Galatasaray’ın kazandığı 23’üncü şampiyonluk birçok özel öyküye sahip. Bu yazıda onları açmak istiyorum biraz.
Cumhuriyetin 100’üncü yılı
Bilindiği gibi Galatasaray Mustafa Kemal Atatürk hangi takımı tutuyordu tartışmalarına girmeyen bir kulüp.
Mustafa Kemal’le Galatasaray’ın ortak kesişim kümesinin zirvesini Galatasaray camiasının gururlandığı en önemli tarihsel hatıra olan meşhur “Galata Saraya Gazi M. Kemal” imzalı fotoğraf oluşturur.
Bu fotoğrafın öyküsü pek bilinmez. Galatasaray’ın dün Ankaragücü’nü 4-1 yenerek elde etmiş olduğu şampiyonluk vesilesiyle fotoğrafın öyküsüne de küçük bir giriş yapmış olalım.
2 Aralık 1933 tarihinde Galatasaray Lisesi’ni ziyareti sırasında, bugün öğretmen odası olarak kullanılan Galatasaray Müzesi’ni gezerken Mustafa Kemal Atatürk’ün dikkatini bir şey çekmişti. Bu, beş sene önce, 1928 yazında kendi adına düzenlenen ve Fenerbahçe’yle oynadığı iki maçın ardından Galatasaray’ın kazandığı Gazi Büstü’ydü. Müzede sergilenen bu büst 1928’de açılan Taksim Anıtı’nı da yapan ünlü İtalyan heykeltıraş ve sanatçı Pietro Canonica’nın eseriydi.
Atatürk muhtemelen kendi adına düzenlenen Gazi Büstü maçlarını izlemediği için Canonica’nın yaptığı büstü yakından görmemişti. Galatasaray Müzesi’nde bu büstü inceledikten sonra etrafındakilere dönerek “ben size bir de fotoğrafımı göndereyim” demişti. “Galata Saraya Gazi M. Kemal” yazılı fotoğraf Galatasaray Müzesi’nin envanterine ve Galatasaraylıların hatıralarına bu vesileyle girmişti.
Galatasaray, dün başkent Ankara’da oynanan Ankaragücü maçına “Galata Saraya Gazi M. Kemal” imzalı formasıyla çıktı ve cumhuriyetin 100’üncü yılında ligi şampiyon olarak tamamladı. Galatasaray bu sevinci cumhuriyetin 200’üncü yılına kadar kutlayacaktır.
Ankaragücü’ne iki gol atan Mauro Icardi, göğsünde “Galata Saraya Gazi M. Kemal” yazılı formasıyla gol sevincini kutluyor.
Bu arada şunu da demek çok yanlış olmaz: Galatasaray’ın şampiyonluklarıyla cumhuriyetin önemli yıldönümleri arasında bir korelasyon var. Zira cumhuriyetin 50 ve 75’inci yıllarında da Galatasaray şampiyon olmuştu. (Cumhuriyetin 25’inci yılında ise bugünkü lig olmadığı gibi o zamanki Milli Küme de 1948 Londra olimpiyat oyunları nedeniyle düzenlenmemişti.)
26 yıl ve 30 yıl sonra
Galatasaray’ın dün Ankara’da kazandığı şampiyonlukla ilgili ikinci öykü ise şu:
Bir önceki maç yazısında da belirtilmişti. Galatasaray bugüne kadar Ankara’da Ankaragücü’nü yenerek iki kez şampiyon olmuştu. Bunların ikisinde de yani 1993’te ve 1997’de bugün Galatasaray’ın teknik direktörü olan Okan Buruk takımın muvazzaf futbolcuları arasındaydı. (Ayrıca bir rastlantı sonucu 1993’te Ankara’da oynanan ve Galatasaray’ın Ankaragücü’nü 8-0 yenerek kazandığı şampiyonluk maçı da dünkü gibi 30 Mayıs’ta oynanmıştı.)
Dolayısıyla Galatasaray’ın bugüne kadar Ankara’da Ankaragücü’nü kazanmış olduğu üç şampiyonlukta da Okan Buruk, hem futbolcu hem de teknik direktör olarak imza atmış oldu Galatasaray tarihine.
