Türkiye'nin, belki de dünyanın en ilgi çeken coğrafyalarından İğneada'daki longoz ormanlarında geçen eylülde yaşanan sel felaketi sürecini aktarmaya devam ediyorum.
Büyüteç'te bir önceki yazıda gündeme taşıdığım detayların linkini buraya bıraktım.
Bölgedeki aşırı yağışın yarattığı ve 6 yurttaşın yaşamını yitirdiği selde yıkılan Foggy Valley (Sisli Vadi) adlı tesisin kaçak olarak inşa edildiği ve bu şekilde faaliyetine devam ettiği Demirköy Cumhuriyet Başsavcılığı'nca yürütülen adli soruşturmada tespit edilmişti daha önce.
Demirköy'den il merkezine alınan ve Kırklareli Cumhuriyet Başsavcılığı'na devredilen soruşturma çerçevesinde savcılık, yaşananlar hakkında bilgisi olduğu düşünülen kimi tanıkların ifadelerine başvurdu.
Bazı tanıkların verdikleri bilgiler çok önemli bilgiler içeriyor. Bu bilgilere baktığımızda, Kırklareli gibi görece küçük olsa da Bulgaristan sınırında olması nedeniyle stratejik önemi bulunan bir yerleşim biriminde de "tuhaf işler ve ilişkilerin yaşandığı" yavaş yavaş gün ışığına çıkıyor.
Sel felaketinin soruşturulduğu savcılık dosyaya giren bir ifadede yer alan iddia / iddialar bir önceki cümlede okuduğunuz tablonun ne kadar gerçekçi olduğunu ortaya koyuyor ne yazık ki.
İki yıl vadide çalışan personel
İfadeyi veren kişi; Foggy Valley'de çalışan eski eşini selde kaybeden, aynı tesisin eski çalışanı. Açık kimliğini vermeyeceğim.
Savcılığın talebine uyarak bildiklerini anlatan tanık H.K.'nin söyledikleri, hiç de yenir yutulur cinsten değil.
Sözü uzatmadan H.K.'nin iki sayfadan biraz fazla yer tutan anlatımlarının önemli bölümüne geçeyim:
"Ümit Solmaz ile evlendikten sonra Burhan Kip'in karısı aracılığıyla 15 Temmuz 2020 tarihinde, ikimiz birlikte Sisli Vadi'de çalışmaya başladık. Ben şahsen 2022 yılı yaz aylarına kadar iki yıl süreyle oradaki çalışmama devam ettim. Çalışma sürem boyunca Solmaz ile birlikte işletmenin üst tarafındaki ahırların bulunduğu yerdeki gecekondu benzeri yapıda yatılı kaldık. Çalıştığım dönemde orada görevli diğer çalışanları dilekçemde açıklamış bulunuyorum. Tüm çalışanlar işletmede yatılı kalıyordu."
Tesisin sahibi Bülent Bayrak
"Dört yapı vardı, beş tane daha yapıldı"
"(...) Ben Sisli Vadi'de çalışmaya başladığımda hatırladığım kadarıyla işletmede ortadaki göl ile dört tane yapı vardı. Bunlardan biri, Bülent Bayrak'ın kendi villasıydı. Dışı büyük camlı bir yapıydı. Onun haricinde ahşap ev olarak bilinen tek katlı bir yapı vardı. Yine sarı renkli olarak hatırladığım, balkonlu teras evi olarak bilinen bir yapı vardı. Bu balkonlu teras evde, iki bağımsız giriş vardı. İki aile ayrı ayrı kalabiliyordu. Bundan dolayı söz konusu eve 'ikiz' dediğimizi de hatırlıyorum. Son olarak iki tane küçük yine sarı renkli olarak hatırladığım, konteyner benzeri 'tiny house' olarak bilinen yapılar vardı.
Benim Sisli Vadi'de çalıştığım dönemde hatırladığım kadarıyla, kafe / restoran olarak hizmet veren bina, iki Safranbolu evleri olarak bilinen bina, ikiz taş evler olarak bilinen bina, ikiz ahşap evler olarak bilinen bina ve bir de ikiz taş evlerin yanında üçgen çatılı sarı renkli olarak hatırladığım ama ismini şu an aklıma getiremediğim bir bina yapıldı. Yani toplamda beş yapı yapıldı diye hatırlıyorum."
"Binalar yapılırken mimar, mühendis yoktu"
"Gerek ben başladığımda önceden yapılmış evler, gerekse ben oradayken yapılan evler, Burhan Kip ve Yusuf Tek tarafından inşa edilmişti. Yusuf Tek, Afgan'dır. Bilinen adı bu şekildedir, resmiyette Muhammet gibi farklı bir isim vardı diye anımsıyorum. Binalar yapılırken çalışan hiçbir mimar, mühendis görmedim."
"Sevk ve idareyi Bülent Bayrak yapıyordu"
"Çalıştığım süre zarfında Cenan Aydın'ın ismini duyuyordum. Bülent Bayrak'ın kardeşi olduğu söyleniyordu. Kendisini işletmede hiç görmedim. İşletmedeki sevk ve idare benim gördüğüm kadarıyla Bülent Bayrak tarafından yapılıyordu. Bülent Bey, her cuma akşam gelir, pazar akşam da dönerdi.
