Emniyet Genel Müdürü olarak atanan Erol Ayyıldız, yeni görevine başladı.
Daha önce Zonguldak, Aydın, İzmir'de son olarak da Eskişehir'de valilik yapan Ayyıldız, ilk görevine atanmasının ardından hiç merkez görmeden çalışan valilerden.
Mülki idare sisteminden gelmesi nedeniyle devlet yönetimine de uzak olmayan Ayyıldız, Bakan Yardımcısı Aktaş'la yaptığı devir teslim sonrası "iğneli fıçı" tanımlaması yapılan bürokrasinin en kritik makamlarından birisinin sahibi oldu.
Ayyıldız'ın Emniyet Genel Müdürü sıfatıyla başladığı yeni görev dönemi, her ne kadar AKP iktidarında başlamış olsa da aslında sanki AKP'nin ilk dönemiymiş gibi yaşanacak.
Zira, gerek İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, gerekse Emniyet Genel Müdürü Erol Ayyıldız, yedi yıllık Süleyman Soylu döneminden hemen sonra görev alarak bir bakıma sıfırdan yeni bir sürecin başlangıcını yürütecekler.
Kaldı ki, İçişleri Bakanlığı'nın Soylu'nun görev döneminde iktidardan bağımsız biçimde yöneltildiğini söylemek yanlış olmaz. İktidarın kimi politikalarına farklı yaklaşan tarzı olan Soylu, AKP kabinesinin değil sanki MHP'nin bakanı olarak görev başındaydı. Dolayısıyla MHP tabanını mutlu ederken, AKP tabanından bozuk sesler yükseldi hep.
Dominant yönetim biçimini bağlı kurum amirlerine kabul ettiren Soylu, zaman içinde üç ayrı Emniyet Genel Müdürü ile çalıştı. İlki, şimdilerde AKP'den TBMM üyesi olan Selami Altınok'tu. İkincisi, milli görüş çizgisine yakın duran ve polislikten gelen Celal Uzunkaya oldu.
Altınok ve Uzunkaya, Soylu'nun özellikle alımlar ve ihaleler konusunda kimi taleplerini yerine getirmezken, bazı yönetimler uygulamalarına da onay vermediler. Bunun üzerine Soylu ve ekibi, üzerlerinde kurdukları baskıyla her iki genel müdürü "çalışamaz" hale getirdi. Soylu'nun tercihi olmayan Altınok ve Uzunkaya ayrılmak durumunda kaldılar.
Soylu döneminde, iktidarın Emniyet Genel Müdürü olarak AKP'nin görevlendirdiği üçüncü isim Mehmet Aktaş oldu. Kendisinden önceki iki genel müdürün yaşadıklarından ders çıkartan Aktaş, Soylu'nun hışmına uğramamak için deyim yerindeyse suya sabuna dokunmadan, kalıcı işlere imza atmadan makamında oturmayı tercih etti.
Bu arada zaman zaman Soylu, kendisinin istediği kişileri Emniyet'in başına getirmek istedi. Ancak bu girişimler her defasında "yukarıdan" döndü. Hâl böyle olunca Soylu ve ekibi, kendi çalışma istikametleri ve prensiplerini Aktaş'a kabul ettirmekte zorlanmadı. Çünkü Aktaş hakkında özel dosya oluşturularak bir bakıma eli kolu bağlandı.
Aktaş, ekibin gücü nedeniyle kendisi hakkında adli usule uygun olmayan dosyayı hazırlayan Ankara Emniyet Müdürü Servet Yılmaz başta diğer sorumlular hakkında işlem yap(a)madı. Hiçbir şey olmamış gibi çalışmaya devam etti. Olanı biteni yutkundu.
Böylece, kendi personelinin deyimiyle "düşük profilli" bir Emniyet Genel Müdürü olarak teşkilat tarihindeki yerini aldı.
