T24 Haber Merkezi
Kamuoyunda "yenidoğan çetesi" olarak bilinen, özel hastanelerde yaşanan bebek ölümlerine sebebiyet verdikleri ve haksız kazanç elde ettikleri gerekçesiyle suçlanan 22'si tutuklu 47 sanığın İstanbul Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanmasına 12'nci günde devam edildi. Mağdur ailelerin müşteki sıfatıyla dinlendiği duruşmada savcılık, mütalaasını sundu. Savcılık, tutuklu sanıkların tutukluluk hallerinin devamını; tutuksuz sanıklar Ali Aksu, Ali Dirik, Renginar Molla, Ceren Hatice Kırım, Serenay Şenkalaycı, Murat Mantuş, Mehmet Gürül, Mustafa Kazan, Sümeyye Özdemir ve Şeyhmus Çelik’in tutuklanmasını talep etti. Savcı, eski Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu'na ait olan ve soruşturma kapsamında ruhsatı iptal edilerek kapatılan Avcılar Hospital'in de aralarında yer aldığı 12 hastane ve şirket hakkında, suç gelirlerinin aklanmasının önlenmesine yönelik tedbir kararı konularak, suç duyurusunda bulunulmasını talep etti. Savcılık ayrıca, Sosyal Güvenlik Kurumu, Sağlık Bakanlığı ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile müşteki ailelerin katılma taleplerinin kabulüne, barolar ve siyasi partilerin katılma taleplerinin ise reddine karar verilmesini istedi.
İstanbul'da, bebek acil hastalarını önceden anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk edip ölümlerine neden oldukları ve haksız kazanç sağladıkları öne sürülen 47 sanığın yargılandığı davanın duruşması, 12'nci gününde devam ediyor. Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi'nce adliyenin konferans salonunda yapılan duruşmaya, organize suç örgütü elebaşı olduğu iddia edilen Fırat Sarı'nın da aralarında bulunduğu 22'si tutuklu 47 sanık ile mağdur aileler ve tarafların avukatları katıldı. Çok sayıda basın mensubunun takip ettiği duruşmanın yapıldığı salon ve önünde, polis ekiplerince yoğun güvenlik önlemi alındı. Davanın 12'nci duruşması, müşteki beyanlarının alınmasıyla başladı.
"Suçluların cezalandırılmasını istiyoruz"
Gazeteci Nagihan Yılkın'ın aktardığına göre; sanıkların salona getirilmesi ve yoklama alınmasının ardından, mahkeme başkanı, 4 müşteki vekilinin huzurda olduğunu söyledi. Mahkemede ilk olarak, hayatını kaybeden Kerem Muhammed Tokluoğlu isimli bebeğin ailesine söz verildi. Baba Mustafa Mevlüt Tokluoğlu, "Avukata anlatttım zaten her şeyi, onun dışında söyleyecek bir şeyim yok. Bizim doktorumuz tavsiye etti. Biz de daha ucuz olduğu için Avcılar Hospital'i tercih ettik. İkiz bebek bekliyorduk. Birisi rahmetli oldu. Açıkçası biz bir şey görmedik. Ne olduysa içeride. 15 gün yoğun bakımda kaldı hastanede. Eğer bir ihmal varsa, suçluların cezalandırılmasını istiyoruz" dedi. Mahkeme başkanının "Şikayetçi misiniz?" sorusuna Tokluoğlu, "Evet" yanıtını verdi.
"Ölecek denilmedi"
Kerem Muhammed bebeğin annesi Esra Tokluoğlu ise "Benim bebeğimin önceden bilindik bir şikayeti vardı. Doktorumuzla konuşuyorduk ama ölecek diye bir şey söylenmedi. Ben tamamen bayıltılmıştım. Sonrasında ne oldu bilmiyorum" ifadelerini kullandı.
Mahkeme heyeti ve avukatlar ile mağdur aile arasında şu diyalog geçti:
Mahkeme Başkanı: Siz ilk defa mahkemede mi ifade veriyorsunuz?
Mağdur anne: Evet, daha önce ifademiz alınmadı.
Mahkeme Başkanı: Kimle muhatap oldunuz?
Mağdur Anne: Biz kendi doktorumuzla muhatap olduk. Doktorumuz tavsiye etti. Evimize de uzaktı. Evimize yakın bakıyorduk.
Mahkeme Başkanı: Eviniz neredeydi?
Mağdur anne: Bayrampaşa'daydı. Doktorumuzun muayenehanesi Şişli Fulya’daydı. Bizi Avcılar’a yönlendirdi.
Mahkeme Başkanı: Şikayetçi misiniz?
Mağdur anne: Evet
Mahkeme Başkanı: Yenidoğan yoğun bakımda kimle muhatap oldunuz?
Mağdur anne: Bize Ali Gedikbaşı tavsiye etti. İsmini hatırlamıyorum. O zaman söylemişti ama hatırlamıyorum. Yaşayan bebekle bilgi alabildik zaten sadece, diğeriyle ilgili bilgili alamadık. Eşim bebeğin nasıl olduğunu sormaya gittiğinde öğrendik. Bize bilgi verilmedi. Yenidoğanda beyaz önlüklü bir beyefendi bize bilgi verdi.
Mahkeme Başkanı: Görseniz hatırlar mısınız?
Mağdur baba: Hatırlarız.
Mahkeme Başkanı: Buradaki sanıklardan biri mi?
Mağdur baba: Burada yok galiba.
Üye hakim: Hamileyken bebeğinizin ne riski vardı?
Mağdur anne: İdrarını yapamıyordu, böbrekleri gelişmedi.
"Yaşama ihtimali vardı"
İlker Gönenli’nin avukatı: Başınız sağ olsun. Ali Gedikbaşı doğuma katıldı mı? Yapılanlardan bahsetti mi?
Mağdur anne: Katıldı, tedaviyle ilgili bir şey söylemedi. Sadece uğraşıldığını, kurtarılamadığını söyledi.
Müşteki avukatı: Doğru müdahalede bulunabilseydi yaşayabilme ihtimali vardı. Baba, bebeğin fotoğrafını çekmek istediğinde bebeğin öldüğü bilgisi verilmiş.
"Bebeğimin ölüsünü bisküvi kutusunda verdiler"
Kerem Muhammed bebeğin ailesinin ardından mahkeme heyeti, Özel Güney Hastanesi'nde hayatını kaybeden Kaya bebeğin ailesine söz verdi. Kaya bebeğin babası, şunları anlattı:
"Esencan Hastanesi'ne gittik. Sonra Güney’e sevkettiler. Ben arabayla gidene kadar doğum gerçekleşmişti. Ben hastaneye gidince '8 bin lira ödeme var' dediler. Kartla ödemek istedim, kabul etmediler. '4 bin nakit, 4 bin karttan' dediler. 'Eşinin durumu kritik, yoğun bakıma alınmamız gerekiyor' dediler. Bana tüm bilgileri Songül Hanım verdi. Daha sonra bilgi veren Damla Atak, geceleri de Batuhan Çetin bilgi verdi. Songül hoca, 'Çocuğun durumu gayet iyi' dedi. 3 gün sonra ne olduysa 'Çocuğun öldü' dediler. Batuhan Çetin aramıştı. Bana bebeğimin ölüsünü bisküvi kutusunda verdiler. Sonra kendi aracımla Çatalca’ya yola çıktım. Ölüm belgesinde imzamın eksik olduğunu söylediler. Tekrar yola çıktım, defin işlemleri için."
