Politika

TİP Sözcüsü Kadıgil: Özel hastanelerin kamulaştırılmasını ve paralarının Sağlık Bakanlığı bütçesine ayrılmasını teklif ediyoruz

11 Aralık 2024 17:06

T24 Politika

Türkiye İşçi Partisi (TİP) Sözcüsü ve İstanbul Milletvekili Sera Kadıgil, iktidarın sağlık politikalarını eleştirerek, “Ellerini ovuşturup hepimiz hastalanalım, hastanelere düşelim diye bekleyen bir Sağlık Bakanı var. Özel hastaneler için yapıyorlar ne yapıyorlarsa. Özel hastanelere çalışıyorlar. Sadece bunlara çalışıyorlar. Sadece bunlar kâr etsin diye çalışıyorlar. Biz TİP olarak bugün itibarıyla bütün özel hastanelerin kamulaştırılmasını ve bunların paralarının da bugün görüşülecek Sağlık Bakanlığı bütçesine ayrılmasını teklif ediyoruz. Çünkü sağlık alınıp satılmaz" dedi. Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan TRT World'de konuşurken İsrail protestosunda bulunduğu için tutuklanan gençler hakkında da konuşan Kadıgil, "Siz şu anda dünyada İsrail'le en yoğun petrol ticaretini, sevkiyatını yapan ülkelerin belki başında geliyorsunuz. Ama ne yapıyorsunuz? Bunu kesmek yerine bunu dile getiren gençleri işkenceyle gözaltına alıyorsunuz, işkence uygulamalarından geçiriyorsunuz. Ondan sonra serbest bırakıyorsunuz. Bu konuda tutuklanacak bir kişi varsa Enerji Bakanı o, başkası değil" dedi.

TİP Sözcüsü Kadıgil, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında TBMM Genel Kurulu’nda bugün görüşülen Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı bütçesi ve iktidarın uyguladığı politikalarla ilgili eleştirilerde bulundu. Kadıgil, Genel Kurul’daki görüşmelerde partilerine söz hakkı verilmemesine de tepki gösterdi.

Kadıgil, bütçede vatandaştan toplanan vergilere dikkat çekerek, “Bu vergilerin toplam tutarı 12 trilyon lira. 12 trilyon lira para topluyor bu devlet bizlerden. Bunun sadece 1 trilyonu vergi dışı gelirler. Geri kalanının tamamını bizden topluyor. Nereden topluyor? Mesela gelir vergisi olarak 2 trilyon lira vergi topluyor. Hepimizden. KDV olarak 3,5 trilyon lira topluyor. Ekmekten, sütten, gazeteden, kitaptan, her şeyden topluyor bu vergiyi. Özel Tüketim Vergisi diye bir şey var mesela. 2 trilyon buradan para topluyor. Özetle bizim ülkemizi bir bakkal dükkanı gibi düşünen hani Tayyip Bey diyordu; şirket gibi yöneteceğiz diye. Onu beceremedi bakkal dükkanı olarak düşünmek gerekirse önümüzdeki yıl için bu dükkanın geliri 12 trilyon olacak. Bu dükkanın gideri 14 trilyon olacak” dedi.

"Sadece 3 bakanlık hortumunu kessek 5 senede Norveç oluruz"

Kadıgil, şunları söyledi:

“Diğer bütün hepsini bir kenara koyuyorum. Sadece bu 3 bakanlık hortumunu kessek biz yemin ediyorum 5 senede Norveç oluruz. Ve bütün rakamları da vereceğim size. Enerji Bakanlığı'na gelelim. Genel Kurul’da olsam orada Enerji Bakanı adı altında oturacak zat-ı muhteremin yüzüne şunu söylerdim; şu an size ben Ankara'dan sesleniyorum. Sabah mesaimiz, vekiliz rahatız, 10.00 civarı başlıyor Genel Kurul. Buradaki çaycı arkadaşlarım 08.00'da buraya geliyorlar. Haberci arkadaşlarım hakeza öyledir. Evden çıktığımızda saat 07.15'ti. Zifiri karanlıkta çıktık evden. Mesaili çalışanlar, her gün okula gidenler her gün bu saatin kör karanlığında okula gidiyorlar. Niye biliyor musunuz? Şirketler para kazansın diye. Bu kadar, başka hiçbir sebebi yok bu yaptıklarının. Çünkü ‘Yaparsa AK Parti yapar’ diye anlatıyorlar ya bakın ne yaptıklarını anlatacağım ben size.

