Orta Doğu'da ateşin sesi hiç kesilmiyor. İsrail savaş uçaklarının Gazze Şeridi'ni, Türk savaş uçaklarının da Irak'ın kuzeyini "güvenlik" gerekçeleriyle vurdukları şu günlerde, Sezar Yaptırımları ile ABD'nin ticari ablukaya aldığı Suriye'de ise silahların daha ziyade iki hasım cihatçı grup arasında "konuştuğu" dikkati çekiyor. İlk göze çarpan, İdlib muhafazasının neredeyse bütününe ve de sınır geçişlerine hâkim durumdaki Hey'et Tahriru'ş-Şam (HTŞ) örgütü ile bu örgütü yetersiz bulup ayrılanların kurduğu Hurraseddin grubunun çatışması.
İdlib kırsalında yoğunlaşan bu iç çatışmanın temelinde, Türkiye'nin Rusya ile yaptığı 5 Mart tarihli ateşkes anlaşmasına olduğu kadar HTŞ örgütünün de Türkiye ile kurduğu ilişkinin kapsamına itiraz eden bazı kişi ve grupların bu örgütten ayrılma sürecine hız kazandırarak yeni askeri arayışlara yönelmeleri yatıyor.
Rusya'nın bölgedeki varlığına sessiz kalmamak isteyen Hurraseddin'in İdlib kırsalındaki eylemlerini yoğunlaştırma hedefine dönük olarak Fesbutu adıyla bir operasyon odası kurması iki grup arasında gerilimi tırmandırdı. Ankara ile Moskova arasındaki anlaşmaya uymak istemediğini beyan ederek nisan ayında HTŞ ile yolunu ayıran ve Fesbutu'nun da komutanlarından olan Ebu Malik Telli, HTŞ güvenlik güçleri tarafından tutuklanınca, ikisi de El Kaide geleneğinden gelen iki grup arasındaki ipler tam anlamıyla kopma noktasına geldi. HTŞ bölgede kendi otoritesi dışında bir askeri komuta kademesi oluşturulmasını istemez iken, daha radikallerin temsil edildiği Hurraseddin ise, HTŞ'nin Türkiye tarafından kullanıldığını ve yutulmaya çalışıldığını düşünüyor.
Ebu Malik Telli (ya da gerçek adıyla Cemal Hasan Zeyniye), HTŞ'nin öncül grupları kabul edilen Nusret (Nusra) Cephesi ile Şam'ın Fethi Cephesi'nde de üst düzey komutanlık görevi yapmış, daha sonra da 2017 başlarında kurulan HTŞ içinde yer almıştı.
Telli'nin tutuklanması akabinde HTŞ liderliğine Fesbutu komutanının serbest bırakılması yönünde baskı yapmak isteyen Hurraseddin grubu, geçtiğimiz hafta başında "Kıyamet günü her hain için bir sancak dikilir" başlığını taşıyan bir açıklama eşliğinde, İdlib'in batısındaki İdlib - Arab Said karayolu ile Bire-Ermenaz -Milles karayolları üzerine kontrol noktaları koyarak geçişleri denetlemeye başladı. Derken Hurraseddin'in bölgedeki başka noktalarda da benzer eylemler gerçekleştirdiği öğrenildi.
HTŞ'yi rahatsız eden bu gelişmelerinin akabinde iki grup geçtiğimiz hafta içinde Arab Said ve Sehlur-Ruc köylerinde çatışmaya başladı. Taraflar üç gün sonra bu kontrol noktalarının kaldırılması ve idarelerinin bölgesel yönetime devredilmesi konusunda uzlaşmaya vararak çatışmaları sona erdirdi. Ardından iki örgütün geçen perşembe günü, Cisru'ş Şuğur (Hamame, Yakubiye ve Cudeyde) ve Harim (Ermenaz, Kuku ve Şeyh Bahr) bölgelerinde de Hurraseddin tarafından kurulmuş kontrol noktalarının kaldırılması ve yenilerinin kurulmaması yönünde anlaşmaya vardığı haberleri geldi.
Ancak gruplar arasındaki anlaşmazlık bununla sınırlı değildi. HTŞ bölgedeki tüm askeri faaliyetlerin kendi kurduğu "El-Fethu'l-Mubin Operasyon Odası" idaresi altında yürütülmesi gerektiğini düşünüyordu. HTŞ'nin askeri kanadı bu amaçla, 26 Haziran günü bir bildiri yayımladı. Bildiride, Rusya'nın desteğindeki Suriye Ordu birliklerine karşı cihatçıların verdiği askeri mücadeleye katkı sağlamak isteyen her kişi ve grubun bunu "El-Fethu'l-Mubin Operasyon Odası" üzerinden yapması isteniyor ve diğerlerinin yasaklandığı belirtiliyordu.
