Hakan Aksay

06 Şubat 2025

Yağcılığınızı ölçülü yapın, aşırıya kaçarak liderinizi gömmeyin!

Putin'e övgüler yağdıran Dugin hızını alamadı ve "ölünce onu Lenin'in Mozolesi'ne koyalım" deyiverdi

İş hayatınızın geleceği ve kariyer planlarınızın önemli bir parçası, çoğunlukla şefinizle ilişkilerden geçer.

Hele iddianız büyükse ve şefiniz de ulusal, hatta uluslararası bir liderse mesele daha da hassastır.

Dürüst ve prensipli olmak iyidir ama size fazla yararı olmayabilir.

Şefinizin/liderinizin gözüne girmek için bazı “özel numaralar” düşünüp bunları gerçekleştirmeye çalışmalısınız.

Tabii ustaca davranmanız ve kaş yapayım derken göz çıkarmamanız koşuluyla.

Yıllar önce T24’te Yağcılık sanatı başlıklı bir yazı yazıp görebildiğim kadarıyla bu işin bazı inceliklerini anlatmaya çalışmıştım.

Ama görüyorum ki hâlâ okumayanlar var ve yabancı dillere de çevrilmemiş.

Rusya’dan hepinizin tanıdığı bir lider ve çoğunuzun tanıdığını tahmin ettiğim bir felsefeci üzerinden yeniden bu konuya dönmek farz oldu.

* * *

Sözünü ettiğim lider Vladimir Putin ve anketlere göre halkın en az yüzde 80’inin desteğine sahip.

Yani doğrusunu isterseniz hiç kimsenin yağcılığına ihtiyaç duymayacak kadar güçlü bir önder.

Ama hayır işte, iltifat herkesin hoşuna gider, övgüye herkesin ihtiyacı vardır, en muktedir devlet başkanlarının bile.

İddiam odur ki, Rusya’da zaten en fazla övgü alan kişi Putin’dir.

Son zamanlarda dikkatimi çeken aleni övgülerden biri Rus Ortodoks Kilisesi’nden geliyor: Rus lidere zaman zaman “imparator” demeye başladılar.

Tabii bu övgü, günümüz Rusya’sına “imparatorluk” aşamasını gösterme gibi ikinci bir amaç da içeriyor olabilir.

Ayrıca Kilise yöneticileri, Devlet Başkanı’nın sağlığı için herkesin dua etmesi çağrılarını yoğunlaştırdı.

Kimilerine göre bu, 72 yaşındaki liderin ülkeye ve halkına çok gerekli görülmesinden dolayı…

Bazıları da, bunun son dönemde ona yönelik “suikast hazırlıkları” olduğu yolunda basına sık sık yansıyan iddialarla ilgili olduğunu savunuyor.

* * *

Son günlerde “imparator” çıkışlarını Kilise’yi geçecek kadar güçlü bir tonda ileri süren ve ayrıntılı olarak açıklayan bir felsefeci var: Aleksandr Dugin.

Türkiye’de ve dünyada tanınmış sayılabilecek biri. Geçmişte aşırı milliyetçi, hatta bazı yorumculara göre faşist görüşleriyle biliniyordu.

Şimdi genelde “Avrasyacılık” kuramıyla ve hem Ortodoksluk hem Rus milliyetçiliği üzerinden, sık sık da ABD ve Ukrayna’ya karşı son derece sert bir çizgi izlenmesini talep eden demeçleriyle dikkat çekiyor.

Görünüşte Putinci ama onu desteklerken hep “daha kararlı, daha sert davranma” çağrıları yapıyor.

Kremlin’de öyle danışmanlık görevi falan yok ama Putin’in iç siyasi planlamalarından sorumlu olan eski başbakanlardan Sergey Kiriyenko ekibinin zaman zaman görüştüğü biri.

2014’te Rusya ile Ukrayna ile arasında ilk ciddi çatışmaların yaşandığı sırada Ukraynalılara yönelik olarak “Öldürün, öldürün, öldürün!” mesajı veren bir “felsefeci” olarak o sıralarda Sosyoloji Kürsüsü’nde görev yaptığı Moskova Devlet Üniversitesi’nden atılmıştı (bence şimdi olsa atılmazdı).