"Vatandaşa da bir liralık elektriği 10 liraya satıyorlar"

Şu anda Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kullandığı elektriğin yüzde 83'ünü özel şirketler üretiyor. Yüzde 100'ünü özel şirketler dağıtıyor. Yetiyor mu peki? Yani elektrik mecbur bir şey değil mi hepimiz için? Hepimiz elektrik kullanmak zorundayız. Evde ışığı açacağız. Buzdolabını fişe takacağız. Bir şey öğretmek için de mecburuz biz. Bu elektriği devlet üretip devlet bize aracılık yapsa, maliyetine verse biz elektriğe bir kuruş ödeyeceğiz. Onun yerine ne yapıyor devletimiz? Çok güzel bir sistem bulmuş. Diyor ki; a şirketi al sen bunu üret. B şirketi al sen bunu sat. Ondan sonra vatandaşa da bir liralık elektriği 10 liraya satıyorlar. Yaptıkları şeyin Türkçesi bu. Yetiyor mu? Yetmiyor.

"Geçen döneme göre kaç zam almış biliyor musunuz Kolin? Yüzde 940"

Mesela bir Elektrik Üretim A.Ş.'miz var bizim. Dedim ya yüzde 83'ünü elektriğin özel şirketler üretiyor. Yüzde 17'sini kim üretiyor? Devlet üretiyor. Elektrik Üretim A.Ş üretiyor. Peki bu üretim yapan yerin sattığı elektrik sizce yüzde kaçtır? Yüzde 50 civarında. Bu ne demek? Üretmediği bir elektriği satıyor bir devlet kurumu. Bunu nereden buluyor? Yine özel şirketlerden satın alıyor. Bu şekilde görev zararı sadece bu sene kaç para biliyor musunuz? 164 milyar TL. Sadece bunun üzerinden yapıyorlar. Yetiyor mu soruyorum yetmiyor. Bir de üstüne teşvikler veriyorlar. Mesela Kolin Termik Santrali var Soma'da TEİAŞ'ın bir tane kapasite mekanizması teşviki var. Sadece Kolin Holding'e, bir bakanlığın bir holdinge ödediği rakamdan bahsediyorum, 752 milyon TL. Üretmediği elektriği ya üretirse diye hazır bulunsun diye Kolin devletin kasasından 752 milyon alıyor. Geçen döneme göre kaç zam almış biliyor musunuz Kolin? Yüzde 940.

"Tutuklanacak bir kişi varsa Enerji Bakanı, başkası değil"

Mesela Sinop'ta Boyabat'ta Cengiz Holding'e bütün bir rezervleri satmışlar. Rezervlerin toplamı 460 milyon TL. Bunu Cengiz Holding'e kaç paraya verdiler biliyor musunuz? 3 milyara verdiler. Buradan ben Enerji Bakanlığı'na sesleniyorum; gerekirse biz de toplanalım. Böbreğimizi satalım. 3 milyar böyle kelepire gidecekse bari biz alalım, halkın yararına işletelim. Aynı Bakanlık İsrail'le ticaretin hiçbir yerinde olmadığı masallarını anlatıyor bir yandan varil başına 1 dolar 27 kuruş üzerinden Gazze'de çocukların katledilmesine sebep olan benzini, petrolü harıl harıl Türkiye üzerinden geçirmeye devam ediyor. Bu ülkeyi yönetenler de hiç utanmadan sabah akşam yatıp kalkıp Gazze, Gazze'deki çocuklar diye ağlamaya devam ediyor. Sizde hiç utanma, sizde hiç arlanma yok mu?

