Tükettiğinden fazlasını üreten insanın her çağda kilide ihtiyacı olmuş
Arkeolojik çalışmalardan elde edilen verilere göre, bilinen ilk kilit mekanizmaları 6000 yıl önce Eski Mısır’da ve Mezopotamya'da tasarlanmış. Tamamen ahşaptan yapılmış, Eski Mısır’ın pimli, basit kilit sistemi, kapıya çakılan ahşap direk üzerine monte edilen yatay bir sürgüden oluşuyormuş.
Kapının iç kısmına yerleştirilen pimlere karşılık gelen ve ucunda tek çivi bulunan ahşaptan yapılmış anahtarın boyutu 75 santimetre uzunluğa kadar erişiyormuş. Sürgü takılıyken ahşap mandallı anahtar özel olarak açılmış bir delikten geçirilip kilitleme sürgüsünü çalıştırdıktan sonra kilit açılabiliyormuş. Bu iş için özel olarak tasarlanmış büyük ve ağır ahşap anahtar, kilitleme sistemi içine yerleştirilmiş engellere karşılık gelen mandalıyla mekanizmayı çalıştırıp güvenlik cıvatasının hareket etmesine olanak tanıyormuş.
Yaygın kanaate göre, bu tarz ahşap kilitler Eski Mısır'da değerli eşyaları ve dini öneme sahip yerlere açılan kapıları korumak için yaygın olarak kullanılmış; kapı eşiklerinde görevli muhafız ihtiyacını ortadan kaldırmaya ya da azaltmaya yardımcı olmuş.
Kilit sistemlerinin 6000 yıllık bir tarihi var
Gün ışığına çıkarılan 6000 yaşındaki Eski Mısır tasarımları “ilk kilit sistemini” olduğu kadar “ilk anahtar” ve “ilk anahtar deliği” kavramlarını da günümüze taşımasının yanında “kilitlemede” ana mantığın binlerce yıldır değişmeden kullanıldığını göstermiş.
Asur İmparatorluğu’nda kullanılan “anahtar” tasarımı diş fırçasına benziyormuş
Günümüzde Irak ve Suriye sınırları içinde yer alan Eski Asur İmparatorluğu’nun başkenti “Ninova” şehri kalıntılarında yapılan arkeolojik araştırmalar sırasında bulunan ahşap kilit, “pimli tambur” sisteminin bilinen en erken örneği olarak kayıtlara geçmiş. Kilidin içindeki pimler, delikten içeri sokulan birkaç çivili anahtarla temas ettiğinde sistemi çalıştırıyor, mekanizmanın hareket etmesine ve kilidin açılmasına olanak veriyormuş.
"Khorsabad"adlı ahşap kilit, İran'da, M.Ö. 722'den 705'e kadar
hüküm süren II. Sargon'un sarayının kapısında bulunmuş
Asur İmparatorluğu’nda kullanılan anahtarlar genellikle büyük ahşap diş fırçalarına benziyormuş, ahşap anahtar üzerine çakılmış çivilere denk gelerek kilidi açması için kaldırılması gereken pimlere karşılık gelen mandallı sistemi destekliyormuş.
Irak'ta Musul yakınlarındaki “Khorsabad Sarayı’nın” kalıntılarında bulunan ve 4000 yıl öncesine tarihlenen kilidin büyüleyici olan yanı, tasarımındaki prensibin günümüzün mekanik kilitleme cihazlarında hala kullanılıyor olmasıymış.
“Gordion Düğümü-Gordion Kilidi”
Yüzlerce yıl boyunca, kapıları "kilitlemek" için saz, urgan ve elyaftan yapılmış halat kordonlar da kullanılmış; “ipli düğümleme-kilitleme” sistemi güvenliğin sembolü olarak halk hikâyelerine bile girmiş. Efsaneye göre Frigya Kralı Gordius tarafından karmaşık bir şekilde bağlanan ve kendi adıyla bilinen “Gordion Düğümü” arabasının tekerlek kasnağının boyunduruğuna sabitlenmiş; bu düğümü çözen kişi, tüm Asya’nın hâkimi olacak, uzaklardaki toprakları sadece o fethedebilecekmiş.
