CHP Notları 1'i yazdım.
Şimdi sıra 2'de.
Ne yazayım?
Birincisi kolaydı.
Askeri darbelere rağmen, parti içinde
bitmek tükenmek bilmeyen çalkantılara,
kopmalara rağmen "CHP markası"nın
uzun yıllar dayanması ve
CHP'nin ayakta kalabilmesi...
DP gibi, AP gibi, DYP gibi, ANAP gibi
tek başına iktidar olabilmiş birçok parti
tarihe karışırken, CHP'nin siyaset
sahnesinde varlığını derine giden kökleri
sayesinde devam ettirebilmesi...
İyi güzel.
Sonra...
Sonrasını düşünüyorum
ama öyle kolay değil.
"CHP'nin halleri"ne bakınca,
yazının dünkü kadar çabuk çıkamayacağı
anlaşılıyor.
Millet İttifakı'nın CHP'li adayı Ekrem İmamoğlu'nun 23 Haziran'da
tekrarlanan İstanbul seçimini kazanmasının ardından
düzenlenen kutlamalardan...
CHP'nin içi epeyce karışık.
Yeni de değil bu durum.
Bu karışıklığı toparlayıp partiyi
iktidar rayına oturtacak bir yol haritası,
bir ortak akıl da pek gözükmüyor
ortalıkta...
Yakın ve uzak geçmişte kaç kez yazdım.
İlk defa 1975'de, rahmetli Bülent Ecevit'in
o tarihte Batı Almanya'nın başkenti olan
Bonn'a, Alman Sosyal Demokrat Partisi
SPD'nin lideri Willy Brandt'la buluşmasını
izlerken yazmıştım.
Soğuk Savaş dönemiydi.
Willy Brant'ın partisi SPD kendi içinde
paramparçaydı.
Bir yanda kısa adı JUSO'S olan
Genç Sosyalistler vardı.
Partinin radikal kanadıydı.
Ekonomide devleti savunan,
pazar ekonomisi deyince fena olanlar
bu radikal kanatta toplanmıştı.
Genç Sosyalistleri düşman gören
bir kanat da varlığını koruyordu
parti içinde. Partinin bir de
"sendikacı kanat"ı vardı,
ekonomide piyasa deyince tüyleri diken
diken olan... Willy Brandt, 1960'larda SPD'yi
ufak ufak "merkez"e çekti.
Ekonomide devlet saplantısını kırdı.
Batı blokundan, ülke içinden
tüm muhalefete rağmen, totaliter rejimlerin
hakim olduğu Doğu Almanya ve Sovyetler
Birliği'yle Batı Almanya'nın ilişkilerini
normalleştirmeye başladı.
Bir başka deyişle:
Doğu'ya açılma (Ostpolitik) politikasını
uygulamaya koydu.
Ülkesinin geçmiş günahlarıyla da yüzleşti
Willy Brandt. Batı Alman kamuoyunun
yüzde 65'nin karşı çıkmasına rağmen,
Varşova'da 1970 yılı Aralık ayında
Varşova Gettosu Anıtı'nın önünde diz
çöktü ve Yahudi Soykırımı'ndan dolayı
özür diledi. Willy Brandt, iktidardaki
muhafazakârlara karşı partisinin
"iktidar yürüyüşü"nü başlatırken,
dikkat ettiği iki nokta daha vardı:
1. SPD içindeki farklı kanatları,
farklı siyasal çizgileri
aynı çatı altında tuttu,
bu açıdan bir ustalık,
bilgelik sergiledi.
2. Farklı kanatların parti içinde
yarattığı "dinamizm"i partisinin
iktidar yürüyüşünde kullandı.
Willy Brandt ve Bülent Ecevit 1975'ten Bonn'da
Bugün CHP'nin içinde de
farklı kanatlar, farklı sesler var.
O kadar ki, bazıları birbirlerini
düşman gibi görebiliyor.
Şunu belirtmek istiyorum:
Bütün bu farklılıkların iktidar yolunda
"birlik"e engel olamayacağını
ya da olmaması gerektiğini
ikna edici bir dille anlatacak
etkili bir liderliğe ihtiyaç var.
Demin belirttiğim gibi
bir ortak akıl, bir yol haritası lazım.
Farkındayım, söylendiği gibi kolay değil.
CHP'nin içini düşünüyorum.
Örgüt yapısındaki, darbe dönemlerinde
hapis yatmış eski solcular, öğretmenler,
kıdemli Halk Partililer...
Örgütte güçlü Aleviler...
Ecevit'i hâlâ 1 Mayıs'tan (1977) dolayı
kahraman olarak hatırlayan
biraz yaşlı kuşak...
Atatürkçü kadınlar...
Bu parti bizim diyen,
bu partinin geçmişi de, geleceği de biziz
diyen örgütteki nispeten genç kuşaklar
ya da ulusalcılar...
Atatürkçüler...
Milliyetçiler...
Daha özgürlükçü, daha çoğulcu olan
ve CHP'yi daha farklı sulara
taşımak isteyen, partinin kapılarını
Kürtlere de, LBGTİ+'lara da açmaktan
yana olan, kendilerine solcu da,
sosyal demokrat da diyenler...
Bu listeyi uzatırken başka bazı sorular da
akla takılabiliyor:
Gerçek demokratlık, demokrasi kültürü
Halk Partisi zihniyetinde, parti yapısında
bütün bu yıllar içinde nereye kadar
ya da ne kadar yer edindi, edinebildi?
Halk Partisi, kucaklayıcı ve demokrat
bir liderliğe, örneğin "parti içi
demokrasi"ye bugüne kadar
ne kadar sahip oldu, olabildi mi?..
Biliyorum, CHP'yi eleştirmek zor değil.
Eleştirilmesi de gerekiyor.
Eksiği gediği çok fazla çünkü.
Ancak CHP'yi eleştirmenin
"dayanılmaz hafifliği"ne
kendini kaptırmak da yanlış.
Ben bu haliyle de CHP'yi önemsiyorum.
Önemsediğim bir konu daha var:
Sayın Kılıçdaroğlu'nun
muhalefet saflarında ittifaklar yoluyla
Erdoğan'ı iktidardan düşürme çabaları...
CHP lideri bu açıdan -31Mart ve 23 Haziran yerel
seçimlerdeki gibi- başarılı olursa,
partisinin de önü açılır diye düşünüyorum.