslı Atasoy

28 Mayıs 2024

Gülay Batur: Gezi'deki mizah anlayışının temelinde Gırgır var

"Kadın çizerler erkeklerle asla eşit değildi. O zamana kadar orada var olan düzende erkek karikatürcüler ve büyük ölçüde eril bir zihniyet vardı. Oğuz Aral da buna dahildi. Biz masa ve zaman bulunca çiziyorduk. Hep bir gün önceden çizimleri bitirmemiz ve herhalde ayak altından çekilmemiz istendiği çok oluyordu"

Gülay Batur

Gülay Batur, Gırgır'ın ilk kadın çizerlerinden. Balıkesir Manyas'ta okur olarak tanıştığı Gırgır'da İstanbul'daki üniversite eğitimi esnasında çizer olarak devam etti. Gülay Batur, solo olarak başladığı kariyerinde daha sonra diğer kadın çizerler ile ortak bir sayfada çizmeye devam etti.

- Siz Gırgır'da önemli çizerlerden birisi olarak yer aldınız. En başa dönmek istiyorum okur olarak nasıl keşfetmiştiniz?

Okur olarak en başından keşfettim. Çizgiye meraklıydım, abilerimin çizgi romanlarını takip ediyordum zaten. Manyas'a 1973 yılında Gırgır diye bir dergi gelmeye başladı. Her hafta düzenli almaya başladık.

- O sırada çizgiyle aranız nasıldı?

Resim yapmayı çok seviyordum. Bütün defterlerim, kitaplarım çizimle doluydu. Zaman zaman okuduğum çizgi romanların etkisiyle kendi kendime hikâyeler, bantlar falan çiziyordum. Bazı gazetelerin çizgi bantları vardı, onları taklit ediyordum. Çizgi ile bir bağım vardı ama o zaman Manyas'ta iken, ileride karikatürcü olurum diye bir düşüncem yoktu.

- Sanırım sonra İstanbul'a geldiniz?

Evet, liseden sonra Mimar Sinan Güzel Sanatlar Fakültesi'ne girdim. Girdiğim sene de şansıma Gırgır'da okuduğum bütün karikatürcü arkadaşlarım oradaydı. Temel sanat eğitimi aldığımız için hep bir aradaydık.

- Ancak öncesinde Mikrop'ta yer aldınız değil mi?

Bir ekip Gırgır'dan ayrıldı. Ergin Ergönültaş filan Mikrop dergisini kurdular. Beni de çağırdılar. Behiç Pek "Espri yapıyorsun, çiziyorsun gelsene" dedi. Hemen balıklama atladım tabii. Mikrop'un ilk sayısından itibaren çizdim. Herhalde 17 yaşında filandım. Çok eğlenceli bir ortamdı.

- Sonra Mikrop kapandı ve Gırgır'a nasıl geçtiniz?

Mikrop kapandıktan kısa bir süre sonra arkadaşlar Gırgır'a geri döndü. Benim Gırgır tecrübem hiç olmadığı için gidemedim. Niyetliydim ama bir sene tereddütle geçti. Sonra karikatürler çizdim ve Oğuz Aral'ın huzuruna çıktım.

- İlk çiziminizi götürdünüz o ilk tanışman nasıldı ve orada size neler söyledi?

Bir tanesini aldı ve o hafta içeride yayımlandı. Son derece profesyonel baktı ve "Tamam, bu olur" dedi.

- Sonra nasıl devam etti?

Tekrar tekrar çizip götürmeye devam ettim. Karikatürlerimin girmediği zamanlar oldu ama genellikle hep içeri koyuyordu. Daha sonrasında Mikrop'tan arkadaşlarım da orada olduğu için odada vakit geçirmeye başladım. Aynı dönemde orada Ramize, Meral, Özden ve Eda oradaydı. Oğuz Aral kısa bir süre sonra "Toplaşıp sayfa yapın" diye teklif etti.

Gırgır ve Mikrop mizah dergileri maç öncesi (1979)

- Oğuz Aral'ın size çizgi anlamında nasıl bir katkısı oldu?

Oğuz Aral dergide profesyonel olanlara bile zaman zaman fikir verme babında yorumlarda bulunurdu. Bizimle hem çizgimiz ile daha çok uğraşmamız hem espri konularında kafamızı açmamız anlamında konuşuyordu. Oğuz Aral'ın soru işaretleriyle konuştuğunu hatırlıyorum. İnsanın kafasında soru işaretleri bırakmak üzere konuşurdu. Bizi sürekli çizdiklerimizle yüzleştiriyordu. Çünkü en başında toplumsal ezberleri ister istemez çizdik. O zaman feminizm bile Türkiye'ye yeni geliyordu.

"Çizgide kadın ezbere dayalıydı"

- Nasıldı gelişiminiz?