Eski eşim Ümit Solmaz, çalıştığı dönemde işletme müdürü gibi bir konumdaydı. Bülent Bey'in yokluğunda işletmenin genel sevk ve idaresi kendisi tarafından yapılırdı. Bülent Bayrak, hafta sonları geldiğinde başta Ümit olmak üzere çalışanları toplar, görüşür, işletmenin durumu hakkında bilgi alır, yapılması gerekenlerle ilgili talimatları verir, hasılatı alıp giderdi.
"Vali, 40 kişi ile geldi"
"Dilekçemde bahsettiğim çantayla para verilme olayı tahminen 2021 Aralık'ta yaşandı. Çünkü dönemin valisinin (Dönemin Kırklareli Valisi Osman Bilgin'di. Y.N.) işletmeye geldiği günden bir süre önce, ben hazırladığımız bir masanın videosunu çekmiştim. Bu video, telefonumda hâlâ bulunmaktadır. Yaptığım kontrolde, 7 Aralık 2021 tarihli olduğunu gördüm. Dolayısıyla işletmeye Vali Bey, muhtemelen 7 Aralık 2021 tarihinden sonraki bir dönemde 40 kişilik bir heyetle gelmişti.
İşletmenin ruhsatsız olduğu ve mühürleneceği ile ilgili birtakım şeyler konuşuluyordu. Ben, bunu eşim Ümit'ten öğrenmiştim. Aynı tarihlerde Bülent Bey'in isteği üzerine eşim Ümit, onun evindeki bir çanta parayı alıp, bizim evimize getirdi. Ve muhafaza edeceğimizi söyledi. Bunun sebebi Bülent Bey yokken onun evinin de misafirleri kiralanabilmesidir."
"Dolar dolu çanta evimize geldi"
"Çantayı evimizde bazanın altına koyduk. Ben bu çantayı koyarken dolar dolu olduğunu fark etmiştim. Ümit'e sorduğumda 'bu çantayı Bülent Bey saklamamızı söyledi. Daha sonra alacak, işletme ruhsatsız, burayı resmileştirmek için Vali'ye verecekmiş' dedi. Ve ben çantayı açtığım için bana kızdı. 'Bir daha yapma' dedi. Ben de 'içinde para yoksa sonra borçlu çıkarız endişesiyle kontrol ettiğimi' Ümit'e izah etmeye çalıştım."
"Vali'nin geldiği gün, Bülent Bayrak çantayı bizden aldı"
"Vali Bey, bahsettiğim 40 kişilik heyetle işletmeye geldiği gün Bülent Bayrak, Ümit'ten çantayı istedi. Eşim de benden çantayı getirmemi istedi. Ben evimizde muhafaza ettiğimiz çantayı bazanın altından çıkarıp Ümit'e verdim. O da Bülent Bayrak'a verdi. Bülent Bayrak çantayı aldıktan sonra kendi kaldığı villaya geçti. Arkasından da dönemin valisi gitti. Evde ikisinden başka kimse yoktu. Ben binadan çıkışları görmedim. Akşam evde Ümit ile görüştüğüm de paranın Bülent Bey tarafından verildiğini, buranın resmileştirileceğini öğrenmiştim."
"Sakin ol Burhan, yavaş yavaş halledeceğiz"
"Hatta Burhan Kip, sürekli olarak 'işler çok iyi niye daha fazla binayı birden yapmıyoruz' diye Bülent Bey'den talepte bulunuyormuş. Kendisi ise, 'sakin ol Burhan, göze batmadan yavaş yavaş halledeceğiz' diye cevaplıyormuş. Ben bunu da Ümit'ten öğrenmiştim. (...)"
* * *
Sel felaketiyle ilgili yürütülen soruşturma kapsamında gözaltına alınan tesisin asıl sahibi Bülent Bayrak halen tutuklu.
Bayrak'ın eski çalışanının anlatımdaki iddia / iddialar böyle. Anlattığı kadarıyla, çalışanın bizzat yaşadığı süreç bu.
Bir önceki yazıda aktardığım üzere, savcılık, kamu görevlileri hakkında şimdiye kadar bir soruşturma başlatmış da değil.
Yarın konuya devam edeceğim.
Tolga Şardan kimdir?Tolga Şardan, 1988'de yerel yayımlanan Ankara Ulus gazetesinde mesleğe başladı. 1989'dan 2018'e kadar Milliyet gazetesinde polis muhabirliği, Ankara Temsilci Yardımcılığı ve köşe yazarlığı yaptı. Haber ve yazılarıyla, 1992'den itibaren Çetin Emeç, Muammer Yaşar Bostancı, Abdi İpekçi'nin adını taşıyan gazetecilik ödüllerini aldı. Yanı sıra, haberleri Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Türkiye Spor Yazarları Derneği'nce ödüle layık bulundu. Ayrıca, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nce verilen 2021 Yılı Basın Özgürlüğü Ödülü'nün sahibi oldu. Şardan, 2019'da Doğan Kitap'tan yayımlanan "Komonist Masası'nda Nazım Hikmet" adlı araştırma dalındaki kitabını kaleme aldı. 2019'dan bu yana T24'te çoğunlukla güvenlik konularını ele aldığı Büyüteç adlı köşeyi yazıyor. |