Candan Yıldız

09 Ekim 2024

“AMK küfürü çok yaygın, uyarınca erkekler bize femi-nazi diyor”| İkbal ve Ayşenur için seslerini duyurmaya çalışan liseli genç kızlar anlattı

“Bir erkek arkadaşımız Ayşenur ve İkbal’in fotoğrafını yakamıza takmayı heves olarak gördü!”

Münevver Karabulut, Özgecan Aslan, Pınar Gültekin, Aleyna Çakır (Sema Esen), Esra Hankulu, Ceren Damar Şenel, Ayşenur Halil ve İkbal Uzuner

 Yaşları birbirine uzak değildi.

Öyküleri ayrı, katledilişleri benzer…

Prof. Alev Özkazanç, dünyada giderek sertleşen, genç erkekler arasında popüler hale gelen bir erkek hareketinden, Incel’lerden bahsederken, bu genç erkek öfkesinin önümüzdeki döneme damgasını vuracağı tespitiyle tehlikeye dair önemli bir vurgu yapıyor.

Incel olmaya aday ya da kendisini bu kulüpte gören, çevrim içi uygulamalarda örgütlenen bu genç erkeklerin varlığı, Ayşenur Halil ve İkbal Uzuner’i katleden Semih Çelik profiliyle yeniden konuşulur oldu.

 Tanımadıkları ama yaşları, giyinişleri, yaşadıkları bölgenin yakınlığı gibi faktörlerle Ayşenur ve İkbal’le empati kuran, onlara yönelik vahşete ses çıkaran lise öğrencisi genç kızlarla konuştum…

Ayşenur ve İkbal için yapılan eyleme katılan liseli genç kızlar

Eyüpsultan’da, Oğuz Canpolat Anadolu Lisesi’nin karşısındaki parktaki eylem sonrası konuştuğum 16-17 yaşındaki lise öğrencisi genç kızlara, kendi dünyalarına da sirayet eden kadın cinayetlerini sordum. Okuldaki erkek öğrencilerin bu tür cinayetlere nasıl yaklaştığını konuştuk. Anlattıkları oldukça çarpıcı…

 “Gece rahat uyuyabilmek için” orada olduklarını söyleyen bu genç kızlar, Ayşenur ve İkbal’in katledilmesine ilişkin, intihara ilişkin sosyal medyadaki  filtresizliği, sürekli dozu artan şiddet görüntülerini eleştirerek söze başladılar.

Altı lise öğrencisi genç kızın anlattıklarını dikkatli okumanız temennisiyle sözü onlara bırakıyorum…

“Biraz şanslıysak katledilmiyoruz”

“Film sahnesi gibiydi… Gerçekten inanmak zor. Bir annenin bunu yaşaması, annenin feryadı… Hepsi çok zor şeyler. Eğer şanslıysak iyi bir ailenin içine doğuyoruz. Ailemizdeki erkekler tarafından, ailemiz tarafından katledilmiyoruz. Eğer biraz daha şanslıysak ileri yaşta sevgilimiz iyi oluyor, eşimiz iyi oluyor. En azından eşimiz tarafından katledilmiyoruz. Ama yine de yetmiyor çünkü sokakta katledilme ihtimalimiz var. Tamamen şansa yaşıyoruz.

“Bu cinayetler hepimizi etkiliyor”

Bütün kadın cinayetleri bizi etkiliyor ama özellikle cinayetin bu kadar yakınımızda yaşanması, aynı semtte yaşanması daha tedirgin ediyor bizi…

Bu olaya biraz da olsa tepkimi gösterebilmek için katıldım bu eyleme… Çünkü elimden başka hiçbir şey gelmiyor gerçekten. Kadınların öldürülmesine ağzımızı bile açamadığımız için, etrafımızdaki insanların buna bir tepki verdiğimizi, rahatsız olduğumuzun anlaması için geldim. Ama beklediğimiz etkiyi de alamadık. O kadar az sayıda ki insanlar. Birimiz bir şey yapsak, ben arkadaşımı getirsem o arkadaşını getirse o kadar şey olabilir. Ama kimse bir adım bile atmak istemiyor. Bu üzücü.

