T24 Haber Merkezi
Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici'nin Nevşin Mengü’nün sosyal medya hesabından ürün reklamı yapmasını eleştirmesinin ardından başlayan "gazeteciler reklam yapabilir mi" tartışması sürüyor.
"Mesleğin güvenilirliğinin ürün pazarlama için kullanıldığı" gerekçesiyle gazetecilerin reklam yapmasını eleştiren Bildirici'nin yazısının ardından gazeteci Nevşin Mengü, "Ben mecrayım, bunu Faruk Bey’lerin jenerasyonu anlayamıyor. Kendi patronumuz kendimiz. Bize maaş ödeyen yok. Biz iş yapıyoruz, fatura kesiyoruz, şirketimizi döndürüyoruz" derken, gazeteci Cüneyt Özdemir de "Size rağmen" ifadesiyle, 'yeni bir medya düzeni kurulduğunu' söyledi ve "Gelir modelini yeniden tanımlıyoruz. Kişisel medyalar inşa ediyoruz. Aklınız bunu almıyor" yazdı.
Tartışmayı yorumlayan yazar Ümit Kıvanç, iletişimci-yazar Ümit Alan, gazetecilik ve iletişim üzerine çalışan Galatasaray Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Ceren Sözeri, sosyolog Dağhan Irak ve editör Emre Kızılkaya Mengü ve Özdemir'in tepkilerindeki üslupta ve "gazetecinin ürün reklamı yapamayacağı" noktasında odaklandı.
Tartışma nasıl başladı, kim ne dedi?
Medya Ombudsmanı Bildirici, 17 Şubat'ta kaleme aldığı yazısında gazetecilerin reklam yapmasının etik olmadığını ifade eden bir yazı kaleme aldı. Bildirici, "Gazeteciler, mesleğimize zarar veren hem de insanları yanıltan bu örtülü reklam paylaşımlarından vazgeçmeli. Okurlar, izleyiciler ve takipçiler de örtülü reklamları sürdüren gazetecilere karşı uyanık olmalı, onları teşhir etmeli" dedi.
Bildirici, daha sonra Mengü'nün 'iş birliği' etiketiyle bir vitaminin reklam yaptığına da dikkati çekerek, "Bir gazeteci olarak mesleğinin güvenilirliğini bir ürünün pazarlaması için kullanması meslek ilkelerine aykırı" ifadesini kullandı.
Bildirici, tweet'inde ayrıca Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’nden bir bölüm paylaştı.
Mengü'den yanıt: Faruk Bey'lerin jenerasyonu anlamıyor...
Mengü, Bildirici'nin eleştirisine Youtube kanalından yanıt verdi. Mengü,"Sene 2022 ve bizim gazetecilik yaptığımız, yayıncılık yaptığımız mecralar değişti. Ben kendim bir mecrayım. Bizim patronumuz yok. Elimizden geldiğince güzel bir şey yapmaya çalışıyoruz. Kendi patronumuz kendimiz. Bize maaş ödeyen yok. Biz iş yapıyoruz, fatura kesiyoruz, şirketimizi döndürüyoruz" ifadelerini kullandı.
Kendisinin mecra olduğunu söyleyen Mengü, şöyle devam etti:
"Bunu Faruk Bey’lerin jenerasyonu anlayamıyor. Onlar için çok zor, ben de merkez medyadan geldiğim için, merkez medyanın dağılmasıyla beraber tüm imtiyazlarını, güç aldıkları şeyi kaybettiler. Kardeşim ben burada imtiyazla bir frekans filan almış değilim, Youtube’da insanların istiyorlarsa tıklayıp izledikleri bir Youtube kanalım var. İsterseniz izlersiniz; istemezseniz izlemezsiniz. Kameraman, kurgucu arkadaşlara ‘Bedava mı çalışın’ diyelim."
