Barış Soydan

30 Eylül 2019

Hafta başlarken ekonomiyle ilgili bilmeniz gereken 5 şey

Yoksa enflasyonda Erdoğan’ın dediği mi olacak?

1. Faiz indirimlerinin sonuna mı geldik?

Merkez Bankası Başkanı Mehmet Uysal’ın geçen haftaki “Hareket alanımızı önden yüklemeli olarak kullandık” sözü böyle yorumlandı. Ekonomik araştırma kuruluşu Capital Economics, Cuma günü yayınladığı raporda “Türkiye’de parasal gevşeme sona yaklaşıyor” diyordu mesela... Görüyorsunuz ya, “Önden yüklemeli” sözü nelere kadir...

İyi de “Önden yüklemeli” ne demek? Yüklenen şey nedir?

“Önden yüklemeli” para politikası, gelecekte yaşanması beklenen gelişmeler göz önüne alınarak faizlerin erkenden düşürülmesi (veya artırılması) anlamına geliyor. Merkez Bankası Başkanı Mehmet Uysal’ın sözünün Türkçe meali: “Enflasyonda yaşanacak düşüşü göz önünde bulundurarak faizi erkenden düşürdük. Bundan sonra indirimlerde o kadar hızlı davranmayabiliriz.”

Öyleyse faiz indirimlerinin sonuna mı geldik? Yok canım, o kadar da değil. Erdoğan’ın faizlerin düşürülmesiyle ilgili ısrarı ortadayken Merkez Bankası’nın indirimlere ara vermesini beklemek naiflik olur. Faiz indirimleri sürecek. Ama muhtemelen Merkez Bankası ölçüyü biraz azaltacak. Ne kadar? Önümüzdeki günlerin başlıca gündem maddelerinden biri...

2. Çin mucizesine ne oldu?

Yarın “Başkan” Mao’nun önderliğinde gerçekleşen Çin Devrimi’nin 70. yıldönümü. (Mao, 70 yıl önce Tiananmen Meydanı’nda Çin Halk Cumhuriyeti’nin kuruluşunu ilan etmişti.) Nereden nereye... Komünizmi kurmak için yola çıkan ülke, aradan geçen 70 yılda kapitalist kalkınmanın örnek çocuğu haline geldi. (Dolar milyarderleriyle ile dolu bir ülkeye hâlâ “sosyalist” diyecek kadar naif değilsinizdir umarım.)

Çin uzun bir süre çift haneli oranlarla büyüdü. Almanya ve Japonya’yı yakalayıp geçti, dünyanın en büyük ikinci ekonomisi oldu. 2050’de Amerika’yı geçip zirveye çıkması bekleniyordu...

Ama bir süredir Çin’den tuhaf haberler geliyor. Ağustos ayında Çin’in sanayi üretimi artışı 2002 yılından bu yana görülen en düşük seviyeye geriledi. İhracat da yüzde 1 düştü. Büyüme zaten çoktan yüzde 6’lara inmişti...

Çin'in yavaşlaması önemli. Çünkü Çin, dünya ekonomisinin motoru. Peterson Uluslararası Ekonomi Enstitüsü'ne göre Çin’in ekonomik büyümesindeki yüzde 1’lik düşüş, dünya ekonomisinin büyüme oranını yüzde 0.2 aşağı çekiyor.

Çin yönetimi vergi indirimleri ve piyasaya para pompalama yoluyla ekonomiyi yeniden canlandırmaya çalışıyor. Başarılı olabilecek mi? Yoksa adım adım krize mi yaklaşıyor? Bu yıl ve gelecek yıl en çok tartışılacak konulardan biri de bu.

3.Yoksa enflasyonda Erdoğan’ın dediği mi olacak?

Perşembe günü Eylül ayı enflasyonu açıklanacak. Ve fiyat artışlarının iyice yavaşladığını, enflasyonun belki de tek haneye indiğini göreceğiz. Yoksa Erdoğan haklı mı çıktı?