"Hiç çocuk doktoru görmedim"
Mahkeme heyeti ve avukatlar ile mağdur aile arasında şu diyalog geçti:
Mahkeme Başkanı: Eşinizin hamile olduğu dönemde hangi hastaneye gittiniz?
Mağdur baba: Esencan'dı.
Mahkeme Başkanı: Güney Hastanesi'ne nasıl geçtiniz?
Mağdur baba: 4 saat boyunca bekledik. 112’den yer bulmaya çalışıldı. "Güney Hastanesi'nde 1 kişilik yer var" dediler.
Mahkeme Başkanı: Güney Hastanesi'nin ambulansı mı geldi?
Mağdur baba: Evet
Mahkeme Başkanı: Parayı kime verdin?
Mağdur baba: Danışmaya.
Mahkeme Başkanı: Buradan biri mi?
Mağdur baba: Yok.
Mahkeme Başkanı: Doktor olarak biriyle muhatap oldun mu?
Mağdur baba: Sadece kadın doğum doktoru Songül Hanım'la. 3 gün boyunca oradaydım, hiç çocuk doktoru görmedim.
Mahkeme Başkanı: Batuhan Çetin ne zaman aradı?
Mağdur baba: 2’yi 14 geçe.
Mahkeme Başkanı: Kaç gibi görebildiniz?
Mağdur baba: 4 gibi görebildim. Saat 9’da Ali Gidik’in odasına gittim. Herhangi bir bilgi verilmedi. Ölüm belgesini verdiler. Geri döndüm, onu imzaladım tekrar.
Mahkeme Başkanı: Aynı belge miydi?
Mağdur baba: Hiç bakmadım.
"Beni arayıp ifade içeriğimle ilgili bilgi istediler"
Mağdur baba: Songül Hanım beni aradı Whatsapp'tan. Benim ifade içeriğime ilişkin benden bilgi istedi. Ben de telefonu yüzüne kapattım. Bunu da beyan etmek isterim.
Üye hakime: Hastaneden sabit hattan mı, cepten mi arandınız?
Mağdur baba: Cepten.
Üye hakime: Kayıtlı mı telefonunuza, söyleyebilir misiniz?
Mağdur baba: Evet. Sonu 45-46
Üye hakime: Arayan numaların tespitini istesek kabulünüz var mı?
Mağdur baba: Evet.
"Teşekkür mektubu yazmadım"
Sanık avukatı: Kaç haftalık gebeydi.
Mağdur baba: 28. hafta
Avukat: Gerekli takibi boyunca tansiyon şikayeti o akşam mı çıktı?
Mağdur baba: Evet
Avukat: Sizin bebeğiniz Esencan Hastanesi'nde mi doğdu?
Mağdur baba: Hayır
Avukat: Teşekkür mektubu bıraktınız mı?
Mağdur baba: Hayır. Ben böyle bir mektup yazmadım. Nereden çıktığını da bilmiyorum.
"İnsanlık dışı muamele"
Müşteki avukatı: Kaya bebek, sembol haline gelmiştir. Kaya bebeğin görüntülerinden sonra kamuoyunda infial hale gelmiştir. Uygulanan muamele insanlık dışı. Çocuğun bisküvi kutusuyla verilmesi, onunla yola çıkarılması, tekrar yoldan geri dönülmesi... Ölüm belgesini sabah sunduk. Ali Dirik ıslak imzalı, Rıza Keykubad e-imzalı. Kendisiyle ilgili tutuklama talebimiz var. Batuhan Çetin’in ifadeleri insanın kanını donduracak nitelikte. Batuhan’ın çaresizliği... Aşağıdan yukarıya kadar herkes sorumlu. Ali Dirik’in de kasten adam öldürmeden tutuklanmasını talep ediyoruz.
"Yüzde 10 yaşama şansı var, onda da engelli olur"
Kaya bebeğin ailesinin dinlenmesinin ardından, mahkeme heyetince, Özel Bağcılar Medilife Hastanesi'nde hayatını kaybeden Ayaz bebeğin ailesine söz verildi. Ayaz bebeğin babası Erhan Karaduman, şunları anlattı:
"Eşimin herhangi bir sıkıntısı yoktu. Kanuni Sultan Süleyman Hastanesi'ne gittik. Doğum, 06.00 gibi gerçekleşti. 'Normal odaya aldık' dediler. Bebeğin herhangi bir sıkıntısı yoktu. Çocuk, ilk çocuğuma göre daha rahat doğum gerçekleşti. Odada durmamamı söylediler. Kız kardeşim geldi. Ben eve geldim. Sonra kız kardeşim beni aradı, 'Çocuk fenalaştı' dedi. Burada yer olmadığı için çocuğu Bağcılar Medilife Hastanesi'ne sevk edeceğiz' dediler. 'Tamam' dedim. Dursun Eryılmaz ilgilenmişti ilk. Baştan bana 'Çocuğun kalbi delik' dediler, sonra 'Kalp yetmezliği' dediler. 'Ameliyat olması gerekiyor' dediler. 'Süt gerekiyor' dediler. Süt almak için Kanuni’ye giderken, tekrar beni aradılar. 'Çocuğun fenalaştı' dediler. 'Çocukta başka bir hastalık var gibi ama başka bir doktor gelsin gece yarısı, ondan sonra tanı koyacağız' dediler. Sonra gece dışardan gelecek doktor için 3 bin TL istediler. Abimden para istedim, o attı. 'Yüzde 80-90 vefat eder. Yüzde 10 yaşama şansı var, onda da engelli olur' dediler. Sonra sabah 'Çocuğunu kaybettik' dediler."
"Devlet varken neden özele sevk edildi anlamadım"
Ayaz bebeğin ailesi ile mahkeme heyeti ve avukatlar arasında geçen diyalog:
Mahkeme Başkanı: "Dursun Eryılmaz ilgilendi" demişsin?
Mağdur baba: Dursun Eryılmaz’ı iki kere gördüm. Gece başka biri benimle ilgileniyordu.
Mahkeme Başkanı: Burada görmedin mi?
Baba: Yok.
Mahkeme Başkanı: Dursun Eryılmaz kalksın ayağa (Dursun Eryılmaz ayağa kalktı)
Mahkeme Başkanı: Bu muydu?
Baba: Evet.
Üye hakime: Hamilelik sürecinde hangi hastanelere gidildi?
Baba: Bakırköy Devlet, Çam ve Sakura... Çevremde bir sürü devlet hastanesi var, niye oraya sevk ettiler anlamadım.
İlker Gönenli'nin avukatı: Kanuni’ye karşı bir soruşturma var mı?
Baba: Bilmiyorum. Kimin suçu varsa şikayetçiyiz.
