Türkiye gündemini belirleyen Sedat Peker'in yayınladığı videolarla ilgili ilk yazımızda, "Peker, bilmeyenler için hayli çok şeyi 'ifşa ederken' bilenler içinse hafıza tazelemeden öteye gitmiyor. Yeni hiçbir şey söylemiyor" demiştik.
Muhalefet cenahında gerçekten bayram sevinci yaşatan son videosuyla nihayet herkes için bir şeyler anlattı. Hakkında açılan soruşturmaları kendisine haber vererek "Kaç" diyen kişinin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu olduğunu öne sürerek hakkında başka bazı iddialar dile getirdi.
Peker ilk üç videosunda dikkat çekici biçimde hiç değinmediği Soylu için özel videosuna "Bazıları aslan hikâyesini anlatmadan avcının hikâyesine inandılar. Görüşeceğiz" başlığını uygun görmüştü. Peker'in, "Sayın İçişleri Bakanımız Süleyman Soylu, temiz Süleyman, aslan Süleyman... Benimle ilgili bir tweet atmış 'Pislik, mafya' demiş. Ondan önce 'Suç örgütü' demişti. Bugün size temiz Süleyman'ı anlatacağım" sözleri ise özel yayının nedenini anlatıyordu. Öncekilere benzer bir simgesel masa düzeni hazırlayan Peker, Mario Puzo'nun "Aptallar Erken Ölür" isimli kitabını bu kez görünür biçimde yerleştirmişti. Anlaşılan o ki Peker, adının konuya uygunluğu nedeniyle masaya yerleştirdiği kitapla, Soylu'nun siyasi kariyerinin noktalanacağını söylemeye çalışıyor.
Erken ölecek aptal kim?
Soylu'nun siyasi geleceğinin Recep Tayyip Erdoğan'ın iki dudağının arasında olduğunun herkes gibi Peker de farkında. Daha önceki istifasını kontrolü altında tuttuğu Milli Beka Hareketi adı altında örgütlenmiş trol ekibinin yadsınamaz katkısıyla büyüyen bir sosyal medya direnişine çevirmeyi başartan Soylu, MHP lideri Devlet Bahçeli'nin himayesinde koltuğunda kalmayı başarmıştı. Hırsızlıkla suçlayıp "Hesap sormazsam namerdim" diyecek derecede düşmanıyken bir neferine dönüştüğü Erdoğan ve partisi AKP içinde Soylu'yu sevenlerin sosyal medyada yarattığı karşılıkla ters orantılı olduğu herkesin malumu. Saray rejiminin eklemlendiği devlet içi kanat tarafından görevlendirilmesi sonrasında AKP treninin vagonuna son anda asılarak binen ve makam elde eden Soylu için kişisel menfaatleri ve siyasi kariyerinin öncelik olduğu şu anki partisinde de herkesçe bilinen bir gerçek. Millî Görüş geleneğinin halen etkin güç olduğu AKP'de Erdoğan sonrasında genel başkanlığı Soylu'ya bırakmayacak çok sayıda kişi ve grup var.
Partinin kurucusunun oğlu Tuğrul Türkeş'e bile genel başkanlık makamının bırakılmadığı MHP'nin başına geçmek Soylu için gerçekleşmesi mümkün olmayacak bir hayal. Milliyetçi muhafazakâr seçmeni konsolide eden 'marka değeri yüksek' partiler varken kendi partisini kurarak ya da var olan bir tabela partisinin başına geçerek büyütmesi de çok mümkün değil. Zira ideolojik tutumuyla oylarına talip olacağı seçmen kitlesi zaten iktidara eklemlenmiş durumda. İktidar merkezinin dışında kalan partilerin seçmenlerini oluşturan sosyal demokratlar, seküler milliyetçiler, Kürtler, sol/sosyalist bloktakiler, Aleviler ve demokrat Müslümanlar nezdinde ise Soylu bir nefret öznesi olmaktan öte değil. Hâl böyle iken kabinenin en icracı makamı olan İçişleri Bakanlığı'nı yitirmesi Soylu'nun siyaseten ölümü anlamına gelecektir. Bu yüzden de ismi "Aptallar Erken Ölür" olan kitap Peker'in 13 Mayıs tarihli Soylu özel videosunda en önde görünüyor.