Efsaneye göre Büyük İskender, Gordion’a gelince “Gordion Düğümü’nü” görmek istemiş. Ancak kızılcık ağacının kabuğundan yapılan kayışın uçları içe kıvrıldığı için bağ sistemi görülmüyormuş; bu nedenle İskender’in tüm açma denemeleri başarısızlıkla sonuçlanmış.
Efsaneye göre “Gordion İpli Düğümünü” kılıcıyla açan
Büyük İskender'e Asya'nın kapıları açılmış
Kayışı çözmek için bir süre çaba sarf eden Büyük İskender başı ve sonu belli olmayan bu düğümü çözmenin imkânsız olduğunu anlayınca kılıcını çekmiş ve açılmaz denen düğümü oluşturan kayışı kesmiş; böylece hem kilit hem de Asya’nın kapıları İskender’e açılmış. Bazı anlatışlara göre de İskender araba okunun çivisini çekip çıkarmak suretiyle düğümü çözmüş; kilidi bu şekilde aklını kullanarak açmış.
Efsanenin gerçek olma boyutu ne olursa olsun, Gordion Kilidi’nin hikâyesi, yüzlerce yıl boyunca kulaktan kulağa anlatılarak günümüze dek gelmiş. Çözümü imkânsız gibi görünen sorunlarda, hafif tedbirlerin işe yaramadığı durumlarda etkili, cesur, kararlı adımların işe yarayabileceği, farklı düşünce yöntemlerinin çözüme ulaşılabileceğini simgeleyen içeriğiyle gerekirse zorlayıcılığı ön plana çıkaran bir özdeyiş olarak kullanılmış.
Çin kilitleri kendine özgü gelişmiş
Her ne kadar yakın yıllara kadar kilidin modern tasarımlarla gelişmesini tarihçiler Roma İmparatorluğu çilingirlerine bağlasalar da son yıllarda yapılan araştırmalar neticesinde, Çinlilerin tümüyle kendilerine özgü ve Batı kültürü ile neredeyse eş zamanlı olarak kendi kilit sistemlerini icat ettikleri görülmüş.
Çin'deki Yangshao kültürüne ait olarak 5000 yıl önceye tarihlenen ahşap kilit üzerinde yapılan araştırmalarda, Batıdaki örneklerinden çok farklı mekanizma ortaya çıkarılmış, son derece sağlam görünen ahşap mandallı, kamış kilitli, bıçak dilli sistemlerle karşılaşılmış. Bu yıllarda Çin’de sembolik olarak da kilitler kullanılmış; seremonilerde kullanılan bu tür kilitlerin hırsızlığa karşı hiçbir fonksiyon yokmuş.
Çin'de 5000 yıl önceye tarihlenen ahşap ahşap mandallı, kamış kilitli,
bıçak dilli çok sağlam sistemlerle karşılaşılmış
Çin’de metal kilit MÖ 206 – MS 220 yılları arasında hüküm süren Han Hanedanlığı döneminde icat edilmiş. O günün şartlarında kamış kilit teknolojisi o kadar gelişmiş ki, sonraki yıllarda dekoratif olarak daha belirgin hale getirilerek bugün de kullanılan bir kilit tipine dönüşmüş.
Son yıllarda yapılan araştırmalarda, MÖ 5000 – MÖ 3000 yıllarını kapsayan Yangshao kültürünün en eski ahşap kilitlerinden başlayarak MÖ 1122 – MÖ 256 arasını kapsayan Zhou Hanedanlığı'ndaki ahşap depo kilitleri ve anahtarları hakkında yapılan derlemeler bilimsel ortamlarda paylaşılmış, kaydedilen bulgular literatüre kazandırılmış.
