T24 Haber Merkezi
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın TBMM’nin açılışında yaptığı konuşmada, İsrail’in Türkiye’ye de saldırabileceğine ilişkin sözlerinin ardından muhalefetin de talebi üzerine İsrail gündemiyle toplanan ve yaklaşık 5 saat süren TBMM Genel Kurulu kapalı oturumu sona erdi.. Konunun ülke gündemi açısından "hassas" olduğunu ifade eden Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş, "Lübnan'a yapmış olduğu saldırılar sonrasında zaten uluslararası hukuku yerle bir eden tavrının daha da azgınlaşacağının aşikar olduğu bir ortamda bizim TBMM olarak birlik ve beraberlik içerisinde ve milli güvenliğimizi her şeyin üstünde tutan bir anlayışla bölgedeki politikalara karşı emin adımlarla ilerlememiz gerekir" dedi.
Özgür Özel 'kapalı İsrail oturumu'nu anlattı: Bilmediğimiz bir şey söylemediler
Kapalı oturumla yapılan görüşmelerde, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, İsrail’in saldırıları ve bölgedeki risklerle ilgili bilgilendirmede bulundu.
Konuşmaların ardından Meclis Genel Kurulu çalışmalarına 15 dakika ara verdi. Aranın ardından genel kurul gündemindeki çalışmalara döndü. "Çocukların Her Türlü Şiddet, İhmal ve İstismardan Korunarak Sağlıklı Gelişimlerini Destekleyici Tedbirlerin belirlenmesi amacıyla verilen Meclis Araştırması Açılması Önergeleri" birleştirilerek görüşüldü. "Çocuk cinayetleri ve çocuk istismarı" konusunda Meclis araştırma komisyonu kuruldu. Komisyon 22 üyeden oluşacak, gerektiğinde Ankara dışında da çalışabilecek.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TBMM’nin 1 Ekim’de yeni yasama yılına başlaması dolayısıyla TBMM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, İsrail - Hamas savaşı ve Lübnan’a sıçrayan saldırılarla ilgili değerlendirmelerde bulunmuş "İsrail'in Gazze'de yürüttüğü soykırım bugünlerde Lübnan'a uzandı. Dün işgal güçleri Lübnan topraklarına karadan girdiğini duyurdu. İsrail'in bir sonraki hedefi Türkiye'dir. Bu niyetini de çeşitli vesilelerle ifşa etmektedir" demişti. Erdoğan, geçen günlerde yaptığı bir konuşmada da "Vadedilmiş topraklar hezeyanıyla hareket eden İsrail yönetiminin, Filistin ve Lübnan’dan sonra gözünü dikeceği yer bizim vatan topraklarımız olacaktır. İsrail saldırganlığı Türkiye’yi de içine almaktadır. Vatanımız, milletimiz, bağımsızlığımız için bu devlet terörüne elimizdeki her imkanla karşı duracağız” ifadelerini kullanmıştı. |
CHP'den kapalı oturum talebi
Erdoğan’ın bu sözlerinin ardından, CHP Grup Başkanvekili Murat Emir, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’u ziyaret etmiş ve bu konuda TBMM’nin bir kapalı oturum yaparak milletvekillerinin bilgilendirilmesini istemişti.
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş da bir televizyon yayınında konuyla ilgili soru üzerine; Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’dan bu konuda gelen talep doğrultusunda, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler’in 8 Ekim Salı günü TBMM Genel Kurulu’na bilgi vereceğini belirtmişti. Kurtulmuş, partilerden gelecek talepler doğrultusunda görüşmelerin kapalı oturumla yapılabileceğini ifade etmişti.
Salona dinleyici ve gazeteci alınmadı
Görüşmeler kapalı oturumla yapıldığı için Genel Kurul Salonu’na dinleyici ve gazeteci alınmadı. Genel Kurul Salonu’nun yanındaki odalar da oturum tamamlanıncaya kadar kapalı tutulacak. Kapalı oturum tutanakları ve özetleri, 10 yıl sonra yayımlanabilecek. Bilgilendirmenin ardından kapalı oturum sona erecek, Genel Kurul açık oturumla gündemdeki konuları görüşmeye devam edecek.