Görüntüleri gördüğümde o an beni kötü etkilemesini geçtim, o kızların ailesini düşündüm. Çünkü bir genç kızın o halini asla blurlama olmadan, filtreleme olmadan, apaçık bir şekilde gösterilmesi… Ailesinden biri sosyal medyaya girse bunu görebilir. Gerçekten çok kötü…

“Incel gruplarını duyduk”

Günümüzde böyle olayları duymamak imkansız gibi bir şey. İçinde bulunmadım Allahıma şükür ama arkadaş çevremden duydum. Böyle bir zamanda bulunmamak da zor ama…

Benim yaşımda, 16-17 yaşındaki genç bir kızın sürekli, belirli saatlerde dışarıda olması gerekiyor. Eğlenmeyi geçtim… Sınav dönemimiz yaklaştı, dershaneye gidiyoruz, kütüphaneye gidiyoruz. Verimli vakit geçirmek için geç saatlerde çıkmamız gerekiyor. Ve asla tekin bir sokak yok. Akşama kalmayayım desem, benzer saldırılar gündüz yapılıyor. Tenha yerden geçmeyeyim desem kalabalık yerlerde yapılıyor. Kendimizi korumanın bir yöntemi yok…

“Kendimizi korumaya çalışıyoruz ama çok zor tabii”

Tepkimizi ortaya koymak istedik, göz yummak istemedik.  O kadınlar yerinde biz de olabilirdik. Yaşlarımız birbirine çok yakın ve oturduğumuz yer de çok yakın. Cinayeti işleyen kişi de, dışardan bakıldığında asla anlaşılmayacak biri… Belki böyle biri olduğunu kimse anlamamıştı, iç dünyasını kimse bilmiyordu. Biz de öyle insanlarla karşılaşabiliriz. O yüzden tepkimizi koymaya geldik buraya.

Akşam bir yere çıkmak zorunda kalıyoruz, her şeyi sabah halledemiyoruz diyelim. Sokak lambalarının bile yanmadığı sokaklar var. Oraları tercih etmemeye çalışıyoruz, veya kalabalıktan gidelim, şunun yanından geçmeyelim, şuradan yürmeyelim gibi… Yürürken bile çok fazla düşünüyoruz. Çünkü ne olacağı hiç belli olmuyor. Kimin ne düşündüğünü bilemezsin. O yüzden biz de biraz kendimizi korumaya çalışıyoruz ama çok zor korumak tabii…

Ayşenur ve İkbal için yapılan eyleme katılan liseli genç kızlar

“Kadınların öldürüldüğünü insanların gözüne sokmak istedik”

Bu zamana kadar bir sürü kadın öldürüldü ve hâlâ öldürülmeye devam ediyor. Belki bu şekilde eylem yaparak, insanların gözüne sokarak ve gerçekten var olduğunu göstererek bundan sonra olmasını tamamen engellemese bile azaltabiliriz veya insanları caydırılabiliriz diye buradayım.  

“AMK kullanımı çok yaygın erkek arkadaşlarımızda”  

AMK kullanımı çok yaygın. Erkek arkadaşlarımızı kadınlar hakkında şaka yaptıklarında uyarıyoruz ama pek etkisi olmuyor, aynı şekilde yapmaya devam ediyorlar.  Şaka adı altında çok fazla söylemde bulunuyorlar.

O yaştaki erkekler feminizmi kadın üstünlüğü olarak görüyorlar. Eşitlikten bahsettiğimizde femi-nazi’ye bağlıyorlar. Femi-Nazi diyorlar.

Bugün erkek arkadaşlarımızdan daha fazla tepki bekliyorduk. Ama hiç düşündüğümüz gibi olmadı. Dalgaya vuranlar oldu. Mesala bir arkadaşım bana dedi ki, ‘Ben kız arkadaşımdan ayrıldığım zaman asla onu öldürmeyi düşünmedim’ Zaten normal bu değil mi, bunu övünelecek bir şey gibi söylüyorlar. Olması gereken bir şeyi sanki üstünlermiş, daha iyi düşünüyorlarmış, daha zekilermiş gibi söylüyorlar.

“Ayşenur ve İkbal’in fotoğrafını yakamıza takmayı ‘heves’ olarak gören erkekler var”

Yakalarımıza taktığımız Ayşenur ve İkbal’in fotoğraflarından kalmamıştı. Bir arkadaşımız ben de istiyorum dediğinde bir erkek arkadaşımız bize gelip “Siz de şuna versenize, hevesini alsın” demişti. Yani bu bir heves değil, bunu anlamıyorlar. Empati kuramıyorlar bizim gibi… Bizi de üzdü bu durum. Çünkü arkadaşlarımız bu erkekler. Ama böyle bir düşünce yapısında olduklarını biz de bilmiyorduk.

“Bizi ‘kadın kadının kurdudur’a inandırdılar”

Ben lise öğrencisiyim, Silivri'den bu eylem için geldim. Çok fazla katledilen kadın var. Çok fazla kadın cinayetine şahit olmak zorunda kaldım. Ben çok uzun süre tarikat yurtlarında büyüdüm, cemaat yurtlarında kaldım. Kadınların nasıl mobbinge maruz bırakıldıklarına bire bir şahit oldum.

