Hasan Cemal

22 Ekim 2020

Eyy Erdoğan... Türkiye'nin sizi o "Batıcılık saplantıları"nızla birlikte tarihe gömecek gücü vardır!

Batı'ya dair ne varsa nefret ediyorsunuz ve siz bu nefretinizi tekrarladıkça, biz de aynı şeyleri yazıyoruz, ne kadar usanç verici...

Eyy Erdoğan!
Batı'ya dair ne varsa nefret ediyorsunuz.
Bu düşmanlığınız malum.
Demokrasiydi.
Hukukun üstünlüğüydü.
Özgürlükler düzeniydi.
Laiklikti.
Eleştirel düşünceydi.
Kadın - erkek eşitliğiydi.
Bu Batı değerleri sizin defterinizde yok,
bir tek not var onlar için:

Batıcılık saplantısı! 

Bundan tümüyle kurtulmak istiyorsunuz.
Geçen gün şöyle dediniz:

Türkiye kuru kuruya
batıcılık saplantısı yanında,
pek çok sapkın ideoloji
ve akımın zehrine de
maruz kalmış bir ülkedir.
Fikri iktidarımızı
bize ait olmayan bir medeniyete
kaptırmamızın nedeni,
bu sapkın akımların önlerinin bilinçli
şekilde açılmasıdır.
Döktüğümüz nice gözyaşlarının,
acıların gerisinde
kuşaklar boyunca maruz kaldığımız
fikri irtica vardır.  

Bu sözleriniz yeni değil.
Üstelik yalnız siz değil, danışmanlarınız da bu
"Batı nefreti"ni ara sıra belirtmeyi ihmal etmez.
İbrahim Kalın'dan geçen ağustos ayında bir tweet:

Biz masalları olan bir
coğrafyanın çocuklarıyız.
Bize 150 yıldır modernleşme
adı altında başkalarının
hikâyeleri anlatıldı.
Artık kendi hikâyemizi yazma zamanıdır.

Not defterimi çıkardım, not alıyorum.

Soruyorum İbrahim Kalın'a:
Modernleşme adı altında
150 yıldır bize anlatılan,
"başka hikâyeler" nedir ki?
Laik Cumhuriyet mi?
Egemenlik Allah'ın değil
milletindir ilkesi mi?
Bak, Refah Partisi'nin Ümraniye

teşkilatının 1995'teki açılışında,
Erdoğan o senin "hikâyeyi" nasıl da faşetmiş:

"Egemenlik kayıtsız şartsız
milletindir demek,
koskoca bir yalan!
Kesin hâkimiyetin sahibi Allah'tır."

Bir "başka hikâye" kadın - erkek eşitliği mi?..
Yoksa Medeni Kanun da
"başka hikâyeler"den biri mi,
üstüne çarpı işareti konacak bir 
modernleşme hikâyesi mi?.. 

Yoksa sizin "kendi hikâyeniz"de
kadın - erkek ilişkileri İslami
esaslara göre mi düzenlenecek? 
Kadınla erkek eşit değildir, diye mi
başlayacak yeni hikâyeniz?
Resmi nikâh değil, imam nikâhı 
mecburidir mi diyeceksiniz?

Kadınlar her istedikleri mesleğe giremezler,
diye mi başlayacak yeni hikâye?
Mahkemelerde, tanıklık konusunda
kadın - erkek eşit değildir;
miras hakkında kadın - erkek eşit değildir; 
boşanma konusunda kadın - erkek eşit değildir
diye mi yazacaksınız yeni hikâyenizi?.. 

O "başkaları"nın 150 yıldır bize anlattığı
hikâyeler arasında küfür düzeni saydığınız
demokrasi de vardır herhalde...
Çünkü demokrasi, hukukun üstünlüğü,
yargı bağımsızlığı, özgürlük, insan hakları,
bütün bunlar da Batı modernleşmesinin ürünü,
yani Avrupa imalatı hikâyeler...

Tweet'inde demişsin ki:
"Artık kendi hikâyemizi
yazma zamanıdır.
"

Kendi hikâyenizi, hikâyelerinizi
yazmaya çoktan başladınız.
Son olarak Atatürk'ün en medeni
adımlarından birini tersine çevirip,
Ayasofya'yı cami yaptınız.
Yetmedi, Diyanet İşleri Başkanı'nız
elde kılıç namaz kıldırdı Ayasofya'da.
Yetmedi, Ayasofya'daki ilk namazda
Atatürk'e de hakaret etti.
Yetmedi, ilk namazı 24 Temmuz'a
denk getirerek Türkiye Cumhuriyeti'nin
kuruluş antlaşması, belgesi olan
Lozan'a vurdunuz tekmeyi...
Ayrıca, bunlar yeni hikâyeler değil.
Erdoğan daha 1995'te, Refah'ın Ümraniye teşkilatı
açılırken demişti ki:

"Tutturmuşlar, laiklik elden gidiyor!
Bu millet istedikten sonra tabii elden gidecek.
Sen bunun önüne geçemezsin ki.
"

Yine Erdoğan daha geçen yıl
kasım ayındaki Din Şûrası
toplantısında dedi ki: 

"İslam bize göre değil,
biz İslam'a göre hareket edeceğiz.
Nefsimize ağır gelse de hayatımızın
merkezine dönemin koşullarını değil,
dinimizin hükümlerini yerleştireceğiz.

Uzun lafın kısası:
Bazen aleni adımlarla, bazen sinsi sinsi
Türkiye'nin yüzünü Batı'dan Doğu'ya çevirmeye,
bu ülkenin 200 yıllık "modernleşmesi"nden
intikam almaya çalışıyorsunuz.

Ama yazın bir kenara:
Yeni dediğiniz bu hikâyeler
Türkiye'yi çıkmaza itiyor.
Türkiye'nin krizini derinleştiriyor.
Belki de bu nedenle yeni hikâyeler 
yazarak "çöküş"ten kurtulacağınızı sanıyorsunuz.
Modernleşme ürünü demokrasiye,
hukuk devletine, seçim sandığına,
özgürlük ve adalete tekmeyi vurarak
"Saray iktidarı"nızı sürekli kılmanın peşindesiniz.

Yazın bir kenara İbrahim Kalın:
Nafile bir gayret içindesiniz.
Bir çöküşün tüm çatırtıları duyuluyor.
Ve şunu iyi bilin: Türkiye'nin sizi,
"Saray iktidarı"nızı yeni sandığınız
o "hikâyeler"le birlikte seçim sandığında
milletin oylarıyla tarihe gömecek gücü vardır. 
(15 Ağustos 2020 tarihli yazım)

* * *

Eyy Erdoğan...
Uzun lafın kısası:
Çoktan farkındayız.
Batı'ya dair ne varsa nefret ediyorsunuz.
Ve siz bu nefretinizi tekrarladıkça,
biz de aynı şeyleri yazmak zorunda kalıyoruz.
Gerçekten usanç verici...
Ama şunu hiç aklınızdan çıkarmayın:
Türkiye'nin sizi o "Batıcılık
saplantıları"nızla birlikte seçim sandığında,
milletin oylarıyla tarihe gömecek gücü vardır!