Elinde tuttuğu ve içinde evrak varmış gibi görünen dosyayla birlikte özel güvenlikle korunan sitenin giriş kapısına gelen "polis yeleği" giymiş katil zanlısı, görevliye "emniyetten geldiğini" belirterek gitmek istediği daireyi söyledi.
Oldukça rahat hareket eden zanlı, B Blok birinci kattaki dairenin kapısını çaldı. Zanlı, kapıyı açan 40 yaşlarındaki kişiye yönelttiği tabancasının tetiğini çekti ancak tabanca tutukluk yaptı.
Ev sahibi, kapıyı kapatmaya çalışsa da polis yelekli tetikçi daha atik davranıp bir yandan kapının kapanmasını önlerken, diğer yandan da yeniden tabancasını ateşleyip hedefine kurşun yağdırdı.
Arka arkaya kurşunların vücuduna isabet ettiği ev sahibi, kendisiyle birlikte evde olan küçük kızının ne olduğunu anlayamayan şaşkın bakışları arasında kanlar içinde yere yığıldı.
Katil zanlısı, "adrese teslim işi" sonlandırmış, hedefteki ev sahibi yaşamını yitirmişti.
Daha sonra yakalanan katil zanlısı Yener Toğa'nın kızının gözleri önünde öldürdüğü kişi, İzmir'de FETÖ borsası hakkında mahkemeye açıklama yapmaya hazırlanan ve devletin koruması altında yaşayan iş insanı Ahmet Kurtuluş'tu. Ahmet Kurtuluş, FETÖ borsası davasında ev hapsinde kalmak şartıyla tutuksuz yargılanıyordu.
Ahmet Kurtuluş
Bu olayı geçen ocakta "FETÖ borsası cinayeti ve bir katil zanlısının portresi" başlığıyla Büyüteç'te kaleme almıştım.
Emniyet – adliye – mafya düzleminde yürütüldüğü anlaşılan FETÖ borsası iddiaları kapsamında yaşamını yitiren Ahmet Kurtuluş'un önemli bir kimliği daha vardı:
Kurtuluş, AKP'nin eski İzmir İl Başkan Yardımcısı'ydı.
Siyasi çalışmalar kapsamında adı polis ve adliyenin FETÖ'cü olduğunu belirlediği isimleri üst düzey polis müdürlerinden alıp Serkan Kurtuluş'a ileterek söz konusu kişilerden maddi menfaat sağlanması organizasyonunda yer aldığı iddia ediliyordu.
Hatta bu çerçevede iddialarda adı geçen bir dönem İzmir Emniyeti İstihbarat Şube Müdürü olan Polis Başmüfettişi Kudret Dikmen geçen ocakta açığa alınmıştı.
Suikastın ardından başlatılan adli soruşturmaya göre Kurtuluş'un ölüm talimatı, olaydan bir süre önce Türkiye'den Gürcistan'a kaçan İzmirli organize suç örgütü lideri Serkan Kurtuluş tarafından verilmişti.
Zira Serkan Kurtuluş da FETÖ borsası iddialarının merkezindeki isimlerdendi.
Serkan Kurtuluş, soyadı benzerliği olan Ahmet Kurtuluş'un ölüm emrini kaçak yaşadığı Batum'dan vermişti.
Ayrıca, Büyüteç'te geçen hafta duyurduğum mafya grupları hakkındaki yazıda Kurtuluş'un 207 adamıyla faaliyet yürüttüğü polisçe belirlenmişti.
Gürcistan sınırlarında uzun süre kaldığı dönemde ülke makamlarına yaptığı sığınma ve vatandaşlık başvurusu kabul edilmeyen Kurtuluş, daha sonra Kolombiya'ya geçti.
Bu geçiş, ABD Federal Soruşturma Bürosu'nun (FBI) "örtülü" operasyonuydu. Kurtuluş, FBI'nın girişimleri sonrasında Arjantin'e geçmek zorunda kaldı ve burada yine FBI tarafından yakalanarak gözaltına alındı.
FBI, Türkiye'nin Interpol'ün kırmızı bülteniyle aradığı Kurtuluş'u suçla mücadele çerçevesinde yakaladı elbette.
Ancak, özellikle adının karıştığı AKP ve FETÖ borsası iddiaları hakkında ilk ağızdan bilgi alıp arşivlemek, yeri ve zamanı geldiğinde Türkiye'nin önüne koymak asıl hedefiydi FBI'ın.
Ve bunda da başarılı oldu!
Serkan Kurtuluş, Türkiye'nin iade talebine karşın halen FBI'nın gözetiminde Arjantin'de tutuklu.
