Bağımsız müzik yapmakta ısrarcı, ‘sıradışı’ olmak konusunda inatçı Peyk müzik grubunun imzasını taşıyan Hamiyet müzikali; sahnesi, müzikleri, öyküsü ve öne çıkan kadın karakterleriyle 27’nci İstanbul Tiyatro Festivali’nde prömiyerini yaptı.
Türkiye tiyatrosunun yeni nesil yazarlarından Deniz Madanoğlu’nun kaleme aldığı, rejisini usta tiyatrocu Işıl Kasapoğlu’nun üstlendiği Hamiyet, Peyk’in solisti İrfan Alış’ın çocukluk döneminde yaşadıklarından esinleniyor.
Tiyatroseverler Hamiyet müzikaliyle; “Pazar Yeri Sinekleri” müzik grubunun söz yazarı olan yoksul, yorgun ve işçi Hamiyet'in “Gerçek dünyanın hoyratlığıyla baş edemediği” zamanlarda “hayatında asla sahip olamadığı renklere, öneme, mutluluğa ve özgürlüğe kavuştuğu” hayali dünyasına da tanıklık ediyor.
'Hamiyet’in kadınları' yazar Deniz Madanoğlu, oyuncuları Aslı İnandık, Esra Kızıldoğan ve Ezgi Çelik; Hamiyet müzikalini T24’e anlattı.
“Kültürel faşizm için silah ve postal olması gerekmiyor”
- Hamiyet Müzikali’ne dahil olma hikâyenizden bahseder misiniz?
Aslı İnandık: Olacaklardan habersiz, tatildeyken, Deniz Madanoğlu ve Peyk’in beraber bir müzikal yapacaklarını duydum. Deniz’le çok uzun süredir çalışmak istiyordum zaten, bir de üstüne Peyk hayranı olunca, cast direktörümüz Songül ‘ün önerisi üstüne telefonla arandım. Ve tabii hızlıca oyunu okumak istedim (Gülüyor). Sonrası bildiğiniz iyilikler ve güzellikler…
Esra Kızıldoğan: 2023 Ağustos ayında cast direktörümüz sevgili Songül Karaaslan bana ulaştı ve projeden bahsetti, birlikte çalışmak istediklerini söyledi. O kadar heyecanlandım ki hiç vakit kaybetmeden programımı ayarlayıp büyük bir heyecanla ekibe katıldım.
Ezgi Çelik: Projeyi oluşum aşamasından itibaren biliyordum. İstanbul Tiyatro Festivali’nde yapacağı prömiyer öncesi ekipte bazı değişimler olmuştu. Prömiyere on gün kala Feride karakteri bana teklif edildi. Evet demeden metni son kez okuduğumda benim için soru işareti kalmadı. Yıllardır hayranlıkla dinlediğim Peyk ile bir projede canlı sahnede olma fikrine de ayrıca heyecanlandım. Son olarak Işıl Kasapoğlu’nun projeye yönetmen olarak dahil olduğunu öğrendiğimde uzun yıllardır hayalini kurduğum bir şey daha gerçekleşmiş oldu.
Aslı İnandık ve Esra Kızıldoğan
- Hamiyet, Seher ve Feride karakterleri oyundaki üç ana kadın karakter olarak öne çıkıyor. Bize karakterlerinizi anlatabilir misiniz?
Esra: Seher; fedakâr, güçlü, yüreği kocaman, çalışkan ve inançlı bir kadın. 80 döneminde, pek çok sebepten artık bu hayatta nasıl var olacağını bilemeyen Hamiyet’in arkadaşı, idealist ve yiğit bir adam olan Hasan’ın karısı ve o zamanlar bir çocuk olan İrfan’ın annesi. Konfeksiyon atölyesinde çalışıyor. Oyunda Hamiyet’in de ailesinin de hep yanında olmaya, korumaya, onları ayakta tutmaya çalışıyor fakat hepimiz gibi onun da gücü pek çok şeye yetemiyor maalesef…
Aslı: Hamiyet, özellikle yaşadığı dönemin sert politik zemininde kendine, her şeyden kaçarak sarıldığı, müzikle dolu bir hayal dünyası kurabilecek kadar cesur, aynı zamanda çocuk heyecanını hiç kaybetmemiş biri. Çevresindekiler ve toplum ona “deli” damgası vurmuş olsa da ben ona öyle demek istemiyorum. Akli dengesini kaybetmesinde en büyük sorumlu tam da onu çemberin dışına iten toplum figürleri zaten. Onun, özenilecek kadar saf, tertemiz bir dünyası ve her şeyden önemlisi hepimizden daha geniş bir hayal dünyası, oyun alanı var.
