Aydan Çelik

10 Eylül 2023

İstanbul göllerinde su aramaca

Geçtiğimiz hafta, İstanbul'a su sağlayan iki gölün, Sazlıdere ve Büyükçekmece'nin etrafında bisikletli bir keşif turu yaptık. İklim krizi o kadar derin ki, tanık olduğumuz çöl manzaralarından bir gün sonra, şehrin kuzeyi şok edici bir sel felaketine maruz kaldı

Geçtiğimiz günlerde İstanbul'a içme suyu sağlayan iki gölün, Sazlıdere ve Büyükçekmece'nin durumunu görmek için iki bisiklet turu yaptık.

Belki hatırlayanlar olacaktır. Bahar başında "İstanbul ve su" deyince akla ilk gelen Terkos Gölü kıyılarına nilüfer görmeye gitmiş, derin bir hayal kırıklığına uğramıştık. Ormanlı köyü kıyılarında değil nilüfer; su bile yoktu.

Sazlıdere: Yüzde 12

Bu kez sonbaharın gelmesine üç kala Sazlıdere Barajı'na gittik.

Sazlıdere Barajı, Küçükçekmece Gölü'nün kuzeyinde, Terkos Gölü'nün güneyinde yer alır. Bildiğiniz gibi bu, "Çılgın Proje"diye lanse edilen Kanal İstanbul hattıdır. (Biz o gün hattın tamamını kat etmedik. Ama meraklısı, daha önce yaptığımız iki ayrı çalışmanın linkini yazının sonunda bulabilir.)

* * *

28 Ağustos'taki turumuza gölün kuzey sınırındaki Sazlıbosna Köyü'nden başladık. Hemen her yerin leylek yuvalarıyla dolu olduğu "leylekli köy", son misafirlerini birkaç gün önce yolcu etmişti.

Köyün içinden göl kıyısına indik. Mavi-turuncu renklerle işaretlemeleri yapılan Sultanlar Yolu patikasından devam ettik.

(Sultanlar Yolu, araştırmacı yazar Sedat Çakır'ın 2009'da tasarladığı bir rotanın adı. Birinci ve İkinci Viyana seferinin rotasını içeriyor. Viyana'dan başlıyor, Süleymaniye Camii'nde bitiyor. Kanal İstanbul hattında yer alan Dursunköy, Sazlıbosna, Şamlar gibi köylerden geçiyor. Allah korusun kanal yapılırsa bu çok değerli kültür rotası da zarar görecek.)

* * *

Sazlıdere Barajı'nın vaziyeti teknik ölçüme ihtiyaç duymaksızın gözler önündeydi. Sudan onlarca metre uzakta bulunan, midye kabuklarıyla bezeli mezar taşları "buralar bir zamanlar suydu" diye konuşuyordu. Zaten haritada, bastığımız yerler su olarak görünüyordu.

Orada balık "tutmaya çalışan" bir arkadaşla sohbet ettik. Daha birkaç yıl evvel koca koca "İsrail sazanı" tuttuklarını şimdi oltalarına ancak yavruların geldiğini söyledi.

Hazır bulmuşken kanal hakkındaki fikrini de sorduk. "Bence yapılmalı" diye yanıtladı. Neden diye sorduğumuzda "Buralar daha gelişir" diye karşılık verdi. "Belki o zaman sazan değil lüfer tutarsın" diye şakalaşıp vedalaştık.

Sazlıdere baraj gölü

Biraz sonra Bizans'tan beri var olduğu söylenen taş ocağına geldik. Girişi Stonehenge'i andıran ocağın içi bir zamanlar su doluydu. Şimdi boşalmış.

Yaklaşık 10 km sonra eski Şamlar köyünün tarihi camisinin minarelerini gördük. Ama asıl şaşırtıcı olan eski köyün çukurdaki kalıntılarıydı.

Çünkü eski Şamlar köyü 1990'ların ortasında yapılan Sazlıdere Barajı'nın suları altında kalmıştı. Köyün cami dahil birkaç yapısı yukarıda oldukları için kurtulmuştu. (Yeni Şamlar köyü, eski yerleşimin yaklaşık 1 km uzağına kurulu.)

Şimdi, çekilen suların altından eski köyün kalıntıları, mezar taşları, su yalakları görünüyordu. Ancak köyden geriye pek bir şey kalmamıştı. Su, otuz yıl içinde epeyce şeyi eritmişti.

Burada daha da ilginç olan Sultan 2. Mahmud devrinde yapılan tarihi Şamlar Bendi'ne giden havzadaki boşluktu. Her tarafta az da olsa su varken orada ip gibi akan bir derecik kalmıştı.

