İnsanlık tarihi boyunca kadınlara yaşatılan eşitsizliklerin ve dayatılan adaletsizliklerin boyutları günümüzde belli coğrafyalarda nispeten azalsa da dünyanın çok yerinde kadınları ilkel anlayışlara karşı mücadele ve dayatmalara karşı direnme bekliyor.
Bırakın çok eski çağları, yakın yıllara kadar kadınların her işte çalışması, oy kullanması hatta pantolon giymesi bile yasaktı. 1969 yılında, Charlotte Reid Amerikan Kongresi oturumuna pantolonlu olarak katılınca, pantolon yasağı fiilen çiğnenmiş ve mecburen yasal değişim gerekmiş. Hatırlarsanız biz de CHP Milletvekili Şafak Pavey'in Meclis’te yaptığı konuşma ile gündeme gelen kadınlar için pantolon yasağı 2013 yılında yürürlüğe giren kanunla ortadan kalktı.
Eski çağlarda kadınların olmayan hakları!
Eski Roma’da bir kız çocuğu köle ya da özgür bir anneden de doğmuş olsa toplumsal anlamda sınırları belli olan bir çerçevede yaşamını sürdürmüş; imparatoriçe, rahibe, tanrıça, dükkân sahibi, ebe, kız, eş ve anne olabilmiş ama kamusal yaşamda herhangi bir rol üstlenememiş.
Eski Roma'da kadın imparatoriçe, rahibe, tanrıça, dükkân sahibi, ebe, eş ve anne olabilmiş ama kamusal yaşamda rol üstlenememiş
Roma'nın yazılı ve yazılı olmayan kurallarına göre ideal kadın, kocasına ve çocuklarına iyi bakan, kendi kumaşını dokuyan, evinin-ailesinin tüm işlerini üstlenen bir rolde görülmüş; bu forma uymayan kadınlar genellikle dışlanmış. Hatta Antik Roma tarihinin büyük bölümünde, kadınların kendi isimlerine sahip olma hakları bile olmamış, genellikle babalarının aile isminin dişil versiyonunu kullanmışlar. Birden fazla kız çocuğa sahip aileler kızlarının isimlerini “major – minör – tertia” gibi son eklerle tanımlamışlar.
Orta Çağ’da kadın hakları (!)
Orta Çağ boyunca, zengin ya da yoksul kadınların en önemli rolü anne olmak ve çocuk doğurmak olarak devam etmiş; kadınların toplumdaki rolü genellikle İncil'de yazılanlarla karşılaştırılmış. Bu da onları itaatkâr ve ezilmiş olarak yaşamaya zorlamış.
Orta Çağ boyunca kadınlar ikinci sınıf vatandaş olarak görülmüş, ihtiyaçları her zaman dolaylı yollardan gündeme gelmiş. Kararlar onlar adına erkekler tarafından alınmış, hayatları erkekler tarafından belirlenmiş.
Denilebilir ki son derece karanlık yılları içinde barındıran Orta Çağ’da kadınlar gün yüzü görmemiş, köle gibi çalıştırılmış, yüz binlercesi yakılmış, işkence görmüş, dışlanmış.
Sanayi Devrimi'nde akla gelen kadın hakları
18. Yüzyılla beraber artan üretimin ve her alana yansıyan buluşlar çağının açtığı farklı pencereler sayesinde oluşan iş gücü gereksinimine kadınların da dahil olması eşitsizlikleri azaltmamış, makineleşmeye başlayan iş ortamının adaletsiz çalışma koşulları kadınlara da dayatılmış.
Artık evde anne ve eş olan kadını fabrika işçiliği de bekliyormuş.
Makineleşmenin ve seri üretimin Avrupa’nın çok ülkesini sardığı bu yıllarda ezilen kadınların sesi yavaş yavaş çıkmaya başlamış, 19. yüzyılın ortalarında beliren işçi hareketlerinde kadınlar da yer almış.