Ortalık daha da kızışacak
Son birkaç aydır, Ankara kulislerindeki haziranda olması beklenen kabine değişikliğine ilişkin dedikodularda Soylu'nun da adı geçmekteydi. Ancak ifşa edilenlerden sonra böyle bir tasarrufa gidilmesi halinde 'organize suç örgütü lideri' denilerek söyledikleri itibarsızlaştırılmaya çalışılan Peker'i haklı çıkaran bir durum ortaya çıkacak demektir. Aksi halde ise Erdoğan'ın kurtulmak istediği Soylu'ya bir süre daha tahammül göstermek zorunda kalacak diyebiliriz.
Peker videosundaki ifşalardan sonra hem Saray hem de AKP sözcüleri tarafından mecburen savunulan Soylu için belirleyici olan Erdoğan tarafından sahip çıkılıp çıkılmayacağı ya da bunun ne şekilde gerçekleşeceği olacak. Erdoğan'ın bakanına sahip çıkması halinde Peker'e karşı kullanacağı üslubun en az Soylu'nunki kadar nobran olacağı kuşkusuz. Böyle bir durumda Erdoğan, Peker'in en ince detayına kadar düşünülmüş bir taktik ve stratejiyle ördüğü oyuna dahil olacak demektir. Yani Peker'in bugüne kadar "Tayyip Abi" diyerek minnettarlıkla bahsetmiş olduğu Erdoğan'a karşı cevap hakkını kullanacaktır. Soylu'ya yönelik cevap hakkını nasıl kullandığını son videosunda gördüğümüz Peker'in ortalığı daha da kızıştıracağını söylemek mümkün.
Nirengi noktası Suriye'ye giden silahlar
Kızışacak konunun en can alıcı noktasının ise Peker'in daha önceki videosunda elinde tuttuğu kâğıtta yazılı olan ancak değinmediği "Suriye'ye giden silahlar" notuyla ilgili olması kuvvetle muhtemel. "Sizi dünyada birinci haber yapacağım" dediği videoda masa üzerinde görülen cam mumluğun, dünyanın birçok yerindeki önemli davaların görüldüğü mahkemelerde sanıkların içinde tutulduğu cam kafesi simgelemesi için oraya konulduğu aşikâr. Notlarda yer alan "Serdar Ekşi şahit" kısmının ise bilenler açısından konuyu Erdoğan'a bağlayan bir anlam içerdiğini belirtmekte fayda var. Şimdilik.
Peker'in pişmanlıkları yakın geçmişteki siyasal tutumuna dair
Son videosunda söylediklerinden, hakkında yazılanları ve yapılan yorumları da takip ettiği anlaşılan Peker kendisine yönelik bazı eleştirilere de yanıt verdi. "Bana diyorlar ki, pazarlık yapmak için böyle parça parça yayın yapıyor. Bence siz analistlik yapmayı, böyle süslü kelimeleri bırakın" diyen Peker, neden şimdi konuştuğunu, "Benim namusun şerefim pazarlık konusu değil, ama siz namusunuzu, şerefinizi pazarlık konusu olarak görüyorsanız o sizin sorununuz" diyerek yanıtlıyordu.
Silivri Emniyet Müdürü Hakan Çalışkan'ın intihara sürüklenmesinde (https://bit.ly/3odtT0C) Süleyman Soylu'nun rolünü dile getirdiği iddialarını sıralarken de Peker, "Maalesef bazı namussuzlukları görüp o an söyleyemiyoruz" diyerek neden şimdi konuştuğuna dair eleştirileri de yanıtladı. "Kardeşim o an söyleyemedim, diyemedim. Yav ben size Mesih'im, sizi kurtarmaya mı geldim dedim. Ben kurtarıcıyım mı dedim? Benim öyle bir görevim yok. Benim meselem şeref, namus meselesi" diyen Peker, konu kişiselleşip kendi canını acıtınca konuşmaya başladığını söylemiş oluyordu. Ki barış imzacısı akademisyenlerden söz verdiği üzere özür dilemesiyle, siyasal menfaatleri için Erdoğan ve iktidarı tarafından kriminalleştirilen bir konuyla ilgili geçmişteki siyasal tutum alışına dair bir pişmanlık dile getirmiş oldu.
Peker'i arayanlar kimler?