Antik Yunan, Eski Mısır’ın kilit sistemlerini geliştirmeye çalışmış
Antik Yunan'da önceleri Mısır’daki kilit sistemi kullanılsa da tasarımlarda farklılık gereksinimi hissedilmiş; kilidin işlevinin kapıyı kapalı tutmaktan daha fazlası olduğu düşünülmüş. MÖ 1OOO’li yıllarda Yunanlıların, Eski Mısır medeniyetinden görerek geliştirmeye çalıştığı kilit sistemleri ilk başlarda güçsüz ve güvensiz olsa da sonraki yıllarda metal kullanımının denenmesiyle ileriye dönük ciddi bir adım atılmış. Atılan bu adım gelecekte ciddi bir güç oluşturacak Roma İmparatorluğu’na ilham verecekmiş.
Antik Yunan’da kilit tasarımının biraz daha gelişkin hale evirildiğine dair izlerin bulunması, mekanizma içine konan pimlerin – takozların arttırılmış olduğunu ortaya çıkarmış. Bu yıllarda kullanılan anahtarlar o kadar büyükmüş ki, ebadı ve ağırlığı nedeniyle Yunanlılar onu omuzlarında taşımak zorunda kalıyorlarmış.
Antik Yunan, MÖ 1OOO’li yıllarda Mısır Medeniyetinden görerek geliştirmeye çalıştığı kilit sistemlerinde ilk başlarda başarısız olsa da sonraki yıllarda metal kullanımının denenmesiyle ciddi bir gelişme kaydetmiş
Yaşlı Plinius'a göre, MÖ 6. yüzyılda Samos’lu Theodorus ilk anahtarı icat etmiş.
Yunan ve Mısır tarihindeki hikâyeler, Eski Ahit'teki kilitleme ve anahtarlardan alıntılar yapmış. MÖ 445 ila 420 yılları arasında yazıldığı tahmin edilen, yazarının kim olduğu bilinmese de hem Yahudi, hem de Hıristiyan gelenekleri açısından kabul edilen Nehemya Kitabı'nın 3. bölümünde -muhtemelen MÖ 445'te - Kudüs Şehri'nin eski kapıları onarılırken "kapılara kilitlerin ve sürgülerin takıldığı" belirtilmiş.
Eski Roma kilit sistemlerinde kayda değer gelişme kaydetmiş
Kilit sistemleri konusunda kayda değer bir ilerleme kaydeden Roma İmparatorluğu’nda Mısırlıların ve Eski Yunan medeniyetinin ulaştığı kilit sistemlerinin daha güvenli ve dayanıklı hale getirilmesi konusunda yenilikler yapılmış. Zenginler için ahşap malzemeler yerine pirinç-bronz anahtarlar ve demir alaşımlar kullanılmış; bu da kilitleri zorla açılmaya, kaba kuvvet saldırılarına karşı çok daha dayanıklı hale getirmiş.
Romalılar, kilitleri daha dayanıklı hale getirmek için anahtarın geçeceği muhafaza sistemini
ve kilit içindeki çıkıntıları bulmuş
Romalılar, kilitleri daha dayanıklı hale getirmenin yanı sıra, anahtarın belirli bir kesim şeklinde içinden geçeceği muhafaza sistemini bulmuş; kilidin içindeki çıkıntıları icat etmiş. Muhafaza sistemi, anahtara özel olarak hazırlanmış çıkıntılı şekliyle doğru anahtarın karşılığı olan pimleri itebilmesini sağlıyor, her kilidin ayrı anahtara sahip olması mekanizma içinde fark yaratıyormuş.