Yok denecek kadar az olan eğitim imkânı içinde seçme-seçilme hakları olmasa da ve ilkel şartlarda doğum yapma ile istismara açık sağlıksız ortamlarda yaşam sürdürmek gibi nedenlerden dolayı erkeklerden çok daha düşük bir yaşam süresine sahip olsalar da kadınların hak arayan sesleri belirgin hale gelmeye başlamış.
Kadınlar arasında giderek artan endişeli tartışmalar 1848 yılında Elizabeth Cady Stanton ve Lucretia Mott tarafından Amerika’da kadın hakları için düzenlenen ilk ulusal kongrede yüzlerce kişinin bir araya gelmesiyle filizlenmiş. Kadın hakları mücadelesine zemin oluşturacak bu kongrede “erkekler ve kadınlar eşit yaratılmıştır" ana fikri çerçevesinde kadınlar için medeni, sosyal ve siyasal haklar talep edilmiş.
1848 yılında Elizabeth Cady Stanton ve Lucretia Mott tarafından Amerika'da ilk ulusal kadın hakları kongresi düzenlenmiş
8 Mart 1857 tarihinde, New York şehrinde, kadın tekstil işçilerinin haksız ve erkeklerle eşit olmayan çalışma koşullarını protesto etmek için yürüyüş yapması kadınların düzenlediği ilk grevlerden biri olarak tarihe geçmiş; daha kısa çalışma saatleri ile eşit ve makul ücret talep edilmiş.
8 Mart 1857 tarihinde, New York şehrinde, kadın tekstil işçileri, eşit olmayan çalışma koşullarına karşı grev düzenlemişler
Kadınlar Günü kutlamalarının saygın geçmişi
Yine bir 8 Mart günü ve yine New York Şehrinde büyük bir tekstil atölyesinde çalışan 15.000 kadın kendilerine verilmeyen iş güvenceleri, olumsuz çalışma koşulları, oy hakkı ve çocuk işçiliğini protesto etmek amacıyla bir araya gelerek yürümüş; bu direniş tarihe Uluslararası Kadınlar Günü'nün fitilini ateşleyen bir eylem olarak geçmiş.
1909 Yılının 28 Şubat günü, Amerika’da, Amerika Sosyalist Partisi'nin öncülüğünde “Kadınlar Günü” ulusal olarak kutlanmış; bu uygulama 1913'e kadar Şubat ayının son pazar günü olarak kutlanmaya devam etmiş.
1910 Yılında Danimarka'nın Kopenhag kentinde 17 ülkeden sendikaları, sosyalist partileri, çalışan kadın kulüplerini temsil eden 100'den fazla kadının katıldığı “2. Uluslararası Çalışan Kadınlar Konferansı” düzenlenmiş. Bu toplantıda Almanya Sosyal Demokrat Partisi'nin kadın kolları başkanı Clara Zetkin, ilk kez “Uluslararası Kadınlar Günü” belirleme ve kutlama fikrini ortaya atmış; tüm coğrafyalarda aynı günde kutlanacak bir “Kadınlar Günü” etkinliğinin meşru taleplerin savunulmasında faydalı olacağını önermiş. Zetkin'in önerisi 17 ülkeden 100 kadının oylarıyla, oy birliğiyle kabul edilmiş ama belirli bir tarih üzerinde anlaşmaya varılamamış.
Clara Zetkin, ilk kez Uluslararası Kadınlar Günü belirleme ve kutlama fikrini ortaya atmış
1911 Yılında Kopenhag kentinde alınan kararın ardından, Uluslararası Kadınlar Günü ilk kez 19 Mart'ta Avusturya, Danimarka, Almanya ve İsviçre'de kutlanmış. Bir milyondan fazla kadın ve erkek, kadınların çalışma, oy kullanma, eğitim alma, kamu görevi üstlenme hakları için düzenlenen mitinglere katılmış; ayrımcılığa son verilmesi haykırılmış.