Açık açık bakanlığınızın rakamlarını görüyoruz. Siz şu anda dünyada İsrail'le en yoğun petrol ticaretini, sevkiyatını yapan ülkelerin belki başında geliyorsunuz. Ama ne yapıyorsunuz? Bunu kesmek yerine bunu dile getiren gençleri işkenceyle gözaltına alıyorsunuz, işkence uygulamalarından geçiriyorsunuz. Ondan sonra serbest bırakıyorsunuz. Bu konuda tutuklanacak bir kişi varsa Enerji Bakanı o, başkası değil.

"Bakanlık yüzünden 85 milyon T.C vatandaşının ayakkabı numaralarına kadar satılıyor"

Ulaştırma Bakanlığı'na geleceğim şimdi. İnternet üzerinden izliyorsunuz ve bu internet Avrupa'nın en yavaş interneti, aynı zamanda da en pahalı interneti. Gençler Türkiye'de her şeyden geri kaldıkları yetmiyormuş gibi online turnuvalardan bile geri kalıyorlar. Aynı bakanlığımız mesela Telegram'da hani böyle diyorlardı 'Aşırı büyük devletiz, teröristlerin ayakkabı numaraların kadar biliyoruz.' Şu anda aynı Bakanlık yüzünden bizim 85 milyon T.C vatandaşının ayakkabı numaralarına kadar satılıyor. 200-300 liraya satıyorlar. Bu kısmını da geçtim.

"Önümüzdeki yıl 100 milyar liramızı köprülere, otoyollara, havalimanlarına vereceğiz"

Böyle bir ülkede artık kişisel güvenlik konuşuyoruz da Ulaştırma Bakanlığı eliyle yaptıkları talandan bahsedeceğim. Bugün burada bir bütçe geçirecekler. Bu bütçenin yarıdan fazlasını ‘yol yaptım’ adı altında ‘havalimanı yaptım’ adı altında ‘köprü yaptım’ adı altında kendi yandaşlarına peşkeş çekecekler. Bugün olacak bu. AKP ve MHP'li milletvekilleri el kaldırdığı için olacak. Rakamlara gelelim. Mesela bir özelleştirme furyası başlattılar. 2010'da bunların başının altından çıktı. Çok basit bir örnek vereceğim. Avrasya Tüneli'nden geçen yıl bu zamanlar bir motosikletli arkadaşım 10 TL'ye geçiyordu. Bugün kaç liraya geçiyor biliyor musunuz? 60 liraya geçiyor. Asgari ücretle yüzde 20 zam konuşuyorlar, Avrasya Tüneli'ni işletenlere motosikletliler için gelen zam yüzde 500. Ve bu Avrasya Tüneli'nin maliyetli 1 milyar 245 milyon dolar. Yani devletimiz hiç böyle renge girmeseydi, ben vergi topluyorum, burayı yapayım deseydi bunu 1 milyar dolara mal etmiş olacaktı. Ama geldiğimiz noktada biz önümüzdeki 10 yılı da sayarsak, burayı yapan müteahhitlere kaç para vereceğiz tahmin edin. 4,5 milyar dolar. Soygunun boyutlarını anlatmak için bunları söylüyorum.

Bir tane Kütahya havalimanı yapmışlar. Verdikleri yolcu garantisi ne kadar biliyor musun? AKP'li MHP'li yurttaşlara özellikle sesleniyorum. Bu Kütahya Havalimanı'nda 1 milyon 300 bin yolcu geçecek buradan demişler burayı yapan müteahhide. Bunun üzerinden garanti vermişler. AKP'li yurttaşlara sesleniyorum. Tekrar söylüyorum, AKP'liler çünkü bunu yapan. Geçen yolcu sayısı kaç? 43 bin. Ve biz kendimiz yapsak 50 milyona yapacağımız bir havalimanı için yine yandaş bir müteahhite şimdiye kadar 66 milyar lira ödedik. Kim bilir bundan sonra da kaç para ödeyeceğiz. Önümüzdeki yıl 100 milyar liramızı biz nereye vereceğiz biliyor musunuz? Köprülere, otoyollara, havalimanlarına vereceğiz. Bu yolu alın, başınıza çalın.

