Ne güzel...
Bu gün siyaset yazmayacağım. Hayır, pazar olduğundan değil. "Pazar günleri hafif, uçuk yazılar yazılmalı" diyen hamşolatlar umurumda olduğu için de değil. İçimden gelmiyor, istemiyorum. O kadar...
Ne güzel...
Önceki gece tiyatroya gittim. Antigone'yi seyrettim. Sophokles'in Antigonesi'ni değil. Ondan neredeyse 2.500 yıl sonra Nazi işgalindeaki Paris'te, Direniş Hareketi'ne destek olmak için Oidipus'un kızını bir kez daha sahneye taşıyan Jean Anouilh'in Antigonesi'ne...
Bir oyun eleştirisi yazacak değilim. Bunu iki yıl önce, Tatavla Tiyatro Antigone'yi ilk sahnelediği yıl T24'de Zeynep Aksoy yapmış. Meraklıysanız şu linki tıklayın: Ona ekleyecek sözüm yok.
Zaten bir tiyatro eleştirisi filan yazmaya niyetim yok. AKP Reis'i, CHP Başkanı, yerel seçim adayları, yerel seçim hesapları, Kaşıkçı cinayeti, AİHM kararını reddedecek kadar hukuka veda etmiş yargı aygıtı, yurdum hapishanelerinde voılta atan arkadaşlarım, meslektaşlarım ve yurttaşlarımdan ibaret boğucu bir çemberin içinde dönüp dururken soluklandım; önce gece tiyatronun büyüsü ile yeniden buluştum.
Tiyatro, dans ve müzikle birlikte insanoğlunun en kadim sanatı. Sadece insan sesinde dile gelen "söz"ün ve insan bedeninde göze gelen "hareket"in buluştuğu o büyülü dünya.
... ve devletin dizginlerini ele geçirmiş muktedirlerin, otokratların, diktatörlerin zorba gücüne ölüm pahasına direnen Oidipus kızı Antigone...
Onu tanıyorum. Nazi işgali altındaki Rus steplerinde adı Sonya idi; nazi işgali altındaki Paris'te Michele, Franko İspanya'sında Dolares, Pinochet Şili'sinde İsabel...
Ne güzel...
Tümüyle dolu Tatavla Tiyatro'da salonun yaş ortalamasını tek başıma ben yükseltiyordum. Geri kalanı gencecik kadın ver erkeklerdi. Milyonlar TV ekranı başında sade suya tirit bile olamayacak diziler seyredip çekirdek çitlerken berbat ve zorlu bir İstanbul kışında tiyatro salonuna doluşan genç kadın ve erkekler...
Ne güzel...
İstanbul'da insanlığın en kadim sanatı aşkına her gece perde açan onlarca ve onlarca tiyatro var. Derme çatma salonlarda, bodrum katlarında, ara sokaklarda, beton mabet AVM'lerin uyduruk sahnelerinde...
Ne güzel...
Tiyatro aşkına evinin kirasını ödeyemezken, karnını doyuramazken alkışla beslenmeye gönüllü olmuş gencecik kadın ve erkekler var.
* * *
Kendinize bir iyilik yapın.
"Ay, akşam saatinde bu havada evden çık, tiyatroya para bastırıp bilet al, arabayı parkedecek yer ara, tiyatrodan çıkınca geç vakit eve dön... Ayyy o kadar sıkıntıya gelemem valla" diye kendinize kıymayın, ekran başına çakılıp yaşamı ota çevirmeyin. Gidin bir oyun seyredin.
Çıkınca zenginleştiğinizi duyumsayın; gülümseyin ve "yaşasın tiyatro" deyin.