Aydan Çelik

20 Ağustos 2023

İstanbul'da 1 Neyzen Tevfik, 10 Fergio House gücündedir

Taksim’de havaya dolar saçan Fergio House tayfasının videosunu görünce, aklıma Neyzen Tevfik’in bir hikâyesi geldi. Onların dolarla yaptığı atraksiyonun daha afilisini çok yıllar evvel Neyzen yapmıştı

Taksim’de havaya dolar saçan Fergio House tayfasının videosunu ilk gördüğümde, aklıma Neyzen Tevfik’in bir hikâyesi geldi. Fakat yazmaya fırsat olmadı. Sonra da geç kaldım diye rafa kaldırdım.

Geçenlerde Mehmet Y. Yılmaz konuyu tekrar açınca, hadisenin güncelliğini koruduğunu fark ettim ve yazıyı bitirmeye karar verdim. (Yazı için tıklayın)

***

Yazmadan evvel hikâyeyi nerede okuduğumu bulmaya çalıştım.

Önce ilk baskısı 1949’da yapılan, İhsan Ada’nın yayına hazırladığı Azabı Mukaddes kitabında aradım, fakat bulamadım.

Daha sonra Alpay Kabacalı’nın 1987’de basılan Bütün Yönleriyle Neyzen Tevfik biyografisine baktım. Orada da bulamadım.

Yıllar evvel okuduğum Mehmet Ergün’ün Neyzen Tevfik ve Azabı Mukaddes’ine ulaşamadığım için kontrol edemedim.

Bu durumda aklımda kalanıyla nakledeceğim.

Zaten hikâye gerçek midir, yoksa birileri uydurdu da Neyzen’e mi izafe etti, hiç fikrim yok.

Aslında çok önemi de yok. Zira yapıp ettikleri dilden dile katlanarak büyüyen bir efsaneden söz ediyoruz... O deryaya bir katre de biz eklemişiz, çok mu?

Hem eskiler “Galat-ı meşhur lugat-i fasihten evladır” demezler mi? (Bu havalı lafın ne anlama geldiği internette mevcut.)

***

Efendim hikâye şöyle:

Neyzen Tevfik, yine dipsomaninin derinlerinde mesai yaparken, derbeder bir vaziyette nerede akşam orada sabah ederken, meteliğe kurşun atarken, haline üzülen dostları yardım için seferber olmuş, onun için bir konser organize etmişler. Zorla ikna edip sahneye çıkartmışlar.

Memleketin en kalantor, en ekabir takımının davetli olduğu konserden Neyzen’e hatırı sayılır bir para kalmış.

Fakat “sazımı hiçbir zaman paraya tabi kılmadım. Böyle bir vaziyeti beni yaşatan en büyük hayat arkadaşım, sadık ve vefalı neyime karşı hakaret telakki ederim” diyen sanatkâr, ertesi gün, Tahtakale’ye gitmiş, elindeki ganimeti ortası delik 1 kuruşlara çevirtmiş.

Mahmutpaşa’dan aldığı kurdelaları paraların ortasına geçirmiş ve bulduğu her köpeğin boynuna asmış. (Üstadın köpeklerle arası zaten iyi olduğu için, İstanbul şehrinde her yan köpeklerle dolu olduğu için, en yakın dostu sevgili köpeği Mernuş olduğu için, belli ki bu konuda sıkıntı çekmemiş.)

Boyunlarındaki paralarla şehirde cirit atan köpeklerin arkasında koşan insanları gördükçe keyiflenen Neyzen, niye böyle bir şey yaptığını soranlara: “Niye mi yaptım? Beşeriyetin halini temaşa için” diye cevap vermiş.

***

Şimdi Taksim’de havaya dolar atanların böyle bir niyeti var mıydı bilemem. Ama beşeriyetten bize bir kesit izlettikleri kesin: Dolar kapmak için birbirini ezen insan manzaraları...

Yaptıkları “şey”den sonra gözaltına alınan ekipten beş kişi “halkın bir kesimini alenen aşağılamak” suçlamasıyla yargılanmak üzere, adli kontrol şartıyla serbest bırakılmış.

Mehmet Y. Yılmaz, yazısında böyle bir yargılamanın mesnetsizliğini anlatıyor. Haklı da görünüyor.

(Kim bu Fergio House’cular diye merak edip baktım. Onlyfans denen bir uygulama için içerik ürettiklerini öğrendim. Oraya bakmadım ama İnstagram hesaplarına girdim. Herhalde yaşım geçtiği için sadece komik buldum. Eyes Wide Shut filmindeki kırmızılı ayin bile daha inandırıcıydı. Erotizmin de, ezoterizmin de bir adabı, usülü var.)

 

Neyse, o işleri yeni yetmelere bırakalım da biz esas soruya dönelim.

Bugünün kritik sorusu şu: Tam 70 yıl evvel, 1953’te bu dünyadan göçen Neyzen Tevfik yaşasaydı, ve o zaman yaptığı hareketi bugün yapsaydı başına neler gelirdi?