"Kurdukları sistemde bebekler ölüyor"

Ve geldim en can acıtıcı bakanlığa; Sağlık Bakanlığı. Güya bize ne anlatıyorlar şu anda? Türkiye'nin böyle en yüksek bütçeli bakanlıklarından birisi. Şu kadar yatırım yapıyoruz, bu kadar şey yapıyoruz. Ben size ayırdığımız payı söyleyeyim. Genel bütçemizin yüzde 4'ünü bile biz sağlığa ayırmıyoruz. OECD ortalamalarına bakın en az yüzde 9'unu sağlığa ayırılmış durumda. Ve bu ayırdıklarımızı da biz neye ayırıyoruz biliyor musunuz? Halk hastalanmasın, çocuklar ölmesin diye değil. Sağlıklı bir toplum olmak için kullanmıyoruz biz bu parayı. Böyle ellerini ovuşturup hepimiz hastalanalım, hastanelere düşelim diye bekleyen bir Sağlık Bakanı var, bir sağlık politikaları var. Bunların tedavisi için ve bu tedavi devlet hastaneleri için değil. Özel hastaneler için. Özel hastaneler için yapıyorlar ne yapıyorlarsa. Çünkü açık açık söyleyeceğim bakın 2002 ile 2019 yılları arasında Bakanlık hastanelerinin artışı yüzde 15 civarında. Özel hastanelerdeki artışa bakıyorsunuz yüzde 112 ila yüzde 30'a varan bir artış söz konusu. Özel hastanelere çalışıyorlar. Sadece bunlara çalışıyorlar. Sadece bunlar kâr etsin diye çalışıyorlar.

"Aile hekimlerine savaş açtılar"

Koruyucu sağlık hizmetlerinden bahsedilip duruyor değil mi? Koruyucu sağlık hizmetlerine ayırdıkları oran yıldan yıla düşüyor. Ve aile hekimlerine bakalım değil mi? Savaş açtılar aile hekimlerine. Ne doğru düzgün ekipman veriyorlar ne düzgün eleman veriyorlar, saçma sapan bir eziyet yönetmeliği çıkarttılar. Toplayalım mı bunların üstüne? Neden? Hatta bir soru daha soruyorum. Bütün Avrupa'nın reddettiği, bu zehirli ben bunu yemem, götür çöpe at hatta göm dediği sebbzeleri, meyveleri kuru yemişleri biz burada, o da para bulup alabilecek kadar şanslıysak yiyip çocuklarımıza yediriyoruz. Neden? Bu soruların hepsinin tek bir cevabı var. Özel hastane patronları para kazanabilsin diye. Ve bütün sağlık sistemimizi, bütçemizi özel hastane patronları para kazansın diye düzenleyen bir iktidar var. Neden biliyor musunuz? Çünkü o sağlık bakanlarını özel hastane patronlarından atayan bir adet Recep Tayyip Erdoğan bu ülkede her şeye tek başına karar veriyor. Kurdukları bu saçma sapan sistemde de bebekler ölüyor.

"Bu sene 150 bin yeni sağlık emekçisi alabilirdik"

Az önce bir haber gördüm. İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü, Göztepe Süleyman Yalçın Şehir Hastanesi'ne gidecek. İl Sağlık Müdürlüğü, denetimi önceden haber veriyor. ‘Temizleyin’ diyor. ‘Hani orada arada kestiğiniz biçtiğiniz bir bebek varsa, yoğun bakım yatağında az fazla yatsın diye üç kuruş fazla sakal alalım diye tutup eziyet ettiğiniz bir yaşlı varsa ona göre tedbirinizi alın’ diyor belli ki. Diğer örnekler de böyle oldu çünkü. Ve bizim içinde yaşadığımız ülkede aynı bütçede, Sağlık Bakanlığı'ndan bahsediyorum, Sağlık Bakanlığı'nın bütçesini yüzde 10'unu 18 tane şehir hastanesine gömüyorlar. Bu bütçeyle 180 tane devlet hastanesi yapılır Yapıyorlar mı? Yapmıyorlar. Ve şehir hastanelerine verilecek rakamın büyüklüğünün önemini şuradan anlatmak isterim. Bu devlet deseydi ki; Recep Tayyip Erdoğan şunu seçseydi, 'ben bu 18 tane şehir hastanesine bu kadar para vereceğime, bu parayı, sağlık emekçilerini istihdam etmeye ayırıyorum' deseydi. 150 bin yeni sağlık emekçisi alabilirdik biz bu sene.