- Ezgi Hanım, oyundaki Feride rolüyle “bıçak sırtı” bir karaktere can veriyorsunuz, oyun boyunca karakteri hem suçladığımız hem de hak verdiğimiz bazı noktalar oluyor? Bunu neye bağlıyorsunuz?
Feride hayatla tek başına mücadele etmek zorunda olan, kendisine yuva arayan bir karakter. Feride’yi bulunduğu koşullar içinde düşlediğimiz zaman onun da oyundaki diğer karakterler gibi var olmaya çalıştığını görüyoruz. Bunun 12 Eylül sonrası toplumun yeniden şekillenmesiyle ve insan ilişkilerinin dönüşümüyle bir ilgisi olduğunu düşünüyorum. Feride darbe öncesi ve sonrası politikadan uzak apolitik bir karakter. Ancak dönem itibariyle o da siyasal atmosferden etkileniyor ve kendisine bir çıkış arıyor. Feride’yi bu koşullar altında bir oyuncu olarak çok sahiplendim. Bu yüzden de seyircinin onu anlaması ve yargılamaması benim için kıymetli.
Ezgi Çelik ve Uygar Özçelik
- Deniz Madanoğlu, Hamiyet’in 12 Eylül döneminde işçi sınıfına mensup biri olmasının özel bir nedeni var mı?
12 Eylül, İrfan gibi işçi çocuklarının hayatında çok büyük bir yarılma yaratmış, bir gecede artık fakirdik diye anlattı bana. O dünyayı çok iyi tanıdığı için ve Hamiyet de onun çocukluk döneminden bir karakter olduğu için bu sosyal arka planı koyduk. Hamiyet’in kimliğinde kadın, anne ve hayalperest olmasının yanında işçi oluşu ve dönemin bu insanlara ödettiği bedeller ana konumuz. Bugünün koşullarıyla da benzer olduğunu düşünüyorum. Silah ve postal olması gerekmiyor kültürel faşizm için…
- Deniz Hanım, oyunun yazım aşamasını anlatabilir misiniz, nasıl bir süreç izlediniz? Bir de Hamiyet karakterinin hayali arkadaşları olan “Pazar Yeri Sinekleri”, karakterin gerçeklikten kaçışı mı yoksa o gerçekliğin üzerine bindirdiği yüke karşı bir direniş mi?
İkisi de… Romantize edersek evet, bir tür direniş ama aynı zamanda gerçek hayatında asla sahip olamadığı renklere, öneme, mutluluğa ve özgürlüğe kavuştuğu dünya. Zaten insan varoluşunu taşıyamadığı ve dünyanın hoyratlığıyla baş edemediği zaman delirir. Ruhunun sıkıştığı daracık yerde kendine kırmızı bir balon yaratmış, havada onu seven arkadaşlarıyla süzülerek şarkı söylüyor. Bir de sadece keyif için değil, önemli bir amaçları da var. İçerde kalanları kurtarmak. Çünkü Hamiyet’te bunun suçluluğu da var. Darbe döneminde içerdekilere ne olduğunu ne yapıldığını çok iyi biliyor.
Yazar Deniz Madanoğlu
- Esra Hanım, oyunda İrfan Alış’ın gerçek annesini canlandırdığınıza dair bir söyleşinizi izlemiştim. İrfan Bey’in annesiyle tanışma fırsatınız oldu mu ya da onunla annesi hakkında konuşma fırsatı buldunuz mu?
Evet bu da apayrı bir heyecan benim için. Seher anneyle henüz tanışmadık ama Rena ve İrfan oyunun görüntülerini izletmişler, çok beğendiğini söylemiş, hepimiz için dua etmiş ve sevgilerini yollamış. İrfan’la tanışınca annesiyle de tanışmış gibi hissettim aslında, sevgi dolu tertemiz bir kalp… Deniz Madanoğlu da Seher’i çok net bir şekilde yazmıştı. Yani, elimde, çok iyi yazılmış bir metin, karşımda Seher’in büyüttüğü bir İrfan, bir de kendi hissiyatım ve sezgilerim vardı. Pek de başka bir şey konuşmaya ihtiyaç hissetmedim galiba. İrfan da gelip bir şey demediğine göre her şey yolunda sanırım (Gülüyor).
