Bugün TÜİK, Temmuz-Eylül aylarını kapsayan 2024 III. çeyrek büyüme verisini açıkladı. Dolayısıyla geriden gelen bir veri. Ekonomi çeyreklik bazda yüzde -0,2 daraldı. Bir önceki yılın aynı çeyreğine göre artış ise yüzde 2,1 oldu.
Yayımlanan bültende bir de 2024 II. çeyrek verisine ilişkin güncelleme vardı. II. çeyrekteki yüzde 0,1 olan büyüme verisi yüzde -0,2 olarak güncellenince Türkiye ekonomisinin iki çeyrek üst üste daraldığı anlaşıldı. Teknik resesyon tanım olarak “çeyreklik bazda GSYH verisinde üst üste iki çeyrekte daralma” anlamına geldiğine göre Türkiye ekonomisi teknik resesyona girdi. Ama girdiği gibi çıkabilir, nedenleri aşağıda.
Üçüncü çeyrek büyüme verisini önce üretim yöntemiyle değerlendirelim. Çünkü üretim yöntemiyle hesaplamada sektör ayrımları önemli.
III. çeyrek büyüme verisine göre GSYH'yi oluşturan iktisadi faaliyet kolları arasında inşaat sektörü ön plana çıktı. Yine ekonomik aktiviteyi sürükleyici sektör oldu ve yüzde 9,2 büyüdü. Bir önceki çeyrekte yüzde 6,5 büyümüştü. Depremin yıktığı çok geniş coğrafyanın yeniden imarının yanı sıra kentsel dönüşüm nedeniyle hızlanan inşaatlarla bu sektör büyümeye devam ediyor. Ancak inşaat maliyetleri tırmanıyor ve konut kredileri de el yakıyor. Kredi faizlerinde gevşeme beklentisi ise giderek yükseliyor.
Sanayi sektörü, son iki çeyrektir daralıyor. Sanayi sektörü III. çeyrekte yüzde -2,2 küçülürken, finans-sigorta faaliyetlerinde bir önceki çeyreğe göre toparlanma kendisi göstermiş durumda.
Büyüme kompozisyonuna harcama yöntemiyle baktığımızda hane halkı tüketimi yine en önemli bileşen. Aslında iki yıl öncesine geri gidersek çok etkili bir bileşendi, örneğin geçen yıl ilk çeyreklerde bir önceki çeyreğe göre yaklaşık yüzde 15-16 aralığında artış gösteriyordu.
Tüketim yavaşladı, ancak bir önceki çeyreğe göre daha canlı diyebiliriz. (II. çeyrekte yüzde 1,5'ti, III. çeyrekte yüzde 3,1 arttı.) Hane halkı tüketimi büyümeye 2,2 puan katkı yapmış oldu.
Diğer yandan Sayın Şimşek’in “program çalışıyor” diye sıklıkla ifade ettiği gibi program, dar gelirliler, yoksul hane halkları üzerinde çalışmaya devam ediyor. Gelir dağılımındaki bozulma sonucu yüksek talebe sahip önemli bir kesim olduğunu hep söyledik.
Devletin nihai tüketim harcamaları da üçüncü çeyrekte ekside. Tüketerek büyümeye kamu sektörü bu kez katkı sağlamadı. Seçim dönemlerinde ne kadar harcamacı bir yapıda olduğunu hepimiz gördük.
İhracat ise yüzde 0,8 oranında çok sınırlı bir düzeyde artarken ithalattaki azalış yüzde -9,6 oldu. İhracatta beklenen artış gerçekleşmeyince dış piyasada satamadığını içeride tüketime sunar ama sorunları daha derin, kendi ifadeleriyle “kredi maliyeti yüksek, kur düzeyi aleyhlerinde ve Avrupa ekonomisi durgun”.
GSYH’de III. çeyrekte gayrisafi sabit sermaye düşüş gösterdi. İnşaat sektöründe büyümeye rağmen bu azalış düşündürücü.