Bir önceki videosunda da çatışmaya hazır olduğunu belirten Peker, ilk videonun yayınlanmasının ardından kimler olduğunu söylemeden "kıramayacağı" çok sayıda hatırlı kişinin aradığını söyledi. Peker, "Hepsine ters konuştum, bir daha sakın beni aramayın. Benden de uzak durun, dedim, başıma yakında bela gelecek; uzak durun size gelmesin o felaketler, dedim" diyerek her şeye hazırlıklı olduğunu anlatmaya çalıştı. Peker ilk videonun ardından haber gönderenlerden birinin Soylu olduğunu da iddia ederek "Ben şunu anlamadım yalnız; ben Berat Bey'le ilgili yayın yaptığımda bana haber yollayıp 'Yayını durdur' da sen dedin. Onu anlayamadım, onunla sorunun var, onu Türkiye biliyor. Artık nasıl bir denge oluştuysa veya çok mu karışıklık çıktı, neden bunu söyledi, onu da bilmiyorum" dedi.
Aracılar havuzun 'makbul' gazetecileri mi?
Süleyman Soylu'nun kendisi hakkında yaptığı açıklamalara öfkesini dile getirmekten kaçınmayarak meydan okuyan Peker, "Sülü, temiz, süslü, aslan, cici" gibi sıfatlarla hitap ettiği Soylu'nun kendisine kaçmasını söyleyen kişi olduğunu iddia ederek bir hesaplaşmanın da kapısını açtı. Peker, açıklama yapmadan önce Soylu'nun kendisine, -ihtimal havuz medyasından isimlerle- haber gönderdiğini de söyledi. Peker'in anlattığına göre, kendisine "Süleyman Bey'in üzerine çok geliyorlar, bir şeyler söyleyecek, arkadaş kusura bakmasın" denmişti. "Sorun değil normal" diye karşılık verdiğini belirten Peker, "Bizim ülkeye geri dönüş biletimiz ya hayallerimizi de çaldı, bilet de gitti" diyerek ilk videosunda nisan ayında Türkiye'ye dönüşü için söz verenin de Soylu olduğunu savunuyordu. Soylu'nun açıklamasında "İş adamı olduğunu söyleyip sonra suç faaliyetleri olduğunu tespit ettik" dediğini belirten Peker, "Ben ne zaman çıktım, 1,5 sene oldu. Dosya ne zaman hazırlanıyor, 3 senedir. Bu dediğim olay ne zaman oldu, taş çatlasın 5 ay. Sen demedin mi ona 'Ben severim' diye. Bu kadar kısa sürede ne değişti?" diye haklı olarak soruyordu.
Peker'den Soylu'ya: Berat Bey'e beni sen düşman etmedin mi arkadaş?
Soylu'nun kendisi hakkında söylediği "Pislik, mafya suç örgütü babası, mafya lideri" demesine öfkelendiğini gizlemeyen Peker, "Şimdi namusluca konuşacağız, namusluca ben delilleriyle anlatacağım. Yaşananları namusluca anlatacağım" diyerek Soylu ile ilgili bildiklerini ve tanık olduklarını anlattı. Soylu'ya, "Berat Bey'e sen beni düşman etmedin mi arkadaş?" diyen Peker böylece, Albayrak-Soylu savaşında kullanıldığını söylemiş oluyordu.
Karadağ'da iken yaptığı video açıklamasında Berat Albayrak ile ilgili söylediği sözler hakkında "FETÖ'cülerin dolduruşuna geldim" diyen Peker o FETÖ'cü cephede Soylu'nun da bulunduğunu iddia etmiş oldu. Genel Başkanı olmaya çalıştığı DYP'nin kongrelerine dahi alınmadığı dönemde Soylu'ya akrabası Reşat Hacı Fazlıoğlu aracılığıyla yardım ettiğini de belirten Peker, "Yav benim akrabam gelip, 'Reis'in kulağına bir şeyler geliyor, İstanbul'da bir sorunlar var' dediğinde, 'İstanbul'u ben yönetemiyorum, Berat yönetiyor' dedin mi demedin mi? 'O yaptırıyor her şeyi' dedin mi demedin mi?" diye konuştu. Bir cenaze töreninde akrabası Fazlıoğlu aracılığıyla Soylu'nun kendisine, "Sedat Peker'e dosya hazırlıyorlar. Ben tehlikeli bir durum olunca haber vereceğim" dediğini öne süren Peker, telefon sinyallerinde yapılacak incelemeyle bu buluşmanın kanıtlanacağını da söyledi.