Erdoğan, enflasyonu indirmek için faizleri indirmek gerektiğini söylemişti. Bunun için Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya’yı görevden aldı, yerine Murat Uysal’ı atadı. O da Merkez Bankası’nın faizini yüzde 24’ten 16.5’e çekti. Ve ardından enflasyon düşmeye başladı… Yoksa?...

Hayır, enflasyondaki düşüşün faizin indirilmesiyle ilgisi yok. Merkez Bankası faizi indirse de indirmese de, “baz etkisi” nedeniyle enflasyonun birkaç ay arka arkaya gerileyeceği zaten biliniyordu.

“Baz etkisi” denen şeyi yakından tanıyalım: Geçen yılın Ağustos ayında Türk lirası dolar ve euro karşısında rekor değer kaybı yaşayınca enflasyon da patlamıştı. Yıllık enflasyonu hesaplamak için geçen yılın aynı ayına bakıldığı için, yani bu yılın Ağustos, Eylül aylarında yaşanan fiyat artışı, geçen yılın Ağustos ve Eylülünde gemi azıya alan fiyatlarla kıyaslandığı için, enflasyon birkaç aydır düşüyormuş gibi görünüyor. “Baz etkisi” denen şey işte bu.

Ama baz etkisinin bir sonu var. Geçen yılın sonbahar aylarında tavan yapan fiyat artışları kışa doğru hız kesmişti. Yani bu kış baz etkisi bitecek. Ve enflasyon yeniden tırmanışa geçecek.

Tam olarak ne zaman? Büyük olasılıkla Kasım ayında.

Reklamların gazına gelip açılmayın, ayağınızı yorgana göre uzatın.

4. Türk Telekom’da neler oluyor?

Türk Telekom abonelerine birkaç gigabyte’lık internet paketi hediye ederek depremde olanları unutturabilecek mi? (Konudan bihaber olanlar için özet: Altyapısı çöktü, Türk Telekom aboneleri saatlerce telefonda konuşamadılar...) Yoksa deprem, buzdağının görünmeyen yüzünü, Türk Telekom’un altyapısının yetersizliğini ortaya mı çıkardı?

Bu soru önemli. Çünkü Türk Telekom’un Lübnanlı patronu Oger’e verdikleri milyarlarca dolarlık krediyi tahsil edemeyen Garanti, Akbank, İş Bankası ve Yapı Kredi, çareyi şirketin hisselerini devralmakta bulmuştu.

Bankalar Türk Telekom’u şirketi parlatarak yüksek fiyata yeni bir yabancıya, belki Çinlilere, belki Araplara satacak ve böylece alacaklarını tahsil edecek. Plan bu. Bunun için depremden kısa süre önce şirket yönetiminde reorganizasyona giderek çok sayıda üst düzey yöneticiyi değiştirdiler...

Ama deprem, sorunun reorganizasyonla, birkaç yönetici değişikliğiyle çözülemeyecek kadar büyük olduğunu gösterdi. Türk Telekom’un kârı yıllarca altyapı yatırımına değil Lübnanlı Hariri ailesinin cebine gitti. Bu arada şirketin yönetim kademeleri işinin ehli olmayan (ama iktidara yakın) insanlarla dolduruldu. 15 Temmuz Darbe Girişimi’nden sonra çok sayıda kişi FETÖ üyesi olmaktan gözaltına alındı, tutuklandı. İçlerinde üst düzey yöneticiler de vardı…

Bu toz dumanda altyapı ihmal edildi.

“Türk Telekom’da bankaların işi çok zor.” Finansgündem.com sitesi, bu başlığı taşıyan haberinde şöyle diyor: “Altyapı eksikliği nedeniyle deprem sonrası saatlerce hizmet veremeyen Türk Telekom’da bankaların hisse satışının zorlaştığı söyleniyor.” Haklı. Siz Çinli veya Arap, şirketin potansiyel alıcısı olsanız, milyarlarca dolar vermeye hazırlandığınız şirketin altyapısında ciddi sorunlar olduğunu öğrenince, “Ne oluyor?” diye sormaz mısınız?