"3 farklı hafta söylendi"
Dursun Eryılmaz'ın avukatı: Kaç haftalık hamileydi.
Baba: Eşim 39 haftalıktı, Kanuni 38 dedi, Bağcılar Medilife 36 dedi. 3 farklı hafta söylendi.
Avukat: "Yüzde 10 yaşar" diye hangi hastane dedi?
Baba: Bağcılar Medilife
"Tek hâkikat bebeklerin ölümüdür"
Müşteki avukatı: Duruşmada yaratılmak istenen bir algı var; 'Kötü niyetli bir cumhuriyet savcısı var, daha sonra basın da süsleyerek bu medyaya servis edilmiş. Buradaki sanıklar da mağdur edilmiş.' Bunlar safsataysa, hâkikat nedir. Tek ve büyük hâkikat, bebeklerin ölümüdür. Bir sürü devlet hastanesi olmasına rağmen neden Bağcılar Medilife’a sevk edildi, henüz buna ilişkin bir bilgimiz yok. "Delil yok" denildi. Çocukların ölümünün bile somut delil olarak görülmemesine çok şaşkınım.
500 dolar para istemişler
Ayaz bebeğin ailesinin ardından mahkeme heyeti, Nijeryalı Opara bebeğin ailesine söz verdi. Aile İngilizce konuştuğu için, simultane çeviri aracılığıyla dinlendi. Opara bebeğin babası, şunları söyledi:
"Ocak ayında Medilife Hastanesi'ne gittik. Doktor muayenesini yaptı, bize 'Üşütmüş' dedi. Doktor, 'Oksijene ihtiyacı var' demiş. Anne kucağında oksijen müdahalesi yapılmış, daha sonra bir oda vermişler. Doktor '1 gece burada kalması lazım' demiş. 'Biz şu an çocuğu entübe edeceğiz' demişler ama çocuğu entübe etmemişler. Hastanede 5 aylık bebek için entübe olmadığını bize söylemediler..."
Opara bebeğin babası konuşurken, Ahmet Atilla Yılmaz’ın avukatı araya girerek, "Sayın başkan, itiraz etmemiz gerekiyor. 'Yoğun bakım' diyor ama tercüman 'entübe' diyor" ifadesini kullandı. Mahkeme başkanı ise "Kayıtlara geçiyor zaten" dedi.
Ardından, Opara bebeğin babası konuşmasına şöyle devam etti:
"Yoğun bakıma çocuğu aldıkları zaman 'Çok hasta çocuk var, yerimiz yok, her yer dolu' demişler. 500 dolar para istemişler önce, daha sonra 'Başka hastaneye göndereceğiz' demişler. Çocuk 3 gün Medilife Hastanesi'nde kaldıktan sonra, Birinci Hastanesi'nin yoğun bakımına yönlendiriyorlar. Ayın 17’sinde çocuğumu o hastaneye gönderdiler, 18’inde vefat etti."
Opara bebeğin ailesi ile mahkeme heyeti ve avukatlar arasında şu diyalog geçti:
Mahkeme Başkanı: Birinci Hastanesi'ne para ödemiş mi?
Tercüman: Günlük 6 bin lira istemişler, sonra çocuk 2 gün kaldığı için parayı geri ödemişler.
Mahkeme Başkanı: Totalde ne kadar istemişler? Günlük 7 bin TL olduğunu, toplamda 35 bin TL ödediğini söylemiş.
Tercüman: 2 gece için 14 bin TL para almış, üstünü geri vermiş.
Avukat Burak Mengü: Tercümede sıkıntı var.
Mahkeme Başkanı: Kolluk ifadesinden gidelim. "Medilife’ta 4 gece kaldı" diyor. Burada 3 gece. 3 günü yoğun bakım mı?
Tercüman: Evet, doğrudur.
Mahkeme Başkanı: Diğer bir hastane bulun demiş…
Tercüman: 3. günde doktor onlara "Bebeğin durumu kötü, hastane bulun" demişler. 112’yi aramışlar, çok yoğun olduğu için hastane bulamamışlar. "Daha sonra beni Birinci Hastanesi'ne yönlendirdiler çünkü çocuğum çok hastaydı" diyor.
Avukat itiraz etti: Venedik Bey, hastane arayıp aramadığını söyledi.
Mahkeme Başkanı: Önemli olan bu mu yani şimdi!
"Öldü dediler ama az da olsa nefes alıyordu"
(Mahkeme Başkanı kolluk ifadesinden devam ediyor)
Mahkeme Başkanı: Gecesi 7 binden, 5 günlük 35 bin TL mi ödemiş? Onu sorar mısınız?
Tercüman: Evet efendim, doğrudur.
"Arayıp 'çocuğun kötü, gel' dediler"
Tercüman: Daha sonra ambulansla çocuğumu Birinci Hastanesi'ne götürdüler. Entübe ettiler. "Sen eve git" dediler. Eczaneden birkaç bir şey almamı söylediler, aldım. Ertesi gün hemşire "Gel çocuğunu gör" dedi. "Hastaneye gel, çocuğunu gör, çocuğun kötü" dediler. Daha sonra hastaneye gittim, "Çocuğun öldü" dediler. "Çocuğumu görebilir miyim" demiş. Doktor da içeriye almış. İçeriye girdiğimde "Çocuğun öldü" dediler. Ama benim çocuğum az da olsa nefes alıyordu, cihaza baktığımda onda da işaret vardı.
Mahkeme Başkanı: Sabah kaç gibi gitmiş hastaneye?
Tercüman: 8 gibi.
Mahkeme Başkanı: "Az da olsa nefes alıyordu" diyor ya... Kaç gibi, hatırlıyor mu?
Tercüman: Tam saati bilmiyorum ama olayın gerçekleştiği saat 8 ile 10 arası.
Mahkeme Başkanı: Yoğun bakım ünitesinde doktor olarak bilgi veren kişi Hakan Doğukan Taşçı mıydı?
Tercüman: Evet.
Mahkeme Başkanı: Doktor olarak tanıtmış mı kendisini?
Tercüman: "Sizin Medilife’taki doktorunuz size ne söyledi" demiş. "İki hafta çocuk yoğun bakımda kalırsa kendisini toparlar" dediğini söylemiş. Daha sonra "Yaşıyor mu yaşamıyor mu diye test yapacağım" demiş. (Baba, Hakan Doğukan için diyor) bu şahısla görüştükten sonra 1 saat hastanede bekledim. Sonra "Çocuğun ölmüş" dediler.
Mahkeme Başkanı: Biraz karıştı. Beylikdüzü’nden ilk geldiğinde görüşmüş mü?
Tercüman: Hayır
Mahkeme Başkanı: Sabah 8’de gittiğinde mi görüşmüş?
Tercüman: Evet.
Mahkeme Başkanı: Ne diye tanıtmış kendini?
Tercüman: Doktor olduğunu söylemiş.
Mahkeme Başkanı: Ne söylemiş kendisine?
Tercüman: Kendisi hastaneye gittiğinde bu şahıs demiş ki; "Senin bebeğin saat 7 sıralarında öldü, hayata geri döndüremedik."