Videolarda kamu yararı var
"Tayyip Abi'nin altını oyduğunu herkes biliyor" diye seslendiği Soylu'nun 'duygusal istifasına' da değinen Peker bir gün önceden bot hesaplardan tweetler hazırlandığını belirterek, "O 1 milyon 300 bin tweet var ya... E sen de biliyon, benim kardeşim gibi o çocuklar hepsi. Benim destek olduğum, benim açılmasına destek olduğum haber portalları da sana destek oldular. Orada duruyor kayıtlar. Şimdi sen akıllısın ya, Pelikancılar gibi olmayacaksın, taktikleri hazırladın, robot hesaplarda tweetler hazır. Ey Süleyman ey, temiz Süleyman, aslan Süleyman" dedi.
Peker'in artık konuşmaya başladığını düşündürten son videosunda anlattıkları özetle böyle. Devletteki mafyalaşmaya, siyasal iktidarda organize bir suç örgütüne dönüşme eğilimindekilere tanıklık iddiasına dayanan bu açıklamaların dile getirildiği videoların hukukun üstünlüğünü talep eden kamunun yararına olduğu ortada. Ki zaten bu talebin muhalefet cephesinde bir karşılığı olduğunun farkında olan Peker de söylemlerini o tabana yönelik olarak inşa ediyor. Peker'in ülkücü kimliğine rağmen Che Guevara'dan Aşık Mahsuni'ye kadar sürekli soldan referanslar vermesi ise prensipler söz konusu olunca sağ cenahtaki kuraklıkla ilgili olsa gerek.
Soylu videoyu önceden izledi mi?
Şimdi de Peker'in ifşalarının karşısına aldıklarında yarattığı etki ve paniğe göz atmakta fayda var. Soylu'yu hedefine koyduğu son videoyu Peker kişisel Twitter hesabından 13 Mayıs sabahı 07.28'de https://bit.ly/3w6VLWY duyurdu, Soylu'nun yanıtı ise yine Twitter'dan 09.48'de duyuruldu. https://bit.ly/3eGdxdC
59 dakikalık videoyu izleyen Soylu kalan 1 saat 20 dakika içinde bir dolu 'ajitasyon' da içeren yanıtını hazırlayıp duyurmuştu. Soylu'nun, açıklamasına, "Aylardır bu senaryonun bu noktaya geleceğini bekliyordum" diye başlamış olması hazırlığını önceden yapmış olacağı ihtimalini doğursa da yanıt verme hızına bakılırsa, video yayına verilmeden önce izlemiş olmasının da ihtimal dahilinde olduğunu düşündürüyor.
Soylu'nun açıklaması: Vatan Millet Sakarya
İçişleri Bakanı ile "Birilerinin elinde operasyon elemanı olan mafya pisliği" diye bahsettiği Peker arasında aracılık yapan gazetecilerin olmasının bu ihtimali daha kuvvetli hale getirdiğini söylemek de yanlış olmaz. Kendi haline bırakılsa da hayli etkili olacak Peker videosunun etkisi, Soylu'nun cevap vermesi üzerine çarpan etkisiyle daha da arttı. Organize suç örgütü lideri olmakla suçlanan Peker'in Soylu / Pelikan / Ağar'ın ifade ettiği iktidarı organize suç örgütü olmakla suçladığı ve yargıyı da bu örgütün bir parçası olmakla suçladığı bir dönemde Soylu'nun "Ülkene gel adalete teslim ol" diye çağrı yapmasının Peker'i güldürmekten öte bir karşılığı olmayacağı kesin.
Soylu da bunun farkında olduğundan olsa gerek partisinin tabanında bir karşılık bulabilmek amacıyla, açıklamasına, "Nasıl olsa Kemal Kılıçdaroğlu gibi ağabeyin var. Nasıl olsa Meral Akşener gibi ablan var. Nasıl olsa Ali Babacan gibi kardeşin var. Nasıl olsa Ahmet Davutoğlu gibi hocan var. Nasıl olsa Birgün gibi gazeten var. Nasıl olsa Cumhuriyet gibi gazeten var. Nasıl olsa Sözcü gibi yayın organın var. Nasıl olsa FETÖ'nün sosyal medya ağı var. Nasıl olsa HDPKK'nın tam desteği var. Nasıl olsa bu tiyatroya günlerdir aval aval bakan, her şeye konuşup laf söyleyen ama hâlâ Türkiye'nin eski Türkiye olmadığını anlamayan, şimdi susan ödlekler var" diyerek 'ortak düşmanlar'ın hepsini yerleştirmişti.
