Hasan Cemal

11 Kasım 2022

Atatürk: "Biz daima Şark'tan Garb'a doğru yürüdük"

Ve Batı'dan, demokrasilerden, Doğu'ya, otokrasilere doğru yürüyen Erdoğan Türkiyesi...

Çizgi: Tan Oral

Bilgisayarın başına oturdum,
kulağım Kartal Adliyesi'nde.
İmamoğlu'nun haklı olarak
"Utanç duyuyorum" dediği davadan
çıkacak kararı bekliyorum.
İBB Başkanı İmamoğlu
mahkûm olacak mı?
Başkanlıktan alınıp
siyaset yasağı da yiyecek mi?
Demokrasi ve hukuk bu memlekette
ölümcül bir darbe daha alacak mı?
Saray yargısı seçim öncesi Türkiye'yi
biraz daha kutuplaştırıp
uçurumun kenarına itecek mi?
Hepsi olabilir.
Haber öğle üzeri geliyor:
Savcı, Ekrem İmamoğlu hakkında
en yüksek sınırdan ceza talep ederken
siyasi yasak da istemiş,
ancak duruşma14 Aralık'a ertelenmiş...
Çok açık:
Saray, seçimler yaklaşırken
Türkiye karışsın istiyor.
Bunun için önde gelen bir biat kurumu olarak
yargı da kollarını sıvamış durumda...
Ne yazık!
Ama şaşırtıcı değil.
Erdoğan'ın tek adamlığı altında
Türkiye'nin Batı'da Doğu'ya yolculuğu
her geçen gün hızlanmakta...
Özbekistan'ın başkenti Taşkent’te
Türk Devletleri Teşkilatı Zirvesi
Hazırlık Toplantısı’nda konuşan
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun
şu sözlerine bakın:

Tarih rotasını düzeltiyor,
Asya yeniden öne çıkıyor.

Evet öne çıkıyor.
Diktatörleriyle, otoriter rejimleriyle, otokrasileriyle öne çıkıyor.
Çin'ın ömür boyu Başkanı Şi Jinping'in
Başkan Biden'a söylediklerini
son yazımda aktarmıştım:

Demokrasiler 21. yüzyılı çıkaramaz.
Bundan sonra dünyayı
demokrasiler değil otokrasiler yönetecek. Neden?
Çünkü her şey çok çabuk değişiyor.
Demokrasiler konsensüs gerektiriyor.
Bu da zaman alıyor,
oysa buna zamanın yok. 

Erdoğan da yüzünü Batı'dan Doğu'ya
çevirmiş durumda...
Demokrasi ve hukuk düzeniyle
bu yüzden gitgide vedalaşıyor.
Geçenlerde NY Times'ın bir köşe yazısında
şu sözler dikkatimi çekti:

ABD'nin Cumhuriyetçi Partisi
AK Parti'ye benzedi!

Nobel İktisat ödüllü köşe yazarı
Paul Krugman'ın satırları şöyleydi:

Cumhuriyetçi Parti'nin
diğer Batı ülkelerindeki
merkez sağ partilere hiç benzemediği
ortaya çıktı. Daha ziyade
Macaristan'daki Fidesz veya
Türkiye'deki AK Parti gibi
otoriter partilere benziyor.

Paul Krugman yazısında, Cumhuriyetçiler
arasında Viktor Orban'ın Macaristan'daki
"tek parti iktidarı"na hayranlık duyanların
varlığına işaret ediyor.
Ve Amerika'daki "Cumhuriyetçi aşırılığı"n çeşitlilik,
farklılığa tolerans gibi
değerlere karşı duyulan hınçtan
beslendiğine işaret ediyor. (Oksijen, 1-7 Temmuz 2022)
Evet, bir kez daha sormakta yarar var:

Dünyayı demokrasiler mi,
otokrasiler mi yönetecek?

Bir başka deyişle:

Batı mı,
Doğu mu?

Atatürk'ün 29 Ekim 1923 tarihinde
Fransız muharriri Maurice Pernot'ya
verdiği demeçteki şu sözlerinin
altını bir kez daha kalın olarak çiziyorum:

Biz daima Şark'tan Garb'a
doğru yürüdük.
Memleketimizi asrileştirmek istiyoruz.
Bütün mesaimiz Türkiye'de asri,
bianaenaleyh Garbi bir hükümet
vücude getirmektir.
Medeniyete girmeyi arzu edip de,
Garba teveccüh etmemiş millet
hangisidir?
(Zafer Toprak, ATATÜRK, Kurucu Felsefenin Evrimi,
İş Bankası Kültür Yayınları, 2020,
sayfa 1)