Mahkeme Başkanı: Kollukta 6 diyor, teyit eder misiniz?
Tercüman: Saat 6’da aramışlar, "Çocuğun kötü durumda" demişler. "Türkçe konuşuyordu, anlamıyordum, sadece 'gel gel' dediler" diyor.
Mahkeme Başkanı: 6’da mı vefat ettiğini söylemişler, yoksa 7’de mi?
Tercüman: Sabah saatlerinde vefat ettiğini söylemişler ama hangi saatte olduğunu söylememişler.
Mahkeme Başkanı: Az önce 7 dedi, karakolda 6 demiş…
Tercüman: Saat 6’da aradıkları için kendisi saat 6’da öldü sanmış.
Mahkeme Başkanı: 35 bin vermişti ya, ne kadarını iade etmiş?
Tercüman: Ben onlara 35 bin verdim ama 2 günlük kesinti yapıp geriye kalanı iade ettiler.
Mahkeme Başkanı: Şikayetçi mi bu olaydan?
Tercüman: Evet
"Oksijen aletleri çalışmıyordu"
Opara bebeğin annesi (Tercüman çevirisi ile): Ocağın 14’ünde çocuğum rahatsızlandı. Nefes almakta zorlanıyordu. Oksijen almasını gerektiğini söylediler, daha sonra odaya aldılar çocuğu. 13 dakika sonra "Üst kata çıkmamız gerekiyor, oradaki cihazlar daha iyi" dediler. Odadaki oksijen aletleri çalışmıyordu. Yukarı çıktık ama daha da zorlandı. Tekrar aşağı indirdiler. Dudakları ve parmak uçları renk değiştirmeye başlamıştı. Oksijen vermeye çalışırken, çocuk kucağımda titriyordu. O gece hastanede kaldık ama benim çocuğum çok zorlanıyordu. Nefes alması son aşamadaydı. Daha sonra hemşireler geldi. Doktorlar "Bu çocuğun yaşaması mucize" dediler.
"Para yoksa tedavi de yok"
Opara bebeğin annesi (Tercüman çevirisi ile): 1 gece hastanede kalktıktan sonra doktor, "Bu çocuğun durumu kötü, başka hastaneye gitmesi gerekiyor" dedi. Doktor, "Gidip bir hastane bulun" dedi. Birkaç taneye gittikten sonra, gittiğimiz hastanelerden "Doktorun hastane bulması gerekiyor, sizin değil" dediler. Medilife’tan biri eşimi aradı, "Eğer çocuğunuzu başka hastaneye götürmek istiyorsanız 500 dolar vermeniz gerekiyor" dediler. Sadece bir hemşire kontrol ediyordu. Doktor yoktu, benim çocuğum daha da zorlanıyordu nefes almakta. Resepsiyondan eşimi arayıp ekstra para istediler. Eşim "Kartla yapsam olur mu" dedi, kabul etmediler, "Nakit ödemen gerekiyor" dediler. Eşim çalışmadığı için "Bize süre verin, iş yerinden borç alsın" dedik. "Para yoksa tedavi de yok" demişler. Eşimin başka seçeneği yoktu, bir arkadaşı geldi, parayı verdi.
60 bin dolar istemişler
Opara bebeğin annesi (Tercüman çevirisi ile): Çocuğu sabah 6 gibi yoğun bakıma aldılar. Bebeğimizi o zaman zarfında hiç görmedik, yoğun bakıma alınana kadar. Daha sonra doktor 60 bin dolar para istemiş çocuğun tedavisi için. "Peşin olarak 60 bin dolar veremeyiz ama tedavisinin başlaması için 20 bin dolar verebiliriz" demişler. Doktor "tamam" demiş. Birinci Hastanesi'ni tavsiye etmiş. Ben ambulansta çocuğa eşlik etmedim taksiyle gittim. Eşim ambulansta eşlik etti. Birinci'ye gittik, ödememizi yaptık. Eczaneye gittik, istediklerini aldık, "Ertesi gün görün" dediler. Ben de bu durumdan dolayı çok kötüydüm. Eşim gitti ama nereye gittiğini bana söylemedi.
Mağdur aile, sanıklarla yüzleşti
Mahkeme Başkanı: Şikayetçi mi?
Tercüman: Evet, şikayetçi.
Mahkeme Başkanı: Daha önce çocuğun rahatsızlığı var mıymış?
Tercüman: Yok.
Mahkeme Başkanı: Doğum nerede gerçekleşti?
Tercüman: Medilife.
Mahkeme Başkanı: Şu an cenazesi nerede?
Tercüman: Sarıyer.
Kaya bebeğin aile avukatı: Birinci Hastanesi'ni tavsiye eden doktor kim?
Tercüman: İsmini bilmiyorum, görsem tanırım.
Müşteki avukatı: Türkçe bilmiyorlar. Hatırlamaları için kısa da olsa teşhise izin vermenizi talep ediyoruz.
Burak Mengü: İtirazımız var, usule aykırı olsa olsa yüzleşme olur.
Mahkeme Başkanı: Kimler ayağa kalksın, bir sürü isim var burada. İsmini okuduklarım ayağa kalksın.
(Birinci Hastanesi'nde ve Medilife Hastanesi'nde çalışanlar mağdur ailenin karşısına dizildi) Mağdur baba, Hakan Doğukan’ı işaret etti.
Tercüman: Birinci Hastanesi'nde görüşmüş. Medilife’taki doktorları burada görmüyorum. 2 doktor vardı, onları da burada göremedim. (Mağdur anne tespit etmeye çalışıyor.) Emin değilim ama 3 kadın Medilife’taki hemşirelere benziyor. Bizi karşılayan doktor ve yoğun bakımdaki doktor burada değiller.
Ailenin avukatı: Şikayetçiyiz, katılma talebimiz var.
Savcılık mütalaasını sundu, 10 sanığın daha tutuklanmasını istedi
Duruşmaya verilen aranın ardından savcılık, yenidoğan çetesi davası hakkındaki mütalaasını mahkemeye sundu. Savcılık, tutukluların tutukluluk halinin devamını; tutuksuz sanıklar Ali Aksu (Birinci Hastanesi'nin Sahibi), Ali Dirik (Güney Hastanesi Başhekimi), Renginar Molla (Silivri Kolan Hastanesi Hemşiresi), Ceren Hatice Kırım (Hemşire), Serenay Şenkalaycı (Hemşire), Murat Mantuş (TRG Hastanesi İdari Müdürü), Mehmet Gürül (TRG Hastanesi Doktoru), Mustafa Kazan (Bağcılar Şafak Hastanesi İşletme Müdür Yardımcısı), Sümeyye Özdemir (Tıbbi Sekreter), Şeyhmus Çelik’in (Doktor) derhal tutuklanmasını talep etti.