"Bütün özel hastaneler kamulaştırılmalı”

Biz bugün TİP olarak bir kanun teklifi verdik. Sağlıkta yaşadığımız bunca rezalete karşı verdik biz bu sağlıkla ilgili kanun teklifini. Şu anda Sağlık Bakanı olacak adamın döneminde İstanbul'da sadece yeni doğan yataklarının yarısı özel hastanelere geçti. İstanbul'dan bahsediyorum. Ve bu adamı aldılar Sağlık Bakanlığı diye başımıza koydular. Dünyanın hiçbir yerinde görülmemiş acil başvuruları. Dünyanın hiçbir yerinde görülmemiş doktor başvuruları başımızda. Ve bunun için dediğim gibi biz bugün bir kanun teklifi verdik. Bu kanun teklifi sadece bir maddeden oluşuyor. Ve şunu diyor; üstün kamu yararı görülen durumlarda devletleştirilmesi. Özel hastanelerin tamamını biz TİP olarak bugün itibariyle bütün özel hastanelerin kamulaştırılmasını ve bunların paralarının da bugün görüşülecek Sağlık Bakanlığı bütçesine ayrılmasını teklif ediyoruz. Çünkü sağlık alınıp satılmaz.

Yaparsa AK Parti yaptı gerçekten. 2015 yılında Erdoğan'ın bir konuşması. Ne diyor biliyor musunuz? 'Vatanı satmak yüksek faizle yüksek enflasyonla kötü yönetimle ülkenin ve milletin kaynaklarını heba etmekle olur.' İlk defa bu kürsüden böyle bir cümle kuracağım; Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a yürekten katılıyorum. 2015'ten beri vatanı satmak için gösterdiği üstün hizmetlerden ötürü de hakikaten milletimizin takdirine bırakıyorum."


Ne olmuştu?

İstanbul'da gerek olmadığı halde özel hastanedeki yoğun bakım ünitesine yatırılan 12 bebeğin ihmalden öldüğü iddiasına ilişkin olarak Büyükçekmece Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlatılmış, soruşturmayı yürüten savcı Y.E. ise makamında tehdit edilmişti. Olayın ortaya çıkması kamuoyunda infial yaratırken, 22'si tutuklu, 47 şüpheli hakkında Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından iddianame hazırlandı.

İddianamede neler var?

İddianamede şüpheliler için "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "nitelikli dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve "resmi belgede sahtecilik" suçlarından toplamda 177 yıl 6 aydan 589 yıl 9 aya kadar hapis cezası istendi.

İddianamede, ölen 10 bebeğin "maktul", 5 kişinin "müşteki", Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) İstanbul İl Müdürlüğünün "suçtan zarar gören", 19 hastane ve sağlık şirketi "malen sorumlu", 47 kişi de "şüpheli" olarak yer aldı.

TIKLAYIN - 'Yeni doğan çetesi' soruşturmasında iddianame: Doktorun 266 yıl hapsi istendi

TIKLAYIN - Devlet Bahçeli'nin eski koruma müdürü "yenidoğan çetesi" iddianamesinde sanık: Tapeleri ortaya çıktı

Doktor Fırat Sarı'nın lideri olduğu iddia edilen suç örgütünün sevk ve idaresini Doktor İlker Gönen ile 112 Acil Çağrı Merkezi ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir'in yaptığı belirtilen iddianamede, suç örgütünün esas amacının işletmesini devir aldıkları yenidoğan yoğun bakım ünitelerinin 112 sevk sistemini bertaraf ederek doluluğunu sağlamak, hastaların basamaklarıyla oynama yaparak SGK'den üst sınırdan ödeme almak olduğu aktarıldı.