Bu konuda yapılmış çalışmalara göre, muhafazalı kilit sistemi o gün için çığır açan bir teknolojik gelişme olmuş. Çünkü artık her kilidin kendine özgü bir anahtarı varmış; her anahtarla her kilit açıl(a)mıyormuş. Günümüze dek gelen anahtar tasarımlarının öncülü olan Roma medeniyetinde yapılan anahtarlar cepte kolayca taşınabilecek şekilde küçülmüş hatta yüzüklere monte edilen, kolye olarak takılabilen anahtarlar bile tasarlanmış. Artık metalden, gümüş ya da altından yapılan anahtar kişinin servetini gösteriyor, kilitleme sistemleri varsıllığın halka açık olarak sergilenmesinde etkili yollarından biri olarak görülüyormuş.
Romalılar, kilit içindeki çıkıntıları icat etmiş; her kilide ayrı anahtar içeren
muhafaza sistemini bulmuş
Her kültürün kendine özgü kilit tasarımı olmuş
Son yıllarda yapılan arkeolojik kazılarda Japonya, Norveç ve Faroe Adalarında kökeni binlerce yıl öncesine dayanan öncekilere benzer ya da farklı antik kilit sistemleri bulunmuş; Vikinglerin kendilerine özgü kilitleme sistemleri olduğu ortaya çıkarılmış.
Ortak özellikleriyle bu ilkel kilit sistemleri kolayca kırılıyor, kapının yalnızca bir tarafını açıyor, genellikle de mekanizmalar birbirine benzer olduğu için kılavuz anahtarla farklı kapılar da açılabiliyormuş. Kapının arkasına takılan ve daha sonra pervazda açılan bir deliğe sığacak şekilde basit bir kılavuz boyunca kaydırılan yatay ahşap pimli sistemler farklı kültürlerde de görülmüş. Anahtar deliği etrafına pimlerin ve kendiliğinden açılmaya engel oluşturacak çubukların kaymasını önlemek için takozlar yerleştirilmiş. Pimi dışarıdan hareket ettirmek, kılavuzu açılan bir delikten geçirmek ve kancaları açmak için anahtar görevi gören saplı, düz ve kavisli tasarımlar farklı coğrafyalarda da kullanılmış; insan aklının kilit sistemlerinde büyük ölçüde eş zamanlı olarak fark ettiği anahtara yüklediği işlev, pimi serbest bırakmak için takozu kaldırarak hareket ettirmek olmuş.
Binlerce yıl öncesindeki kilit tasarımlarının ana prensibi yakın yıllara kadar kullanılmış
Hindistan’da kilit yerine timsahlar kullanılmış
Değerli eşyaları koruma konusunda farklı bir yol arayışı içinde olan Hint toplumu kilitleme konusuna farklı bir çözüm bulmuş, kilit yerine vahşi hayvan kullanmış. Annam İmparatoru'nun zamanında, değerli eşyalar büyük tahta bloklara mühürlenip sarayın iç avlularında inşa edilen havuzların içinde oluşturulan adacıklara konuyormuş. Adacığın etrafı kraliyetin "koruyucu melekleri" olarak anılan ve her zaman aç olmaları için az miktarda besinle aralıklı olarak beslenen çok sayıda timsah ile doldurulurmuş. Suya girmek, davetsiz misafir için kesin ölüm anlamına geldiği için gözler arkada kalmazmış; hazineye meşru yaklaşımın yolu ise timsahları uyuşturmak veya öldürmekmiş.
Hintliler değerli eşyalarını timsahlarla dolu havuz içinde oluşturdukları adacıklar içinde korumuşlar
Sonraki yıllarda Çin’den Avrupa’ya uzanan “İpek Yolu” üzerinde seyahat eden tacirlerden, maceraperestlerden, seyyahlardan, casuslardan, askerlerden, yağmacılardan ve elçilerden kendi kültürlerinde kullanılan kilit örneklerini gören Hintli çilingirler tuhaf bir yöntem benimseyerek kuş şeklinde yaptıkları tasarımları “bulmaca kilidi" şekline dönüştürerek anahtar deliğini kanatlardan biri içine gizlemişler.