Savcılığın tutukluğa ve adli kontrole ilişkin görüşü şu şekilde:
"1- Tutuklu olan tüm sanıkların üzerilerine yüklenen suçun vasıf ve mahiyeti, suçun cezasının süresi, delillerin henüz toplanmamış olması ve CMK 100 maddesine sayılan katalog suçlardan oluşu nazara alınarak TUTUKLULUK HALLERİNİN DEVAMINA
2- Tutuksuz sanıklardan Ali AKSU, Ali DİRİK, Şeyhmuz ÇELİK, Mehmet GÜRÜL, Murat MANTUŞ, Mustafa Kazan, Ceren Hatice KIRIM, Renginar MOLLA, Serenay ŞENKALAYCI, Sümeyye ÖZDEMİR'in; yüklenen suçun vasıf ve mahiyeti, suçun cezasının süresi, delillerin henüz toplanmamış olması, sanıkların kaçma şüphesi göz önünde bulundurularak derhal TUTUKLANMALARINA
3- Diğer sanıklar hakkında sıkı adli kontrol tedbirlerinin uygulanmasına karar verilmesi KAMU ADINA TALEP VE MÜTALAA OLUNUR."
Nitelikli dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik
Savcı, Silivri Kolan Hastanesi Mesul Müdürü Bener Mansuroğlu hakkında 'Dolandırıcılık' suçundan, Çorlu Reyap Hastanesi Mesul Müdürü İbrahim Oktay hakkında 'Halime bebeğin ihmalen ölümüne sebep olmak' ve 'Nitelikli dolandırıcılık' suçlarından, Hilda Keykubad hakkında 'Kaya bebeğin ölümüne sebep olmak', 'Nitelikli dolandırıcılık' ve 'Resmi belgede sahtecilik' suçlarından, Zeki Ötünç hakkında 'Kerem Muhammed Tokluoğlu bebeğin ölümüne sebep olmak', 'Nitelikli dolandırıcılık' ve 'Resmi belgede sahtecilik' suçlarından suç duyurusunda bulunulmasını; Kaya bebeğin doğumunu yaptıran Songül Kaloğlu hakkında 'İhmalen ölüme sebep olmak' suçundan, Dursun Eryılmaz hakkında Rou Kadan bebeğin ölümüne ilişkin olarak, Şeyhmus Çelik hakkında Opara bebeğin ölümüne ilişkin olarak, Hasan Basri Gök hakkında Serdarova bebeğin ölümüne ilişkin olarak, Serenay Şenkalaycı hakkında ise Kerem Muhammed Tokluoğlu bebeğin ölümüne ilişkin olarak suç duyurusunda bulunulmasını talep etti.
"Tüm sanıkların hesap hareket dökümleri alınsın"
Savcı, ayrıca 10 hemşire ve doktorun tanık olarak dinlenmesini talep etti. Sanık doktor Rıza Keykubat, sanık hemşire yardımcısı Batuhan Çetin ve sanık başhekim Ali Dirik'in 2023 Kasım ayına ait HTS baz kayıtlarının talep edilmesini, tüm sanıkların suç tarihindeki hesap hareket dökümlerinin de alınmasını ve sanıklara ait tüm dijital materyallerin incelenmesini, SGK'ya yazı yazılarak suç tarihlerinde yapıldığı iddia edilen usulsüz işlemler nedeniyle ne kadar zarara uğradığının sorulmasını talep eden savcı, tüm ifadeler bittikten ve deliller toplandıktan sonra, tüm dosyanın Adli Tıp Kurumu'na gönderilerek ölen bebekler açısından rapor alınmasını istedi.
Katılma talepleri
Savcılık, davaya katılma talepleri hakkındaki görüşünü de açıkladı. Müştekiler Sosyal Güvenlik Kurumu, Sağlık Bakanlığı ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın katılma taleplerinin kabulünü talep eden savcılık, mağdur Yusuf Karakoç'un, müşteki Mehmet Hanifi Kaya'nın, müşteki Erhan Karaduman'ın, müşteki Benedick Nnayereugo Opara vekilinin, Esra Tokluoğlu ve Mustafa Mevlüt Tokluoğlu vekilinin de davaya katılma taleplerinin kabulünü istedi. Savcı, barolar ve siyasi partilerin katılma taleplerinin ise reddine karar verilmesini talep etti.
12 şirkete suç duyurusu talebi
Savcının sunduğu mütalaada, henüz tedbir ya da el koyma kararı bulunmayan 12 hastane ve şirket hakkında, suç gelirlerinin aklanmasının önlenmesine yönelik tedbir kararı konularak, suç duyurusunda bulunulması talep edildi.
Savcının suç duyurusu talep ettiği hastane ve şirketler şunlar:
- Beylikdüzü Medilife Hastanesi (Yonca Sağlık Hizmetleri Ltd. Şti.)
- Birinci Hastanesi (Beymed Sağlık İnş. San. ve Tic. A.Ş.)
- Güney Hastanesi (Güney Sağlık Hizmetleri San. ve Tic. Ltd. Şti.)
- Çorlu Reyap Hastanesi (Reyap Medikal Hizmetler A.Ş.)
- Bağcılar Medilife Hastanesi (Medilife Sağlık Hizmetleri Ltd. Şti.)
- TRG Hospitalist Hastanesi (Bağcılar Sağlık Hizmetleri San. ve Tic. A.Ş.)
- Avcılar Hospital Hastanesi (Akabe Sağlık Tesisleri San. ve Tic. A.Ş.)
- Silivri Kolan Hastanesi (Vital Fors Sağlık Hizmetleri Bilgisayar ve Elektronik Tic. A.Ş.)
- Özel İstanbul Reyap Hastanesi (Reyap Sağlık Hizmetleri Tic. A.Ş.)
- Özel İstanbul Şafak Hastanesi (Özel İstanbul Şafak Sağlık Hizmetleri ve Tic. A.Ş.
- Medisense Sağlık Hizmetleri Şirketi
- GMZ Sağlık Hizmetleri İnş. ve Tur. Ltd. Şti.
Yenidoğan Çetesi davasında savcı mütalaasının bildirilmesinin ardından sanık avukatları dinlendi. Avukatlar mütalaayı yetersiz bulduklarını ifade etti ve tutukluluk talebini reddetti.
Duruşma yarın 09:30’da geriye kalan sanık avukatlarının dinlenmesiyle devam edecek.
