Nisan dönemi işgücü istatistikleri (Mart-Nisan-Mayıs ortalaması) cuma günü açıklandı. Korona salgınının yarattığı tahribatın boyutlarını daha iyi görebilme umuduyla bu istatistikleri merakla aynı zamanda endişeyle bekliyordum. Endişelerim ne yazık ki fazlasıyla doğrulandı.
Sonunda söyleyeceğimi baştan söyleyeyim: Yıkım devasa, yeniden inşa ise yıllar alacak. Geçen yılın sonlarına doğru Türkiye işgücü piyasasında sarsıntılar hissedilir olmuş, Şubat döneminde ise sarsıntılar şiddetlenmiş işgücü piyasasının tepesinde duran dev bir kayayı yerinden oynatmıştı. Görüntü mecazi anlamda böyleydi. Ne olduğunu anlamaya çalışırken Korona salgını etti. Mart dönemi işgücü istatistikleri (Şubat-Mart-Nisan ortalaması) 10 Haziranda yayınlandığında kayanın aşağıya doğru yuvarlanmaya başladığı açıkça görüldü. 10 Temmuzda yayınlanan Nisan dönemi istatistikleri ise kayanın önüne çıkanı ezip geçecek bir hızla üstümüze doğru gelmekte olduğunu tescil etti.
Tepeden aşağıya yuvarlanan kaya metaforunu “edebiyat parçalamak” için uydurduğumu düşünmeyin lütfen. Nasıl savuşturulacağı öylesine bilinmezlerle dolu bir tehdit ile karşı karşıyayız ki, şaşkınlığımı ve derin endişelerimi okura hissettirebilmek için güçlü bir imgeye ihtiyacım vardı; aklıma birden Sisyphos* geldi. Abartmayalım, yuvarlanan kayayı sonsuza kadar sırtımızda tepeye taşıyıp durmayacağız kuşkusuz. Ama kanaatim o ki, kayanın yaratmakta olduğu yıkımın telafisi yıllar alacak ve oldukça ıstıraplı olacak.
İşsizliğin yeni boyutu
Resmi ya da kitabına uygun işsizlik ile başlayalım. Bir kere mevsim etkilerinden arındırılmamış rakamlara zerre itibar etmeyin. Geçen ayki “Korona günlerinde işsizlik: Sis perdesini aralamak” başlıklı yazımda ne kadar yanıltıcı olduklarına değinmiştim; tekrarlamayı zaman kaybı olarak görüyorum. Kestirmeden gidelim.
Mart döneminde yüzde 15,2 olan mevsim etkilerinden arındırılmış tarım dışı işsizlik oranı Nisan döneminde yüzde 16,1’e yükseldi. Şubattan marta da yüzde 14,7’den 15,2’ye yükselmişti. Önce şunu not edelim: İki ay içinde işsizlik oranının 1,5 yüzde puan artması normal zamanlarda dudak uçuklatacak kadar yüksek bir artıştır. Ekonomik krizlerde de ender görülür. Nitekim 2018 yılında işsizlik artışa geçtiğinde Kasım 2018’den Ocak 2019’a aynı şiddete bir artış ilk ve son kez gerçekleşmişti.
Denilebilir ki “Korona belası yüzünden böyle oldu." Hem evet, hem hayır. Evet, çünkü tüm önemlere rağmen Korona şoku önemli miktarda istihdam kayıplarına neden oldu. Birazdan bakacağız. Hayır, çünkü Türkiye işgücü piyasasında kayayı yerinden oynatan sarsıntılar Korona öncesinde ortaya çıkmıştı. Korana şoku bu sarsıntıları şiddetli bir depreme dönüştürdü.
Ekonomik kriz zamanlarında işsizlik oranında neden sert artışlar yaşanır? Yanıt basittir: Ekonomik daralma / üretimin gerilemesi istihdam kayıplarına yol açar, işlerini kaybedenlerin büyük bölümü de haliyle iş aramaya koyulur. Türkiye gibi çalışabilir nüfusun arttığı, her yıl eğitimini tamamlayan yüz binlerce gencin iş aramaya başladığı ülkelerde ekonomik durgunlukta iş bulmak iyice zorlaştığından işsizi sayısı bu ilave etkiyle daha da artar.
Ama son işgücü istatistiklerine bakıldığında durum hiç böyle görünmüyor. Aralık 2019’da tarım dışı istihdam (MEA) hafiften azalmaya başlıyor (-51 bin), Ocak ayında azalış devam ediyor (-77 bin), Şubatta istihdam kaybı 278 bine çıkıyor –kaya yuvarlanmaya başlıyor- Mart ve Nisanda istihdam kayıpları sırasıyla 981 bin ve 934 bine ulaşarak büyük bir sıçrama yapıyorlar. Toplamda 5 ay içinde 2 milyon 321 bin net iş kaybı oluşuyor.