Soylu'nun susan ödlekler diyerek gazetecisinden siyasetçisine dek iktidar bileşenleri ve çevresine yamanmış menfaatçileri kastettiği ortada.
Tarafların birinin devlet/hükümet olduğu ancak iki kanadın da birbirini mafya olarak suçladığı, ortalığa dökülen pislikler nedeniyle kaybedenin de kaybettireceği görünen bu savaşta Soylu, "ödlekler" dediği, yanlış ata oynamak riskiyle tereddüde düşerek sessiz kalıp "ihanet edenlere" bir yandan kırgınlığını dile getirirken öte yandan kendi tarafını tutmaya çağırıyor. Peker'in kriminal geçmişi ve siyasal tutum alışlarıyla birlikte bugünkü pozisyonu açısından destek görmemesi anlaşılabilir.
Peker'in haklı ve meşru sorusu
Ancak taraflardan birinin devlet/hükümet olduğu bu savaşta Soylu'nun destek bulamamasının nedeninin de Peker'in ifşalarında ortaya çıkan organize suç çetesi ve kötülüğe dair kimsenin kafasında pek soru işareti olmamasıyla açıklanabilir. Çünkü bugüne dek her ne yaşandı ve yaşanıyorsa her şey herkesin gözleri önünde gerçekleşti ve devam ediyor. Kendisini hukuktan ve yasalardan azade kılarak dilediği her şeyi yapan, çünkü yapabilen bir iktidar var karşımızda. O yüzdendir ki geçmişten bugüne uzanan suç ilişkilerinin merkezine mevcut iktidarın unsurlarını yerleştiren Peker'in anlattıklarında mafyatik ilişkiler ve suçlarla anılanların eskisi ve yenisiyle İçişleri bakanları, rütbeli komutanlar üzerinden askerler, emniyet müdürleri üzerinden polis teşkilatı, tanınmış siyasetçiler ve iktidarın aparatçıkklarına dönüşmüş gazetecilerin olmasının şaşırtıcı bir yanı yok.
"Terörden uyuşturucuya kadar pek çok suç kaynağında Cumhuriyet tarihinin en başarılı sonuçlarını üreten" iktidar ve AKP'nin en başarılı olduğu alanın "mafyadan bu ülkeyi ve milleti kurtarmak" olduğu iddiasındaki Soylu, "Mafya pisliklerine ve onların pis oyunlarına müsaade etmediği için liderimiz Recep Tayyip Erdoğan'a minnettarım" diyordu. Bir an için doğru söylediğini düşünürsek, Soylu'nun "Çeşitli suçlar işleyerek yıllarca milletin kanını emen" diye tarif ettiği Peker'e resmi koruma vermesi de izaha muhtaç haklı bir soru olarak yerinde duruyor. Memleketi terk ettiği yaklaşık 2 yıl öncesine dek el üstünde tutulan, iktidar destekçiliğini mitinglerle gösteren ve hasımlaştırılanları ölümle tehdit etmekten tutun da Metin Külünk'ün ricasıyla gözaltındaki eski AKP Milletvekili Feyzi İşbaşaran'ın karakolda dövdürülmesine kadar birçok iş hallettirilen Peker'in de ısrarla sorduğu bu soru gerçekten meşru ve haklı.