Yat limanı bekleyen kahveci

Şamlar Bendi'ne dönüş yolunda gitmeye karar verdik ve her zaman yaptığımız gibi, yan tarafında "Kanal İstanbul Arsa Ofisi" yazan köy kahvesinde mola verdik. Çaylarımızı içerken kahveciyle sohbet ettik. Barajda su olup olmaması umurunda bile değildi. Gözleri parlayarak: "Zaten Kanal İstanbul yapılacak. Bizim burası da yat limanı olacak" dedi.

Kendini şimdiden yat limanına hazırlamış olmalı ki, içtiğimiz iki çay iki sodayı turistik tarifeden tahsil edip bizi uğurladı.

Şamlar Köyü

Güney istikametinde 3 km yol aldıktan sonra Sazlıdere Barajı'nın beton duvarına ulaştık. Burada suyun miktarı biraz daha iyi durumdaydı. (O günkü İSKİ verilerine göre Yüzde 12 civarı)

Burada daha dikkat çeken bir görüntü ise barajın karşısında yükselmekte olan köprü inşaatının viyadükleriydi. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 26 Haziran 2021'de "Kanal İstanbul'un ilk köprüsü" diyerek temelini attığı köprüden söz ettiğimi anlamışsınızdır.

Kanal İstanbul için olduğu söylenen köprü inşaatı

Tekrar Şamlar Köyü'ne döndük ve tarihi bende doğru devam ettik. Bundan birkaç yıl evvel bende ulaşmak için yukarıdaki yolu aşmak gerekiyordu. Şimdi suyu çekilmiş dere yatağının içinde pedal çeviriyoruz.

Turumuzu gösteren Strava haritasını açabilirseniz suda gittiğimizi göreceksiniz. Sanki bisiklet değil de kano sürmüş gibi görünüyoruz.

Tarihi Şamlar bendinin Güney tarafındaki kurumuş yatağı

Zaro Ağa'nın bile çalıştığı bir kültürel miras

Ömrünü suya adayan Prof. Kazım Çeçen, Şamlar Bendi'nin 1828'de bitirildiğini söylüyor. Bend yakınlardaki Azatlı Baruthanesi için yapılmış. Barut imali için gerekli olan değirmenlerin ve tokmakların çalışmasını sağlıyormuş.

Spor Tarihçisi Cem Atabeyoğlu, Bir İstanbul Vardı adını taşıyan anı kitabında, 157 yıl yaşayan (1777-1934) ünlü Zaro Ağa'nın Azatlı Baruthanesi'nde çalıştığını söylüyor.

1990'lar kadar tek tarafı su olan Şamlar Bendi, o tarihten sonra iki tarafı da su olan bir bende dönüşmüştü. Şimdi orijinaline daha yakın bir halde. Fakat başı definecilerle dertte. Bir su bendinde "kısmet" arayan insanlar var bu memlekette.

Seviyesi düşük olsa da Şamlar Bendi'nde su miktarı diğer taraflara göre daha iyi görünüyordu. Etrafını çevreleyen Şamlar Tabiat Parkı ile nefis bir peyzaja sahip olduğunu siz de göreceksiniz.

Bentten ayrıldıktan sonra Hacımaşlı Köyü'ne, oradan da başlangıç noktamız Sazlıbosna'ya döndük.

Tarihi Şamlar bendinin Kuzey tarafı

Büyükçekmece: Yüzde 7

Sazlıdere turundan birkaç gün sonra, 4 Eylül'de Büyükçekmece Gölü'ne gittik. Başlangıç noktamız, gölün Marmara Denizi'yle buluştuğu yerdeki Kanuni Köprüsü'ydü. Mimar Sinan'ın harika eserinin kıyısından kuzeye doğru devam ettik.

Onun da Strava rotasını şuraya bırakayım.

Büyükçekmece Gölü Eskice Köyü

Bisikletlerimizin izin verdiği ölçüde göl kıyısında, mümkün olmayan yerlerde ana yolda sürdük.

Eskice Köyü yakınlarında manzara hiç iç açıcı değildi. Ama yine de az çok su vardı. Kuzeye çıktıkça su iyice kaybolmaya başladı. Hele gölün en kuzeyine geldiğimizde manzara çok kötüydü.

Bırakın suyu, zerre damla yoktu. Zaten aynı noktadan 5 yıl arayla çektiğim fotoğrafları görünce ne demek istediğimi anlayacaksınız. Burası TEM'in hemen altında, Hezarfen Havaaalanı'nın yanı başında.

İSKİ verilerine göre bizim gittiğimiz tarihte Büyükçekmece Gölü'nün doluluk oranı yüzde 7 civarındaydı.

