Sultan Süleyman da Iustinianos'un bayındırlık yapıtı
Ayasofya'yla boy ölçüşmeye girişir, ne var ki bu çabaya
girişirken Iustinianos'a kölece öykünmez, hem ona beslediği
saygıyı dile getirmeyi hem de kendi gücünü kutsamayı amaçlar.
Böylece Süleymaniye, imparatorluk başkentinin göğsünde ikinci kez,
hem bir saygı duruşu hem de bir meydan okuma gibi yükselen
kubbesinin kusursuz biçimiyle, tarihte yaşanan değişikliklerin
ötesinde bir sonrasızlığın peşine düşer.
Stefanos Yerasimos
Ayasofya'nın açılışı müjde kabul edildi, çok sayıda ziyaretçisi oldu ancak bir türlü ibadet mekânına evirilemedi. Bu dizinin ilk yazısında belirttiğim gibi, İstanbul'da camiler müminler tarafından her daim huzur ve âram mekânı olarak deneyimlenmez. Ziyaretçi kalabalığının veya protokolün bulunduğu camilere girip ibadet etmek hayli güçtür, bilhassa kadınlar için. Bu yüzden Süleymaniye'deki huzû ve huşû imkânı Ayasofya'da bulunmaz. Çünkü Ayasofya sadece turistler değil, müminler tarafından da camiden ziyade müze olarak istimal edilir.
Ben iki defa gittim camiye çevrildikten sonra. Ben cami olduğunu hissettiğim yerleri seviyorum. Orası camiye dönmüş olsa da hala müze kafasıyla gidiyor insanlar. Yani ben orada namaz kılarken etrafımda ablaların böyle görüntülü konuşarak etrafı göstermesi, bu benim huzurumu kaçırıyor, dikkatimi dağıtıyor. Burada ibadetten ziyade ön plana çıkan şey fotoğraf çekmek, Instagramda paylaşmak. Orası sürekli cemaati olan, herkesin hep birlikte namaz kıldığı bütünleşmiş bir yer değil. Benim için bir Fatih Cami, bir Şehzade ya da bir Süleymaniye değil.
İbadet etmenin meşakkati ve Instagram paylaşımcı furyasının yanı sıra Ayasofya'nın cami statüsüne halel getiren, ücretli kıyafet düzenlemesi. Açılış müjdesiyle Ayasofya'yı cami olarak görmeye giden kişilerin ilk yaptığı şey, kadınları tarassut edip bedenlerini damgalamaktı. Camiye çevrildikten sadece iki gün sonra kadınların bedenlerinin fotoğrafları çekilip sosyal medyada yayıldı. Bir sosyal medya kullanıcısı, kadınların başı, sırtı ve bacaklarının fotoğrafları altına "Bakırköy'de kiliseyi merak edip görmek isteyen misafirimin kolsuz kıyafetini uygunsuz bulup müsaade etmemişlerdi. Ayasofya artık müze değil, buraya uygunsuz kıyafetlerle girilmesi önlenmeli" yazdı. Yüzlerce kez tekrar paylaşılan bu gönderinin altına gelen yorumlarla kadınlar açıkça tehdit edildi, Diyanet ve İletişim Başkanlığı etiketlenerek yetkililer, kadınları denetleme görevine çağrıldı:
"Oradaki mümin kardeşler ellerindeki telefonu bırakıp müdale etselerdi ya. Bana denk gelenin vay haline."
"Hocam kesinlikle çok dikkat edilmesi gerekiyo. Denetim şart. Çamlıca Camii ne gittiğimde yanımda ailem olmasa kavga etmem işten bile değildi. Taylılar, minililer, sarılıp oturan çiftler. Zıvanadan çıkarırlar insanı ve çoğuda tahrik etmek için yapıyor adım kadar eminim"
"Bursa Ulu Camii için Cimer'e dahi yazdım. Maalesef aynı. Hem de ön saflara kadar geliyorlar, insan namaz kılacak yer arıyor cami içinde."
"Çok yazık! Daha dün açıldı ve bu durum çok acı verici. Selatin camileri de dahil artık bir çeki düzen verilmeli."
