Aydın Engin

25 Mayıs 2020

Şüphe varsa basın kartı yok(muş)

Fahrettin Altun ve adamları şüphelendilerse, kendileri şüphelenecek kadar bilgiye sahip değillerse, polis istihbaratının, o da olmazsa MİT’in bilgisine başvurmuşlar ve şüphe bilgisi aldılarsa konu kapanmıştır, o gazeteci artık gazeteciden sayılmayacaktır

Hani benim anamın ak sütü gibi hak ettiğim "sürekli basın kartı"mı Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı hâlâ inceliyor, benim gazeteci olup olmadığıma bir türlü karar veremiyor ya…..

Hani benim biricik arkadaşım Tuğrul Eryılmaz’ın da basın kartı yenilenmiyor ve Tuğrul Eryılmaz’ın gazeteci olup olmadığına bir türlü karar verilemiyor; onun birkaç gün önce T24’te yazdığı gibi galiba Türkiye’deki belli başlı iletişim fakültelerinde hocalık yapması, yüzlerce gence gazetecilik mesleğini, ille de "haber nedir ve ne değildir"i öğretmiş olması önemli olmasa gerek ki kart yenileme başvurusu inceleniyor, inceleniyor ve inceleniyor ya…

Hani Cumhuriyet’te Ankara Temsilciliği, Milliyet’te Genel Yayın Yönetmenliği, Hürriyet’te yazarlık yapan Yalçın Doğan arkadaşımın basın kartı incelemede olduğu için yenilenmiyor, Yalçın Doğan’ın gazeteci olup olmadığına Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığınca bir türlü karar verilemiyor ya…

Hani benim sevgili kapı yoldaşım, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı olan zatın doğumundan yıllar ve yıllar önce çıkan Devrim Gazetesi’nde başlayan meslek yaşamında Cumhuriyet Ankara Büro Şefliği, Cumhuriyet Genel Yayın Yönetmenliği, Sabah, Milliyet yazarlığı duraklarından geçip T24 durağına gelmiş Hasan Cemal arkadaşımın sürekli basın kartı yenilenmiyor, Hasan Cemal’in sahiden gazeteci olup olmadığı hâlâ ve hâla inceleniyor ya…

Milliyet’te ekonomi servisi şefliği, Artı 1 TV Ankara Temsilciliği, Cumhuriyet Genel Yayın Yönetmenliği yapmış ve şimdi de T24’te kapı yoldaşım, "Haber var" diye uçurumun dibini göstersen düşünmeden atlayacak kadar mesleğimizin delilerinden Murat Sabuncu kardeşimin de gazeteci olup olmadığına hâlâ karar verilemedi, basın kartı yenilenmedi, inceleniyor ya…

Bu niyetle, geçen hafta T24’te kendi durumumla sınırlı bir dilekçe yazdım (okumayanlar dilerlerse tıklasınlar) ve Fahrettin Altun’a Açık Dilekçe başlığı ile yayınladım ya…

Dilekçeme Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı olan zattan herhangi bir cevap gelmedi ya…

Cevap gelmeyişinde şaşılacak bir yan yok ya…

Meğer fena halde haksızlık etmişim.

Meğer ben ve basın kartları yenilenmediği için homurdananlar kesinlikle haksızmışlar. İnceleme ne söz, onlara basın karttı verilmesi bile -bence- mümkün değil.

Çünkü ben ve onlar meğer gazeteci değil(mişiz)

* * *

Dalga geçtiğimi düşündünüz değil mi?

Şimdi sizi susturacağım. Hem de resmi belge göstererek susturacağım.

Basın kartlarının bir türlü yenilenmemesi üzerine itirazlar, homurtular yükselince başında büyük devlet adamı Fahrettin Altun’un bulunduğu Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı "Doğru bilinen yanlışlar" başlığı ile biz kendini gazeteci sanan aymazlara ve bu konuda kafasında soru olan herkese yönelik aydınlatıcı bir açıklama yayınlamış. Benim, bana yollayan bir İletişim Başkanlığı çalışanı sayesinde haberim oldu. (Fahrettin Altun için özel not: Hiç ısrar etmeyin, o çalışanınızın adını açıklamam. Belki bilmiyorsunuzdur, bizim meslekte kaynak açıklanmaz).

Ey okur, şu resmi belgeye bir bakın hele. Özellikle sağ tarafında bir küçük, bir büyük üçgen ve bir daireden ibaret bir grafik eşliğinde anlatılan "Kimlere basın kartı verilmez" bilgi notuna dikkat edin.

Orada açıkça yazıyor:

13.772 gazetecinin basın kartları yenilenmiş.

894 gazetecinin yenileme başvuruları ise halen değerlendiriliyor, yani inceleniyormuş.

İncelenen ne?

Gerçekten mesleki faaliyet icra edip etmediği.

Hakkında verilmiş bir mahkûmiyet kararı.

Meslek onurunu zedeleyici tutumları.

Ve…

Evet veeeee: Herhangi bir terör örgütüyle bağlantı şüphesi…

İnanmadınız.

Valla siz bilirsiniz. Önünüze bir devlet kurumunun, hem de Cumhurbaşkanlığı gibi en tepedeki bir devlet kurumuna bağlı İletişim Başkanlığı’nın nal gibi belgesini koydum.

Eğer bir terör örgütüyle bağlantı şüphesi varsa o gazeteciye basın kartı verilmez.

"Bir hukuk devletinde şüphe ile bir karar ve yaptırım olmaz" filan gibi çocukça düşünceler mi geçti kafanızdan.

Geçin bunları bir kalem.

Büyük devlet adamı Fahrettin Altun ve adamları şüphelendilerse, kendileri şüphelenecek kadar bilgiye sahip değillerse, polis istihbaratının, o da olmazsa MİT’in bilgisine başvurmuşlar ve şüphe bilgisi aldılarsa konu kapanmıştır, o gazeteci artık gazeteciden sayılmayacaktır.

İtirazı olan?

İtirazı olsa ne olur, olmasa ne olur. "Saray rejiminde "yaşıyoruz, farkında değil misiniz?

* * *

Farkettiyseniz yukarıda gazeteci adları sayarken bilerek mesleğin kıdemlilerinden örnekler seçtim, bizden sonraki kuşaklardan örnek vermedim. Bakarsın onların basın kartlarını yenileyecekleri varsa, vazgeçerler.

Peki siz Hasan Cemal’in, Tuğrul Eryılmaz’ın, Murat Sabuncu’nun, Yalçın Doğan’ın, Aydın Engin’in herhangi bir terör örgütü ile bağlantıları olduğundan şüphelenmiyor musunuz?

Son soruya "hayır" cevabı verenlerden, cevap bile vermeden gülenlerden ciddi olarak ve fena halde şüpheleniyorum.

Haberiniz olsun.