Roma İmparatorluğu’nun yıkılması sosyal hayatın gelişimini durma noktasına getirmiş
MS 1. yüzyılda Roma İmparatorluğu'nun yıkılmasının ardından kilit alanındaki yenilikler tamamen durma noktasına gelmiş; muhafazalı kilitler sonraki bin yıl boyunca çilingirler için standart olarak kalmış. Orta Çağ boyunca kilit yapımcılarının, çilingirlerin yeni koruma teknikleri yaratacak, üretecek, satacak imkânı, tasarımlara ayıracak kaynağı yokmuş.
Kazılarda çok sayıda örnek bulunması, Roma kökenli asma kilitlerin Orta Çağ'ın başlarında uzmanlık alanı haline geldiği düşündürtmüş. Aynı yıllarda eş zamanlı olarak Çin’de geliştirilen pirinç ve demir asma kilitler taşınabilir olmaları nedeniyle özellikle tercih edilmişler.
Burkina Faso'da bulunan kilit sistemleri insan aklının eş zamanlı benzer tasarımları olduğunu gösteriyor
Asma kilitler özellikle kervanların yoğunlaştığı antik ticaret yollarında, limanlarda ve malların taşındığı suyollarında ticari değerleri hırsızlardan, haydutlardan korumak için bir "seyahat" kilidi olarak kullanılmış.
Tarih boyunca küçük boyutlardan devasa tiplerine kadar yapılmış olan asma kilitler içinde heykel tipli, geometrik şekilli, dini sembollerle bezeli olanlar tasarlanmış; hayvanları, balıkları, kuşları, inanç sistemlerini, koruyucu güçleri temsil eden modeller üretilmiş. Genellikle demir, bronz veya pirinçten yapılan asma kilitler, eşyaları olduğu kadar mahkûmları kilitlemek için de kullanılmış.
Koleksiyoncu gözüyle bakmaya çalıştığım kilitlerin milat çizgisine kadar olan tarihini sizlere özetlemeye çalıştım. Binlerce yıl öncesinin izlerini taşıyan bu tür kilitler bugün dünyanın ünlü müzelerinde sergileniyor, kilitleme sistemlerinin tasarımlarındaki insan aklının günümüze taşınan esintisi içinde modern tipleri ile zaman zaman eşleşiyor.
Dünyanın her yerine dağılmış "kilit müzeleri" içinde koleksiyonerlerin göz nuru olan parçalar
tarih süreci gözler önüne seriyor
Haftaya kilitleme sistemlerin Orta Çağ’dan günümüze kadar olan süreci üzerinde bir yolculuğa çıkacağız; yerleşik hayata geçtiğinden beri tükettiğinden fazlasını üreten insanın “ötekilerden” korunmak adına verdiği mücadeleye “kilitleme sistemleri” üzerinden ayna tutacağız.
Güzellikleri biriktirmenizi dilerim.
https://precision--locksmiths-co-uk
https://www-theportugalnews-com
https://www.superllavetenerife.com/la-historia-de-la-cerradura/
https://www-cerrajerosmadridac-es
https://citysecuritymagazine.com/security-technology/brief-history-locks-keys/
http://www.historyofkeys.com/locks-history/history-of-locks/
https://www.hamillgallery.com/DOGON/DogonDoorlocks/Lock28r.JPG
https://www.historyoflocks.com/
İrfan Yalın kimdir?Koleksiyoncu İrfan Yalın 1962 yılında İstanbul'da doğdu. 9 Eylül Üniversitesi, Aydın Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksek Okulu mezunu. Objelerin – belgelerin peşinde "Popüler Tarih ve Kültür Yaşanmışlıkları araştırmacısı. Bizimev TV'de yayınlanan "Koleksiyoncu" programı sunucusu - yapımcısı. Asya ve Afrika ülkelerinden tek tek topladığı el sanatlarını sergilediği Kadıköy'deki "Artemis"in kurucusu. Koleksiyonculuğun özendirilmesi adına amatörce çalışan, sergi, sempozyum, sunu ve derleme çalışmaları içinde kültürel değerlere gönül bağımlısı… |