Kurtulmuş: İsrail'in Gazze'de gerçekleştirdiği katliam soykırıma vardı
Oturumu yöneten Numan Kurtulmuş yaptığı konuşmada şunları kaydetti:
"Bir seneyi aşkın bir süredir İsrail'in Gazze'de gerçekleştirdiği katliam soykırıma vardı. Son günlerde özellikle Lübnan'a karşı neredeyse bütün Dünya'ya naklen seyrettirdiği saldırıları dolayısıyla bölgede yayılma ve büyük bir güvenlik tehdidi haline gelen İsrail'in saldırganlığı konusunda bilgilendirilmesi için bugün bu özel oturumu gerçekleştireceğiz. İsrail'in işgal planları sadece geçen yıl başlamış değildir. İsrail'in Gazze'ye ya da Filistin topraklarına girmesi; işgal planlarının bir yıllık bir geçmişe sahip olduğunu söylemek fevkalade yanıltıcı olur. Esasında geçtiğimiz yıldan itibaren devam eden ve nerede duracağı henüz belli olmayan sürecin devam eden bir tarihsel sürecin üçüncü halkası olduğunu belirtmek isterim. Bu senayonun birinci perdesi 1917 yılında Osmanlı, Filistin topraklarından çekildiğinde orada ilan edilen İngiliz mandası ile birlikte uygulamaya konulmuştur. 1917'de başlayan bu süreç 1957'den itibaren devam eden çatışmalarla İsrail her gün, her ay adım adım ilerleyerek Filistin topraklarının büyük kısmının ilhak edilme projesini sürdürdü. Birinci perde son derece kanlı birtakım gelişmelere sahne oldu. Orta Doğu'da devam eden ikinci perde ise 2003 yılında ABD'nin Irak'ı işgali ile birlikte açılmıştı.
"Bölgedeki ülkelerin tamamı istikrarsızlaştırıldı, bölündü"
Bu süreçte de bölgedeki ülkelerin tamamı istikrarsızlaştırıldı, bölündü, siyaseten yönetilemez hale getirildi. Ve maalesef 20 yıl gibi kısa bir süre içerisinde 2023'ün Ekim ayına gelinmiş oldu. İsrail büyük bir askeri güçle ABD ve bazı ülkelerinin de kendisine vermiş olduğu destekle birlikte bölgeye bütün gücüyle abanmaya başladı. Ortaya çıkan insanlık suçları herhalde insanlık tarihi boyunca gerçekleştirilmiş en kanlı insanlık suçlarıdır. Bu suçlar karşısında TBMM, milli iradenin merkezi olarak ortaya koyduğu bu insanlık suçlarına karşı geliştirdiği tavrı her türlü övgünün üstünde gördüğümüzü bir kere daha ifade etmek isterim. 2023'le birlikte başlayan süreçte ise İsrail bölge ülkelerini bu kadar insiyatifsiz, parçalanmış ve bölünmüş bir halde bulmuşken bazı dostlarını da burada koşulsuz bir şekilde yanında destek verir bir halde bulmuşken son vuruşu yapmak istiyor. Netanyahu ve yönetimi bu açtıkları ateş çukuruna bütün bölge halklarını atmaya çalışıyorlar. Mesele ülkemiz açısından da fevkalade hassas bir noktadadır. Özellikle Lübnan'a yapmış olduğu saldırılar sonrasında zaten uluslararası hukuku yerle bir eden tavrının daha da azgınlaşacağının aşikar olduğu bir ortamda bizim TBMM olarak birlik ve beraberlik içerisinde ve milli güvenliğimizi her şeyin üstünde tutan bir anlayışla bölgedeki politikalara karşı emin adımlarla ilerlememiz gerekir. Böylesi katliamlara karşı hala birileri ölçülü bir cevaptan bahsediyorsa bunun tek anlamı; bu bölgede daha fazla ateşin devam etmesine yeşil ışık yakmakta olduklarını ilan ediyorlar demektir."
Yaklaşık 5 saat süren Meclis'teki kapalı oturum sona erdi. Meclis Genel Kurulu çalışmalarına 15 dakika ara verdi. Aranın ardından genel kurul gündemindeki çalışmalarına döndü.
Narin Güran ve kadın cinayetleri için 1 dakikalık sessizlik eylemi
TBMM Meclis Başkanvekili Gülizar Biçer Karaca, Narin Güran ve kadın cinayetlerine ilişkin Genel Kurul'da bir dakikalık sessizlik eylemi yaptı.
