Mersin'de polis memuru Sedat Gezer'in şehit olmasıyla sonuçlanan eylemin üzerinden başlayan siyasi tartışma devam ediyor.
Saldırının hemen sonrasında Mersin'e giderek olay yerinden ilk açıklamaları yapan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun, CHP'ye yönelik suçlamalarda bulunurken yaptığı açıklamalar ve ilk açıklamalarında verdiği ismin doğru çıkmaması kuşkusuz iktidarı zor durumda bıraktı.
Soylu'nun açıkladığı eylemcinin parmak izinin olay yerindeki cesetlerin parmak izleriyle örtüşmediğinin ortaya çıkması, iktidarın CHP'ye yönelik "terör bağlantılı parti" iddiasını da temelden çürüttü.
Hele ki bu önemli gelişmenin Büyüteç'te kamuoyuna duyurulması Soylu ve ekibini mutsuz eden sürecin diğer boyutu oldu!
Olayın ardından Mersin'de gerek polis, gerekse jandarma birimleri aniden PKK operasyonları yapmaya başladı. Savcılıkla koordineli olarak ellerindeki neredeyse tüm PKK kapsamlı soruşturma dosyalarını yakalamaya dönüştürdüler.
Yapılan operasyonların - belediye operasyonu dahil – ne kadarının eylemle ilgili olduğu zaman içinde görülecek.
* * *
Saldırının ardından Mersin Cumhuriyet Başsavcılığı'nın başlattığı soruşturmada gözaltına alınan şüphelilerin altısı tutuklandı. Şimdilik söz konusu şüphelilerin olayla bağlantılarının ne olduğunu bilmiyoruz.
Ancak şunu söylemem gerekir ki; gerek Soylu'nun hafta sonunda Giresun'da katıldığı parti toplantısındaki açıklamaları, gerekse kişisel olarak edindiğim bilgiler eylemle ilgili yeni soru işaretlerinin doğmasına neden oldu.
Önce edindiğim bilgiler üzerinden değerlendirme yapayım.
Suriye'den geldikleri değerlendirilen iki kadın eylemci, Tarsus'tan Mersin il merkezine geldikten sonra kentin insan yoğunluğu bakımında en kalabalık bölgesi olan Forum AVM önünden bindikleri taksi ile eylem hedefine hareket etti.
Bakan Soylu'nun "taksicinin ifadesi" olarak aktardığı süreçte iki kadın terörist, içinde silah ve patlayıcı maddelerin bulunduğu sırt çantaları ile Tece mevkiine gitti.
Kimi olaylarda şeytanın avukatlığını yapmak farklı bakış açısını yakalamada kolaylık sağlar bizim meslekte.
Buradan hareketle Mersin eylemi hakkında elbette aklıma takılan bazı sorular var.
Mesela, eğer teröristlerin amacı, ülkede ses getirici silahlı ve bombalı saldırı ise neden Forum AVM yerine 15 kilometre uzaktaki bir hedefe yöneldi? Eğer polis birimi hedef alınacaksa Forum AVM'nin hemen karşısındaki Polis Merkezi varken eylem noktası olarak Mersin Polisevi seçildi?
Polisevinin kent merkezi dışında görece olarak daha boş ve sakin bir yer olması, eylem hedefi seçilmesinde etkisi oldu mu?
Bir diğer soru; eylemci kadınların canlı bomba olup olmadıkları. Zira, bu coğrafyadaki terör eylemlerine bakıldığında canlı bomba eylemcilerinin çoğunlukla beraberinde tabanca veya uzun namlulu silah taşımadıkları görülür.
Polisevine gelerek önce çatışan PKK'lı kadın eylemcilerin daha sonra kendilerini patlatmaları biraz garip.
Burada dikkate değer bir nokta daha var ki; kadınlar kendilerini mi patlattı? Yoksa uzaktan kumandalı patlayıcı sistem mi vardı çantalarda? Bu sorunun yanıtı eylemci kadınların bağlantıları ve hedefleri konusunun aydınlatılması bakımından önemli.
* * *
Gelelim Soylu'nun "eylemcilerin 12-13 saatlik paramotor uçuşuyla Tarsus'a geldikleri" açıklamasına.
Aynı zamanda doğup büyüdüğü yer olması nedeniyle Tarsus bölgesini iyi bilen CHP'li Ali Mahir Başarır, pazar akşamı katıldığı televizyon programında, Soylu'nun açıklamasına atıfta bulunarak Suriye'den Tarsus'a paramotorla ulaşmanın mümkün olmadığını öne sürdü.
Başarır, Tarsus bölgesinde parçaları bulunan ve teröristlere ait olduğu ifade edilen paramotorun en fazla 3 - 3.5 saat boyunca havada kalabildiğini uzmanlardan edindiği bilgi olduğunu belirtti. Başarır, paramotorun iniş yaptığı bölgedeki yerel insan yoğunluğu nedeniyle hava aracının görülmemesinin mümkün olamayacağını iddia etti.