Kadınların hak arayışlarının ve elverişsiz çalışma koşullarına olan itirazın yüksek sesle dile getirildiği günlerde 25 Mart'ta Amerika’dan gelen bir haber isyan ateşini körüklemiş; New York Şehrinde çıkan bir yangında çoğunluğu İtalyan ve Yahudi göçmenlerden oluşan 140'tan fazla çalışan kadın trajik bir şekilde hayatını kaybetmiş. Bu felaket ABD'deki çalışma koşullarını ve belirgin şekilde hak arayışlarının odak noktası haline gelen iş mevzuatını güçlü bir şekilde gündeme getirmiş. Kadınların düzenlediği “Ekmek ve Güller” kampanyası bu kasvetli günlerin karanlığında çok konuşulmuş.
1913 yılında ABD'de kadınlar oy hakkı ve daha iyi çalışma koşulları için protesto gösterisi düzenlemişler
Dünya Savaşlarında unutulan haklar
Birinci Dünya Savaşı'nın ayak seslerinin duyulduğu 1913 yılında, yaklaşan büyük felaketi engelleme yolunda kampanya yürüten Rus kadınlar “Kadınlar Günü” kutlamasını Şubat ayının son Pazar günü olan 23 Şubat'ta gerçekleştirmişler. Bu kutlama sonrasında yapılan görüşmelerin ardından, “Uluslararası Kadınlar Günü” 23 Şubat günü olarak uygun görülmüş ama Dünya üzerinde yaygın olarak kabul edilen Gregoryen takvimine çevrilerek 8 Mart tarihinde mutabık kalınmış.
1914 Yılının 8 Mart günü Avrupa'daki diğer kadınlar da savaşa karşı kampanya yürütmek ve kadın dayanışmasını ifade etmek için mitingler düzenlemiş ama savaşın sesi çok kere ağır basmış. Londra'da ünlü Trafalgar Meydanında düzenlenen toplantıda “savaşa hayır” diyen ve kadınlar için “oy hakkı” talep eden Sylvia Pankhurst tutuklanmış.
Rus Devrimi 8 Mart günü gerçekleşmiş
1917’nin başında Rusya’da şeker, yağ, süt, ekmek, meyve ve yakacak gibi temel ihtiyaç maddelerinde kıtlık yaşanması çok kişiyi yaklaşmakta olan bir isyandan endişelendirmeye başlamış ama sosyalist bir devrimin gerçekleşmesini bekleyen pek kimse yokmuş. Hatta devrimin liderliğini yapacak olan ve 1917’nin başında İsviçre'nin Zürih kentinde bulunan Lenin bile -bazı kaynaklara göre- “biz yaşlılar, gelecekteki devrimin tayin edici savaşlarını göremeyeceğiz” diyormuş.
Halkın ve kadınların zaferi Rus Çarının tacını bırakmasıyla sonlanmış
1917 yılının Şubat ayı boyunca Rusya'da devam eden gösterilerde halkın üstüne ateş açılmış; çok kişi ölmüş, şiddetli çatışmalar yaşanmış.
Hükümet basını kontrol etse de artık sokakları kontrol edemiyormuş!
27 Şubat’ta ordunun içinde itaatsizlikler başlamış; bazı erler halka ateş açmak istememiş. Hatta askerlerin bir kısmı eylemcilere destek vermiş; eylemcilere ateş açan polislerin silahlarına el konmuş.
1917 yılı Rus Devrimi'nde halkın üstüne ateş açan polislerin silahları alınmış
Şubat’ın son Pazar günü, Rus kadınları 1. Dünya Savaşı'nda 2 milyondan fazla Rus askerinin ölümüne yanıt olarak "Ekmek ve Barış" isimli greve başlamış. Siyasi liderlerin muhalefetine rağmen, kadınlar Çar tahttan çekilmeye zorlanana ve geçici hükümet kadınlara oy hakkı verene kadar greve devam etmiş. Kadın grevinin başladığı tarih, o zamanlar Rusya'da kullanılan Jülyen takvimine göre 23 Şubat Pazar günü olsa da bu önemli tarih Gregoryen takvimine göre 8 Mart gününü gösteriyormuş.
Kadınların oy kullanma hakkı için 1920'li yılları beklemek gerekmiş
8 Mart “Kadınlar Günü”
“Uluslararası Kadınlar Günü” 1922'de komünist Çin'e ulaşmış; Avustralya'nın ilk kutlaması 1928'de Sidney'de düzenlenmiş.
