Aydın Engin

14 Aralık 2020

806. olmak

Koşulların tümüne katılıyorsanız ne bekliyorsunuz? 806. sıra dolduysa bir sonraki, o da dolduysa bir sonraki, o da dolduysa...

805 imzalı bir çağrı yayımlandı.

Türk ırkçı-milliyetçiliğinin kalesinin elebaşıları çıldırdı. Hem en tepeden, hem onun bir altından benzeri az görülür, demokratik bir ülkede hiç görülmez bir sövgü seli boşandı.

Cevap verilir mi?

Ah, çok kolay! Söylediklerinin daha katmerlisi sıralanıp aynı adrese geri yollanır.

Ama buna tenezzül edilmeli mi?

Bence asla?

Peki bu hezeyanla (Gençler için: Hezeyan = aşırı ölçüde saçmalama) dalga geçilir mi?

Üf, hem de nasıl! O sözlerin sahiplerini mizah yağmurunda ıslanmış sıçana çevirmek işten bile değil.

Peki değer mi?

Bence hayır ve asla…

* * *

O çağrı metnine imza koyan 805 kişiden biri benim.

Öyleyse bana o ağır hakaretleri sineye çekip susup oturmak mı düşer?

Asla…

Tam tersine 805 imzalı çağrı o densizlere hadlerini bildirmek, onlara unutamayacakları bir ders vermek için mükemmel bir fırsat.

Bunun tek yolu var. Çoğalmak. O iki elebaşının ve o zihniyetin sahiplerinin ve o zihniyetle ortaklık, ittifak kuranların hesaplarının yanlışlığını suratlarına çarpacak bir çoğalma.

805’in 805’den ibaret olmadığını göstermek…

Siyasal terminolojide buna kitleselleşme deniyor.

* * *

805 imzalı çağrı T24’de tam metin olarak, imzacıların adlarıyla birlikte 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü’nde yayımlandı. Okumayanlar için buraya koyuyorum. Tıklayın ve okuyun.

O gün ya da şimdi okudunuz. Öyleyse şimdi sıra sizde:

  1. olmak (yazıyla: Sekiz yüz altıncı).

Bununla yetinmemek. O çağrıyı okumayana okutup, okuyana hatırlatıp 807. olmaları için çaba göstermek. Sonra 808., sonra 809., sonra 810.

Gittiği, gidebildiği kadar…

* * *

Haksız mıyım?

Türk ırkçı-milliyetçiliğinin elebaşıları 805 kişiye sövüp saymadı ki?

Onları çılgına çeviren çağrı metnindeki demokratikleşmenin olmazsa olmazlarıydı.

Hatırlayın:

Ayrımcı salıverme düzenlemeleri yerine özellikle siyasîleri içerecek bir af çıkarılmadan…

…ve Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına rağmen tutsaklıkları sürdürülen muhalif aydınlar, siyasetçiler özgürlüklerine kavuşturulmadan…

…ve HSK yeniden yapılandırılmadan, yargının yürütmeden bağımsızlığı sağlanmadan…

…ve keyfi ve mesnetsiz KHK’larla mağdur edilen binlerce kişi gasp edilmiş haklarına kavuşturulmadan…

…ve milyonlarca seçmenin iradesini hiçe sayan kayyım uygulamalarına son verilip seçilmişler görevlerine iade edilmeden…

…ve kadınların kazanılmış haklarına yönelik saldırılar derhal durdurulmadan ve eşitlikçi yasalar uygulanmadan…

…ve doğal varlıkların ve çevrenin rant uğruna talan edilmesinin önüne geçilmeden, bu varlıklar halkın temel ihtiyaçlarına yöneltilmeden , insanın da parçası olduğu doğayı tahrip eden ve edecek olan verilmiş tüm ruhsatlar ve çılgın projeler iptal edilmeden…

Hiçbir reform söylemi inandırıcı olamayacak ve hiçbir soruna çözüm getirilemeyecektir….

Bunlardan katılmadığınız tek bir koşul varsa, boş verin, unutun gitsin…

Ama koşulların tümüne katılıyorsanız ne bekliyorsunuz?

806. sıra dolduysa bir sonraki, o da dolduysa bir sonraki, o da dolduysa...

Herhalde anlaşılmıştır.

Kitleselleşip şu ağzı bozuk, zihniyeti daha bozuk "siyasal zararlı"lara okkalı bir ders vermenin tam da sırası…