Ayyıldız'ın şansı: Yerlikaya
Yeni atamalar çerçevesinde pazartesiden itibaren artık Emniyet Genel Müdür koltuğunda Erol Ayyıldız var.
Ayyıldız, kendisinden önceki üç genel müdürden daha şanslı biçimde yeni görevine başladı. İğneden ipliğe her şeyi ortaya dökülmüş bir İçişleri Bakanı ile çalışmak yerine Ali Yerlikaya gibi valilikten gelen bir meslektaşının kadrosunda görev yapacak.
Tabii, doğrusunu söylemek gerekirse, Ayyıldız'ın işi epeyce zor olacak. Masasında çözülmesi gereken sıkıntılar ve sorunlardan oluşan bir tablo var maalesef.
Bu tabloyu oluşturan yedi yıllık enkazı kaldırmak Yerlikaya ve Ayyıldız'a düşecek. Daha önceki görev yerlerinde kendisine bağlı çalışan üst düzey yöneticilere serbest çalışma olanağı yaratan Ayyıldız'ın yeni görevinde nasıl bir yöntem izleyeceği merak konusu. Ayyıldız, sert yaklaşım yerine "yumuşak geçişli" çalışma anlayışıyla biliniyor.
Yanı sıra Aktaş, sorunlu konuları bakana taşımak yerine sorunun sahibi bürokratları Soylu ile birebir muhatap etme yolunu seçiyordu çoğunlukla. Bu da Soylu'nun istediği bir durumdu. Emniyet Genel Müdürü'nün haberinin olmadığı veya sonradan haberinin olduğu pek çok süreç yaşandı zaman içinde.
Yerlikaya ise tam tersine, hiyerarşik yöntemin kullanılmasından yana. Zorunlu olmadıkça alt kadro ile bire bir görüşmemeyi tercih ediyor. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde Ayyıldız, Bakan Yerlikaya ile daha çok mesai harcamak durumunda kalacak.
Soylu'dan kalan enkaz
Yedi yıllık enkaz altında bekleyen epeyce konu var aslında. Bazıları suç ve suçlularla mücadele konusundayken, bir bölümü de teşkilatın kendi içindeki sorunlar Ayyıldız'ın masasında.
Kabul etmek gerekir ki; Soylu'nun yedi yıllık iktidarının son döneminde, Emniyet teşkilatında işler iyiden iyiye karışmıştı. Teşkilat, ülke ve yurttaş adına çalışmak yerine Soylu ve siyaseti için görev yapar hale gelmişti.
Yapılan iyi işler hep Soylu'ya yazarken, ortaya çıkan aksaklıklar ve sorunlar muhataplarına fatura ediliyordu. Sıkıntı yaşayan / yaşayanlar, Soylu'nun ekibindense sorunlar yine Bakan'a problem yaratmayacak şekilde çözülürken veya kapatılırken, eğer ekibin dışındaysa muhataplar, kendi başına ortada kalıveriyordu. Özetle Emniyet teşkilatı, hem toplumun, hem de teşkilat personelinin gözünde "Soylu'nun şov mecrası" haline dönüştü.
İşte Ayyıldız'ın önündeki sorunlar listesinin en başındaki başlıklardan birisi bu. Teşkilatın, en kısa sürede "Soylu'nun polis teşkilatı" konumundan kurtarılması gerekecek. Tekrar ülkesi ve yurttaşı için görev yapan bir polis teşkilatı haline dönüştürülmesi Ayyıldız'ın önceliği olmalı.
Soruşturma açılmayan polis müdürleri
Peşi sıra, organize suç örgütü liderliğinden hüküm giyen ve halen Interpol'ün kırmızı bülteni ile aranan Sedat Peker'in Nisan 2021'de başlayan iddialarında adı geçen ve aynı zamanda Soylu'nun ekibinde yer alan üst düzey polis müdürleriyle ilgili adli ve idari hiç bir süreç yürütülmedi.