Bildirici'ye Twitter’dan da yanıt veren Nevşin Mengü, "Faruk bey, tebrik ederim bu tartışma vesilesiyle hiç okunmadığınız kadar okundunuz. Kendi kendinizi etik polisi ve standart koyucu olarak atadığınızı anlıyorum. Benim hesap vereceğim tek mercii izleyicilerim. Sizlere self proclaimed ombudsmanlığınızda başarılar dilerim. Ne var ki patronsuz medyada gün dahi çalışmamış bir kimseden öğüt almak iş öğrenmek gibi bir niyetim yok. Olgun erkekler olarak kurduğunuz fildişi kuleleriniz yıkıldığı için üzgünüm. Kolaylıklar dilerim" ifadelerini kullandı.
Cüneyt Özdemir de tartışmaya katıldı: Aklınız bunu almıyor...
YouTube kanalından yayınlar yapan gazeteci Cüneyt Özdemir de, Bildirici'nin eleştirisini haksız bulurken, yeni bir medya düzeni oluşturulduğunu savundu.
Özdemir, "Faruk Bey Nevşin'in bu postunda neye itiraz ediyorsunuz bizi biraz daha aydınlatır mısınız? İşbirliği yerine 'advertorial' ya da 'bu bir ilandır' yazsa bir problem yok muydu? Fark ne? Yeni kurulan medya düzeninde gazetecilerin gelir kaynağını nasıl oluşturmasını düşünüyorsunuz? Ya sizin haberiniz olsa ne olur olmasa ne olur? Size rağmen bu medya düzenini biz kuruyoruz. Anlamak istemediğiniz şu, bu kurulan yeni medya düzeninde bütün bildik kuralları yıkıyoruz. Gelir modelini yeniden tanımlıyoruz. Kişisel medyalar inşa ediyoruz. Aklınız bunu almıyor" dedi.
Özdemir, "Kimsenin gazeteciliği satılığa çıkardığı yok. Ayrıca sizin gazetecilik siciliniz bize ahmak kesmeye yetmez. Babıali koridorlarında hepimizin gazetecilik için verdiği emek, aldığı riskler, hayatını attığı riskler ortada. Siz kimsiniz de bize gazetecilik etiği dersi veriyorsunuz? Reklamda sınır ne olacak elbette tartışabiliriz. Neyin reklamını yapar yapmaz bunu da tartışabiliriz. Siyaset reklamını nasıl yapacak bu da tartışılır ama sizin kutsal bellediğiniz medya patronlarının yazdığı etik kurallardan değil. Yeni bir medya düzeni kuruluyor" düşüncesini dile getirdi.
Ümit Kıvanç: Söyleneni hakaretle itibarsızlaştırmayı pek seviyoruz!
Yazar Ümit Kıvanç da, P24'te kaleme aldığı yazısında, Özdemir'in sözlerini iddialı bulduğunu söyledi. Kıvanç, Mengü'nün "Faruk Bey'lerin jenerasyonu anlamıyor" ifadesine atıfta bulunarak, "Faruk’a 'seni kim takar' deyişini yadırgayanlar olabilir, 'o jenerasyon'dan. Devir değişti olm!" diye yazdı.
Kıvanç ayrıca, şunları kaydetti:
"'Yeni kurulan medya düzeni', 'size rağmen biz kuruyoruz', 'bütün bildik kuralları yıkıyoruz', 'gelir modelini yeniden tanımlıyoruz', 'aklınız almıyor'. Büyük laflar… Şu kafası basmayan eskilerin çenesini kapatmaması tek mesele, anladığım kadarıyla.
Değil. Maalesef biz de, 'o jenerasyon'dan olmayan, azıcık izan sahibi herkes de, kendini kandırmayan gazeteciler de gayet güzel anlıyor ki, ortada bir 'yeni medya düzeni' falan yok. Eski medya düzeni ve buna alternatif mecralar var. Ve teknolojik-sosyal değişimin yarattığı boşlukta, kimse tarafından denetlenmeksizin, hiçbir kayda bağlı olmaksızın, sadece geçinebileceği kadar değil iyi yaşayabileceği kadar gelir elde etmeyi umarak 'iş yapan, fatura kesen, şirketini döndüren' girişimciler var.