İrfan Alış
- Aslı Hanım, oyunu izlerken müzikler konusunda bir eğitiminiz varmış gibi hissettim zira büyüleyici bir performanstı. Peyk grubundan hızlandırılmış bir eğitim mi aldınız yoksa öncesi bir eğitiminiz mi vardı?
Çok teşekkür ederim. Ben oyunculuk okumadan önce, lise ve üniversite eğitimimi müzik bölümünde tamamladım. 8 senelik bir eğitimim var. Aslında okuldayken ana branşım şan değildi, çello ve piyano idi. Ama şan dersi zorunlu oluyor bizde. Eğitimimin tabii ki şarkıları deşifre etme ve yorumlamada çok katkısı oldu. Ancak tahmin edersiniz ki araya yaklaşık 10 yıl girdi ilk üniversite mezuniyetimden bu yana… Dolayısıyla Peyk ekibinin her bir üyesi bıkmadan usanmadan beni çalıştırdılar Hamiyet için. Zaten hepsi kendi alanında kelimenin tam anlamıyla sanatçılar. Her biri beni günlerce gecelerce bıkmadan usanmadan çalıştırdı. Bir de İrfan öyle güzel söylüyor ki, inanın onun gibi söylemek çok zor. Bu yüzden hep eksik hissediyorum ben kendimi (Gülüyor).
“Sanki hepimizin akli dengesi bir süredir ince bir ipte yürüyor”
- Türkiye maalesef ki her 20 yılda bir benzer politik süreçlerden geçiyor ve hepimizin hayatında bir etkisi oluyor. Bu bağlamda “Hamiyet” sizin için ne ifade ediyor ya da sizin hayatınızda da “Hamiyet’ler” var mı?
Aslı: Evet, maalesef dediğiniz gibi. Babamdan annemden tanıdığım darbe sonrası süreçten bu yana, yaşadığımız coğrafyada periyodik olarak ağır bedeller ödemeye devam ediyoruz. Aslına bakarsanız ben artık karar veremiyorum, Hamiyet hepimiziz belki de. Sadece kimimiz bunu daha iyi saklıyoruz, dışardan belli etmiyoruz. Hepimizin anlaşılmaya, özgürce fikirlerimizi ifade edebilmeye, karşılığında cezalandırılmamaya, damga yememeye, ötekileştirilmemeye, olduğumuz gibi olabilmeye ihtiyacı var. Hepsi bu. Akli dengemiz ince bir ipte yürüyor bir süredir hepimizin sanki.
Esra: Hamiyet trajik bir hayatı olan, gerçekten yaşamış, bu dünyada var olmuş bir kadın olmasının yanı sıra, bu oyunla birlikte simgesel bir hale de geliyor. Seher’in Hamiyet’e bir cümlesi var oyunda, o yıl dediğin bizim üstümüzden geçti Hamiyet diyor. Yani bazı şeylerin nasıl da altında kaldıklarını, atlatamadıklarını söylüyor. Bizim gibi bir coğrafyada sadece coğrafyayı da geçtim bu hayatta bunu hissetmeyen hiç kimse olmamıştır herhalde… Bu insan olmakla ilgili, hayata nereden bakarsanız bakın fark etmez, yaşanılan politik süreçlerden tutun, deprem felaketleri, savaş… Zor bir coğrafyadayız, hepimiz dayanmaya çalışıyoruz, Hamiyet gibi…
Ezgi: Toplumsal kırılmalar sonucunda insanların davranışları öngörülemez bir şekilde değişiyor. Biz toplum olarak son yirmi yılda oldukça sert dönemeçlerden geçtik. Bir çoğumuzun akıl sağlığı eskisi gibi değil, her an kötü bir şey olabileceğine dair bir tedirginlik duyuyoruz. Bunun hepimizin üzerinde tıpkı Hamiyet’in 12 Eylül’den etkilenmesine benzer etkileri olduğunu düşünüyorum. Hepimiz biraz Hamiyetleştik bence, özellikle kadınlar son yirmi yılda sistematik bir şekilde ötekileştirildi. Bunun üzerinden gelmemiz kolay değil ama birbirimizi daha çok dinlersek bir çıkış bulacağımızı düşünüyorum.