Keza, ABD'de yargılanan iş insanı Sezgin Baran Korkmaz'ın, ülkeden kaçmadan önce Soylu ile makamında görüşmesini sağlayan polis müdürlerine de hiçbir işlem yapılmadı.
Yetmedi, "Soylu'nun sosyal medyadaki trolleri" oldukları iddia edilen Siber Suçlarla Mücadele Dairesi'ne 500 sivil personel alınmasıyla ilgili süreç hiçbir şekilde incelemeye tabi tutulmadı.
Görev ve makamlarını kullanarak, FETÖ borsası başta olmak üzere çeşitli olanaklardan faydalanıp haksız mal ve servet edinen polis müdürleriyle ilgili kamuoyuna yansıyan iddialar halen güncelliğini koruyor. Bu iddialara yönelik de adli ve idari işlemler yok.
Uluslararası mafya cirit atıyor
"Suçlar ve suçlularla mücadele yapılıyor" görüntüsü adı altında yürütülen polisiye faaliyetlere karşın ülke yerel suç örgütün sarmalına girmiş durumda. Hemen her konuda suç örgütleri faaliyet içinde. Yerellerin yanında bir de yabancı kökenli suç örgütleri Türkiye'yi üs haline getirdi adeta. Uluslararası uyuşturucu şebekeleri İstanbul'la birlikte büyük kentlerden yurt dışındaki faaliyetlerini yürütür hale geldiler. Yabancı mafyayı ve Sarallar ve Alaaddin Çakıcı gibi isimleri de unutmamak lazım. Ülke, kokain ile anılır hale geldi.
Devam ediyorum. Sadece muhalifler değil, AKP çatısı altında siyaset yapan pek çok isim kendisinin "takip ve izleme" altında olduğunu biliyor. Ve bunun da Soylu'nun ekibi tarafından yapıldığına inanıyorlar. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sağ kolu ve yeni MİT Başkanı İbrahim Kalın ile Eski TBMM Başkanı Mustafa Şentop olaylarını hatırlayalım. Belki de daha niceleri var.
Özellikle Emniyet İstihbaratı'nda bazı hukuksuz çalışmalar için özel bir yapı oluşturulduğu iddiası kulislere yansıdı. FETÖ döneminde de benzer süreçler yaşanmıştı aynı birimde. Yasadışı dinlemeler ve takipler yapıldığı ortaya çıkarıldı. Şimdi yine benzer konuda iddialar gündemde.
Örtülü ödeneğin kullanımı ve kriptolar
Yazının önceki bölümlerinde teşkilatın kullanımına sunulmak üzere, silah, araç, gereç, yazılım alımları var. İhalelerin nasıl gerçekleştirildiği, örtülü ödeneğin nasıl kullanıldığı önemli.
FETÖ ve Menzil başta olmak üzere çeşitli dini cemaat ve yapılanmaların teşkilattaki yapılanmaları ortada. Referanslarda kimlerin etkili olduğu belli. Kripto personelden söz ediliyor. Şimdilerde yeni bir operasyon dalgasından söz ediliyor. Listelerden bahsediliyor. Hatta Soylu döneminde teşkilata alınanlardan bazılarının listelerde yer aldığı ifade ediliyor.
Polislik ve bekçilik sınavlarında Soylu'nun talimatıyla Polis Akademisi'nce yapılan hukuksuz ve adaletli olmayan sınavlar var. Bunları daha önce Büyüteç'te gündeme getirmiştim. Terfilerde ve göreve atanmalarda adaletsiz yaklaşım vardı Soylu döneminde. Ekibine giremeyen, biat etmeyen hiç kimse üst düzey göreve gelemedi bu zaman zarfında. Liyakat zaten hak getire. Ekibe uymayanlar veya kişisel olarak hedefe alınan isimler bir şekilde ya atıldı ya da emekli edildi.