TBMM'de, Narin Güran ve kadın cinayetleri için 1 dakikalık sessizlik eylemi yapıldı.
TBMM Meclis Başkanvekili Biçer Karaca, "Sözcükler susar, adalet susar ama hafızalar direnir. Sıla, Narin Şeyda, Pelin, İkbal, Ayşenur ve katledilerek susturulan tüm kadınlar ve çocuklar için bir kadın Meclis Başkanvekili olarak tercihimi bir dakikalık susmaktan yana kullandım. Kadınlar yaşasın, çocuklar yaşasın" dedi.
Karaca, kapalı İsrail oturumundan sonra açık oturuma geçerken, üç milletvekiline gündem dışı söz verdi.
Çocuk cinayetleri ve çocuk istismarının araştırılması için komisyon kuruldu
TBMM'de grubu bulunan partilerin taleplerinin ardından, "çocuk cinayetleri ve çocuk istismarı" konusunda Meclis araştırma komisyonu kuruldu. Komisyon 22 üyeden oluşacak, gerektiğinde Ankara dışında da çalışabilecek.
Biçer Karaca Başkanlığı'nda, "Çocukların Her Türlü Şiddet, İhmal ve İstismardan Korunarak Sağlıklı Gelişimlerini Destekleyici Tedbirlerin belirlenmesi amacıyla verilen Meclis Araştırması Açılması Önergeleri" birleştirilerek görüşüldü.
Biçer Karaca, araştırma komisyonu kurulması ile ilgili önerge üzerine ilk sözü Saadet-Gelecek Grubu adına Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap'a verdi. Kasap, şunları söyledi:
"Türkiye'de çocukların mağduriyeti doğumla birlikte başlıyor. Türkiye'de yeni doğan çocuklar için bezden yüzde 20 KDV alıyorsunuz. Mamayı aileler alabilir, alamaz, çok çok pahalı; devletin sübvansiyonu yok, desteği yok. Orada yüzde 20 KDV alıyorsunuz; dünyanın en pahalı mamasını veriyorsunuz, dünyanın en pahalı bezini çocuklara veriyorsunuz. Anne ve aile yoksulluğu açlık sınırının altında. Anneler iyi beslenemediği için çocuklar da gelişimde mağdur oluyor, büyümesi, beslenmesi, barınmasıyla ilgili sıkıntılar var.
Rahim ağzı kanseri için yapılacak olan aşıyı hâlâ ne SGK ne Sağlık Bakanlığı onayladı. SMA hastaları için işte 110 çocuk var SMA Tip 1 SGK tedaviyi onaylamadı, Sağlık Bakanlığı kabul etmedi. 'Şov yapıyorsunuz' dendi. Dünyanın onayladığı tedaviyi siz onaylamadınız henüz. Ben burada bir siyasi oluşumu veya bundan bir siyasi malzeme çıkarma değil… Çocuklar siyasete alet edilmemeli, çocuklar için yapılması gereken en iyi şey, en üst düzey şey ne varsa o yapılmalı ama çocukları nerede mağdur ediyorsunuz? Her şeyde. Diyabet sensörleri buraya geldi, Meclis Başkanının yakını da vardı, Başkan Vekilinin Sayın Sırrı Beyin, o da 'gündeme getirelim' dedi defalarca. Çok basit şeylerdi, bin, iki bin liralık şeylerdi ama siz onaylamadınız."
İyi Partili Taşçı: Çocuklarımızı ailelerinden koruyacak bir sistem inşa etmeliyiz
İYİ Parti Grubu adına Tekirdağ milletvekili Selcan Taşçı konuştu. Taşcı, şu değerlendirmeyi yaptı:
"Bizim çocuklarımızı ailelerinden de koruyacak bir sistem inşa etmemiz gerekiyor. Ailelerden koruduk diyelim. Nasıl? Devletin kurumları aracılığıyla. Oraya bakıyoruz; orada da mesela Hatay'da öğrencilerini istismar etmiş, hatta pazarlamış öğretmen sıfatlıları görüyoruz. Sair zamanında öğretmen 'hık' dese soruşturma açan idarenin ruhu duymamış yıllarca. 14 yaşında çocuğa zorla uyuşturucu verip tecavüz eden bekçileri görüyoruz. Koruma altındayken bir inşaatta ölü bulunan 17 yaşındaki Yasemin Cemre’yi, Beykoz ÇODEM’de M.K.’yı, Beylikdüzü ÇODEM’de F.U.’yu, Kemerburgaz ÇODEM’de K.C.’yi, Florya ÇODEM’de C.D.’yi yani koruma altındayken uyuşturucu ve fuhşa sürüklenmiş çocuklarımızı görüyoruz.