Merak etmemek elde değil: Kim kime rağmen ne kuruyor? Faruk Bildirici, hâlihazırda mâlûm medyanın dışında kalmış, kendi çabasıyla birşeyler yapmaya çalışan bir gazeteci. Bazılarımız, bırakın uzun zaman önce dışına itildiğimiz yerleşik medyayı, alternatif denen mecralardan bile dışlanır haldeyiz. Kimmiş günün cesur girişimcilerine karşı eski düzeni savunanlar? Cüneyt’in 'size rağmen'deki 'siz'i açıklaması gerekir. Şu 'kuralları yıkıyoruz'daki 'biz'i de, hangi 'bildik kuralları' yıktıklarını da.
Büyük laflarla konuşmayı, söyleneni tartışmak-eleştirmek yerine söyleyeni hakaretle, tâcizle itibarsızlaştırmayı toplumca pek seviyoruz."
Dağhan Irak: 'Kendi kendilerinin Doğan’ı‘ olmaya çalışıyorlar
Gazete Diken yazarı Dağhan Irak da, Mengü'nün ve Özdemir'in üslubunu eleştirenlerden oldu.
"'Influencer gazeteciliği’ ya da ‘Devir değişti beybaba!’" başlıklı yazısında Irak, şu düşüncesini dile getirdi:
"Ayrıcalık, ayrıcalıklıya görünmediği için Nevşin hanım ve Cüneyt bey göremiyor olabilir, ama kendilerini patronlaştıran şey, hâlâ eski düzenden devşirdikleri sermaye. Yalnızca paradan bahsetmiyorum, ana akımda yıllarca ekran yüzü olmaktan kazandıkları kültürel ve sosyal sermayeden de bahsediyorum. Nevşin hanım ve Cüneyt bey, Aydın Doğan’ın star ekran yüzleriyken ana akım medya, sigortasız-sendikasız gariban editörlerin yüzü suyu hürmetine dönüyordu. Neden onların hiçbiri patronlaşamadı da, bu ikisi patronlaştı, pardon ‘kendi kendinin patronu oldu‘, bunu da bir konuşmak gerekiyor.
Bildirici’nin -katılırsınız, katılmazsınız, o ayrı- meşru eleştirilerine verdiği 'Biz burada dükkan döndürüyoruz sinyor' mealli cevabı da Nevşin Mengü’nün adabsızlığından fazlasını tartışmayı gerektiriyor. Birincisi, Nevşin hanımın aklında ‘tık almak‘ ve reklam, pardon ‘işbirliği‘ yapmaktan başka bir gelir modelinin olmadığını anlıyoruz. Oysa, dünyada farklı gelir modelleriyle var olan bir sürü alternatif medya örneği var. Bu modellerin Türkiye’de ne kadar işe yarayabileceği tartışılabilir ama hepsinin tümden yok sayılıp tek bir modelin kafadan meşrulaştırılması kabul edilemez.
...
Demem o ki meslekte devrim yaptıklarını sanıyor olabilirler ama ufukları Doğan’la başlayıp Doğan’la bitiyor. Yeni medya teknolojilerini kullanarak da ‘kendi kendilerinin Doğan’ı‘ olmaya çalışıyorlar. Eleştirilere verdikleri tepki de gazeteci tepkisi değil, patron tepkisi.
Ümit Alan: Kibirli tutumların tartışmaya faydası yok
BirGün yazarı Ümit Alan da "Gazeteci reklam yapar mı?" tartışmasına katıldı. Alan, yazısında, Bildirici'nin gazetecilik ilkelerini hatırlatmasının değerli olduğunu söyledi.