Aslı İnandık ve İrfan Alış
- İrfan Alış ve Peyk grubunun müzikleri içinde ‘Hamiyet’in şarkısı’ diyebileceğimiz şarkı sizce hangisidir
Esra: Başka bir zaman bu konu konuşulurken “Köleler ve Kilitler” demiştim, diğer arkadaşlarım “Denizdeyim” demişti. Bu sefer arkadaşlarıma katılıyorum, çıkıntılık yapmıyorum ve “Denizdeyim” diyorum ama içimden hala biraz “Köleler ve Kilitler” diye de düşünüyorum.
Ezgi: Kahır.
Aslı: Bence “Denizdeyim”. Hiç denize girmemiş Hamiyet. Bu yüzden “Denizdeyim” onu alıp başka bir dünyaya götürüyor sanki, hiç yaşayamadığı o çocukluğa, hayata ve hiç giremediği o denize.
“Işıl Hoca tek başına 4 senelik bir okul gibi desem abartmış olmam”
- Işıl Kasapoğlu’yla çalışma fikri nasıl ortaya çıktı ve kendisiyle bir oyun sahneliyor olmak nasıl bir duygu?
Esra: Gerçekten çok şanslıyız. Tahmin ediyorum ki Türkiye’de tiyatro yapan tüm oyuncular Işıl Kasapoğlu’yla çalışmak ister, Işıl Hoca gerçek bir usta. Benim ilk karşılaşmam İzmit Şehir Tiyatrosu’nun açılış oyunu Hamlet provalarında olmuştu, o yıl konservatuarı kazanmıştım ve orada oynayan arkadaşlarım sayesinde gizlice arkada oturup provaları izliyordum. Işıl Hoca beni görmüyordu. Oyuncularla çalışmalarını izlemek, sahneleri nasıl çözümlediğini görmek büyüleyiciydi. Sonra Aksanat’ta yönettiği muhteşem oyunlar, devlet tiyatrolarında yarattığı mucizeler, çok sevdiğim arkadaşlarımın da olduğu Semaver Kumpanya’nın kuruluşu derken, bir türlü karşılaşamadığım ama hep olur mu acaba diye hayal ettiğim bir şeye dönüştü Işıl Kasapoğlu’yla çalışmak.
Hamiyet’te de yönetmenimiz ilk başta Işıl Hoca değildi, önceki kişiyle ekibin yolları ayrılınca, biz oyunun çıkmasına 10 gün kala kendimizi Işıl Hoca’nın kapısında bulduk, bize destek olmayı kabul etti, havalara uçtuk tabii.. Fakat süreç hepimiz için o kadar heyecan verici ilerledi ki kısa sürede yönetmenimiz olmayı da kabul etti ve benim 25 yıldır olur mu acaba diye beklediğim hayal gerçekleşmiş oldu. Çok mutluyum.
Ezgi: Işıl Kasapoğlu çok uzun yıllardır peşinden koştuğum bir yönetmen. Büyük bir tesadüf sonucu aniden birer gün arayla ikimiz de projeye dahil olduk. Işıl Hoca’nın metni ele alış şekli, oyuncu yönetimi ve birikimi, sahnede bir oyuncu olarak benim için unutulmaz bir deneyim oldu. Oyunla ya da karakterle ilgili Işıl Hoca’nın kişisel deneyimlerini de dinlemek onunla çalışmanın en zevkli bölümü.
Aslı: Işıl Hoca tek başına 4 senelik bir okul gibi desem abartmış olmam. Tecrübesi, işine duyduğu saygı, oyuncusunun oynatıcısını bulmada gösterdiği rehberlik, babacanlığı, kalbi, disiplini bir oyuncu için inanılmaz bir konfor haline geliyor. Her seferinde kendine hayran bırakıyor, ilham veriyor. Bir kez zor bir sahne üstünde saatlerce çalışıp provayı bitirmiştik. Gece saat 12 civarıydı. Eve döndüm. Yatmaya hazırlanırken telefonum çaldı. Hoca aradı. Bana “Aslı o sahnede şöyle yapsak işin kolaylaşacak, bak beni dinle, yarın şunu dene” falan diye anlatmaya başladı. Gerçekten ben böyle bir insan görmedim. Kafası durmuyor, oyun üstüne düşünmeyi, geliştirmeyi hiç bırakmıyor. Beşinci oyunumuz olacak, hala ‘daha iyi nasıl olabilir’i düşünüyor ve tartıştırıyor bizle. Bu muazzam.