TIKLAYIN - Yenidoğan çetesinin tape kayıtları kan dondurdu; "Çocuğu bugün yaşat, alem yaparız o parayı bir kurtarayım"

Sağlık Bakanlığı Müfettişliğince hazırlanan uzman görüşü raporunda, yenidoğan ünitelerindeki 10 bebeğin hayatını kaybetmesine neden olan tıbbı eksikliklere yer verildi. Buna göre, fezlekede maktul olarak yer alan bebek A.K'nin ölümüne ilişkin değerlendirmede, solunum sıkıntısı artan bebeğe devre olmadığı için entübasyonun gecikerek yapıldığı belirtildi. Tekrarlayan resusitasyonlar (solunumu veya kan dolaşımı durmuş bir kişiye dışarıdan yapılan destekleyici müdahale) ile hastanın ertesi güne kadar yaşatıldığı belirtilen raporda, o sırada hastanede bulunması gereken Dr. D.E'nin görevinin başında olmadığı ifade edildi.

TIKLAYIN - Erdoğan'dan Soylu'ya, İmamoğlu'ndan Numan Kurtulmuş'a: Savcıyı tehdit eden Mustafa Kemal Zengin'in herkesle fotoğrafı var!

6 aylık bebek, doktoru olmayan yenidoğan yoğun bakıma sevk edildi

Raporda, ayrıca hasta yönetiminin hemşireye bırakıldığı da kaydedilerek, bebeğin ölümünden Dr. D.E, ile Dr. İ.G. ve hastane yönetiminin sorumlu olduğu belirtildi. Bebek M.N.O'nun ölümüne ilişkin değerlendirmede de 6 aylık bebeğin çocuk yoğun bakımı yerine, doktoru olmayan yenidoğan yoğun bakımına sevk edildiği, burada da doktorun haberi olmadan hemşirenin müdahalede bulunduğu anlatıldı. Bebek H.K. ile ilgili tespitte ise, hastaya kalp masajı yapıldığı esnada Dr. D.E'nin orada olmaması nedeniyle Dr. İ.G. tarafından olayın örtbas edilmesi için ölüm saati değiştirilerek, epikriz yazdırıldığı aktarıldı.

TIKLAYIN - İşte sorumlu olan 19 sağlık kuruluşu: Yenidoğan yoğun bakımındaki bebeklere, Türkiye'de uygulanmayan "hastaya pasif ötenazi" yapılmış, raporu hemşireler yazmış!

Sevk edilmeyen bebek hayatını kaybetti

Raporda, bebek Ö.H'ye kalp masajını hemşirelerin yaptığı belirtilerek, bu esnada kullanılan en önemli ilacın adrenalin olduğu, ancak Dr. İ.G'nin hemşirelere "adrenalini kapat" talimatını vererek, yanlış yönlendirme yaptığı vurgulandı.

Raporda ayrıca, bebek M.S'nin, yenidoğan temel bakımının gereklerinin yerine getirilmemesi, ameliyat edilebileceği bir merkeze sevk edilmemesi ve hastayı hayatta tutan "prostavazin" isimli ilaç tedavisinin kesilmesiyle ihmallere bağlı olarak hayatını kaybettiği kaydedildi.

Fezlekede maktul olarak yer alan diğer bebeklere ilişkin değerlendirmede de ihmallere yer verildi.

TIKLAYIN - 'Yenidoğan çetesi'ne soruşturma açıldığında İl Sağlık Müdürüydü: Bakan Memişoğlu, SGK’yla ilgili soruya "Konuşmak istemiyorum" yanıtı verdi

Dehşete düşüren telefon kayıtları

İddianamede, şüpheliler arasında geçen telefon konuşmalarına da yer verildi. Şüpheli doktor Fırat Sarı ve özel hastanede çalışan acil tıp teknisyeni şüpheli Hakan Doğukan Taşçı arasında hasta sevkleri ve denetim hakkında yapılan görüşmede, Taşçı'nın Sarı'ya "Erişkin yoğun bakıma denetime gelinmesi halinde, ruhsatın ve kuvözlerin değişmesi gerektiğini, panelin fazla olduğunu, monitörün bulunmadığını, yoğun bakım içerisinde bir çok eksiklik ve usulsüz işlemin olduğunu" söylediği iddianamede yer aldı.

