Son yıllarda özellikle arkadaş çevremde “Karadağ’da ev almak istiyorum” cümlesini sıklıkla duymaya başladım. Bir kısmı gerçekten bu isteklerini yerine getirdi, bir kısmı hala araştırma halinde. Onları bu karara iten şey aslında basit gerekçelere dayanıyor. Avrupa’da çok da pahalı olmayan ve vize istemeyen güzel bir ülke ile bir şekilde bağlantıda olmak, belki bir süre sonra taşınmak ya da elde edecekleri kiradan gelir kaybı olmadan hayatlarına katkı sağlamak. Elbette gerekçeleri çoğaltmak mümkün.
Ben de uzun zamandır görmeyi planladığım ülkeye, sonbaharda gitme fırsatı buldum. Budva’da Sveti Stefan’a bakarken, Kotor’un dar sokaklarında ya da körfez kıyısındaki romantik sakinlikte yürürken, bu ülkenin neden bu kadar çok sevildiğini anlamam kolaylaştı.
Ülkede adım başı Türkçe tabelalar görüp, Türkçe konuşmalar işitince gezi boyunca buraya taşınmış insanlara sorular sormam da kaçınılmaz oldu. Cevaplar çeşitli. Kimisi Karadağ’ın doğasına, kimisi de buradaki yatırım fırsatlarına kapıldığını anlattı.
Parlamaya hazırlanan yıldız
Şimdi biraz geriye çekilip Karadağ’a uzaktan bakalım. Burası Avrupa'nın en genç ülkelerinden biri ve sahneye çıkmaya hazırlanıyor. Yugoslavya’nın kanlı bölünmesinin ardından, 2006 yılında gerçekleştirilen halk oylaması ile bağımsızlığını ilan etti. Avrupa Birliği (AB) ile tam üyelik müzakerelerine 2012 yılında başladı ve 2028 yılında üye olacağı öngörülüyor.
Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock’un bu yaz başkent Podgoritsa’ya yaptığı ziyaret sırasında sarf ettiği sözler, ülkeye özel önem verildiğinin kanıtı niteliğinde:
“Avrupa’da, Rusya’nın lehine olacak gri alanlar yaratılmasına izin veremeyiz. NATO ve AB üyeliği, bizim için birer hayat sigortasıdır ve Karadağ’ın her iki sigortaya da sahip olması önem taşıyor.”
Bu ifadeler, Karadağ’ın sadece bölgesel değil, küresel arenada da daha fazla dikkat çekeceğini işaret ediyor. Ülke, 13 bin metrekarelik yüzölçümü, turizm ağırlıklı hizmet sektöründe giderek yükselen geliri ve artan insani gelişim endeksiyle dikkatleri üzerine çekiyor. Şimdiden, uluslararası sermaye başta inşaat sektörü olmak üzere yatırımlara başlamış durumda. Karadağ neredeyse herkes için fırsatlar anlamına geliyor.
Vize muafiyeti ve kolay ulaşım
Karadağ ile Türkiye arasında vize muafiyeti anlaşması bulunuyor. İstanbul’dan sadece 1,5 saatlik uçuşla ulaşabileceğiniz ülkeye pasaportunuzla rahatça giriş yapıp 90 gün boyunca kalabiliyorsunuz. Ben uçaktan indiğimde herhangi bir polis sorgusuyla karşılaşmadım; ancak havayolu görevlisi, ülkeye ilk kez girdiğim için dönüş biletimi görmek istedi. Daha önce giriş yapanlardan böyle bir şey talep edilmedi.
Güzel değil, çok güzel
Karadağ’ın doğası ve huzur dolu atmosferi, insanda Karadağ’da yaşama arzusu uyandırıyor. Bunu tetikleyen şey ise ev fiyatlarının ve kiralarının artmasına rağmen hala İstanbul ve İzmir gibi büyük şehirlere kıyasla düşük olması. Hem satış bedelleri hem euro bazındaki kira getirileri, Karadağ’ı yatırım açısından cazip hale getiriyor. Türkiye’deki emlak fiyatlarının tavan yaptığı bu dönemde, buradaki fiyatlar adeta "masum" kalıyor.
Ev alana oturum izni
Türkiye'den gelenleri tavlayan nedenlerin başında makul ev fiyatları var demiştik. Gayrimenkul satın aldığınızda yıllık oturma izni alabiliyorsunuz. Karadağ, AB’ye girdiğinde Golden Visa uygulamasına geçeceği için evi olanların daha avantajlı olacağı bilgisi de kulaktan kulağa dolaşıyor.
Ev almdan, şirket kurarak da oturum ve çalışma izni almanız mümkün. Şirket kurma süreci, sermayesiz ve son derece basit olduğu için oturum izni almak için pek çok kişi bu yolu tercih ediyor.
Karadağ hakkında duyduğumuz bilgiler, ev sahibi olmanın ya da iş kurmanın çok kolay olduğu algısını yaratıyor. Gerçekler ise böyle değil. Yazar Joseph Campbell’ın dediği gibi, “İnsanlar gerçekleri unutur ama hikayeleri hatırlar”. Mutlu hikayeler yaratmak için gerçeklere yakından bakmak iyi olabilir.
Yarın: Karadağ’da yeni bir başlangıç
Avrupa’nın büyüleyici minik ülkesi: Karadağ |