KHK'larla teşkilattan atılıp mahkeme kararlarıyla binlerce personel göreve dönüş hakkı kazandı. Ancak bu kararlar, bizzat Soylu'nun verdiği talimatla Anayasa hükmüne karşın uygulanamadı. Hak elde edenler teşkilata dönüş için kararların uygulanmasını bekliyor. Polis intiharlarının önlenmesine yoğunlaşılması elzem.
Emniyet - MİT çekişmesi
Soylu'nun, dönemin MİT Başkanı Hakan Fidan'la arasında soğuk rüzgarlar esti hep. Bu rüzgarlar iki kurumun çalışmalarına da yansıdı. MİT ile Emniyet arasındaki kurumsal ilişki, Soylu'nun Fidan'la olan diyaloğuna dayalı yürüdü çoğunlukla. MİT'in Emniyet'in çalışmalarıyla ilgili Cumhurbaşkanlığı'na rapor verdiği konusu halen belleklerde. Şimdi iki kurumun yeniden güven tazelemesi gerekiyor.
Ayyıldız da tıpkı Yerlikaya ve Aktaş gibi Ankara Emniyeti'nce usulsüz olarak hazırlanması nedeniyle Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nca geri çevrilen FETÖ'nün mülki idare mahrem imamları soruşturmasının mağduru. Az önce okuduğunuz üzere Aktaş, Emniyet Genel Müdürü olarak bu sürece karşı sorumlular hakkında hiç bir işlem yapamadı. Bakalım Bakan Yerlikaya ve yeni Emniyet Genel Müdürü Ayyıldız, olaya nasıl yaklaşacak?
İrade meselesi
Akçeli işlere giren polislerle ilgili olaylar peş peşe patlıyor artık. Yeni yönetimin bu konudaki bakış açısı önemli. Mevcut pervasızlıklara karşı mücadele edilmesi kaçınılmaz.
Buraya kadar yazdıklarım en önemli konu başlıkları. Detaylara girildiğinde daha neler çıkacak Soylu dönemiyle ilgili.
Bu sorunların üzerine gitmek ve çözüme kavuşturmak için irade gerekecek elbette. Yakın zamanda yaşanacak gelişmeler, iradenin olumlu ya da olumsuz yansıması olarak toplumun karşısına çıkacak hiç kuşkusuz.
Soylu'nun ekibi bastırdı, Çalışkan ol(a)madı
Bir kulis bilgisi verip Büyüteç'i sonlandırayım.
Bakan Yerlikaya'nın atanmasıyla birlikte Soylu ve ekibiyle ters düşen Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Mustafa Çalışkan'ın Emniyet Genel Müdürü olarak göreve getirilmesine kesin gözüyle bakılıyordu. En büyük aday Çalışkan'dı.
Çalışkan'ın bu göreve getirilmesi, Soylu'nun halen görevdeki ekibi için hiç iyi sonuçlar vermeyecekti. Gerçek bir tasfiye süreci başlayacaktı. Hatta usulsüz işlemlere imza attıkları bilinen kimi polis müdürlerinin cezaevine girmesi kaçınılmazdı.
Ancak, süreç farklı işledi. Çalışkan'ın adının geçtiği makama Eskişehir Valisi Ayyıldız atandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Çalışkan üzerinde karar kıldığı herkesin malumu.
Bir ekleme yapayım, geçtiğimiz günlerde kaleme aldığım Büyüteç'te, Soylu'nun ekibinin tasfiye fırtınasından kurtulmak için Cumhurbaşkanlığı ve MHP Genel Başkanı Bahçeli nezdinde girişimde bulunduğunu dile getirdim.
Bu bilgi üzerine İstanbul merkezli bir internet sitesi, bu bilginin Soylu'nun ekibince yalanlandığını iddia etti. Oysa bilmedikleri bir şey vardı: Yazdıklarıma ne Cumhurbaşkanlığı, ne de MHP Genel Merkezi herhangi açıklama yaptı. Girişimleri yapanların ne zaman ve kimler üzerinden hareket ettiklerinin bilgileri mevcut bende.