Yenidoğan çetesinde yer alan doktor ve hemşirelerin ismi ortaya çıktı

​​​​​​​Reyap Hastanesindeki bebek hastaların takibini yürüten şüpheli hemşire Mehtap Sayar'ın şüpheli Hasan Basri Gök'le yaptığı telefon konuşmasında bebek hastanın tedavisinin uygun olmayan koşullarda gerçekleştirildiği anlatılan iddianamede, konuşma içeriğinde şüpheli Gök'ün "Mehtap çocuğu öldür elli satürasyonlu çocuk mu olur" dediği, Sayar'ın ise "Öldüreceğim de öldürsem de bir dert biliyorsun yani" dediği aktarıldı. İddianamede, tedavi yöntemlerinin usulüne uygun değil örgüt faaliyetine hizmet edecek şekilde yapıldığı değerlendirildi.

Şüpheli doktor Şeyhmus Çelik'in hastanede olması gerekirken gitmediği, denetim olması ihtimaline karşı özellikle sabah hastanede bulunması gerektiğinin söylendiği anlatılan iddianamede, şüpheli Gıyasettin Mert Özdemir'in şehir hastanesinden kabulünü yaptığı bebeği, maddi menfaat karşılığında anlaşmış olduğu Fırat Sarı'nın hastanelerine yönlendirdiği kaydedildi.

Sağlık Bakanı Memişoğlu'ndan "yenidoğan çetesi" açıklaması: Cezasızlık algısı oluşturulmaya çalışıyor, böyle bir şey yok

Aileler anlattı

Hazırlanan iddianamede bebeklerini kaybeden ailelerin ifadeleri de yer aldı. H.H., eşinin hamilelik sürecinde başka bir hastaneye gittiğini ancak doğum aniden başladığında doktorlarının bel fıtığı sorunu yaşadığı için başka bir hastaneye gittiklerini söyledi. Gittikleri hastanede yenidoğan yoğun bakımı servisinde yer olmadığı cevabını alan Hakan H., “112’ye bildireceklerini ve müsait hastane bakacaklarını söylediler. Yaklaşık yarım saat sonra Bağcılar’daki özel bir hastaneden bizi kabul ettiklerini söylediler” dedi.

Soruşturmaya konu olan hastanenin özel ambulansının gelerek kendilerini aldığını söyleyen H.H., “Hastaneye vardığımızda bizimle ilgilenen bir doktor yoktu. Sadece ebe vardı. Sabaha B.Y. İsimli doktor eşimi muayene etti ve sezaryen doğum gerektiğini söyledi. Hamileliğin henüz 25. haftası olduğu için bebeğin daha gelişimini tamamlamadığı bu yüzden anne karnından bir iğne yapacaklarını söylediler” ifadelerini kullandı.

"Bebeğimizi kaybettik"

Doktorun iğneyi yaptıktan sonra da 1 gün beklemek gerektiğini söyleyen H.H., “Ertesi gün eşimi doğuma aldılar. Ameliyat sonrası eşimin de çocuğumun da şu anlık durumlarının iyi olduğunu, bebeği yenidoğan yoğun bakım ünitesine alacaklarını söylediler. İki gün sonra eşimi eve bıraktığım sırada hastaneden aradılar. Doktor beyin benimle görüşmek istediğini söylediler. Yoldayken hastaneden bir daha aradılar. Doktor olduğunu söyleyen biri bebeğimin ölüm haberini verdi. Hastaneye vardığımızda da bebeğimin morgda olduğunu söylediler” dedi.

"Yenidoğan çetesi" nasıl deşifre edildi?

İstanbul İl Sağlık Müdürlüğünün özel hastanelerin denetiminden sorumlu bir doktorun (T.E.) Ocak 2023'te Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi'ne (CİMER) yaptığı başvuru ile olay fark edildi.

Doktor T.E., bazı özel hastanelerde doldurulması gereken yenidoğan yoğun bakım üniteleri defterlerinin boş bırakılması üzerine olayın üzerine gitti.

İddianamede yer aldığı şekliyle doktor, "Ayrıca bebeklerin dosya üzerinde gösterilen sağlık durumları ile fiili sağlık durumlarının uyuşmadığını örneğin entübe olarak kayıtlı gösterilen bebeğin gayet sağlıklı ve nefes alabilir durumda olduğunu gördük. Durumu hastane yetkililerine sorduğumuzda az önce düzeldi gibi cevaplar aldık" dedi.