Fergio House’çular başka bir ülkenin parasını saçtıkları için belki yırttılar ama 1 dolar yerine , 27 liralık banknotlar saçsalardı bu kadar kolay kurtulabilirler miydi?

(27 liralık banknot olur mu demeyin? Fıkrası bile var... Parasızlıktan bunalan üç kafadar sonunda kalpazanlık yapmaya karar vermiş ve 7.500 liralık banknotlar basmışlar. Piyasaya sürme işine mahalle bakkalıyla başlamışlar. İçlerinden biri bakkala gidip elindeki banknotu uzatıp “bunu bozar mısın?” diye sormuş. Bakkal da “Elbette. Nasıl istersin? 3 tane 2.500 lira mı vereyim, 2 tane 3.750 lira mı?” diye yanıtlamış.)

***

Döneminin en “marjinal” adamı, köpeklerin boynuna delikli paralar taktığı için muhtemelen herhangi bir kovuşturmaya uğramadı.

1879 doğumlu Neyzen Tevfik, 2. Abdülhamid devrinde 30 yıl yaşadı. İstibdattan bunaldığı için 1903’de Mısır’a gitti. Meşrutiyet’in ilan edildiği yıl olan 1908’de İstanbul’a geri döndü. Her yerin “hürriyet hürriyet” diye inlediği o balayı günlerinin pek kısa sürdüğünü erken idrak etti. Aynı Sultan Hamid’e yaptığı gibi Meşrutiyetçiler’e de verdi veriştirdi.

Ömrünün son 30 yılını Cumhuriyet’le geçirdi. Kemiksiz dilinden Cumhuriyetçiler de nasibini aldı... Ama birkaç adli vaka sayılmazsa başına büyük belalar gelmedi.

Neyzen’i tanıyanlar bu “ayrıcalığın” biraz da onun “tanımlanamaz” kişiliğinin mükafatı olduğunu söyler.

Mesela Sadri Ertem 1942’de: “Neyzen Tevfik’i ben başka bir dünyadan bizim yaşadığımız âleme gelmiş yabancı bir insan gibi tanıdım ve her zaman bu hissim devam etti” der.

Ertem’in zamanında popüler kültürde UFO diye bir kavram olduğunu sanmıyorum. Deneyimli gazeteci farkında olmadan “Unidentified Flying Object/ Tanımlanamayan Uçan Nesne”nin tarifini yapıyordu. Ya da ondan inen bir uzaylının...

1939’da Hakkı Süha Gezgin, Yeni Mecmua’da Neyzen’i Diyojen’e benzetiyor, fakat şerh düşüyordu: “Diyojen’in hiç olmazsa bir fıçısı vardı. Neyzen, yeryüzünde mekân seçmek külfetine katlanamaz. Cihana sığmayan bu feza gibi adam, mekana sığar mı? (...) Bu yaradılışta olanlar menfaat prangasına ayak, korku yularına boyun verir mi?”

İlhan Selçuk: “Böyle kişilerin toplumda dokunulmazlığı vardır. Hele özgürlüklerin pekişmediği ve geleneklerin bastırdığı yerlerde halk Neyzen tipindekilere evliya gözüyle bakar, saygı duyar. Sıradan insan, kendisinin yapamadığı işi yapan, tutamadığı yaşam biçimi yeğleyen bu tür serdengeçtileri sevgiyle anar” diye yazar.

***

Üç çeyrek asır süren ömrüne üç ayrı devri sığdırmış, Neyzen gibi bir şahsiyet, bugünün ikliminde ne kadar yeşerebilirdi merak içindeyim.

Hemen herkesin nasibini aldığı o hicivleri bugünün muktedirleri için yazsaydı acaba başına neler gelirdi?

Aydan Çelik kimdir?

Aydan Çelik 1966 yılında Gürün'de doğdu.

İstanbul Ünivesitesi'nde İşletme ve İktisat Tarihi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi'nde Heykel okudu. 

Çizgi film stüdyolarında, reklam ajanslarında, gazetelerde, dergilerde, yayınevlerinde çalıştı. 

Erken yaşta bağlandığı bisiklet sporu vesilesiyle Eurosport Türkiye'de konuk yorumcu oldu.

Açık Radyo'da Esra Ertan'la birlikte Şeytan Arabası adında bisiklet programı yaptı.

2006'da Tarih Vakfı Yurt Yayınları'ndan Mişli Geçmiş Zaman adını taşıyan karikatür albümü yayımlandı. 

Devam eden yıllarda Bi Tur Versene, İstanbul Bisiklet Rehberi ve Bisiklet Manifestosu adında bisiklet temalı üç kitabı okurla buluştu.

2013'te Cumhurbaşkanlığı Türkiye Bisiklet Turu'nun 50. yaşı için "Pardus" adında bir maskot tasarladı.

Toplumsal Tarih, Cyclist Türkiye, Socrates dergileri yayın kurulu üyesi.

Halen çiziyor, yazıyor, bisiklet üstünde çocukluğunu arıyor.