Kendimize dönüp bakmaya başladık. O zamana kadar çizgide kadın imajının ne kadar ezberlere dayalı ne kadar kadın gerçeğinden uzak olduğunu yavaş yavaş keşfettik. Bir taraftan feminizm ile koşut olarak ilerliyorduk. Bir taraftan da Oğuz Aral'ın soruları o koşutluğu devam ettiriyordu. O da aslında bize kalkıp da bunu böyle düşünün diyecek durumda değildi. Onun da merak ettiği bir şeyler vardı. Sokağı yansıtan, kendimizi yansıtan birtakım klişe bakış açılarından çizgimizi kurtarmamıza nasıl ulaşırız diye küçük küçük hatırlatmaları oluyordu. Basit sorularla deştiğini hatırlıyorum. Önce o bizi şaşırttı sonra da çizdiğimiz esprilerle biz onu şaşırttık. Öyle öyle yavaş yavaş geliştik.

- Sizin kadın olarak orada varlığınız aslında çok önemli bir şeydi. Bunun farkında mıydınız?

- Bir nebze. Aslında daha çok yaptığımız uğraşın bizdeki heyecanı büyüktü. Dışarıdan kendimize objektif bakabilecek donanımda olduğumuzu hatırlamıyorum. Severek yapabileceğin bir iş olduğunu yavaş yavaş düşünmeye başladık. Bunun heyecanı daha baskındı. Gırgır okuru çok olduğu için, ne bileyim 3-5 insandan birisi ismin söylediği zaman seni biliyordu.

- Nasıldı oradaki kadın çizerler, çalışma ortamına dair neler hatırlıyorsunuz?

- Biz benzer yaklaşık acemiliklerle başladık. Sonuçta her birimizin bulduğu espri başkası için muhtemelen bir zihin açıklığına yol açıyordu. Zamanla bazı esprilerin yanlış olduğunu da fark ettik. Aynı atmosferi soluduğumuz için hep birlikte mümkün olduğu kadar da işin doğrusunu ve doğru bakış açısını geliştirmeye çalışır durumdaydık.

"Eril zihniyet vardı"

- Gülay Hanım, orada baskın bir erkek atmosferi var. Erkek çizerlere itiraz ettiğiniz şeyler oluyor muydu? Yoksa her şey çok eşit mi ilerliyordu?

Kadın çizerler erkeklerle asla eşit değildi. Bir defa bakış açısı farklıydı. O zamana kadar orada var olan düzende erkek karikatürcüler ve büyük ölçüde eril bir zihniyet vardı. Oğuz Aral da buna dahildi. Biz masa ve zaman bulunca çiziyorduk. Hep böyle bir gün önceden çizimleri bitirmemiz ve herhalde ayak altından çekilmemiz istendiği çok oluyordu. Sonra da sayfalar olunca ister istemez onlarla aynı koşullarda çalışmaya başladık. Orada asıl egemen olan erkek dünyasıydı.

Gırgır ekibi

- Sert olmasa da bir çatışma olur muydu? Mesela erkeklere öncelik tanınması onlara daha fazla alan verilmesi gibi konularda konuşur muydunuz?

Çatışma olmazdı. Onlarla konuşulacak bir şey değildi. Kendi kendimize çok sorduğumuz, yakındığımız bir şeydi. Mesela 3 kadın karikatürcü için küçük, L salon gibi bir köşemiz vardı. Bazı şeylerin artan boşluğu gibi, biraz utandırıyordu bizi. O zaman o küçük köşede bazı şeyleri başardığımızı düşünüyorum.

- Ücretlerde bir farklılık oluyor muydu? Sizinle aynı seviyedeki çizerlere kadın erkek ayrımı var mıydı?

Kadın erkek ayrımı olduğunu sanmıyorum. Sadece biz daha az bir yer işgal ettiğimiz için ücret ona göreydi.

- Gülay Hanım sizin için Gırgır ne demekti?

Gırgır, milat diyebilirim. Kurumsal, daha yaygın dokunan bir dergiydi. Biraz kendini kanıtlamanın başlangıcı sayılabilir.

- Duygusal olarak sizde nasıl bir iz bıraktı?

Çok derin duygular yarattı bende tabii ki. Gırgır süreci çok önemli bir süreçti. Benim çizer olarak gelişimim, kendi kendime inancım ve arkadaşlarla dünyaya ortak bakış açısı üretmek adına da önemliydi.

- O dönem toplumsal muhalefet yükselmiş, sonra da 12 Eylül'le baskılanmıştı. Kadın hareketleri size ulaşır mıydı?

Çeşitli kadın dergileri özelinde bizimle röportajlar yapılırdı. Kadın çizer olarak bakış açımızın merak edilen bir tarafı vardı. Çeşitli söyleşiler, röportajlar ve üniversitelerden ilgi vardı.

- Sizce Gırgır Türkiye için ne demekti Türkiye ve Türkiye mizahı için?

Klişe tabirle söyleyeyim önemli bir yapı taşıydı. Gırgır'dan çoğalan dergilerin ocağıydı. 20 yıl sonra Gezi'yi düşündüğünde orada evrilen o espri anlayışının temelinde bile Gırgır mizah anlayışının yattığına inanıyorum. Mizahın işi gerçekten ciddi şeylerdir. Önemli bir dönüm noktası olduğunu düşünüyorum. Öncesi vardı ama Türkiye'deki insanları mizaha alıştırdı. Sokağı en iyi tanıyan, en iyi kavrayan ve aktaran dergi olarak çok önemli.


Yarın: Mehmet Çağçağ anlatıyor...