Küçükken ‘kadın kadının kurdudur’ lafına o kadar inandırdılar ki, bir zaman sonra eylemi kendi sosyal medya hesabımdan duyurduğumda, çoğu kadın gelmekten korktu, yanlış anlaşılmaktan korktu. Bu eylemin siyasi olarak algılanmasından korktu. O kadar inandırmışlar ki kadınların birbirine düşman olduğunu… Aslında öyle değil, biz kadınlar, mesela olur da bir teyzenin veya bir başkasının sizi sırf kadın olduğu için ezdiğini görürseniz, aklınıza sakın ‘kadın kadının kurdudur’ lafı gelmesin. Çünkü bu ataerkil sistemin dayattığı bir söz zaten. Bizden bunu istiyor. Bir kadın bir kadını eziyorsa, muhtemelen diğer bir erkek tarafından ezilmemek için yapıyordur. Tabii ki yaptığı doğru değil ama bu sistematik bir şey.

Ayşenur ve İkbal için yapılan eyleme katılan liseli genç kızlar

“Öldüren erkek değil öldürülen kadın suçlanıyor”

Yayın yasağına rağmen İkbal’le ilgili bir video servis edildi. Yorumlara bakın, keşke gitmeseymiş, keşke tek gitmeseymiş. İnşallah empati yapmak zorunda kalmazlar, inşallah o hissi hissetmek zorunda kalmazlar. Çünkü kadınlar öyle şeylerle tehdit ediliyorlar ki, öyle mobbinge maruz kalıyorlar ki… Belki İkbal, oraya gittiğine dair ailesine haber veremedi, belki öldürülmekten korktuğu için söyleyemedi. Hadi diyelim ki İkbal gerçekten kendi isteğiyle gitti bu yine de öldürülmesini haklı çıkaran bir durum değil. Ama nedense kadın cinayetleri sürekli sebeplendiriliyor. Asla bir erkek tarafından öldürüldüğü manşet olmuyor. Bir uyuşturucu kullanıcısı tarafından öldürüldüğü, bir anime hayranı tarafından öldürüldüğü manşetlerde yazıyor.

“Erkek patronuna ses çıkaramayan erkek, kadına saldırıyor”

İktidar ve aterkillik hariç her şey ama her şey suçlanıyor. Erkekler cinnet geçirip ya da uyuşturucu kullandıkları, çok sinirlendikleri için kadınlara saldırıyorlar ya… Erkekler neden askerdeki baş çavuşa saldırmıyor? Neden patronuna saldırmıyor? Neden erkek öğretmenine saldırmıyor da kız arkadaşına saldırıyor? Kadın cinayetleri tamamen politiktir ve iğrenç bir zihniyetin sonucudur.

“Incel oluşumundaki erkekler, kadınlar onları dışladıkça daha çok hırslanıyorlar”

Incel adlı oluşumda olanlar birbirlerini sürekli destekledikleri için kadınlar onları dışladıklarında daha çok hırslanıyorlar. Eskiden diyordum ki böyle düşünen erkekleri toplumdan dışlayarak soyutlayarak belki bir çare bulunabilir. Ancak şu an emin oluyorum ki hayır, biz onları dışladıkça onları itip kaktıkça daha çok hırslanıyorlar. Daha çok öldürme hevesiyle doluyorlar.

Ama benim en çok sinirlendiğim kısım sanat dünyasındaki bazı insanların şarkı sözleriyle veya yazdıklarıyla şiddeti normalleştirmeleri… Kadın arkadaşlarımız, kız arkadaşlarımız bu cinsiyetçi rap şarkılarını belki eğlenme amaçlı dinliyorlardır, hiçbirinin kadınların öldürmesini desteklediğini asla düşünmüyorum, ama bu tamamen bilinçsizlik. İnsan duya duya alışır. O nedenle bu tür rap parçalarını dinlememeliyiz, boykot etmeliyiz bana kalırsa…

TIKLAYIN: Ayşenur Halil’in abileri, T24'e konuştu: Kardeşim içine kapanık biriydi; neden gitti, tehdit mi edildi, şantaj mı yapıldı?

Candan Yıldız kimdir?

Candan Yıldız, Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi mezunu.

Gazeteciliğe HBB'de On'da On Haber program editörlüğü ile başladı.

Kanal D, TV 8, Birgün Gazetesi, CNNTürk, İMC TV, Halk TV'de muhabirlik, editörlük, ana haber editörlüğü ve haber program koordinatörlüğü yaptı.

Haber kanallarında çeşitli program formatları yarattı. Radyo ve Gazetecilik Ödülleri En İyi Program Ödülü/(1997), Çağdaş Gazeteciler Derneği En İyi Haber Program Ödülü/ (2002) ödülünü aldı.

Avustralya'da SBS Türkçe Radyo Haberler servisine haber yaptı.

"Öteki Sesler" isimli belgesel yaptı. "Dicle'nin Göz Yaşları" ile "Şiddete Karşı Anlatılar-Ayakta Kalma ve Dayanışma Deneyimleri" ortak çalışmalarda yazarlık yaptı.

T24'le birlikte internet gazeteciliğine adım attı.