Bu arada, bir dönem HTŞ'nin önde gelen komutanlarından olan, ancak geçtiğimiz yılın eylül ayında örgüt lideri Ebu Muhammed el Cevlâni'yi sert bir dille eleştirdiği ve örgütün finansal olarak da kötü yönetildiğini söylediği için bir dönem tutuklu kalan Ebu'l Abid Eşidda'nın iki grup arasındaki gerginliği yeniden tırmandıran açıklaması geldi. Tutuklanıp serbest bırakıldıktan sonra yeni arayışlara giren ve birkaç ay önce Tensikiyyetu'l Cihad adıyla yeni bir grup kuran Eşidda'ya göre, HTŞ cihatçıları cuma gecesi bu grubun askeri amaçlı müstahkem noktalarına saldırmışlardı. HTŞ liderliği saldırıyı yalanlasa da, cihatçılar arasında kaynayan sular bir türlü durulmuyordu. Öte yandan, aynı tarihlerde HTŞ'ye muhalif kanattan iki komutan ABD'nin suikast füzeleri tarafından yapıldığı sanılan saldırıların sonucu hayatını kaybediyordu.
Tabii, Ebu Malik Telli HTŞ tarafından tutuklanan tek isim de değildi. HTŞ'nin son dönemde gözaltına aldığı diğer isimler arasında Ebu Salah el Özbeki de yer alıyordu. Örgüt bünyesindeki Özbek savaşçılardan oluşan Tevhid ve Cihad Ketibesi nin kurucu lideri olan Ebu Salah el Özbeki, ya da gerçek adıyla Siraceddin Muhtarov, kısa bir süre önce HTŞ'den ayrılıp Ensaruddin Cephesi'ne katılmıştı.
Ayrıca, silahlı muhalefetle koordinasyon içinde İdlib'de yardım gönüllüsü olarak çalışan İngiliz uyruklu Tevkir Şerif de Ebu'l Abid Eşidda ile bağlantılı olduğu iddiasıyla HTŞ tarafından tutuklanmıştı. İngiltere'nin 2017 yılında vatandaşlıktan çıkarttığı Tevkir Şerif'in tutuklanmasına bölgede görev yapan Amerikalı gazeteci Bilal Abdülkerim de karşı çıkmış ve mensubu olduğu OGN TV'nin Youtube kanalı üzerinden HTŞ'ye Şerif'in derhal serbest bırakılması çağrısı yapmıştı.
HTŞ, kendisine muhalif kişilere yönelik gerçekleştirdiği gözaltıların ardından aldığı bir kararla, herhangi bir savaşçının HTŞ yetkilileri onayı dışında gruptan ayrılmasını, başka bir gruba katılmasını veya başka bir grup kurmasını da yasaklamıştı. Karar, HTŞ'nin bölgedeki otoritesini pekiştirmeye dönük bir girişim olarak yorumlanmıştı.
Son dönemde İdlib'de HTŞ'nin Türkiye ile kurduğu ilişkinin kapsamını eleştiren ve Ankara'nın bölgedeki muhalif silahlı güçleri yeniden dizayn etmeye dönük girişimlerine karşı çıkan bazı kişi ve gruplar bu örgütten ayrılma sürecine hız kazandırıyor. Söz konusu kişi ve gruplar, bölgedeki cihatçıların Ankara tarafından kurulan Suriye Milli Ordusu'na entegre bir yapıya dönüştürülmesi çabalarına HTŞ liderliğinin sessiz kaldığını savunuyordu. Son dönemde bölgedeki etkili çok sayıda isme yönelik ziyaretler gerçekleştiren HTŞ lideri Ebu Muhammed el Cevlâni de, stratejisinin sadece Ankara ile çatışmasız ilerlemek olduğunu ima eden açıklamalar yapıyordu.
Öyle anlaşılıyor ki, iki taraf arasındaki mücadelenin seyri, Ankara'nın bölgedeki tasarımının da süratini belirliyor olacak. Tabii bu da, son dönemde Doğu Akdeniz'e çok sayıda savaş gemisi gönderen ve İdlib bölgesinde geniş çaplı bir mücadeleye hazırlandığı izlenimi veren Rusya'nın Ankara ile yürüttüğü işbirliğinin geleceğini…