2015-2023 arasında çocuğa cinsel istismar dosyaları 2’ye katlanmış, vaka sayısı artıyor ancak kovuşturma ve mahkumiyet oranları azalıyor, demek ki bizim ilk suçta 2’nci suçu işleme cesaretini kıracak bir sistem inşa etmemiz gerekiyor, bir kereden neler olabileceğini bütün zihinlere ne hissetmemiz gerekiyor. Anayasa 41 var, TCK 77 var, geçen hafta da söyledim, bizim bir Çocuk Koruma Kanunu’muz var ama o kanunu ihlal edip tecavüzcüsüyle karşı karşıya getirdiğimiz için ölen çocuğumuz da var. Demek ki bizim yasaları uygulamak konusunda bir ahlaki devrim yapmamız gerekiyor."
CHP'li Kaya: Taciz haberleri gelirken seyrediyorsunuz
CHP Grubu adına Osmaniye Milletvekili Asu Kaya, partisinin konuya ilişkin verdiği önergenin AKP ve MHP oylarıyla reddedildiğini hatırlatarak şunları söyledi:
"Bu yüce Meclis'te daha önce çocuk cinayetlerinin önüne geçebilecek tüm tedbirleri ve önlemleri tek tek anlatan raporları bu Genel Kurul'da görüşülmüş olan 8 komisyon kurulmuş. Tarih tekerrür ediyor ama bu yüce Meclis, iktidar hiçbir zaman ders çıkaramamış ne acı. Siz sustunuz ama sokaklar susmadı. Siz sokakları sonunda duymak zorunda kaldınız. Hayattayken dirisine sahip çıkamadığınız, okula gitmesi gerekirken bugün ufacık bedenleri toprakta yatan kız çocuklarımızın ahı görevini yapmayanların boynunda.
Çocuklarımız cinsel istismardan ölürken İstanbul'da vahşi kadın cinayetleri annesinin gözünün önünde işlenirken neredeydiniz. Günlerdir bu ülkenin bakanının sesi çıkmadı. Taciz haberleri gelirken seyrediyorsunuz.Kız çocuklarını kadınları da koruyan 6284'e temel olan İstanbul Sözleşmesi'nden de çıktınız, 6284'ün gereklerini de yerine getirmiyorsunuz."
DEM Partili Aydeniz: Diyarbakır surları ile İstanbul surları birbirine kadın cinayetleriyle, çocuk cinayetleriyle bağlandı
DEM Parti Grubu adına Mardin Milletvekili Salihe Aydeniz, ise şu ifadeleri kullandı:
"Bu çatı altında, bu ülkenin yaşam standartlarını, halkların refahını, toplumsal gelişimini nasıl sağlayabileceğimizi, ekonomisini iç ve dış barışını konuşmalıydık ama bir çocuğun katledilmesinin, bir çocuğun cenazesinin on dokuz gün boyunca nasıl bulunmayışını konuşmak için ve bunun üzerine bir komisyon kurmak için buradayız. Ne yazık ki Diyarbakır surları ile İstanbul surları birbirine kadın cinayetleriyle, çocuk cinayetleriyle bağlandı, böyle bir durumdayız. Narin 8 yaşındaydı, yaşayacak bir hayatı, gerçekleşecek hayalleri vardı ama tüm hayalleri üç dakika içerisinde sona erdirildi.