Bu arada paramotorun bölgede o kadar yer varken CHP'li Başarır'ın köyüne yakın yere inmesi ve hava taşıtının burada bulunması umuyorum bir tesadüften ibarettir! Aksi takdirde "CHP'li Başarır da bu süreçteki hedef isimlerden biri miydi?" sorunu akılara geliyor ister istemez.
Paramotor kullanımı PKK'nın sınır ötesinden Türkiye'ye girişte daha önce de kullandığı bir yöntem.
Hatırlatayım, 2020'de terör eylemi gerçekleştirmek için 4 kişilik PKK'lı grubunun paramotor kullandığı anlaşılmıştı. PKK'lıların Suriye'nin Münbiç bölgesinden Amanoslar'a geldikleri bölgedeki güvenlik operasyonlarında ortaya çıkarılmıştı.
Ayrıca, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Mersin eyleminden iki gün sonra "teröristlerin Münbiç'ten geldiğinin anlaşıldığını" açıkladı. Akabinde Soylu da paramotor açıklamasını yaptı.
Soylu'nun açıklamalarını kabul ettiğimizde; çok da yüksekten uçamayan hava taşıtının Türkiye hava sahası içinde saatlerce yol kat etmesinin farkına varılamaması da olaydaki başka bir gariplik olarak karşımıza çıkıyor.
Açıklamalar ve ortaya çıkan soru işaretlerinin, savcılık soruşturmasında yanıt bulacağını ummaktan başka şimdilik başka yapacak bir şey yok maalesef.
* * *
Polisevindeki eylemde kimliği bulunan ve eylemi gerçekleştirdiği bizzat İçişleri Bakanı'nca duyurulan Dilşah Ercan'ın görüntüleri dün PKK tarafından paylaşıldı.
Daha önce CHP'nin 2013'te hazırladığı tutuklu gazeteciler listesinde yer alan ve şimdi PKK içinde faaliyette bulunan Ercan, aynı zamanda Mersin'in Siteler bölgesinde yaşadı.
Azadiye Welat gazetesinin Mersin muhabiri olan Ercan, 2008, 2009 ve 2010'da gözaltına alındı. Aslında Mersin Emniyeti'nce bilinen bir isim Ercan.
Olay yerinde bulunan kimlik üzerinden hareket ederek siyasi skandal yaşanmasına neden olan Mersin Emniyeti'nin durumu da merak edilen diğer bir konu.
Tüm yaşananlara karşın Soylu olayı ABD üzerinden değerlendirmeye devam ediyor. Aslına bakılırsa akıllıca bir siyasi manevra bu. Son haftalarda bakanlıktan alınacağı iddiaları gündemde tutulan Soylu'nun olası bir görevden alınma halinde ABD'yi hedefe koyması manidar.
Bu arada ABD'nin bu olayda parmağının bulunduğuna dair deliller varsa, diplomasi platformlarında her türlü tepkinin en üst perdeden seslendirilmesi gerekir. Ancak şu ana kadar sadece Soylu bu durumu seslendiriyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan Milli Savunma Bakanı Akar ve Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu'ndan henüz bir ses olmaması da dikkat çekici.
Bir not daha ekleyip Büyüteç'i sonlandırayım.
Aldığım bir bilgiye göre; terör eylemi yaşanmasaydı İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, salı sabahının ilk saatlerinde İstanbul Atatürk Havalimanı'nda bir grup gazeteciyle buluşacaktı.
Soylu, buluşmada İstanbul Emniyeti'nin başlatacağı narkotik operasyonunu duyuracaktı. Hatta sabah çorbaları için masa bile hazırdı. Ancak bu süreçte saldırı gerçekleşti.
Gelişmeleri takip edeceğiz.
Tolga Şardan kimdir? Tolga Şardan, 1988'de yerel yayımlanan Ankara Ulus Gazetesi'nde mesleğe başladı. 1989'dan 2018'e kadar Milliyet Gazetesi'nde polis muhabirliği, Ankara Temsilci Yardımcılığı ve köşe yazarlığı yaptı. Haber ve yazılarıyla, 1992'den itibaren Çetin Emeç, Muammer Yaşar Bostancı, Abdi İpekçi'nin adını taşıyan gazetecilik ödüllerini aldı. Yanı sıra, haberleri Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Türkiye Spor Yazarları Derneği'nce ödüle layık bulundu. Ayrıca, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nce verilen 2021 Yılı Basın Özgürlüğü Ödülü'nün sahibi oldu. Şardan, 2019'da Doğan Kitap'tan yayımlanan "Komonist Masası'nda Nazım Hikmet" adlı araştırma dalındaki kitabını kaleme aldı. 2019'dan bu yana T24'te çoğunlukla güvenlik konularını ele aldığı Büyüteç adlı köşeyi yazıyor. |