"Kadın polislerin çoğunun başı açıktı bunu da belirtmek isterim"
Kısa süre sonra bu görevi ifa etmek adına yetkililer, Ayasofya'da ücretli kıyafet uygulamasını zorunlu kıldılar. Protokolün bulunmadığı zamanlarda bile içeri girmek için sıkı bir güvenlik taramasından geçtikten sonra, birkaç metre ilerideki tabelalar, örtü satış noktasına yönlendiriyor kadınları. Kıyafeti "uygunsuz" olan bir kadın bu noktaya uğramadan geçmeye kalktığında görevliler, örtü satın almadan ilerleyemeyeceğini söylüyor. Ücret ödemek istemeyen kadınlarsa dışarıda bırakılanlar. Bu haliyle Ayasofya, içeridekiler-dışarıdakiler/ idareciler-tabiler/ erkekler-kadınlar arasındaki iktidar ilişkilerinin tahkim edildiği bir arena.
Cami olduktan sonra ilk kez içeri heyecanla girmek için geldik arkadaşımla. Ve girişte örtü satın almanıza dair bir ibare var. Ve şu an Ayasofya'nın içine giremiyorum çünkü bu parayı vermek istemiyorum. Ayrıca satış yapılan yerin yanına bir de ayna koymuşlar. Yani bu erkekler için değil, kadınlar için. Kendinizi düzeltmeniz gerekiyor aynaya bakarak. Ve böyle Ayasofya'nın içine giremiyorsunuz.
Ayasofya'da Güvenlik Arama Noktası (Fotoğraf: Nur Kıpçak)
Ayasofya'da Örtü Satış Noktası (Fotoğraflar: Nur Kıpçak)
İstanbul'da daha önce görülmemiş şey, kadınların camiye girerken giydikleri kıyafetlerin ücrete tabi tutulması. Yoksa camilerin methalinde ferace ve başörtüyle dolu birer konfeksiyon askısı bulunur; bu kıyafetleri giymek zorunlu ama kullanmak ücretsizdir. Mecburi tutulan kıyafetler, en çok turist alan mekânlardan biri Sultanahmet Cami'nde dahi ücretsiz temin edilir. Bu kıyafetlerin ilk defa Ayasofya'da satılması, mabedin ücretli/gişeli müzeden camiye çevrilmiş statüsü üzerine bir kez daha düşündürür.
Müze statüsü hazfedilsin ya da edilmesin, camiye evirilemedi Ayasofya. Vakıa Yeni Türkiye'nin hayaletlerle savaşı ve muhafazakâr tarih anlayışı göz önünde bulundurulursa en başından beri açılmak istenenin ibadet değil, nümayiş mekânı olduğu da aşikâr. Ayasofya, hayali düşmanlara karşı kazanılmış muhayyel bir zaferin arenası. Ücretli kıyafet düzenlemesi ve içinde ibadet etmenin meşakkati de cabası. Bu haliyle caminin müzeden farkı, zeminin halıfleksle kaplanması ve protokolün geldiği Cuma namazı vaktinde yaşanan izdihamdır.
Cuma protokolünün güvenliğini tehdit eden halk, Ayasofya'ya girmek için protokolün camiden güvenli bir şekilde ayrılmasını bekliyor, 4 Şubat 2022. (Fotoğraf: Nur Kıpçak)
Not: Bu yazı dizindeki (italik yazılı) alıntıların her biri farklı deneyim sahiplerinin anlatılarına; anlatılar ise 2018'den beri sosyoloji doktora programı bünyesinde sürdürdüğüm "İstanbul Camilerinde Gündelik Hayat: Beden, Deneyim, Direniş" başlıklı etnografik saha araştırmama dayanıyor.
Nur Kıpçak kimdir? Nur Kıpçak, Fransa'da doğdu. İstanbul Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü'nden mezun oldu. Yüksek lisansını İstanbul Üniversitesi, Kadın Çalışmaları Ana bilim dalında, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın kadınlara yönelik mekân politikalarını incelediği "İdeolojiler Mekânı Olarak Camilerde Toplumsal Cinsiyet Örüntüleri" teziyle tamamladı. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Sosyoloji Bölümü'nde etnografik bir saha araştırması yürüterek "İstanbul Camilerinde Gündelik Hayat: Beden, Deneyim, Direniş" üzerine doktora tezi yazıyor. "Kutsal Mekânda Kadınlar" başlıklı yazı dizisi 5Harfliler'de yayımlandı. Özellikle kutsal mekânın üretimi, kentsel ve kutsal ağlar, toplumsal cinsiyet üzerine çalışmalar üreten yazarın "The Production of Mosques in Turkey: Spacial Politics of the Presidency of Religious Affairs toward Women" gibi uluslararası ve ulusal mecralarda yayımlanmış makaleleri, kitap bölümleri mevcut. |