Kırmızı kart meselesi
Gelelim maçla ilgili üçüncü öyküye. Galatasaray 2000-2001 sezonunda şampiyonluk rüyası 13 Mayıs 2001 tarihinde Ali Sami Yen Stadı’nda oynadığı ve 2-1 kaybettiği Ankaragücü maçıyla sona ermişti. Yaşı tutanlar hatırlayacaktır; Okan Buruk o maçta kırmızı kart görmüş ve taraftarın ciddi bir bölümü kaçan bu şampiyonluktan Okan Buruk’u sorumlu tutmuştu. Hatta Okan Buruk’un bir sonraki sezon oynayacağı Inter’e sakat gitmemek için bilerek kırmızı kart gördüğünü ileri sürenler bile olmuştu. (Bu maalesef, oynadığı ilk sezonda bir Trabzonspor maçında ayağı kırılan Okan Buruk için kolayca sarf edilebilmiş desteksiz bir iddiaydı.)
Dün Okan Buruk muhtemelen Ankaragücü maçına, sadece Ankara’da Ankaragücü’nü yenerek kazanılan iki şampiyonluğun yanı sıra şampiyonluğa veda edilen bu maçın gölgesinde de çıkmış olmalı. Ama artık Okan Buruk ve Ankaragücü denilince Galatasaray taraftarı en çok dünkü şampiyonluk maçını hatırlayacaktır.
Rekor puanlar
Bu sezonu ilginç kılan iki temel özellik var. İlki lige dünya kupası ve 6 Şubat depremi nedeniyle uzun aralar verilmesi ve sezonun neredeyse üç ayrı devrede oynanması. İkincisi ise ligi ilk üç sırada bitiren üç takımın elde etmiş oldukları maç başı ortalama puanların oldukça yüksek olması.
Galatasaray dünkü Ankaragücü galibiyetiyle bu sezonki maç başı ortalama puanını 2,41’e yükseltmiş oldu. 2,41 puan ortalaması, ligimizin üç puanlı sisteme geçildiği 1987-1988 sonrası dönemde elde edilmiş en yüksek puan ortalaması değil. Ama lig tarihine baktığımız zaman 2022-2023 sezonunun, ligi ilk üç sırada tamamlayan takımların hepsinin oldukça yüksek maç başı ortalamaya sahip olmaları itibariyle özel bir sezon olduğunu görüyoruz.
Galatasaray’ın şimdilik puan ortalaması 2,41, Fenerbahçe’nin 2,26, Beşiktaş’ın ise 2,17. Bırakalım Galatasaray ve Fenerbahçe’nin elde etmiş oldukları yüksek puan ortalamalarını, Beşiktaş’ın bu sezon bitime iki maç kala ulaşmış olduğu 2,17 puan ortalaması bile 2007, 2009, 2013, 2019, 2020, 2021 ve 2022 yıllarında şampiyonluk kazanan takımların elde etmiş oldukları ortalama puanın üzerinde.
Galatasaray’ın şampiyonluğunun bir diğer öyküsünü de ortalama puan zenginliğinin yaşandığında bu özel sezonda elde edilmiş olması oluşturuyor.
Artan performans
Sezon başında hilafsız tüm futbolseverlerin tek bir şampiyonluk adayı vardı: Jorge Jesus’un Fenerbahçe’si. Aslında Fenerbahçe çok başarılı bir sezon geçirdi. Nitekim şu ana kadar elde etmiş olduğu 2,26 puan ortalaması da bunu kanıtlıyor. (Bu puan ortalaması 1987-1988 sezonundan sonra şampiyon olan 35 takımın 13’ünün puan ortalamasının oldukça üzerinde.)
Sezona çok iyi başlamayan Galatasaray ise kimsenin pek şans vermediği bir takım konumundaydı. Nitekim Galatasaray ligin 11’inci haftasını sekizinci sırada tamamlamıştı ve lider Fenerbahçe’nin beş puan gerisindeydi.