"Yenidoğan çetesi" davasında ilk gün neler yaşandı?Duruşmada, mağdur avukatlarından biri, "Sanık Fırat Sarı, kaç yıldır bu işi yapıyor, kaç yıldır insanları öldürüyor? Etkinlik pişmanlık kapsamında hemşirelerin konuşması lazım. Tape kaydı uzmanlık raporunda yok. Diğer çocuklar açısından da biz hukuken peşindeyiz. İlliyet bağı açısından da enselerindeyiz. Raporda 19 çocuk yer alıyor. Ancak dosyada 19 çocuktan 6’sı eksik. Bu 6 çocuk hakkında takipsizlik kararı mı var?" ifadelerini kullandı. Duruşmada Türkiye Barolar Birliği ile diğer barolar, siyasi partiler ve derneklerin mahkemeye katılım talepleri reddedilirken, duruşmanın ilk gününde hemşire sanık Hakan Doğukan Taşçı'nın savunması dinlendi. Taşçı, "Evrak üzerindeki oynamalar daha fazla para almak için her zaman yapılıyordu. 10 yıl önce çalıştığım hastanelerde de yapılıyordu. Bu kurumlar senede 6-7 kez denetleniyor. Nasıl oluyor denetlemeden sorunsuz çıkıyorlar da suç bize kalıyor? Hastayı entübe gösterirseniz hasta '3. basamak' olur. SGK'dan daha fazla para alırsınız. Onun için bu yapılıyordu" diye konuştu. "Yenidoğan çetesi" davasında 2. gün neler yaşandı?Toplamda 5 tutuklu sanığın konuştuğu davanın ilk duruşmasının ikinci gününde Mahkeme Başkanı, sanık hemşire Deniz Korkmaz’a, 'Devleti soymak, milleti soymaktan şereflidir' sözünü neden söylediğini sordu. Korkmaz, ifadesinin "Kurtlar Vadisi" adlı dizide geçen bir replik olduğunu belirterek, "Evet, söyledim. Ünlü bir replik. Bakarsanız görürsünüz" dedi. "Yenidoğan çetesi" davasında 3. gün neler yaşandı?Toplamda 47 sanığın yargılandığını davada 13 sanığın ifadesi tamamlandı. Gazeteci Rojda Altıntaş'ın aktardığına göre Kaya Bebeğin vekili haricinde, artık hayatta olmayan Michelle Nwando Opara ile Mive Serdarova gibi bebeklerin savunmasını üstlenen bir avukat olmadı. Yoğun bakım hemşiresi sanık Cansu Akyıldırım, Fırat Sarı'dan her ay topluca aldığı paraları ekibe "motivasyon" amaçlı dağıttığını iddia etti. Hemşire Mehtap Sayar da yaptığı savunmada, "10 yıldır hemşireyim ancak maaşlar oldukça düşük. Fırat Bey, kıdemli hemşirelere düzenli olarak motivasyon ödemesi yapardı" ifadelerini kullandı. "Yenidoğan çetesi" davasında 4. gün neler yaşandı?"Yenidoğan Çetesi" davasının sanıklarından CHP'li Esenyurt Belediye Sağlık Dairesi eski Başkanı Renas Kılıç, Fırat Sarı ile arasında geçen para akışına dair açıklamalarda bulundu. Kılıç, hesabına gelen paraların eski olduğunu belirterek, "Fırat Sarı'ya verdiğim borçlar" dedi. "Yenidoğan çetesi" davasında 5. gün neler yaşandı?Yenidoğan Çetesi davası duruşması beşinci gününde, 5 bebeğin ölümünden sorumlu tutulan doktor İlker Gönen kendisini savundu. Gönen, "Hasta yatırdığım söyleniyor, ben hiç hasta yatırmadım, hasta geç taburcu ediliyor deniyor, ben hiç hasta taburcu etmedim. Hastaları geç taburcu etmek zordur. Üçüncüsü de evrakta sahtecilik. Benim elektronik imzam var, epikriz sistemi böyle bir şey. Ben hiç evrak imzalamadım, ben hiç ilaç satımında bulunmadım. Ben Türkiye'de ilk defa ötenazi yaptırmakla suçlanıyorum" dedi. Gıyasettin Mert Özdemir ise maddi kazanç sağlamak amacıyla hasta yönlendirdiğini itiraf etti. "Yenidoğan çetesi" davasında 6. gün neler yaşandı?Çete lideri olduğu iddia edilen ve hakkında 582 yıl 9 aya kadar hapis cezası istenen Dr. Fırat Sarı savunma yaptı. Kendisine yöneltilen suçlamaları reddeden Sarı, "112’de kimseye rüşvet vererek hasta almadık" diyerek, "Hor görülen sevk sistemi için beni milletvekilleri de arardı, herkes aradı. Çünkü yoğun bakımda yer yoktu" ifadelerini kullandı. Tapelere itirazı olduğunu kaydeden Sarı, "Özel hayatta geçen konuşmalar, kamuya yansıtıldı. Bunlar kamu ile alakalı konuşmalar değildi. Ayrıca belli yerler kesilmiş. Tapelerde, 2 kişinin konuşmasından sanki bebekler sokaktaymış gibi bir algı yaratıldı. O bebekler kuvözde, ciddi yatırımlar yapılan hastanelerdeydi" dedi. "Benim ölüm oranım, Türkiye’deki hekimlerin ölüm oranının altında. Eğer cani olsam, bu sayı yüksek olurdu" sözleriyle kendini savunan Sarı, "Gıyasettin’e bebek başına 750 lira ödüyordum. Eşi ise sigortalı olarak çalışıyordu. Devlet memuru olduğu için ödemeleri bu şekilde yapıyorduk. Hakan Doğukan’a da para veriyordum. İlker Gönen ise maaşlı çalışanımdı" diye konuştu. Ara kararın açıklandığı duruşmada, sanıkların tutukluluk hallerinin devamına hükmedildi. "Yenidoğan çetesi" davasında 7. gün neler yaşandı?"Yenidoğan Çetesi" davasının 7. gününde tutuksuz sanıklar dinlendi. Halime bebeğin ölümüyle ilgili iddialara yanıt veren tutuksuz sanık hemşire Ecem Koç, "Çok kötü durumda bir bebekti, entübeydi. Doktor olmadığı için bebeğe müdahaleyi hemşireler olarak yaptık" dedi. Çete lideri olduğu iddia edilen doktor Fırat Sarı'nın epikrizleri değiştirmesini istediğini ileri süren tutuksuz yargılanan hemşire Serenay Şenkalaycı da "kabul etmediğini ve yönetime söylediğini" iddia etti. Avcılar Hospital Başhekimi Prof. Dr. Fetin Rüştü Yıldız da anlaşma detaylarıyla ilgili olarak "Sabit bir ödeme yoktu. Cirodan yüzde 35 pay olarak anlaştık" dedi. Prof. Dr. Fetin Rüştü Yıldız'ın avukatı da Savcı Yavuz Engin'in suç işlenirken gereken adımları atmadığını öne sürerek 10 bebeğin ölümüne seyirci kaldığını iddia etti. "Yenidoğan çetesi" davasında 8. gün neler yaşandı?Davanın 8. gününde tutuksuz sanık Doktor Seyhmus Çelik savunmasında kalp hastası bir bebeğin ölümünü anlattı. Çelik, "Bu bebeği parası olmadığı için hiçbir hastane bu bebeği kabul etmedi. Hakan Doğukan’ın, Fırat Sarı’ya 'Bu hastayla ilgilenme, boşuna uğraşma' dediğini duydum. Doğukan Taşçı, 'Erkenden öldüreceksin, sorun çözülecek' diyordu" dedi. "Yenidoğan çetesi" davasında 9. gün neler yaşandı?Duruşmanın 9. gününde, tutuksuz sanıklar dinlendi. Hemşire