Berna Abik

17 Kasım 2023

Çifte Cinayet: Dün gece kaç cinayet işlendi bilemiyorum ama böylesini hiç görmedim!

Dansçıların arkasından Kemal Kılıçdaroğlu çıkacak sanıyoruz. Bir anda bütün salon da dansçılara ‘kalp atmaya’ başlıyor...

Dün akşam Zorlu PSM sahnesinde herkesin birbirini öldürdüğü, ölenin mucizevi bir şekilde aniden dirilip, kendi katilini öldürdüğü, sonra tüm ölülerin katillerine sarıldığı ve tekrar öldürdüğü bir 'sahne' vardı.

Dehşetli ama adeta hipnotize ederek göz kırpmadan izleten bir sahne.

Şiddete hayranlık olur mu demeyin! Hayranlık duyduğum şey İKSV Tiyatro Festivali kapsamında Türkiye'ye gelen Hofesh Shechter Topluluğu'nun sergilediği 'Çifte Cinayet' dans tiyatrosunun müthiş performansı.

İlk kez 1978'de sahnelenen 'Café Müller'in efsanevi koreografı Pina Bausch'un 20. yüzyılda dans tiyatrosunda yarattığı devrimi bugünün çağdaş dansında yakalamayı başardığı söylenen 48 yaşındaki koreograf Hofesh Shechter, festival kapsamında ilk kez İstanbullularla buluştu.

Hofesh Shechter

İki perdeden oluşan 'Çifte Cinayet'in ilk bölümü olan 'Palyaçolar'da, dansçılar Orta Çağ kıyafetlerini andıran kostümleriyle, bugünün modern insanının şiddete olan duyarsızlığının, 'eğlence' faslında ne kadar ileri gidebileceğini- gidebileceğimizi- büyük bir yıkım gösterisiyle, bir ölüm dansıyla oynuyor. Çoğu zaman 'Walking Dead' dizisini andıran hareketlerin sebebi de bu.

İlk perde kapandığında fuayede karşılaştığım tanıdık yüzlerin hepsi bir ağızdan şunu söyledi:

"Sahneye çıkıp ben de dans etmek istedim!"

Gerçekten de 'Çifte Cinayet'in ilk perdesi olan 'Palyaçolar' bölümünde dansçılar, -beni neredeyse telepatiye inandıracak kadar- kuvvetli bir çekimle tüm izleyicileri sahneye çağırdı. 

Oysa çağırdıkları yer şiddet ve cinayetin temsil edildiği bir sahne. Tuhaftır ki biz de bu sahneye çıkmayı büyük bir coşkuyla istedik. Şiddeti kınamamıza rağmen, ilkel duyguların temsilinin sahnelendiği bir yere coşkuyla gitmek istiyoruz…

Dün gece kaç cinayet işlendi bilemiyorum ama ne demek istediğimi gözünüzde biraz canlandırabilmeniz için aşağıya tanıtım videosunu bırakıyorum:


Koreografi ve dansçılar o kadar uyumlu, o kadar akışkan ki, denizin ortasında bir teknenin büyük dalgalara karşı yol alırkenki ritmi gibi suya batıp çıkartıyor izleyeni. Sıkı tutunsanız da üzerinize tuzlu su sıçraması kaçınılmaz!

Gösterinin müzikleri de tek kelime ile olağanüstüydü! Shechter, iyi bir koreograf olduğu kadar, iyi bir müzisyen olduğunu da kanıtlamış. Zira müzikler de kendisine ait. Müziklerde doğu tınılarını duyunca şaşırıyorum, çok tanıdık geliyor. Doğulu, sufi ve şamanik.

Bu arada bizim halk oyunlarına benzer birkaç halay adımı eklemeyi de ihmal etmemiş koreografiye. Shechter'in biyografisine baktığımda, halk dansları konusunda yanılmadığımı anlıyorum:

"Hofesh Shechter, küçük yaştan itibaren piyano çaldı, davula merak sardı, akademiye dansçı olarak girdi. Müziğe olan merakı, koreografilerini de besledi. Halk danslarından rock müziğe ve sinemaya çok farklı alanlardan ilhamla yarattığı eşsiz sürükleyicilikteki eserlerinin bestelerini kendisi yapıyor."

Eserin müziklerini dinlemek isteyenler 'Çifte Cinayet'in Spotify listesine buradan göz atabilir.



Eserin ikinci bölümü olan 'Çözüm'  başladığında, ilk perdenin üzerine geçebilecek daha ne olabilir ki diyor insan!

Kostümler Orta Çağ'dan sıyrılıp modern insan kıyafetlerine dönüyor. Kıyafetler yüzünü modernleşmeye dönüyor dönmesine ama sanki ilkel duygular peşlerini bırakmıyor ve zaman zaman yeni takım elbiselerinin paçalarından yakalıyor onları. Bir süre sonra modern insan, şiddeti bırakıp, sevgiyi bulabilmek için bir arayışa geçiyor.

'Çözüm', 'Palyaçolar'a deva niteliğindeki bir sevecenlikle sarıp sarmalıyor, bir şefkat sığınağı inşa etmeye çalışıyor. Instagram'da gördüğümüz spiritüellikle dolu hesaplardan yola çıkılmış gibi bir his bıraktı bende. Finalde sahneden inip seyircilere sarılan dansçılarla coşanların yanı sıra, bu kucaklaşmada bir nebze yapay bir şifa bulma görüntüsü bulanlar da oluyor.

İlk perdenin şoke ediciliği ve karmaşık duyguları yok 'Çözüm' bölümünde. Bu duygu müziklere de yansımış. Ancak en azından oyun bittiğinde sarsıntılı bir huzurla çıkıyorsunuz salondan.


Dansçılar selam vermeye çıkıp Türkiye genel seçimlerinde CHP kampanyasının simgesi haline gelen o meşhur, ellerden oluşan kalp simgesini yaptığında bir an salon paralel bir evrende başka bir iktidarda yaşadığını düşünüyor. Ve dansçıların arkasından Kemal Kılıçdaroğlu çıkacak sanıyor. Bir anda bütün salon da dansçılara 'kalp atmaya' başlıyor.

O kalp kalbe salondan çıkıp gerçek hayata dönmek kolay olmuyor. Ama telaşa mahal yok, salondan çıkar çıkmaz başlayan İstanbul, elbette herkesi kendine getiriyor…

Bu nefis sahne performansı maalesef Türkiye'deki iki gününü de doldurdu. Eurosu doları bol olan varsa en yakın olarak 28 Kasım'da Fransa'daki gösterilerini yakalayabilir. Oyunun ilk perdesine uygun olarak 'şiddetle' tavsiye edeyim. Turne programlarına buradan göz atabilirsiniz. 

Son sözü ise efsanevi Pina Bausch ve 'The Fall Dance'e bırakalım.

TIKLAYIN | İKSV Genel Müdürü Görgün Taner: Sizi duyduk, düşündük; değişim için harekete geçtik 

TIKLAYIN | Yönetmen ve oyun yazarı Işıl Kasapoğlu: Sansür ve otosansürü aşmak için ideolojimden değil ama politikadan taviz verebilirim