“Bunda ne var ki? Kriz başlıyor istihdam da azalıyor” diye çıkışabilirsiniz. Ama bir de aynı dönemde tarım dışı işsiz sayılarına bakalım: Aralıktan marta işsiz sayısı sürekli azalıyor, nisan döneminde ise “lütfen” 97 bin artıyor. Sonuçta Aralık 2019’dan Nisan 2020’ye tarım dışı işsiz sayısı 4 milyon 160 binden 4 milyon 18 bine 142 bin azalmış oluyor. İstihdam kaybı ile toplayın, yaklaşık 2,5 milyon potansiyel işsiz kayıtlarda yok. Üstelik bu hesabın içinde eğitimlerini tamamlayan gençlerin ve normal zamanlarda iş aramaya koyulacak olanlar da dâhil değil. İyimser bir hesapla 3 milyon civarında kişi işgücünden çıktıklarından işsiz olarak da görünmüyorlar.
Beşeri sermayemiz eriyor
Bu milyonların nereye kaybolduğuna dair dolaylı yoldan bir fikrimiz var. Bir kısmı iş bulma ümidi olmadığından iş aramaktan vazgeçmiş durumda: TÜİK’in “iş bulma ümidi olmayanlar” olarak kayda geçirdiği kişi sayısı (MEA) Aralıktan Nisana 800 binden 1 milyon 315 bine yükseldi. Bir de çalışmak isteyip de çeşitli nedenlerle iş aramayanlar var (çoğunluğu kadın). Bunların sayısı da (MEA) aynı dönemde 1 milyon 672 binden 3 milyon 98 bine ulaştı**. Bir kısım da, TÜİK’in “Ne eğitimde ne istihdamda” olarak adlandırdığı 15-24 yaş gurubunu şişirmiş bulunuyor. Bu guruptakilerin sayısı da aynı dönemde 2 milyon 950 binden 3 milyon 400 bine yükselmiş bulunuyor; bunların yaklaşık üçte ikisinin genç kadınlardan oluştuğunu da ayrıca belirteyim.
Kısacası 5 ay gibi kısa bir süre içinde milyonlarca insanımız işgücü piyasasını terk etmiş bulunuyor. İşgücüne katılım oranı da bayır aşağı yuvarlanan kaya misali hızla düşüyor. Aralık 2019’da yüzde 52,3’tü (zirvenin Mart 2019’da yüzde 53,5 olduğunu hatırlatayım). Nisan 2020’de yüzde 47,5’e geriledi. İşgücü piyasası kavramlarına aşina olmayan okurlar için açayım: Çalışma çağındaki nüfusta (15 +) her 1000 kişiden 535’i geçen Aralıkta ya çalışıyor ya da iş arıyordu. Nisanda bu sayı 475’e geriledi.
Rakamlar durumun vahametini yeterince anlatamıyor olabilir. İşgücüne katılım oranı tam 8 yıl geriye gitmiş durumda. Ağustos 2012’de bu oran yine yüzde 47,5’ti. İşgücüne katılım oranı özellikle son yıllarda işgücüne hızla katılmakta olan kadınların sayesinde iyi bir yükseliş trendi yakalamışken 8 yıl öncesine geri döndük. Bütün bunları düşünürken aklıma neden Sisyphos’un geldiğini ben de bu satırları yazarken daha iyi anlıyorum.
Bu noktada şu gerçeği vurgulamak isterim: Ekonomik olarak kalkınmış hiçbir ülkede işgücüne katılım oranı yüzde 70’in altında değildir. Bu ülkelerde kadınların işgücüne katılım oranları da yüzde 55’in altında değildir. Türkiye’de yüzde 35’i bulmuştu Nisanda yüzde 29’a indi.
Türkiye’nin ekonomik kalkınmada başarısı, verimli yatırımlar, teknolojik gelişmeler, sağlam ekonomik kurumlar ve iyi bir ekonomik yönetimin yanı sıra bir o kadar önemli olan daha çok sayıda ve daha iyi eğitimli insanını ekonomik faaliyetlere dâhil etmekten geçiyordu ve önümüzde kat edilmesi gereken daha uzun bir yol vardı. Oysa şimdi geldiğimiz noktaya bakar mısınız: Bu beşeri sermaye kaybı acaba kaç yılda geri kazanılabilecek?
Bu koşullarda itiraf etmeliyim ki mevsim etkilerinden arındırılmış da olsa işsizlik oranı beni artık fazla ilgilendirmiyor. Önümüzdeki aylarda inişe de geçebilir. Ne olacak ki? İstihdam kayıpları yerini ılımlı bir artışa bırakır, işgücü piyasasından çıkanlar da geri dönmez ise işsizlik oranı azalmaya başlar. Böyle olursa, “aman ne güzel, işsizlik azalmaya başladı” diyerek sevinmemiz mi gerekecek?
*Yunan mitolojisine göre pek çok “günah” işlemiş olan kral Sisyphos tanrılar tarafından büyük bir kayayı bir tepenin doruğuna çıkarmaya mahkûm edilmiştir. Sisyphos tam tepenin doruğuna ulaştığında kaya her zaman elinden kaçmakta ve Sisyphos her şeye yeniden başlamak zorunda kalmaktadır.
** Bu serilerin mevsim etkisinden arındırma işlemi Betam tarafından yapılmıştır.