Renginar Molla, kendisine solunumu olan bebek için "Oksijen almıyor" diye yaz dediklerini ve bu talimatı sorgulamadığını söyledi. Basamakları Fırat Sarı'nın belirlediğini aktaran Molla, nefes alan bir bebeği "almıyormuş gibi" yazmasının istendiğini söyledi. Savcının, Bağcılar Şafak Hastanesi Müdürü Mustafa Kazan'a yönelttiği "Ölebilecek bir bebeğin mal gibi para karşılığı alınıp satılması seni rahatsız etmedi mi?" sorusuna sanık avukatları itiraz etti ve sözlerin dışarıda yanlış anlaşılacağını savundu. Savcı da "Kendisi söyledi para karşılığı bebeklerin alındığını. Beni ilgilendirmiyor dışarıda nasıl anlatıldığı" dedi. Duruşma savcısının, Şafak Hastanesi Başhekimi Semiha Yavuz'a soru sorduğu sırada çıkan tartışmada, Yavuz'un avukatı savcıya, "Müvekkile had bildiremezsiniz, sınırlarınızı bilin" dedi. "Yenidoğan çetesi" davasında 10. gün neler yaşandı?Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı Örgütü Suçlar Soruşturma Bürosu tarafından başlatılan yeni soruşturma kapsamında, 26 şirket ve kişinin mal varlığına el konuldu, 12 hastaneye de kayyım atanmasına karar verildi. Mahkeme Başkanı “dedemin fişi” tapesiyle ilgili “Espiriydi” diyen sanık Bahar Kanık’a ''Orada bir bebek can çekişiyor, doktor-hemşire şakalaşıyor. Bu size normal geliyor mu?'' dedi. Çete lideri Fırat Sarı'nın el konulan mal varlığı ortaya çıktı. "Yenidoğan çetesi" davasında 11. gün neler yaşandı?11. günde, tutuksuz 3 sanık ve avukatları dinlendi. Böylece 22'si tutuklu 47 sanığın ve sanık avukatlarının dinlenmesi tamamlanmış oldu. Tutuksuz sanık Mehmet Gürül, savunmasında, Doğukan Taşçı'nın telefonunun dinlendiğini ve çete lideri olduğu iddiasıyla yargılanan Fırat Sarı'ya polisin haber verdiğini öne sürdü. Tutuksuz sanık Murat Mantuş, Sarı ile personel temini ve hastanenin reklamını yapmaları için anlaşma yaptıklarını söylerken, "Ben hiçbir olayı kapatmam. Vazifeyi ihmale uğratan merhamet, vatana ihanettir. Aldatıldım, kandırıldım" ifadelerini kullandı. Mantuş ve Volkan Karataş’ın avukatı Burak Mengü ise ortada bir suç olmadığını ve müvekkillerinin adil yargılanmadığını iddia ederek, soruşturmayı yürüten ve çete tarafından ölümle tehdit edilen Büyükçekmece Cumhuriyet Savcısı Yavuz Engin'i hedef aldı. Mengü, "Soruşturma savcısı Yavuz Engin, 'Avukatlık soytarılık değildir' diye paylaşım yapmış. Instagram postu atacağına İl Sağlık Müdürlüğü'ne yazsaydı, hepsinin cevabını alırdı. Benim müvekkillerim lekelenmezdi" diye konuştu. TIKLAYIN - "Yenidoğan çetesi" davasında 11. gün: Telefonların dinlendiğini polis haber vermiş! |
Ne olmuştu?İstanbul'da gerek olmadığı halde özel hastanedeki yoğun bakım ünitesine yatırılan 12 bebeğin ihmalden öldüğü iddiasına ilişkin olarak Büyükçekmece Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlatılmış, soruşturmayı yürüten savcı Y.E. ise makamında tehdit edilmişti. Olayın ortaya çıkması kamuoyunda infial yaratırken, 22'si tutuklu, 47 şüpheli hakkında Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından iddianame hazırlandı. İddianamede neler var?İddianamede şüpheliler için "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "nitelikli dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve "resmi belgede sahtecilik" suçlarından toplamda 177 yıl 6 aydan 589 yıl 9 aya kadar hapis cezası istendi. İddianamede, ölen 10 bebeğin "maktul", 5 kişinin "müşteki", Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) İstanbul İl Müdürlüğünün "suçtan zarar gören", 19 hastane ve sağlık şirketi "malen sorumlu", 47 kişi de "şüpheli" olarak yer aldı. TIKLAYIN - 'Yeni doğan çetesi' soruşturmasında iddianame: Doktorun 266 yıl hapsi istendi Doktor Fırat Sarı'nın lideri olduğu iddia edilen suç örgütünün sevk ve idaresini Doktor İlker Gönen ile 112 Acil Çağrı Merkezi ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir'in yaptığı belirtilen iddianamede, suç örgütünün esas amacının işletmesini devir aldıkları yenidoğan yoğun bakım ünitelerinin 112 sevk sistemini bertaraf ederek doluluğunu sağlamak, hastaların basamaklarıyla oynama yaparak SGK'den üst sınırdan ödeme almak olduğu aktarıldı. Sağlık Bakanlığı Müfettişliğince hazırlanan uzman görüşü raporunda, yenidoğan ünitelerindeki 10 bebeğin hayatını kaybetmesine neden olan tıbbı eksikliklere yer verildi. Buna göre, fezlekede maktul olarak yer alan bebek A.K'nin ölümüne ilişkin değerlendirmede, solunum sıkıntısı artan bebeğe devre olmadığı için entübasyonun gecikerek yapıldığı belirtildi. Tekrarlayan resusitasyonlar (solunumu veya kan dolaşımı durmuş bir kişiye dışarıdan yapılan destekleyici müdahale) ile hastanın ertesi güne kadar yaşatıldığı belirtilen raporda, o sırada hastanede bulunması gereken Dr. D.E'nin görevinin başında olmadığı ifade edildi. 6 aylık bebek, doktoru olmayan yenidoğan yoğun bakıma sevk edildiRaporda, ayrıca hasta yönetiminin hemşireye bırakıldığı da kaydedilerek, bebeğin ölümünden Dr. D.E, ile Dr. İ.G. ve hastane yönetiminin sorumlu olduğu belirtildi. Bebek M.N.O'nun ölümüne ilişkin değerlendirmede de 6 aylık bebeğin çocuk yoğun bakımı yerine, doktoru olmayan yenidoğan yoğun bakımına sevk edildiği, burada da doktorun haberi olmadan hemşirenin müdahalede bulunduğu anlatıldı. Bebek H.K. ile ilgili tespitte ise, hastaya kalp masajı yapıldığı esnada Dr. D.E'nin orada olmaması nedeniyle Dr. İ.G. tarafından olayın örtbas edilmesi için ölüm saati değiştirilerek, epikriz yazdırıldığı aktarıldı. Sevk edilmeyen bebek hayatını kaybettiRaporda, bebek Ö.H'ye kalp masajını hemşirelerin yaptığı belirtilerek, bu esnada kullanılan en önemli ilacın adrenalin olduğu, ancak Dr. İ.G'nin hemşirelere "adrenalini kapat" talimatını vererek, yanlış yönlendirme yaptığı vurgulandı. Raporda ayrıca, bebek