Askeriye, Mülkiye ve adliye…
Yani; Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), mülki idare ve yargı, Fethullah Gülen cemaatinin henüz “silahlı terör örgütü“ şeklinde tanımlanmadığı yıllarda, “kendine has dini grup” görüntüsü altında devlete sızmaya başladığında hedefindeki en önemli üç idare yapısıydı.
1970’lerde üç kuruma atılmayla başlatılan tohumlanmanın yavaş yavaş filizlenmesi sonrasında 1980’lerin ortalarından itibaren Gülen cemaati devlet içinde daha da güçlendi.
Askeriye, Mülkiye ve adliye üçlüsüne yıllar içinde emniyet, eğitim ve sağlık kuruluşları eklendi.
1990’ların ortasında sonra da Gülen cemaati devletteki ilk filizlenmelerini gerçekleştirip kamuoyunda özellikle siyaset ve bürokrasi içinde daha çok görünür olmaya başladı.
Bu dönemde TSK, mülki idare, yargı, emniyet içinde “altın nesil” yetiştirme projesini hayata geçiren Gülen cemaati, ılımlı İslam ve dinler arası diyalog çalışmalarıyla güç alanını geliştirdi.
AKP’nin iktidar olmasıyla birlikte bu kez çok daha rahat hareket alanı yaratan cemaat, 2010’dan itibaren kurumlardaki üyeleri aracılığıyla hedefini devlet idaresine talip olmaya kadar yükseltti.
Ta ki, silahlı terör örgütü ve FETÖ olarak adlandırıldığı 15 Temmuz dönemine kadar.
Zira, AKP’nin “milât” olarak takvimlediği 17-25 Aralık 2013’ten 15 Temmuz’a kadar olan dönemde Gülen cemaatinin devletteki yapılanmasının etkisiz kılındığını söylemek kanımca gerçekçi olmaz.
* * *
Bu bağlamda, Türkiye, geride bıraktığımız haftaya ilginç bir gelişme ile başladı.
Pazartesi günü, çoğunluğu Doğu ve Güneydoğu’da olmak üzere 50’ye yakın vali yardımcısı ve kaymakam İçişleri Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü’nden hafta sonunda giden talimat sonrasında bağlı bulundukları valilerce görevden alındı.
Gerekçe; 'devlette kadrolaşma mottosunda ilk üç kurum içindeki mülki idare personeli olarak FETÖ üyeliği' iddiası.
Sonrasında ortaya çıkan bilgilere göre; söz konusu kaymakamlara, haklarında başlatılan adli soruşturmalar çerçevesinde görevden el çektirildi. Adı geçen mülki idare amirleri hakkında inceleme başlatıldığı biliniyor.
Kendi görev alanı kapsamında ülke yaşanan her türlü olaya ve gelişmeye hemen her gelişmeye anında açıklama yapabilen İçişleri Bakanlığı yönetiminin, kaymakamlara görevden el çektirilmesi konusunda sessizliğe bürünmesi dikkatlerden kaçmadı. Bakanlık, kamuoyuna hiç bir bilgilendirme yapmadı.
Bakan Soylu ise, aradan dört gün geçtikten sonra konuşmayı tercih etti.
Bu süreç için “yokluk” algısı yaratılmak isteniyor sanki.
Yine edinilen bilgiler çerçevesinde, Tokat’ta başlatılan adli soruşturmanın uzantısı olarak başlatılan yeni soruşturma kapsamında 400’e yakın kaymakamın bulunduğu belirtiliyor.
Adı geçen kaymakamlara gözaltı işlemi yapılacak mı? Yoksa, gıyaplarında mı kovuşturma yapılacak? Tek tek mi kovuşturmaya tabi olacaklar? Yoksa, örgütlü suç kapsamında gruplar halinde mi soruşturma yapılacak? Henüz bu soruların yanıtları ortaya çıkmadı.
Başkentte bu konuda derin sessizlik var!
* * *
Şimdi biraz geriye gidelim…
15 Temmuz’dan hemen sonra 2016 Ağustos’ta Tokat Cumhuriyet Başsavcılığı, önemli bir FETÖ soruşturması başlattı. FETÖ’nün devletteki uzantılarını kontrol ve koordine etmekle görevlendirdiği ve genellikle öğretmenlerden oluşan sivil kadroların, yani “mahrem imamların” varlığı tespit edilir.