5.Galatasaray şimdi ne yapacak?

Hafta sonu oynanan Galatasaray-Fenerbahçe derbisinin futbol kalitesi tek kelimeyle berbattı. Maçı izleyen futbolseverlerin çektiği azabı T24 yazarı Ahmet Talimciler’in kaleminden okuyabilirsiniz. Derbinin bizi ilgilendiren kısmı, Galatasaray’a maliyeti 18 milyon Euro’yu bulan Falcao’nun yarattığı hayal kırıklığı. Falcao, Türk futbolunun içine düştüğü borç batağının nasıl oluştuğunun en son, en çarpıcı örneği…

Galatasaray’ın 3 milyar TL’den fazla borcu var. Kulüp Falcao’nun transferinden kısa süre sonra, Ağustos ayının başında üç bankadan oluşan konsorsiyum ile borçlarını 2 yılı anapara ödemesiz olmak üzere 5 yıl vade ile yapılandırmıştı. Böylece Galatasaray üzerindeki borç ödeme yükü biraz hafifleyecek, bu arada Riva ve Florya’daki değerli arsalardan elde edilecek gelirlerle Galatasaray düze çıkacaktı. Az değil, Galatasaray Emlak Konut’tan Riva arazisi için 761 milyon lira, Florya için de 238 milyon lira pay alacaktı…

Emlak Konut geçen hafta Galatasaray'ın Florya'da bulunan tesisleri üzerine yapılacak arsa karşılığı gelir paylaşımı işini tasfiye ettiğini duyurdu. Fesih işlemi Riva’daki arazi üzerine yapılacak projeyi de kapsıyor. Feshin sebebi, Galatasaray’ın Florya arsasını teslim edememesi.

Kısacası evdeki hesap çarşıya uymadı. Dağ gibi borç olduğu yerde duruyor. Şimdi bir de Emlak Konut’a tazminat ödeme ihtimali belirdi. (Emlak Konut, yaptığı ödemeler ve masraflar karşılığı Galatasaray'dan 350 milyon liraya tahsil edemezse, sözleşme gereği arazileri üzerine geçirebilecek.)

Bir vatandaş olarak şahsen ben iptal kararından memnunum. Riva’yı görmedim ama Florya’daki alanı biliyorum. Kentin göbeğinde, üzerine beton dökülmeyen ender alanlardan biri orası… Antrenman sahası olarak kalması hayırlı olur.

İyi de Galatasaray 3 milyar lira borcu nasıl ödeyecek? Riva ve Florya yalan olduğuna göre bankalar alacaklarını nasıl tahsil edecek?

Bu parasızlıkta Falcao'ya harcanan paraların hesabı sorulsa bari...

Bonus: Yeni Ekonomik Program

Aslında Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın bugün açıklayacağı “Yeni Ekonomik Program” haftanın olayı olmaya aday. Ama şimdilik sadece “aday.” Albayrak zaman zaman basın karşısına çıkıp “Yeni Ekonomik Program”, “İvme Finansman Paketi” gibi iddialı isimler taşıyan programlar açıklıyor. Ama bu programlar kısa süre sonra unutulup gidiyor. Çünkü gerçek hayatta yapılanlar programlara uymuyor. Geçen yıl yine Eylül ayında açıklanan “Yeni Ekonomik Program” kapsamında (Evet, onun adı da “Yeni Ekonomik Program”dı) artık sadece ilaç, makine gibi yüksek katmadeğerli sektörlerin destekleneceği sözünün verildiğini hatırlıyor musunuz mesela? Bu sözün verilmesinden çok kısa süre sonra inşaat sektörüne yönelik kapsamlı bir destek paketinin açıldı. İlaç ve makineye verilecek destekler unutuldu gitti…

Dervişin fikriyle zikri bir olmadığından ekonomi dünyası bugün açıklanacak programa da şüpheyle yaklaşacaktır. Bekleyelim, görelim.