Metin Münir

30 Kasım 2019

Uçan örümcek görürseniz şaşırmayın*

Uzakdoğu’da bulunan Krakatoa Adası, 1883’te volkan patlaması neticesinde, küçük bir bölümü hariç, yok oldu ve üzerindeki bütün canlılar öldü. Bir yıl sonra adaya giden bilim insanları orada bir tek canlı türü buldu: örümcek

Görmeyi kanıksadığımız şeylerde mucize var.

Örümcek bu mucizelerden biridir.

Yavru örümcek yumurtadan nasıl ağ öreceğini bilerek çıkar.

Bunu herhâlde bilmiyordunuz.

Örümcekler hakkında bir kitap** okuyuncaya kadar ben de bilmiyordum. Ama örümceğin mucizevi bir yaratık olduğunu bilmek için kitap okumak gerekmez. Bütün yaratıkların mucizevi olduğunu bilmek yeter.

Ucu bucağı olmayan, güneşler, kara delikler, gazdan müteşekkil dev küreler, çarpışan galaksiler ve başka yaşamsız gök cisimleriyle dolu kâinatta dünyanın kendisi, yaşam barındırdığı için, bir mucizedir.

Kâinat, içinde canlıların yaşayabileceği bir yer olarak yaratılmış veya kendini yaratmış olmasaydı; ne dünyamız olurdu ne de içinde yaşayan sayısız canlı.

Hesapta en ufak bir değişiklik olsaydı bambaşka, yaşam için dizayn edilmemiş bir dünya olacaktı.

Neden olmadı da yaşama müsait bir kâinat oldu? Nasıl oldu veya olduruldu? Bu soruların cevabını hiçbir zaman bilemeyeceğiz.

Örümceğin nasıl ağ örme bilgisi ile doğduğunu, insan yavrusunun nasıl doğar doğmaz memenin ucunu bulduğunu ve emileceğini bildiğini bilemeyeceğimiz gibi...

Ama bu, temiz bir denizde yüzmek gibidir; ondan zevk almak için suyun kimyevi bileşimini bilmek gerekmez.

Yeryüzünde ilk defa üç yüz milyon yıl önce görülen örümcekler dünyanın en başarılı canlıları arasındadır. Bu başarıyı sürdürmek için bazıları onlarca, bazıları yüzlerce, bazıları ise binlerce yumurta doğurur.  

Bazı örümcek anneler öldüklerinde, yavrularının beslenmesi için gövdeleri ufak parçalara ayrılır.

Bilinen otuz sekiz bin cins örümcek var. Bir o kadar da bilinmeyen cins olduğu tahmin ediliyor.

Bu bolluğun nedeni örümceklerin olağanüstü bir seyahat etme yeteneğine sahip olmalarıdır. Ağ için ürettikleri ipleri kullanırlar, rüzgâra eyer vururlar, akıl almaz mesafeler katederler.

Bu şöyle olur: Örümcek yüksek bir yere tırmanıp bir ip üretir ve bunu rüzgâra salıverir. Rüzgâr ipi sürükleyince ona tutunmuş olan böcek havalanır ve uçmaya başlar. Bazen bir, bazen yüzlercesi aynı anda hicret eder.

Uzakdoğu’da bulunan Krakatoa Adası, 1883’te volkan patlaması neticesinde, küçük bir bölümü hariç, yok oldu ve üzerindeki bütün canlılar öldü. Bir yıl sonra adaya giden bilim insanları orada bir tek canlı türü buldu: örümcek. Elli yıl sonra adada doksan cins örümcek vardı. Bugün bu sayı bunun birkaç misline ulaşmıştır.

Örümcek ipeği veya ağı, başlı başına bir mucizedir. Örümcek ipeğini karnından salgıladığı bir sıvıdan yapar. Bu ipek olağanüstü güçlü, yumuşak ve elastiktir. O kadar güçlüdür ki, örümcek insan boyutunda olsaydı yaptığı ağla helikopter yakalayabilirdi. Bazıları başparmak kalınlığında bir örümcek ipeği ipi ile bir jumbo jeti havaya kaldırmanın mümkün olduğunu iddia ediyorlar.

Örümceklerle ilgili sayısız ilginç şey var ama hepsini yazabilmem için Paul Hillyard’ın kitabının neredeyse tamamını çevirmem gerek. Umarım bunu bir yayınevi yapar.


* Bu yazı Perşembe günkü yazımın devamıdır.

 **The Private Life of Spiders (Örümceklerin Özel Hayatı) / Paul Hillyard – Türkçesi yok.