Tokat Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü “memur evleri” çalışması çerçevesinde, FETÖ’nün vali, vali yardımcısı ve kaymakamlardan oluşan mülki idare yapılanmasını koordine eden “mahrem imam” yakalandı.
Bu mahrem imamın yakalanmasıyla, FETÖ’nün ülkenin yedi ayrı coğrafi bölgesindeki mülki idare mahrem imamları da tespit edildi.
Ayrıca, aynı mahrem imam sorgusunda, İçişleri Bakanlığı’nca kadroya alınan 99, 100, 101 ve 102. dönem kaymakamlık kursunu bitirip mülki idare amiri olan FETÖ’yle bağlantısı olan kaymakamların isimlerini verdi.
Tespit edilen kaymakamlar hakkında ortalama 15’li gruplar halinde silahlı terör örgütü üyesi olmak iddiasıyla adli ve idari soruşturmalar başlatıldı. Kaymakamların kimileri tutuklandı, bazıları tutuksuz yargılandı. Ama sonra yayımlanan OHAL KHK’ları ile pek çok kaymakam ihraç edildi.
15 Temmuz’un sıcaklığıyla devam eden süreçte Tokat soruşturmaları ilerlerken, 2017’de işin rengi değişmeye başladı.
FETÖ’nün başarısız darbe girişiminin yıldönümünde Temmuz 2017’de Tokat Başsavcısı ani bir kararla görevden alındı. FETÖ’nün mülki idare yapılanmasını çözen Başsavcı Bayraktar, Kırıkkale Cumhuriyet Başsavcısı yapıldı.
Bayraktar, Kırıkkale’de de kalamadı. 2018’de Kırıkkale Cezaevi’nde yatan organize suç örgütü lideri Alaattin Çakıcı’nın açıklamaları gerekçe gösterilip yine bir temmuz kararnamesiyle Kırıkkale’deki görevinden de alınıp, tenzili rütbe ile Yargıtay’a düz savcı yapıldı. Tıpkı, kendisi gibi darbe soruşturmalarında mesafe alıp FETÖ’yü çözen kimi savcı meslektaşlarının tasfiye edildiği gibi!
Bayraktar ile birlikte, iki Cumhuriyet savcısı da görevden alındı.
Tokat soruşturması, belli ki birilerini rahatsız etmişti.
* * *
Fotoğrafı biraz büyütelim…
15 Temmuz sonrasında Tokat’ta bu süreç yürürken, FETÖ’nün özel önem verdiği İçişleri Bakanlığı kadrolarında da değişimler başladı.
Süleyman Soylu, İçişleri Bakanı olarak kabinede görev alırken, 1 Haziran 2016’da Artvin Valiliği’ne atanan Muhterem İnce ise, sadece üç ay sonra 7 Eylül 2016’daki kararnameyle İçişleri Bakanlığı Müsteşarlığı’na getirildi. Bakanlığın iki numaralı ismi oldu.
İnce, 1994’te başlayan mesleki kariyerinde ilk kez 2009’da İçişleri Bakanlığı merkez teşkilatında görev aldı.
2011’e kadar Eğitim Dairesi Başkanlığı’nda şube müdürü olan İnce, 2011-2013 yılları arasında Bakanlığın en kritik birimlerinden olan Personel Genel Müdürlüğü bünyesine geçti. Önce daire başkanlığı yapan İnce, 10 günlük Genel Müdür Yardımcılığından sonra 2013 ile 2016 yılları arasında Personel Genel Müdürü olarak mülki idare atamalarında söz sahibi konumda bulundu. Aynı zamanda mülki idarede kaymakam olacak adayların alımında da Personel Genel Müdürü olarak İnce yer aldı.
İnce, sonrasında Haziran 2016’da Artvin Valisi oldu.
Bu arada, Tokat’ta kaldığımız yerden devam edelim.
Bayraktar’ın göre alındığı Tokat’a, Artvin Cumhuriyet Başsavcısı Aydın Turhan HSK tarafından başsavcı olarak atandı. Turhan, 2014’teki yaz kararnamesiyle Artvin’e atandı.
Doğal olarak Başsavcı Turhan, buradaki görevi sırasında Artvin’de Vali olarak İnce ile birlikte bir dönem çalıştı. İnce’nin İçişleri Bakanlığı Müsteşarı olmasından sonra Turhan’ın FETÖ’nün mülki idare soruşturmalarının yürütüldüğü Tokat’a Başsavcı yapılması belki bir tesadüften ibaretti!