Son olarak büyüme verisine gelir yöntemiyle bakarsak; emeğin, bir başka deyişle işgücüne yapılan ödemelerin büyümeden aldığı payın hala tatmin edici düzeyde olmadığı, bir önceki çeyreğe göre azaldığı (yüzde 40,4’ten yüzde 36,4’e) görülüyor. Şimdi emekçinin gözü 2025 asgari ücret düzeyini belirlemek üzere aralık ayında toplanacak Asgari Ücret Tespit Komisyonuna çevrilmiş durumda.
2023 seçimlerinin ardından enflasyonla mücadele ön plana çıkarken ekonomiyi soğutacak sıkı para politikası adımları atılmaya başlanmıştı. Ama artık piyasa beklentileri ve uluslararası finans çevrelerinin öngörüsü, TCMB’nin aralık ayında faiz indirimine başlayacağı yönünde. Öyle ki reel kesim güven endeksi, perakende ticaret ve hizmet sektörü güven endeksleri toparlanmaya başlıyor. Sıkı para politikasının krediye erişimi sınırlayıcı etkisi ve hizmetler sektörü ve talep açısından baskılayıcı olduğu dönemin geride kalması için saflar sıkılaşıyor.
Hem yüksek enflasyonun hem enflasyonla mücadelenin dar gelirliler, ücretliler üzerinde yarattığı tahribatı gidermek için herhangi bir politika adımı atılmadan, yeni kredi imkanları sermaye kesimi ve finans kapital lehine yaratılmaya başlanacak.
Para politikasında gevşeme olacaksa bu ancak mevcut sıkı duruşun enflasyon dinamikleri üzerindeki olumlu etkisinin görülmesiyle mümkün olmalı. Parasal gevşeme büyüme oranındaki düşüş kaygısıyla ilişkilendirilirse, enflasyonun tek haneye inmesi 2030’lara kalır.
Enflasyonun düşüş trendine girme beklentisi ve merkez bankasının faiz indirimlerine geçişi önemli bir zamanlama meselesi. O nedenle salı günü açıklanacak kasım ayı enflasyon verisini görmek lazım.
Bu yılın II. çeyrek verisini 3 Eylül 2024 tarihli yazımla yorumlamış ve şöyle yazmıştım: “İyi haber, yavaşlama uzun sürmeyecek, kötü haber, daralıp durgunlaşacağız.” Büyümenin de enflasyonun da öngörülebilir olması dileğiyle.
Binhan Elif Yılmaz kimdir?Binhan Elif Yılmaz, lisans eğitimini İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümünde, Yüksek Lisans ve Doktora eğitimlerini İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Maliye Teorisi Ana Bilim Dalında tamamladı. Akademik hayatı 1997 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümü Maliye Teorisi Ana Bilim Dalında Araştırma Görevlisi olarak başlayan Binhan Elif Yılmaz, aynı Ana Bilim Dalında 2003 yılında Yardımcı Doçent, 2008 yılında Doçent, 2014 yılında Profesör oldu. "Devlet Borçları ve Türkiye'de Borç Çıkmazı", "Türk Vergi Sistemi", "Maliye", "Küresel Kriz ve Avrupa'da Borç Çıkmazı", "Sosyal Güvenlik Ekonomisi", "Kamu Maliyesi" isimli standart kitaplarının yanında 100'ü aşkın Akademik çalışma ve ulusal/uluslararası kongrelerde sunulan bildiriler bulunmaktadır. Binhan Elif Yılmaz Kamu Maliyesi, Maliye Politikası, Türk Vergi Sistemi, Devlet Borçları, Kamu Borç Yönetimi ve Uluslararası Borç Krizleri derslerini vermekte, TÜBİTAK, BAP destekli projeler yürütmektedir. Çeşitli TV kanallarının ekonomi programlarına yorumlarıyla girmekta olan Binhan Elif Yılmaz, halen İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümünde profesör olarak görev yapmaktadır. |