Moral bozukluğu içinde, Çatalca'ya bağlı Bahşayiş Köyü'ne devam ettik. Birkaç yıl öncesine kadar çok şirin bir köy olan bu yerleşimin de pek tadı tuzu kalmamış. Yıllardır burada balıkçılara yem niyetine solucan satan esnafın kendisi gitmiş tabelası kalmış. Gölü besleyen kaynaklardan Çamaşırcı Deresi tamamen kurumuş.

İklim krizi yetmezmiş gibi bir de inşaat belasını çekiyoruz

Büyükçekmece Gölü'nü tehdit eden şey sadece kuraklık değil.

Nasıl Terkos, Sazlıdere ve Küçükçekmece kuraklık dışında, Kanal İstanbul gibi bir "çılgın projenin" tehditi altındaysa, Büyükçekmece Gölü de yapılaşma tehditi altında.

Yol boyunca buraların su havzası olduğu, inşaat yapılmasının yasak olduğunu yazan levhalarla karşılaşıyorsunuz ama göl yakınları lüks site inşaatlarıyla dolu. Ayrıca göl kıyısında bir sürü yeni yol açılıyor. Yetmezmiş gibi mevcut yolun genişliği iki katına çıkarılıyor.

Zaten gölün yukarısında açılan Kuzey otoyolu (aslında yolları demek gerekir) inşaat çılgınlığının taşıyıcı unsuru işlevi görüyor. (Bu başlı başına ayrı bir yazı konusu.)

Büyükçekmece Gölü kıyılarında yasak tabelası

Çöl manzaralarının arkasından gelen sel

Küresel iklim krizi, adı üstünde bütün dünyanın sorunu. Sadece İstanbul'da değil dünyanın birçok şehrinde kuraklık yaşanıyor.

Hatta iki hafta önce başlayan İspanya Bisiklet Turu/ La Vuelta'da bu soruna dikkat çekildi. Eurosport'ta yarışı anlatan dostlarımız Berkem Ceylan, Sarper Günsal ve Enes Kanbur aylardır yağmur yağmayan Barcelona'daki su kesintilerini anlattılar. Fakat, havalar o kadar dengesizleşmişti ki, yarışın başladığı gün Barcelona'yı sular seller götürüyordu.

Benzer şey bizim de başımıza geldi. Büyükçekmece turumuzdan bir gün sonra İstanbul'un kuzeyine inanılmaz miktarda yağmur yağdı. Sel yüzünden can kayıpları oldu, bir sürü yeri su bastı.

Ortaya çıkan feci manzaraların barajların su düzeyine katkısı-İSKİ verilerine göre- sadece Yüzde 0,3 oldu.

Vaziyet ürkütücü.

KANAL İSTANBUL LİNKLERİ

Gazete Solfasol'de çıkan yazı, Kanal İstanbul projesi hayata geçerse neleri kaybedeceğimizi bir bisikletçi gözüyle anlatmaya çalışıyor. 

Serkan Ocak, Sebati Karakurt ve Murat Şaka'yla Hürriyet için yaptığımız haberin linki ise şurada.


TIKLAYIN | İSKİ Genel Müdürü Başa anlatıyor; İstanbul'da su krizi yaşanacak mı, en önemli çözüm ne durumda, depremden Kanal İstanbul’a riskler neler?

Aydan Çelik kimdir?

Aydan Çelik 1966 yılında Gürün'de doğdu.

İstanbul Ünivesitesi'nde İşletme ve İktisat Tarihi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi'nde Heykel okudu. 

Çizgi film stüdyolarında, reklam ajanslarında, gazetelerde, dergilerde, yayınevlerinde çalıştı. 

Erken yaşta bağlandığı bisiklet sporu vesilesiyle Eurosport Türkiye'de konuk yorumcu oldu.

Açık Radyo'da Esra Ertan'la birlikte Şeytan Arabası adında bisiklet programı yaptı.

2006'da Tarih Vakfı Yurt Yayınları'ndan Mişli Geçmiş Zaman adını taşıyan karikatür albümü yayımlandı. 

Devam eden yıllarda Bi Tur Versene, İstanbul Bisiklet Rehberi ve Bisiklet Manifestosu adında bisiklet temalı üç kitabı okurla buluştu.

2013'te Cumhurbaşkanlığı Türkiye Bisiklet Turu'nun 50. yaşı için "Pardus" adında bir maskot tasarladı.

Toplumsal Tarih, Cyclist Türkiye, Socrates dergileri yayın kurulu üyesi.

Halen çiziyor, yazıyor, bisiklet üstünde çocukluğunu arıyor.