Alan, yazısında şunları yazdı:
"Yeni etik standartlar ve belki gazeteci tanımının haricinde yeni mesleki tanımlamalar gerekiyor. Örneğin ben nasıl köşe yazarı olarak kendimi gazeteci olarak tanımlamıyorsam, aktarıcı, yorumcu konumlarını gazeteciden ayrı düşünmek gerekli belki. Çünkü yeni medya koşullarında varlık göstermeye çalışan geleneksel medyadan geçen birini eleştirilebilirken, onun yaptığı işe talip olup kendine Influencer, YouTuber, Twitch yayıncısı diyenler bundan azade. Biz her ne kadar onlara gazeteci demesek de özellikle genç kitlelerin haber alma konusunda onlara itibar edeceği durumlar mevcut. Bu isimler haberin dağılımına gazeteciden çok etki edecekse onların etik standartları ne olacak? Onlar yeni medya olanaklarını kullanıp finansal olarak güçlenirken gazeteciler nasıl ayakta duracak? O yüzden işte tıpkı Benjamin Day’in 1833’te yaptığı gibi yeni modeller düşünmek zorundayız. Belki reklamda oynamalarından ziyade oynadıkları reklamı haberden net bir şekilde ayırmak için yeni ve net standartlar belirlemeliyiz. Tartışmanın yolunu tamamen kapamayalım. Ancak eleştiriye karşı takınılan 'hadi ordan boomer' biçiminde konuyla ilgisiz savunmanın ve benim sayemde konuşuluyorsun tarzı başkası adına utandıran kibirli tutumların da bu tartışmaya faydası yok."
Ceren Sözeri: 'Etik metik şeyler' siz de çökmeyin, mesleği de çökertmeyin diye var
İletişimci Ceren Sözeri ise, Evrensel'de kaleme aldığı yazısında etik kurallarının gazetecilik mesleğinin çökertilmemesi için olduğunu dile getirirken, Mengü'nün "Ben mecrayım" ifadesinin 'riskli' olduğunu söyledi.
"Mengü 'Mecrayım ben mecra' diye ünledikçe aklıma Marshall McLuhan’ın 'medium is the message' [mecra mesajın kendisidir] sözü geliyor, ta 1960’lerde söylemiş. Mecranın sahibi şirketlerken sınıfsal tahliller, orta sınıf yönetici eleştirileri kolaydı ama şimdi mecra benim diyorsanız risk büyük.
...
90’larda özel televizyonlar ortaya çıktığında yapılan yayıncılığı eleştiren çok oldu. Mengü’nün 'Bizim en büyük gelir kaynağımız sizlersiniz, isterseniz izlersiniz, istemezseniz izlemezsiniz' lafını 90’ların özel televizyonlarına atfetseniz sırıtmaz.
Dünya değişiyor elbet ancak kitleselleştiğinden beri gazeteciliği etik ayakta tutuyor. Mecra sizseniz mesajınız en ufak tökezlediğinde mecra çöker ve o zaman şimdi alkışlayanların hiçbiri yanınızda olmaz. 'Etik metik şeyler' siz de çökmeyin, mesleği de çökertmeyin diye var."
Emre Kızılkaya: Bireysel gazeteci, doğal reklamdan uzak durmalı
Eski Hürriyet Dijital Medya Grup Koordinatörü, Journo yöneticisi Emre Kızılkaya da gazetecilerin neredeyse tamamının bir gazetecinin reklam yüzü olamayacağını söylediğini belirterek, "Bireysel olarak gazeteciler, doğal reklam ve benzeri yöntemlerden uzak durmalı çünkü fiziksel veya dijital, kamuya açık tüm platformlarda gazeteci, hep gazetecidir. Vatandaş onu böyle algılar. Reklamda rol almak (hele ki bu reklam bir şekilde perdelenmişse) gazeteci için sadece etik dışı değil, aynı zamanda ekonomik sürdürülebilirlik açısından da mantıksız. Doğal reklamda oynadığı için uzun vadede kaybedeceği kamusal güvenin yaratacağı maddi zarar, gazetecinin oradan elde edeceği geçici gelirden çok daha büyük olur" düşünesini dile getirdi.