Turhan’ın Tokat Cumhuriyet Başsavcısı olmasının ardından mülki idareye yönelik FETÖ soruşturmalarında yöntem değişikliği yaşandı. Bayraktar döneminde kaymakamlar hakkında gruplar halinde yapılan soruşturmalar bireysel hale dönüştürüldü.
İddia o ki, soruşturmanın önceki dönemlerinde tespit edilen bazı isimler dosyadan temizlendi. Bazı isimler korumaya alındı.
Yeni ortaya çıkarılan dosyalar ise Ankara ve Samsun Cumhuriyet Başsavcılıklarına gönderildi.
İşte, pazartesi günü gündeme gelen ve daha eskiye doğru giden kaymakamlar soruşturması, sürecin Ankara ayağı. Soruşturmaların Ankara bölümü günışığına çıktı, bakalım Samsun’dan ne zaman ses çıkacak?
Peki, Tokat’taki görevini tamamlayan Başsavcı şimdi nerede?
Turhan, geçen Haziran’da çıkan HSK kararname ile bu kez Mardin Cumhuriyet Başsavcısı oldu.
Malum, Mardin’de de özellikle son kararnameyle merkeze çekilen önceki vali Mustafa Yaman’ın aynı zamanda kayyım olarak görev yaptığı Mardin Büyükşehir Belediyesi ile ilgili ortaya atılan iddialar var.
Kayyım döneminde belediye harcamalarında yolsuzluk yapıldığı iddiaları gündeme gelmişti.
Belki bu da başka bir tesadüftür, bilemiyorum.
* * *
Hafta başındaki bu önemli gelişmeyi ilk önce T24 okurları öğrendi.
İnternet medyasında fazlasıyla yer bulan bu gelişme ana akım medyada nedense fazla yer bulamadı.
Hükümetin FETÖ ile mücadelesine koşulsuz destek veren ana akım medya bu kez sessiz kalmayı tercih etti.
Ayrıca, bir süredir bekletilen soruşturma dosyasının şimdi açılmasının zamanlaması da ilginç.
İkinci paragrafta belirttiğim gibi soruşturmanın içindeki kurumlar hiç renk vermiyor.
Hele ki, açıklamalarıyla hemen her gün ekranlarda yer bulan Bakan Süleyman Soylu bu konuda tek kelime etmedi.
Ancak, dün suskunluğunu bozan Bakan Soylu, “Görevden alınan kaymakamlarla ilgili hem eksik ve yanlış bilgi ile yapılan hem de maksatlı yorumların tamamı yalandır” dedi.
Soylu’nun bu açıklamayı yaptığı yerin bakanlığınca düzenlenen 106. dönem Kaymakamlık Kursu Kura Çekme Töreni olması ayrı bir ironi kuşkusuz.
Gelişmeyle ortaya çıkan bilgileri yalanlayan Soylu’nun, kaymakamların görevden el çektirilmesi konusundaki gerekçeyi de kamuoyu ile paylaşması gerekirdi.
Soylu’nun açıklaması, soru işaretlerinin giderilmesine olanak tanımadı.
Hatırlanacağı gibi, daha önce benzer konuda Bakan Soylu ile kripto FETÖ’cüler konusunda siyasi tartışma yaşayan eski AKP milletvekili Mehmet Metiner, pazartesi günkü sosyal medya paylaşımında isim vermeden Soylu’yu işaret etmişti.
Dün bu kez isim vermeden Metiner’e yüklenen Soylu oldu. Soylu, “Bu süreçte kendisine rol biçen sahte kahramanlardan bıktım” dedi. Metiner, bu yazıyı kaleme aldığı saatlere kadar Soylu’ya yanıt vermedi.
Dosyanın içeriği itibarıyla bu dosya, İçişleri Bakanlığı’nın iç dinamiklerini mi, yoksa kabine içindeki dengeleri etkilemek için mi şimdi ısıtıldı yakında belli olur.
Fakat kaymakamların açığa alınma meselesi, öyle pek kolay kapanacak gibi durmuyor.
Bunun bürokratik ya da siyasi bir karşılığının olacağı muhakkak.
Bu sessizlik iyiye alâmet değil!