Aslında o haftaya kadar oyun anlamında üst üste koyarak ilerlemeye çalışan bir Galatasaray izliyorduk. Hücum setleri ve ön alan baskısı ortaya çıkmıştı, ancak bunların biraz daha geliştirilmeleri gerekiyordu.
Ligin ilk bölümünde örneklerini gördüğümüz bu sekanslar 12’nci hafta itibariyle daha belirgin hale geldi ve Galatasaray arkasına bile bakmadan üst üste 14 maç kazanarak şampiyonluğun bir numaralı favorisi durumuna yükseldi. Bu açıdan Galatasaray’ın özellikle 14’üncü haftada deplasmanda Başakşehir’e karşı elde ettiği 7-0’lık gerçeküstü sonuç ile 18’inci hafta yine deplasmandaki Fenerbahçe karşısındaki performansı muhtemelen çok uzun yıllar boyunca hatırlanacaktır.
Daha genelde şunu söylemek mümkün: Galatasaray ligin 32’nci haftasında deplasmanda oynamış olduğu Beşiktaş karşısında 1-0 öne geçtikten 2-1 geriye düştüğü ana kadarki sekans dışında oyun olarak bütün takımlara karşı bariz bir üstünlük kurdu.
Dolayısıyla Galatasaray taraftarı bu sezonki oyunu ve rakiplere karşı kurulan hâkimiyeti sezonun en önemli öyküsü olarak çok uzun sürecek yıllar boyunca unutmayacak.
Buradan hareketle şunu demenin zamanıdır: Galatasaray kendi boşluğunda ve kendi gök kubbesinde tek başına uçup durdu sezon boyunca. 23’üncü şampiyonluğunu da en çok buna borçlu.
Kendi boşluğunda ve kendi gök kubbesinde uçmak ise bir anlamda Galatasaray’ın genetiğinde olan bir şey. Nihayetinde Ahmet Muhip Dranas’ın çevirisiyle “Kimseden bir fayda ummam ben, dilenmem kol kanat. Kendi boşluk, kendi gök kubbemde kendim gezginim. Bir eğik baş bir boyunduruktan ağırdır boynuma. Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür bir şairim” diyen Tevfik Fikret değil miydi katıldığı İstanbul Futbol Ligi’nde şampiyon olan mektepli mektepsiz Galatasaraylıları etrafına toplayıp fotoğraf çektiren?
1906-1907 sezonunda ilk kez katıldığı İstanbul Futbol Ligi’nin 1908-1909 sezonu şampiyonu Galatasaray futbol takımı futbolcuları ve yöneticileri, o dönem Mekteb-i Sultani müdürü olan Tevfik Fikret’le beraber. Ayaktakiler soldan: Adnan İbrahim Pirioğlu, Milo Bakiç, Ali Sami Yen, Ahmet Robenson, Asım Tevfik Sonumut, Emin Bülent Serdaroğlu, Dr. Hamid Hüsnü, Fuat Hüsnü. Orta sıra: Celal İbrahim, Sabri Mahir, Tevfik Fikret, Hasan Basri, Bekir Bircan. Alt sıra Horace Armitage ve İdris.
Melih Şabanoğlu kimdir?Melih Şabanoğlu, Galatasaray Lisesi ve İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunu. Okur, yazar, merak eder. Çocukluktan itibaren her yaş döneminde ve değişik sektörlerde çalışırken spor ve futbol, amatör tutkusu oldu hep. Futbolun matematiğini anlamaya çalıştı. Sabahtan akşama dek muhtelif maçlar izleyerek geçireceği günlerin hayalini kurdu. Ana ilgi ve uğraş alanı ise Osmanlı modernleşmesi ve geç Osmanlı döneminde spor tarihi. Bu konuda Kuruluş: Mekteb-i Sultani’den Galatasaray Spor Kulübü’ne Türkiye’de Futbolun Erken Çağı (1904-1907) başlıklı bir kitabı var. Önümüzdeki dönemlerde bu çalışmanın diğer ciltlerini çıkarmayı umuyor.
|