Sonunda Birleşmiş Milletler, 1975 yılında üyelerini 8 Mart'ı “Kadın Hakları ve Dünya Barışı Günü” olarak ilan etmeye davet etmiş ve “Dünya Kadınlar Günü” Birleşmiş Milletler tarafından ilk kez 1975 yılında kutlanmış. Aralık 1977'de BM Genel Kurulu, üye devletlerin ulusal geleneklerine uygun olarak yılın herhangi bir gününde Birleşmiş Milletler Kadın Hakları ve Uluslararası Barış Günü'nü kutlamalarına ilişkin bir karar almış.
Ülkemizde de bu kapsamda 1975 yılında "Kadın Yılı Kongresi" yapılmış ve “8 Mart Dünya Kadınlar Günü” kutlanmaya başlanmış.
Kadın hakları mı, insan hakları mı?
İnsan haklarının olmadığı bir yerde kadın haklarından bahsetmek mümkün değil!
Yazımı hazırlarken bu yıl tıp tahsiline başlayan ve kadın hakları konusunda kendisinden yaşça büyük olanlardan ve hemcinslerinden ileride gördüğüm bir genç arkadaşıma 8 Mart kadınlar günü konusundaki fikirlerini, geleceğe ilişkin düşüncelerini sordum; duyduklarım beni ürküttü!
Kadınların Belediye Meclisine girebilmesi 1930 yılı gazetelerine konu olmuş
Tıbbi araştırmaların yarısı kadınlar üstünde denenmiyormuş!
İlaçların yan etkileri kadınlar üzerinde daha fazlaymış, regl ürünleri ilk defa 2023 yılında gerçek kanla test edilmeye başlanmış!
BM raporlarına göre doğal afetlerde hayatını kaybeden kadınların oranı erkeklerden fazlaymış!
Barışın tasarlanmasında kadınların büyük payı olmuş
Araçların güvenlik testlerinde erkek bedenine uyumlu mankenler kullanılıyormuş; bu nedenle kadınlar trafik kazalarında yüzde 47 oranında daha fazla yaralanma riski taşıyormuş.
Düşündüm de, içinde olsak da farkında olmadığımız gerçekler üstümüzdeki sisin dağılmasına izin vermiyor. Umarım yenilen kadınları belli kalıplara sokan, bir birey olmaktan ziyade eş-anne gören anlayış olur!
3 Şubat 1935 tarihli Kurun Gazetesi kadınlar kongresinin Nisan içinde yapılacağını yazmış
Her kadının eşit, özgür ve onurlu bir yaşam hakkına sahip olması “İstanbul Sözleşmesi” gibi bir mutabakatı toplumun duyarsızlıktan sıyrılıp kendi içinde kurması ve yaşatmasıyla mümkün.
Osmanlı’da zor günlerde verdikleri mücadele ile isimlerini ülkemizdeki kadın mücadelesine altın harflerle yazdıran Fatma Aliye, Nuriye Ulviye Mevlan ve Nezihe Muhiddin Hanımefendileri saygıyla anıyorum.
Osmanlı döneminde Fatma Aliye, Nuriye Ulviye Mevlan ve Nezihe Muhiddin ve "Kadınlar Dünyası Dergisi" yazarları mücadele etmişler
Tüm kadınların “Kadınlar Günü” kutlu olsun.
Güzellikleri biriktirmenizi dilerim.
https://www.bbc.com/turkce/resources/idt-sh/russian_revolution_turkish
https://www.gastearsivi.com/gazete/kurun/1935-02-03/1
https://www.internationalwomensday.com/Activity/15586/The-history-of-IWD
https://www.internationalwomensday.org/history-of-international-womens-day/
https://www.census.gov/newsroom/stories/international-womens-day.html
https://www.womenshistory.org/womens-history/womens-history-month
https://unwomen.org.au/international-womens-day/about/
https://sites.udel.edu/britlitwiki/women-in-medieval-literature-and-society/
https://gergedan.press/osmanlidan-gunumuze-turkiyede-kadin-haklari-i-8039/