Panik yaşayan ikili Ağar ve Soylu
Açıklamasını, "Bu süreçte 'belki dil sürçmesidir' diye hâlâ tekzibini beklediğim cümle. 'Biz olmasa idik oraya mafya çökecekti' cümlesidir. İnşallah saygısız gazetecinin çarpıtmasıdır. Benim devletim Libya'ya ve Karabağ'a çökülmesine fırsat vermedi. Kıytırık bir marinaya mafya bozuntularının çökmesine fırsat vermez. Türkiye eski Türkiye değil" diye bitiren Soylu ilk videodan itibaren Peker'in hedefinde olan ve kimilerinin "fiili İçişleri Bakanı" olarak da nitelediği Mehmet Ağar'ı da son tartışmanın içine çekmekten kaçınmadı. Eski ve yeni İçişleri bakanlarının Peker'in videolarına verdiği tepkinin bir panik havası yarattığı ortada. Komplo suçlamalarına da konu olan bir davayla "FETÖ'cü" denilerek tutuklanan Mübariz Mansimov'un adeta gasp edilen Yalıkavak Marina'sının el değiştirmesiyle ilgili yaptığı açıklamada Ağar, "Bugün eğer mafya buraya giremiyorsa bizim burada olmamızdandır" demişti. https://bit.ly/3hne0Dd Türkiyenin bir mafya cumhuriyeti olduğununa dair bir itiraf algısı da yaratan bu gafıyla hem memleketteki hegemonik rejimi hem de kendi durduğu yeri tarif eden Ağar da Soylu'nun verdiği kopyaya sarılıp "Olayın kızgınlığından ve sinirliliğinden burada bir sürç-i lisan söz konusu" diyerek özür diledi.
Soylu'nun kurnaz hamlesini görerek, Sözcü TV'den Erdoğan Aktaş'la yaptığı söyleşide "kızgınlıkla dil sürçmesi yaşadığını" belirterek aynı gün özür diledi. https://bit.ly/2RU1bG1
Aynı söyleşide Mübariz Mansimov'un Ağar tarafından ABD'de Fethullah Gülen'i ziyarete götürüldüğüne ilişkin konuyla ilgili de "Benim gidiş gelişimden devletin bilgisi vardır. Bu kadar söyleyeyim kapatalım" açıklamasını yaptı. Anavatan Partisi'nin eski liderlerinden Erkan Mumcu'nun partisinin Demokrat Parti'ye katılma kararı almak amacı ile topladığı Genel Kurul'a gelmeyen Mehmet Ağar'ın, yine devletin bilgisi ve görevlendirmesiyle mi bilinmez, Türkçe Olimpiyatları'na gidip Fethullah Gülen'e övgüler düzdüğünü anlattığı söyleşisini de şuraya bırakalım. https://bit.ly/3hq1XoX
Suç örgütü yöneticisi ya da üyesi olduğu devlet kayıtlarında olan bazı kişilerle Jandarma Genel Komutanı Arif Çetin'in yakınlığını ortaya koyan fotoğrafların yayınlanmasına ilişkin gösterdiği tepki, Soylu'nun içine düştüğü panik halini yansıtan bir başka olaydı. Peker'in iddialarıyla kamuoyunda tartışılan Yeldana Kaharman'ın kuşkulu intiharıyla ilgili oğul Tolga Ağar'ın bir rolü olmadığına dair Jandarma Genel Komutanlığı açıklama yapmıştı. Bu açıklamanın hemen ertesinde Tolga Ağar'ın yanı sıra Alaattin Çakıcı'nın sağ kolu olduğu iddia edilen Selahattin Yılmaz ile cinayet suçundan aldığı müebbet Yargıtay tarafından onanınca yurt dışına kaçan Metro Turizm sahibi Galip Öztürk'le yakınlıklarını ortaya koyan fotoğraflar ortaya çıktı. https://bit.ly/2RgW42s
Bu fotoğrafları ortaya çıkan bir muvazzaf askerin bağlı olduğu bakan olarak idari soruşturma açıldığını duyurması gereken Soylu ise konuyla ilgili haberi manşetinden duyuran Cumhuriyet gazetesine saldırmayı tercih etti. Soylu kişisel Twitter hesabından yaptığı açıklamada, "Bir mafya pisliğinin hezeyanlarıyla terörle mücadele tarihimizin en şanlı komutanına çamur atan, ortakları HDPKK için intikam alan Cumhuriyet gazetesi; sizin tarihiniz, derin, kirli ve karanlık ilişkiler tarihidir. Türkiye eski Türkiye değil. Hesabını hukuk önünde vereceksiniz" dedi. Kendisinin kişisel fotoğraf albümü de arananlar listesindeki bir dolu zanlı ve suçluyla dolu olduğu düşünülünce Soylu'nun bu tepkisini de normal karşılamak gerek.
Gülen'e giden Ağar'a kimler görev verdi?