* * *
Bu gelişmeleri üç aylık aradan sonra yeniden gündeme getirmemin sebebi, geçen hafta ortaya çıkan Thodex skandalı oldu.
AKP iktidarının kendi ekolünde yarattığı ticari şemsiye altında kripto para ticaretine başlayan Faruk Fatih Özer'in beraberinde 2 milyar dolarla yurt dışına kaçtığının anlaşılması üzerine İçişleri Bakanlığı "hızlı reaksiyon" gösterdi.
Göz göre göre yurt dışına çıkan Özer'in, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun yanı sıra kendisiyle beraber fotoğrafı çıkan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu hemen devreye girdi.
Soylu, Özer'in gittiği belirlenen Arnavutluk'taki mevkidaşı ile temasa geçip firari kripto paracının yakalanmasını istedi. Yetmedi, Emniyet Genel Müdürü Mehmet Aktaş da Arnavutluk Emniyet Genel Müdürü'ne ulaşıp aynı talepte bulundu.
Aynı gün savcılık talebi doğrultusunda kırmızı bülten başvurusu yapılıp uluslararası arama uygulamasına geçildi. Özer için sürek avı başlatıldı adeta.
Ama nafile. Hem Soylu'nun, hem de Aktaş'ın girişimlerine rağmen Özer yakalanamadı! Yerel polisin baskınından az önce otelden ayrılıp sırra kadem bastı.
Özer'in başkahramanı olduğu dolandırıcılık olayıyla ilgili pek çok farklı iddia ortaya atıldı.
Fakat bilinen gerçek, Özer'in genç yaşına rağmen oluşturduğu kripto para sisteminde yaklaşık 400 bin kişiyi dolandırdığı.
* * *
Her zaman olduğu gibi yine madalyonun arka yüzü bize ne anlatıyor, ona bakalım.
Bir yanda, 400 bin kişiye ait 2 milyar dolar olduğu öne sürülen kripto parayla yurt dışındaki firari için yapılanlar.
Diğer yanda Türkiye için fazlasıyla önemli FETÖ borsası sürecinin içindeki devletin koruması altındaki tanığın İzmir'de ortadan kaldırılmasını Batum'dan organize ettiği anlaşılan firari için yapılmayanlar...
Kripto paracı Özer için hızla devreye girip, karşı ülkedeki muhataplarıyla bizzat görüşerek firarinin yakalanmasını isteyen İçişleri Bakanlığı'nın, öte yanda iktidar partisinin adının karıştığı olaylar zincirinde yer alan suç örgütü lideri ve FETÖ borsası zanlısı için işin normal seyrine bırakması...
Özer için ilk 24 saatte yapılması gerekenler ve yapılanlar ortada. Bunda hiçbir sorun yok.
Ancak, Özer gibi kırmızı bültenle aranırken Batum'da olduğu bilinen Kurtuluş için gerek İçişleri Bakanı'nın, gerekse Emniyet Genel Müdürü'nün, zanlının yakalanarak Türkiye'ye getirilmesinde "ısrarcı olmaması" ayrı bir soru işareti.
Kurtuluş'un Gürcistan'a ilk adım attığı andan itibaren bu ülkedeki muhataplarla yakın temasta bulunulmaması sonucunda Kurtuluş'un İzmir'de öldürülmesine engel olamaması dikkat çekici değil mi?
Eski AKP İzmir İl Başkanı Ahmet Kurtuluş yaşıyor olsaydı ve FETÖ borsası hakkında bildiklerini devlete aktarsaydı, Özer'in yakalanmasının topluma yönelik faydasından daha mı az faydası olacaktı?
Keza; özel bir ekip Gürcistan'a gönderilseydi –ki Türkiye geçmişte çok yaptı- Serkan Kurtuluş Gürcistan'da yakalanıp ülkeye getirilseydi ve FBI'ın eline düşmesine engel olunup Türkiye aleyhine FBI'a açıklamalar yapması engellenseydi daha mı az etkisi olurdu?
Serkan Kurtuluş'un Türkiye'nin yakın diplomatik ilişkilerin bulunduğu Gürcistan'dan Güney Amerika'ya uçuşuna seyirci kalınmasının nasıl açıklaması olabilir?
Bu soruların yanıtları zihin açıcıdır.
Yurttaşına zarar veren her türlü suç ve suçluyla gerek kendi sınırları içinde, gerekse uluslararası düzeyde mücadele etmek "güçlü devlet" olmanın vasıflarından birisidir.
Türkiye bunu "isterse" yapacak güçtedir.