Girişimlerden olumlu yanıt alamayan ekip, bu kez Soylu'yu devreye sokarak Bahçeli ile temas kurmasını sağladı.
Bahçeli'nin Erdoğan'la on gün önce yaptığı görüşmeye kadar Çalışkan Emniyet Genel Müdürü olarak görünüyordu.
O güne kadar "işlerine karışmayacağız" diyen Bahçeli ile Erdoğan'ın görüşmesinin ardından Çalışkan devre dışı kaldı. Anlaşılan Bahçeli, Soylu'nun ekibinin korunması konusunda devreye girdi. Sonrası zaten biliniyor.
Çalışkan, Ankara'dan uzaklaştırılmak için vali yapılıyor!
Bu arada Bahçeli ile görüşünceye kadar Çalışkan'ın teşkilatın başına geçmesini planlayan Erdoğan'ın tercihini neden değiştirdiği şimdilik muamma.
Çalışkan, yakında yayımlanacak kararnameyle vali yapılacak. Her nedense Ankara'da tutulmayacak!
Böylece Soylu'nun ekibi Çalışkan'ın yaratacağı fırtınadan şimdilik kurtulmuş görünüyor. Ama ekip, halen İçişleri Bakanı Yerlikaya'ya nüfuz edebilmiş değil. Her yerden girişimde bulunuyorlar vaziyeti kurtarmak için.
Son operasyonların anlamı
Hatta öyle ki, Soylu'nun göreve devam etmesi halinde kendisini desteklemek amacıyla arka arkaya yapılacak operasyonlar, şimdi yeni yönetime "selam çakmak" amacıyla birbiri ardına yapılıyor. Soylu'nun mevcut ekibi, yeni yönetime "vazgeçilmez" olduklarına iknaya çalışıyorlar.
Daha önce de yazdım. Bir nevi polisiye numaralar bunlar. Yerlikaya ile Ayyıldız bu numaraları yutar mı, yakında göreceğiz.
Ayrıca, Soylu'yla "çok yakın" çalışanlardan bazılarının, şimdilerde çeşitli aracılarla Yerlikaya'ya "kendilerinin Soylu'nun adamı olmadıkları" yönünde aşılama yaptıklarını duyuyorum. Benim duyduğumu, Soylu da duyuyordur. Ekibinin nasıl evrildiğine tanık oluyordur.
Bir de Soylu'nun ekibinde yer alan bir genel müdür yardımcısı ile merkez teşkilatlarında görevli üst düzey bir polis müdürünün, yine merkezde makam sahibi bir daire başkanının odasında yumruklaşmaya varan kavgası var ki, evlere şenlik. Emniyet kulisleri yıkılıyor!
Tolga Şardan kimdir?Tolga Şardan, 1988'de yerel yayımlanan Ankara Ulus Gazetesi'nde mesleğe başladı. 1989'dan 2018'e kadar Milliyet gazetesinde polis muhabirliği, Ankara Temsilci Yardımcılığı ve köşe yazarlığı yaptı. Haber ve yazılarıyla, 1992'den itibaren Çetin Emeç, Muammer Yaşar Bostancı, Abdi İpekçi'nin adını taşıyan gazetecilik ödüllerini aldı. Yanı sıra, haberleri Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Türkiye Spor Yazarları Derneği'nce ödüle layık bulundu. Ayrıca, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nce verilen 2021 Yılı Basın Özgürlüğü Ödülü'nün sahibi oldu. Şardan, 2019'da Doğan Kitap'tan yayımlanan "Komonist Masası'nda Nazım Hikmet" adlı araştırma dalındaki kitabını kaleme aldı. 2019'dan bu yana T24'te çoğunlukla güvenlik konularını ele aldığı Büyüteç adlı köşeyi yazıyor. |