M.S'nin, yenidoğan temel bakımının gereklerinin yerine getirilmemesi, ameliyat edilebileceği bir merkeze sevk edilmemesi ve hastayı hayatta tutan "prostavazin" isimli ilaç tedavisinin kesilmesiyle ihmallere bağlı olarak hayatını kaybettiği kaydedildi. Fezlekede maktul olarak yer alan diğer bebeklere ilişkin değerlendirmede de ihmallere yer verildi. Dehşete düşüren telefon kayıtlarıİddianamede, şüpheliler arasında geçen telefon konuşmalarına da yer verildi. Şüpheli doktor Fırat Sarı ve özel hastanede çalışan acil tıp teknisyeni şüpheli Hakan Doğukan Taşçı arasında hasta sevkleri ve denetim hakkında yapılan görüşmede, Taşçı'nın Sarı'ya "Erişkin yoğun bakıma denetime gelinmesi halinde, ruhsatın ve kuvözlerin değişmesi gerektiğini, panelin fazla olduğunu, monitörün bulunmadığını, yoğun bakım içerisinde bir çok eksiklik ve usulsüz işlemin olduğunu" söylediği iddianamede yer aldı. Yenidoğan çetesinde yer alan doktor ve hemşirelerin ismi ortaya çıktı Reyap Hastanesindeki bebek hastaların takibini yürüten şüpheli hemşire Mehtap Sayar'ın şüpheli Hasan Basri Gök'le yaptığı telefon konuşmasında bebek hastanın tedavisinin uygun olmayan koşullarda gerçekleştirildiği anlatılan iddianamede, konuşma içeriğinde şüpheli Gök'ün "Mehtap çocuğu öldür elli satürasyonlu çocuk mu olur" dediği, Sayar'ın ise "Öldüreceğim de öldürsem de bir dert biliyorsun yani" dediği aktarıldı. İddianamede, tedavi yöntemlerinin usulüne uygun değil örgüt faaliyetine hizmet edecek şekilde yapıldığı değerlendirildi. Şüpheli doktor Şeyhmus Çelik'in hastanede olması gerekirken gitmediği, denetim olması ihtimaline karşı özellikle sabah hastanede bulunması gerektiğinin söylendiği anlatılan iddianamede, şüpheli Gıyasettin Mert Özdemir'in şehir hastanesinden kabulünü yaptığı bebeği, maddi menfaat karşılığında anlaşmış olduğu Fırat Sarı'nın hastanelerine yönlendirdiği kaydedildi. Aileler anlattıHazırlanan iddianamede bebeklerini kaybeden ailelerin ifadeleri de yer aldı. H.H., eşinin hamilelik sürecinde başka bir hastaneye gittiğini ancak doğum aniden başladığında doktorlarının bel fıtığı sorunu yaşadığı için başka bir hastaneye gittiklerini söyledi. Gittikleri hastanede yenidoğan yoğun bakımı servisinde yer olmadığı cevabını alan Hakan H., “112’ye bildireceklerini ve müsait hastane bakacaklarını söylediler. Yaklaşık yarım saat sonra Bağcılar’daki özel bir hastaneden bizi kabul ettiklerini söylediler” dedi. Soruşturmaya konu olan hastanenin özel ambulansının gelerek kendilerini aldığını söyleyen H.H., “Hastaneye vardığımızda bizimle ilgilenen bir doktor yoktu. Sadece ebe vardı. Sabaha B.Y. İsimli doktor eşimi muayene etti ve sezaryen doğum gerektiğini söyledi. Hamileliğin henüz 25. haftası olduğu için bebeğin daha gelişimini tamamlamadığı bu yüzden anne karnından bir iğne yapacaklarını söylediler” ifadelerini kullandı. "Bebeğimizi kaybettik"Doktorun iğneyi yaptıktan sonra da 1 gün beklemek gerektiğini söyleyen H.H., “Ertesi gün eşimi doğuma aldılar. Ameliyat sonrası eşimin de çocuğumun da şu anlık durumlarının iyi olduğunu, bebeği yenidoğan yoğun bakım ünitesine alacaklarını söylediler. İki gün sonra eşimi eve bıraktığım sırada hastaneden aradılar. Doktor beyin benimle görüşmek istediğini söylediler. Yoldayken hastaneden bir daha aradılar. Doktor olduğunu söyleyen biri bebeğimin ölüm haberini verdi. Hastaneye vardığımızda da bebeğimin morgda olduğunu söylediler” dedi. "Yenidoğan çetesi" nasıl deşifre edildi?İstanbul İl Sağlık Müdürlüğünün özel hastanelerin denetiminden sorumlu bir doktorun (T.E.) Ocak 2023'te Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi'ne (CİMER) yaptığı başvuru ile olay fark edildi. Doktor T.E., bazı özel hastanelerde doldurulması gereken yenidoğan yoğun bakım üniteleri defterlerinin boş bırakılması üzerine olayın üzerine gitti. İddianamede yer aldığı şekliyle doktor, "Ayrıca bebeklerin dosya üzerinde gösterilen sağlık durumları ile fiili sağlık durumlarının uyuşmadığını örneğin entübe olarak kayıtlı gösterilen bebeğin gayet sağlıklı ve nefes alabilir durumda olduğunu gördük. Durumu hastane yetkililerine sorduğumuzda az önce düzeldi gibi cevaplar aldık" dedi. Ne kadar ceza isteniyor?İddianamede, şüpheliler Fırat Sarı ve İlker Gönen'in 10 kez "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "nitelikli dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve 11 kez uygulanmak üzere "resmi belgede sahtecilik" suçlarından toplamda 177 yıl 6 aydan 582 yıl 9'ar aya kadar hapisle cezalandırılmaları talep edildi. Şüpheli Gıyasettin Mert Özdemir hakkında ise "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi", "kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve "resmi belgede sahtecilik" suçlarından 180 yıldan 589 yıl 9 aya kadar hapis istendi. Diğer şüpheliler hakkında da benzer suçlardan hapis cezaları öngörülen iddianamede, ayrıca, malen sorumlu olarak belirtilen hastaneler ve hastanelerin bağlı olduğu şirketler lehine "dolandırıcılık" suçu işlenerek maddi menfaat temin edildiğinden, tüzel kişilere özgü güvenlik tedbiri uygulanması, hastanelerin ve şirketlerin kapatılıp mal varlıklarına el konulmasına karar verilmesi talep edildi. İddianame, gönderildiği Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesince değerlendiriliyor. Savcı tehdit edilmiştiBüyükçekmece Cumhuriyet Savcısı Y.E'nin, bu soruşturmayı yürüttüğü sırada, bazı şüphelilerin tahliyelerini gerçekleştirmezse suikast yapılacağı ve ailesine zarar verileceği yönünde tehdit edilmesine ilişkin yürütülen ayrı soruşturmada da 12 kişi jandarma ekiplerince gözaltına alınmıştı. 4 kişi serbest bırakılırken, adliyeye sevk edilen 8 şüpheliden 5'i tutuklanmış, 3'ü hakkında da adli kontrol kararı verilmişti.
|