Bahadır Özgür: Markayla ilgili soruşturmalar var
Birgün yazarı, gazeteci Bahadır Özgür, Mengü'nün reklamını yaptığı ürünle ilgili soruşturmalar olduğunu yazarken, "Daha önce bu marka Ticaret Bakanlığı'na şikayet edilmiş. Gerekçe yanıltıcı bilgilerle radyoda reklam yapmak. Pek çok yasa ve yönetmeliğe aykırı bulunup cezası verilmiş" dedi.
Özgür, Mengü'nün daha önce başka bir vitaminin reklamını yaptığına dikkati çekti. Özgür, takviye edici gıda markasının internet sitesinde 'Nevşin Mengü'nün seçtikleri' başlıklı bir kategori olduğunu yazdı.
Özgür, Twitter'dan yaptığı paylaşımda ayrıca Mengü'nün reklamını yaptığı vitamin markasına ilişkin soruşturmayı şöyle aktardı:
"Gazeteci Nevşin Mengü'nün vitamin reklamı tartışılıyor. Ben reklamdan ziyade ürünü merak ettim. Çünkü toplum sağlığı söz konusu. Peki firma ürünü yanıltıcı şekilde pazarlıyorsa, onu tanıtan gazetecinin de sorumluluğu olur mu? Bakın o ürünlerle ilgili nasıl soruşturmalar var:
Mengü'nün tanıttığı C vitamini, Bayer'e ait Redoxon markalı ürünün "pro" kelimesi eklenmiş çeşidi. Daha önce bu marka Ticaret Bakanlığı'na şikayet edilmiş. Gerekçe yanıltıcı bilgilerle radyoda reklam yapmak. Pek çok yasa ve yönetmeliğe aykırı bulunup cezası verilmiş.
Konuyu araştırırken Nevşin Mengü'nün bir başka takviye edici gıda/vitamin reklamını daha yaptığına rastladım. Belki adı izinsiz kullanılmıştır, bilemedim. Bu firma Saffoods Gıda Sanayii. İnternet sitesinde "Nevşin Mengü'nün seçtiği ürünler" diye bir kategorisi bulunuyor.
Bu firmanın ürünleri hakkında da Ticaret Bakanlığı 2020'de soruşturma açmış. Nedeni "saf" ve 'GDO'suz' ibarelerini kullanması. Bakanlık bunun yanıltıcı ve pek çok yasal düzenlemeye aykırı olduğuna karar verip, reklam durdurma cezası kesmiş."
Mengü'den yanıt: Ben bu ürünleri para verip satın alıyorum
Mengü de, Özgür'ün tweet'ini alıntılayarak, şu yanıtı verdi:
Bunca şeyin arasında bu linç kampanyası ile meşgul ettiğim için üzgünüm. Bahadır bey sorsa söylerdim. Ben bu ürünler için para almak şöyle dursun, para verip satın alıyorum. Yurtdışında da bulduğum ilginç ürünleri kafama göre paylaşıyorum, bundan bir menfaat elde etmiyorum.
Instagramda bisikletimin de fotosu var, markası görünüyor. Merak edilirse diye parasını verip aldım. Bazen antrenmanları saat üzerinden Instagram'da paylaşıyorum ona da açıklık getirmiş olayım parasını verip aldım vb. vb.
Arada da Z... bar yiyorum, Instagram'a da koyuyorum, haklarında şikayet dilekçesi falan var mı kontrol edemedim, artık kusura bakmazsınız."
TIKLAYIN - Ümit Kıvanç: Kafamız mı basmıyor, aklımız mı almıyor?