Nur Kıpçak

26 Şubat 2023

İstanbul bir protokol devleti

Boğaz'daki cumhurbaşkanı karargâhından Çamlıca'daki cami inşaatına kadar muhtelif stratejilerle Osmanlı tenasühünün izinde kurulan yeni İstanbul devletinde aslında söz konusu olan, iddia edildiği gibi "eser kazandırma" değil, Zeynep Sayın'ın ifadesiyle, talan ve yıkımı yeni bir replikayla taçlandırma pratiği

Sık sık Cuma namazına gidip cemaatle oturan yöneticilerin resimlerine
rastlardım. Savaş, kıtlık ya da salgın hastalık sonucu
yaşamlarını yitiren şehitlerin ruhları için istekle dua ederken
görürdüm onları. "Yurtseverlik" sözcüğünü her andıklarında,
aslında Allah'tan korkmadıklarını, kafalarındaki yurtseverlik
kavramının zenginin toprağını savunmak için yoksulun ölmesi
gerektiği manasına geldiğini hemen anlardım
çünkü yoksulun toprağı yoktu.

Neval el Seddavi, Sıfır Noktasındaki Kadın 

İstanbul'da Cuma günleri protokol, mevhum bir Osmanlı saltanat gücünü yansıtmaya çalışır; sıkı bir güvenlik çemberi kurmakta muvaffak ama kamusal alanda yurttaşların şikâyetlerini dinlemekte başarısızdır. Hatta protokol camilerden yurttaşlara "hadleri bildirilip dilleri koparılabilir". Türkiye'nin en büyük camisi olarak açılan gigantomanik (Yunanca, gigas (dev) ve mania (çılgınlık) sözcüklerinin birleşiminden oluşan gigantomani, gereğinden büyük boyutlu binaların ve anıtların üretimini, bilhassa Nazi Almanya'sı gibi totaliter rejimlerde gereksiz güç gösterisiyle orantısız büyüklükte binalar inşa ederek yapılan iktidar teşhirciliğini ifade eder.) Çamlıca Camii, ibadet mekânından ziyade politik gündemin kürsüsü ve miting alanı işlevi görür.

2012'de Başbakan, Çamlıca Tepesi'ne "her yerden görülen bir cami" yaptırma arzusunu dile getirince muhafazakâr çevrelerde dahi mebzul miktarda eleştirel tartışma baş gösterdi. Caminin inşasını, sahibi Erdoğan'ın lise arkadaşı olan Gür Yapı üstlenirken Üsküdar Belediyesi, "Cumhuriyet tarihinin en büyük camisi olacak Çamlıca Camii'nin inşasıyla prestiji artan bölgenin kentsel dönüşümle birlikte sil baştan imar edileceğini" açıkladı. Böylece emlak fiyatları yükselirken bölgedeki Esentepe Camii de kentsel dönüşüm kapsamında yıkılan mabetlerden biri oldu. Yıkımından dört yıl evvel restorasyon geçiren cami hedmedilirken imam ve cemaat içeride nöbet tuttuğu için polis şiddetine maruz kaldılar.

Çamlıca Camii terasının karşısındaki "prestijine" yakışır kentsel dönüşüm binaları (Fotoğraflar: Nur Kıpçak)

Bölgedeki küçük camileri yutan Çamlıca Camii'nin açılış töreninde Cumhurbaşkanı, hem eski büyükşehir belediye başkanı hem başbakan ve cumhurbaşkanı olarak çeyrek asırdır İstanbul'a hizmet ettiğini ve eser kazandırıp damgasını vurduğunu belirtti. Pérouse'un dediği gibi, Erdoğan'ın belediye başkanlığı dönemindeki İstanbul ekibiyle birlikte devletin en üst mertebesine yükselmesiyle, İstanbul devletleşti, devlet İstanbullaştı. Boğaz'daki cumhurbaşkanı karargâhından Çamlıca'daki cami inşaatına kadar muhtelif stratejilerle Osmanlı tenasühünün izinde kurulan yeni İstanbul devletinde aslında söz konusu olan, iddia edildiği gibi "eser kazandırma" değil, Zeynep Sayın'ın ifadesiyle, talan ve yıkımı yeni bir replikayla taçlandırma pratiği.