Yönetmen Işıl Kasapoğlu ve Aslı İnandık
- Bu sezon prömiyerini yapan sayılı iyi müzikallerden birini sahneliyorsunuz? Az sayıda kaliteli müzikal olmasını neye bağlıyorsunuz?
Esra: Bu ülkede sanat üretiyor olmak hiç kolay değil. Harika işler yapılıyor. Hamiyet’in her şeyinin bu ülkeye ait olmasını çok değerli buluyorum. Hikâye, metin, müzik her şey her şey bize ait. Bu bir Peyk müzikali. Yani sahnede yıllardır birlikte yol yürüyen harika bir müzik grubu var, onların yaratımı Hamiyet. Biz de bu hikâyeyi anlatan oyuncularız, seyirciyle buluşunca da bize ait olan bu hikâyenin tüm ekibi tamamlanmış oluyor.
Aslı: Sahne üzerinde dans ederken, performans sergilerken, ya da yoğun bir duygunun içindeyken şarkı söyleyebilmek inanın ki bir oyuncu için kolay değil. Ben de zorlanıyorum zaman zaman, eğitimim olsa bile. Bunun için sıkı bir çalışma ve prova süreci içinde uzun kilometreler yapmak gerekiyor. Ama artık malum, uzun süre prova yapmanın bile ucu, çoğu bağımsız tiyatro yapımcısının karşılayamayacağı maliyetlere dayanıyor. Önemli bir sebebinin bu olduğunu düşünüyorum. Zaman ve imkân olduğu ölçüde, yabancı müzikal uyarlamalarında da Türk müzikallerinde de seyirciyi dışarda bırakmadan organik bir dünya kurmak mümkün aslında.
Ezgi: Bizim tiyatromuzda bir dönem müzikallere yoğun ilgi gösterilmiş olsa da bir müzikal geleneğimiz oluşmamış. Şu an gelinen noktada ise müzikal bir yapımın bütçesi oldukça pahalı olduğu için ve sahnelerdeki yer bulamama sıkıntısı bu tarz yapımların önünü kapatıyor. Bizim yaptığımız da bir anlamda ilk sayılır. Bir müzik grubuyla birlikte aynı anda sahnede bir tiyatro metnini melodram olarak sahneliyoruz. Bildiğim kadarıyla bu Türkiye’de bir ilk.
- Son olarak Hamiyet Müzikali’nin yanında, yaptığınız veya yakın tarihte izleyeceğimiz işlerinizden de bahseder misiniz?
Ezgi: Emine Yıldırım’ın yazıp, yönettiği Gündüz Apollon, Gece Athena filmimizin festival yolcuğu başlayacak, heyecanla o günleri bekliyor.
Esra: Benim de içinde olduğum Melisa Önel’in Aniden filmi çeşitli yerlerde gösterimlerine devam ediyor, dizi için görüşmeler yapıyorum, derslerim devam ediyor. Bazen Hamiyet ekibi olarak Peyk’le birlikte konserlere çıkıyoruz, çok güzel geçiyor, kendi adıma da müzikle ilgili yeni deneyimler olacağını hissediyorum, bakalım…
Aslı: Senaryosunu yazıp oynadığım bir dizi var. BluTV’de yayınlandı. İsmi Deneme Çekimi. Bir oyuncu adayının her audition’da başına gelen trajikomik hikâyelere tanık oluyoruz. Bir de ben bir podcast dizisinde oynadım, ismi Misafir Odası. Onun lansmanı da bugün yarın yapılacak, pek heyecanlıyım.
VİDEO SÖYLEŞİ | Aslı İnandık: Sektörün pembe taraflarını görüyoruz; verilen savaşları, ödenen bedelleri görmüyoruz
VİDEO SÖYLEŞİ | Aniden film ekibi T24'te: "Hiç kimse tam olarak gördüğünü iddia etmemeli, gerçek görünenin ötesinde"