Ne kadar ceza isteniyor?

İddianamede, şüpheliler Fırat Sarı ve İlker Gönen'in 10 kez "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "nitelikli dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve 11 kez uygulanmak üzere "resmi belgede sahtecilik" suçlarından toplamda 177 yıl 6 aydan 582 yıl 9'ar aya kadar hapisle cezalandırılmaları talep edildi.

Şüpheli Gıyasettin Mert Özdemir hakkında ise "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi", "kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve "resmi belgede sahtecilik" suçlarından 180 yıldan 589 yıl 9 aya kadar hapis istendi.

Diğer şüpheliler hakkında da benzer suçlardan hapis cezaları öngörülen iddianamede, ayrıca, malen sorumlu olarak belirtilen hastaneler ve hastanelerin bağlı olduğu şirketler lehine "dolandırıcılık" suçu işlenerek maddi menfaat temin edildiğinden, tüzel kişilere özgü güvenlik tedbiri uygulanması, hastanelerin ve şirketlerin kapatılıp mal varlıklarına el konulmasına karar verilmesi talep edildi.

İddianame, gönderildiği Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesince değerlendiriliyor.

Savcı tehdit edilmişti

Büyükçekmece Cumhuriyet Savcısı Y.E'nin, bu soruşturmayı yürüttüğü sırada, bazı şüphelilerin tahliyelerini gerçekleştirmezse suikast yapılacağı ve ailesine zarar verileceği yönünde tehdit edilmesine ilişkin yürütülen ayrı soruşturmada da 12 kişi jandarma ekiplerince gözaltına alınmıştı. 4 kişi serbest bırakılırken, adliyeye sevk edilen 8 şüpheliden 5'i tutuklanmış, 3'ü hakkında da adli kontrol kararı verilmişti.

19 hastane ve sağlık kuruluşu "malen sorumlu" sayılmıştı

Fezlekede, Özel Avrupa Şafak, Özel Bağcılar Medlife, Özel İstanbul Şafak Hastanesi, Silivri Kolan Hastanesi, Özel Reyap İstanbul Hastanesi, Özel Doğa Hospital, Özel Avcılar Hospital, Özel TRG Hospitalist, Akabe Sağlık Tesisleri Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi, Doğamed Sağlık Hizmetleri Sanayi ve Ticaret AŞ, Ekip Sağlık Hizmetleri Ticaret Anonim Şirketi, Güney Hastanesi Sağlık Hizmetleri LTD ŞTİ, Medilife Sağlık Hizmetleri Ticaret Limited Şirketi, Özel İstanbul Şafak Sağlık Hizmetleri ve Ticaret Anonim Şirketi, Refik Arslan Sağlık Hizmetleri ve Ticaret Anonim Şirketi, Reyap Sağlık Hizmetleri Anonim Şirketi, Yonca Sağlık Hizmetleri Limited Şirketi, Medisense Sağlık Hizmetleri Şirketi ile GMZ Sağlık Hizmetleri İnş. ve Tur. Ltd. Şti. de "malen sorumlu" olarak yer aldı.



Günün öne çıkan haberleri

TIKLAYIN | AKP'li Miroğlu'ndan Soli Özel ile tartışıp yayını terk eden İlber Ortaylı'ya: Ortadoğu'yu bilmez, bilmediğini de bilmez

TIKLAYIN | CNN Türk canlı yayınında yanlış anlaşılma krizi: Sunucu küfür sanınca telaşla araya girdi

TIKLAYIN | İlber Ortaylı, Soli Özel ile tartıştı, canlı yayını terk etti: "Her şeyin bir haysiyeti vardır, ben bırakıyorum burayı"

TIKLAYIN | Mansur Yavaş'tan "Suriyeliler" açıklaması: Esad'ın zulmü bahane ediliyordu, şimdi gitmelerinin önünde engel kalmadı

TIKLAYIN | Ankara’da bürokrasinin yakından takip ettiği atama: MGK Genel Sekreteri kim olacak?