Narin olayı, Narin davası ikinci Susurluk davasıdır. Eğer iktidar milletvekilleri 8 yaşında bir çocuğun katledilmesinde 'Aile arasıdır' diyorsa o aile bizim bildiğimiz ailelerden değildir, eğer odak değişsin diye aile mitingleri yapılıyorsa orada üstünün örtülmesi gereken konular vardır. Narin cinayetine dair, konuyu hasır altı etmeye yönelik her açıklama soruşturma konusudur, soruşturmamak ise bir suçtur. Bütün bunlar devletin özel savaş politikalarının bir parçasıdır. Organize cinayetler de kolluk ellerinde uygulanan cinayetler de çocuklara yönelik cinsel istismarlar da her türlü devletin özel savaş politikalarının bir parçasıdır ve ona hizmet ediyor. Cezasızlık politikalarıyla bugün nefes alınabilecek bir alan bırakılmamışken şiddet verilerini kamuoyuyla paylaşmamak da bunun başka bir göstergesidir. İktidar, kadın ve çocuk düşmanı, savaş yanlısı politikalarıyla toplumun günden güne çürümesine sebep olmaktadır. Bu ülkede çocuklar bile hayatta kalma mücadelesi vermek zorundalar. Bugün bir çocuğun öldürülmesinden bahsediyoruz ama bu çocuk sadece Narin değil, Türkiye'de katledilen çocukların yanı sıra her gün can güvenliği tehdidi altında olan çocukların meselesidir. Çocukların can güvenliğini sağlayamayacak, sağlamayacak bir iktidarın varlığı hiçbir anlam da ifade etmiyor."
Komisyon kurulması tüm partilerin oylarıyla kabul edildi. 22 üyeden oluşan komisyon üç ay çalışacak ve gerektiğinde Ankara dışında görev yapabilecek. Karaca, yarın saat 14'te toplanmak üzere Genel Kurul'u kapattı.
Orta Doğu kaynıyor, bölgesel savaş riski artıyor; neler yaşandı?Orta Doğu'da bölgesel savaş endişelerini artıran gerilimli ve çatışmalı bir süreç yaşanıyor. İsrail'in Hizbullah'ın binlerce iletişim cihazını patlatmasıyla başlayan süreç, İsrail'in Lübnan'ın güneyine başlattığı kara harekâtı ve İran'ın Hizbullah lideri Hasan Nasrallah'ın öldürülmesinin ardından balistik füzelerle yaptığı misilleme saldırısıyla giderek ısınıyor. İsrail, 7 Ekim 2023'ten bu yana Gazze'de sürdürdüğü savaşın hedefleri arasına Lübnan'ın güneyi, İsrail'in kuzeyinde "yerlerinden edilmiş" vatandaşlarının bölgeye geri dönmesini de ekledi ve Hizbullah'tan Litani Nehri'nin gerisine çekilmesini istiyor. ABD'nin gerilimi tırmandırmama uyarıları, Katar ve Mısır ile birlikte yürüttüğü ateşkes çabalarının ortasında Lübnan'da Hizbullah'a yönelik art arda iki büyük saldırı düzenlemişti. İsrail, Hizbullah'a ait binlerce iletişim cihazını iki gün üst üste eş zamanlı saldırılarla patlattı. FÜSUN SARP NEBİL YAZDI | Lübnan'da Hizbullah'ın çağrı cihazları nasıl patlatıldı? Hizbullah'ın kalesine büyük saldırılar; Hasan Nasrallah öldürüldüGerilimi iyice tırmandıran olay Hizbullah lideri Hasan Nasrallah'ın, Hizbullah'ın kontrolündeki Dahiye'de hava saldırısıyla öldürülmesi oldu. Önce İsrail ordusu, 21 Eylül'de "hedefli bir saldırı" gerçekleştirerek Beyrut'un Dahiye bölgesinde bir apartmana hava saldırısı düzenledi. İsrail Savunma Kuvvetleri Sözcüsü Daniel Hagari, saldırıda, Operasyonlar Komutanı İbrahim Akil ile birlikte Rıdvan biriminin üst düzey komutanları ve komuta zincirlerinin öldürüldüğünü açıkladı. Hizbullah da yaptığı açıklamayla, üst düzey komutanı Akil’in öldüğünü doğruladı. Ardından 27 Eylül'de yine aynı bölgedeki 6 apartmana yapılan hava saldırısında Hizbullah lideri Hasan Nasrallah öldürüldü. Saldırı, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu'ndaki konuşmasının hemen ardından gerçekleştirildi ve Netanyahu'nun BM binasında saldırı emrini verirken çekilmiş bir fotoğrafı yayımlandı. Saldırıda her biri birer ton olmak üzere yaklaşık 85 sığınak delici bombanın kullanıldığı bildirildi.
|