Çamlıca Camii, (Fotoğraf: Nur Kıpçak)

Çamlıca Camii, Cuma ve bayram namazlarında gündemle ve seçimlerle ilgili konuşmaların yapıldığı bir yer. Nitekim şarkı sözüne binaen müzisyen Sezen Aksu'ya haddi bildirileceğine dair açıklama buradan yapıldı: "Hz. Âdem efendimize kimsenin dili uzanamaz. O uzanan dilleri yer geldiğinde koparmak bizim görevimizdir. Havva validemize kimsenin dili uzanamaz. Onlara da had bildirmek bizim görevimizdir."

Bu haliyle, minbere çıkanın hesap verebilir olduğu müşterek bir kamusal mekândan ya da Fatema Mernissi'nin ifadesiyle, demokratik bir meclis-mescitten ziyade muktedirin politik gündemi için kullanılan bir kürsüdür Çamlıca Camii. Bu yüzden gündelik hayatının bir parçası, camileri ziyaret ve dua etmek olan kişiler tarafından "Erdoğan Camii" olarak bilinir:

"Erdoğan Camii, biliyorum, Süleymaniye Camii'ini biliyorum, Yuşa Hazretleri'ne gittim, Sultanahmet, hepsini gezdim."

Vloeberghs, "Şehit Başkana İbadet Etmek: Refik Hariri'nin Beyrut'taki Türbesi" başlıklı makalesinde Lübnan'ın eski başbakanı Hariri'nin anıt mezarını anlatır. Zengin siyasetçinin yaptırdığı Muhammed el-Emin Camii'ye muttasıl arsa, öldükten sonra ailesi tarafından satın alınıp mabede bağlı bir türbe inşa edildi burada. Gerçek boyutta posterler ve kişisel eşyalardan müteşekkil bir kült söz konusudur mekânda. Kısa süre içinde türbe bir hac mekânına dönüştü ve ziyareti, yerel siyasi litürjiye dâhil edildi. Sanırım ileriki bir tarihte Muhammed el-Emin Camii yerine Çamlıca Camii yazılan benzer etnografileri okumak mümkün.

Çamlıca Cami, (Fotoğraf: Nur Kıpçak)
Çamlıca Cami Metrosu, (Fotoğraf: Nur Kıpçak)

Geçen ay Cuma namazındaki vaaz boyunca imam, medya ve sosyal medyada ekonomiden şikâyet eden, geçinemediğinden dert yanan insanlara çok şaşırdığını ve kızdığını söyledi. "Sakın ha! Afganistan'dan, Suriye'den adamlar geliyor, iş buluyor, ailesini geçindiriyorken bu türden şikâyetler," tamahkârlık olabilir ancak. Ve hatta provokasyon. Yağmurun yağmaması ve bereketsizlik de bu kıymet bilmezlikten. Ahval böyle olunca, ekonominin gidişatından pek memnun imamın bölgedeki ağaçlar katledilerek inşa edilen Çamlıca Camii'nde yağmur duası yapma arzusu şâyân-ı hayret değil.

(Devam edecek...)


Not: Bu yazı dizindeki (italik yazılı) alıntıların her biri farklı deneyim sahiplerinin anlatılarına; anlatılar ise 2018'den beri sosyoloji doktora programı bünyesinde sürdürdüğüm "İstanbul Camilerinde Gündelik Hayat: Beden, Deneyim, Direniş" başlıklı etnografik saha araştırmama dayanıyor.

Nur Kıpçak kimdir?

Nur Kıpçak, Fransa'da doğdu. İstanbul Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü'nden mezun oldu. Yüksek lisansını İstanbul Üniversitesi, Kadın Çalışmaları Ana bilim dalında, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın kadınlara yönelik mekân politikalarını incelediği "İdeolojiler Mekânı Olarak Camilerde Toplumsal Cinsiyet Örüntüleri" teziyle tamamladı.

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Sosyoloji Bölümü'nde etnografik bir saha araştırması yürüterek "İstanbul Camilerinde Gündelik Hayat: Beden, Deneyim, Direniş" üzerine doktora tezi yazıyor.

 "Kutsal Mekânda Kadınlar" başlıklı yazı dizisi 5Harfliler'de yayımlandı. Özellikle kutsal mekânın üretimi, kentsel ve kutsal ağlar, toplumsal cinsiyet üzerine çalışmalar üreten yazarın "The Production of Mosques in Turkey: Spacial Politics of the Presidency of Religious Affairs toward Women" gibi uluslararası ve ulusal mecralarda yayımlanmış makaleleri, kitap bölümleri mevcut.