Rusya’nın “imparatorluk” olduğu üzerine ayrıntılı tezleriyle lidere “imparator” derken, bu konuda Rus Ortodoks Kilisesi’nden daha ileri bir aşama kat etmiş görünüyor.

Ama kendisi bu başarıyla yetinmiyor. Ve sorun da burada başlıyor.

* * *

Dugin, kıdemli bir “antisovyet” ve “antikomünist” olarak eskiden beri Bolşevik lider Vladimir Lenin’in naaşının Kızıl Meydan’daki Mozole’den çıkarılmasını talep ediyor.

Şimdi bu talebini olağanüstü iddialı bir tezle yeniden gündeme getirdi.

Özetle şöyle dedi:

“Elbette Tanrı gecinden versin ama bir gün liderimiz Putin de ölecek. Bence Mozole onun için boşaltılmalı, ‘imparator’a uygun değişikliklerle yenilenmeli ve ‘Putin’in Mozolesi’ olmalı. Putin’e inanarak bir anlamda ‘İmparator’a inanıyor’ olan halkımız, daha sonraları da Mozole’ye giderek bu inancını güçlendirmeye devam etmeli.”

Hamle bu! Ne dersiniz?  

Evet, tabii ki güçlü bir hamle bu. Övgüler, siyasi-ideolojik çerçeve falan yerli yerinde…

Lakin…

Liderin ölümünden bahsediyor.

Bu kabul edilebilir bir şey değil!

Sıradan insanlar yaşayan liderlerini “ölümsüz” olarak görme eğilimindedir.

Ancak onlar ölünce geçirdikleri büyük sarsıntı sonucu durumu yeniden değerlendirirler…

Ve onların (yine) “ölümsüz” oldukları görüşüyle mezar ve mozolelerine gidip gözyaşı dökerler, hatta bazen “canlanıp yeniden iktidarı ele alma” çağrıları bile yaparlar.

Bunlar işin doğal akışıdır.

Ama bugün yaşayan ve “turp gibi olan” liderlerin öleceği üzerine plan ve çağrılar yapmak, onlardan sonrasıyla ilgili senaryolar üretmek epeyce riskli ve en azından “kırıcı” olabilir (en fazlasından da “büyük öfke” uyandırabilir).

Onun için siz siz olun, liderinize yağ çekerken kantarın topuzunu kaçırmamaya özen gösterin.

Bu konuda dikkatli davranmazsanız, günün birinde ceremesini çekebilirsiniz, benden söylemesi…

Hakan Aksay kimdir?

Hakan Aksay, 1981'de 20 yaşında bir TKP üyesi olarak Sovyetler Birliği'ne gitti. Leningrad Devlet Üniversitesi Gazetecilik Fakültesi'ni bitirdi. Brejnev, Andropov, Çernenko ve Gorbaçov iktidarları döneminde 6 yıllık kıymetli bir SSCB deneyimi kazandı.

Doğu Almanya'da 1,5 yılı aşkın gazetecilik yaptıktan sonra TKP'den ayrılarak Türkiye'ye döndü. Bir yıl kadar sonra bağımsız bir gazeteci olarak Moskova'ya gitti ve 20 yıl boyunca (Yeltsin ve Putin dönemlerinde) çeşitli gazete ve TV'lerde muhabirlik ve köşe yazarlığı yaptı.

Bu dönemde Türk-Rus ilişkileriyle ilgili çok sayıda proje gerçekleştirdi. Moskova'da '3 Haziran Nâzım Hikmet'i Anma' etkinliklerini başlattı ve 10 yıl boyunca organize etti. Dergi ve internet yayınları yaptı. Rus-Türk Araştırmaları Merkezi'nin kurucu başkanı oldu.

2009'da döndüğü Türkiye'de 11 yılı T24'te olmak üzere çeşitli medya kurumlarında çalıştı; Tele1 ve Artı TV kanallarında programlar hazırlayıp sundu; Gazete Duvar'ın Genel Yayın Yönetmenliğini yaptı. Gazeteciliğin yanı sıra İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde Rusya-Ukrayna danışmanı olarak çalışıyor. Türkiye'nin önde gelen Rusya ve eski Sovyet coğrafyası uzmanlarından olan ve "Puşkin madalyası" bulunan Hakan Aksay'ın Türkçe ve Rusça dört kitabı yayımlandı.