Peker'in açıklamalarını çeşitli komplo teorileriyle angaje oldukları gelişmelerden memnuniyetlerini gizlemeyen, manipülasyonla ortalığı kızıştırmak isteyen ve haliyle Gülen cemaatinin menfaatlerine uygun olarak 'yorumlayan' cemaat medyasına mensup gazetecilere de Ağar'ın söyledikleriyle ilgili açıklama yapmaları çağrımızı da buradan yineleyelim. Öyle ya "devletin bilgisiyle" Fethullah Gülen'e giden Ağar'a kimler tarafından ne görev verildiği ve aralarında neler konuşup ne kararlar alındığına ilişkin bilgilere kolaylıkla ulaşabilirler.
Yeni cepheler açılarak büyümesi muhtemel savaş
Ünal Erkan ve Mehmet Ağar'ı merkezine alarak İstanbul emniyeti başta olmak üzere polis teşkilatının mafyayla içli dışlı olmasını anlatan 1987 tarihli MİT raporu, ikinci iktidar dönemini yaşayan ANAP'ın çözülmesini hızlandıran bir sürecin ürünü olarak gazetecilere sızdırılmıştı.
1996'da Susurluk'ta yaşana bir kazayla "Devlet-Siyaset-Mafya" sacayağından oluşan derin devlet faaliyetleri ortalığa saçılmıştı. Kazadan birkaç ay öncesinden başlayarak devlet içi çetenin faaliyetleri yine basına sızdırılmıştı. Derin devletin en net fotoğrafının ortaya çıktığı bu dönemde bir post modern darbe yaşanmış, ardından da bankaların kendi sahipleri ve hükümet üyeleri tarafından yağmalanması ve yolsuzluklar nedeniyle yaşanan finansal kriz, dönemin koalisyon iktidarını birkaç yıl içinde alaşağı etmişti.
2000'lerin başından itibaren başlayan AKP'li yıllarda Erdoğan'ın, iktidarına ortak ettiği Gülen cemaati ile işbirliğinin savaşa dönüşmesi bir kanlı kalkışmaya kadar uzandı. Bu savaşla birlikte öğrenildi ki 1996 sonrasında eski aktörlerin bir kenara itilmesiyle doğan boşluğa cemaat kadroları yerleşmiş ve her adımlarının devletin ilgili birimlerince izlendiğini anlatan raporlar ortalığa saçılmıştı. Cemaatin tasfiyesiyle birlikte Erdoğan'ın eski düşmanlarıyla ortaklık ederek ve savaş politikalarıyla yoluna devam ettiği, yağma ve talan düzeniyle ortaya çıkan finansal krizin giderek derinleştiği bir süreçte ise bu kez sosyal medya araçlarıyla yine devlet içi çeteleşme faaliyetleri, o çeteleşmenin içinde olduğu söylenen Sedat Peker tarafından ifşa ediliyor.
Sadece bu da değil. Eski Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan'ın, kendi şirketinden kendi bakanlığına, ihalesiz, tartışmalı fiyatlarla malzeme sattığının ortaya çıkması, kaynağı belirsiz paralarla zenginleşen uyuşturucu madde bağımlısı AKP'li danışmanlar ile bürokrasideki AKP'liler ve çocuklarının lüks ve şatafatlı yaşamlarına dair görüntülerin ortalığa saçılması da birbirlerini besleyen bir sürece işaret ediyor. Peker'i yurt dışına süren aklın, konunun dönüp dolaşıp Soylu'ya ve oradan Saray'a uzanacağını bilmiyor ya da hesaplamamış olmasını düşünmek saflık olur. Gidişatının siyaseten ölüme doğru olduğunu gören Soylu da kendisi tartışılırken bile belli ki bu nedenle Ağar'ı oyunun içinde tutmaya gayret ediyor. Peker'in 'taşeron' dediği Ağar'ın 'Pelikan çetesi' ve onun üzerinde bulunanlar tarafından sahnede olduğunu en iyi bilenlerden biri de kuşkusuz ki Soylu. Bu nedenle ve şimdiye kadar anlatılanların kendilerini doğrudan ilgilendirmesi sebebiyle iki eski İçişleri Bakanı'nda gözlenen panik havasının yeni ifşaların ortalığa saçılmasıyla daha yukarılara sirayet edip etmeyeceğini hep birlikte göreceğiz. Ancak gidişata bakılırsa, mevcut savaşın Peker'in yayınlayacağı videolar ve iddialarla sınırlı kalmayacağı ve yeni cepheler açılarak büyüyeceğini söylemek mümkün.
* Ahmet Şık, TİP İstanbul Milletvekili, gazeteci