Geçen yıl aralık ayında yürürlüğe giren SGK'nın sensör geri ödeme kararı, Tip 1 diyabetle yaşayan çocuklar ve ailelerinin hayatını değiştirdi. Yıllardır glukoz ölçüm sensörlerinin SGK kapsamına alınması için mücadele veren Çocuk Endokrinolojisi ve Diyabet Uzmanı T24 yazarı Prof. Dr. Şükrü Hatun, bu tarihi kararın hem çocuklar hem ailelerini 'özgürleştirdiğini' söyledi. Prof. Dr. Hatun, cilt altına yerleştirilen sensörlerin, her 5 dakikada bir kan şekerini ölçerek anlık takip imkanı sağladığını, gün içinde defalarca parmak delmeyi ortadan kaldırdığını ve hipoglisemi gibi hayati risklerin de önceden tahmin edilebilmesini sağladığını belirterek, "Çocukların sadece hayatı değil, kaderini de değiştirdi bu karar" dedi.
Türkiye'de yaklaşık 30 bine yakın Tip 1 diyabetli çocuk yaşıyor. Bunların yarısından fazlasını ise 8 yaş altı çocuklar oluşturuyor. Pankreas insülin üretmediği için ömür boyu şeker takibi yaparak insüline bağımlı bir hayat sürmek zorunda kalan Tip 1 diyabetli çocuklar ve aileleri, sürekli tetikte yaşamaktan kurtaracak karar ise Sağlık Bakanlığı ile Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın ortak çalışmasıyla SGK'dan geldi. Buna göre SGK, aylık 6 ila 15 bin lira arasında değişen glukoz ölçüm sensörü masrafının bir kısmını geri ödeme kapsamına aldı. Bu kararın Tip 1 diyabetli çocukların sadece yaşamını değil kaderini de değiştirdiğini vurgulayan Çocuk Endokrinolojisi ve Diyabet Uzmanı Prof. Dr. Şükrü Hatun, sensörlerinin çocukların sadece yaşam kalitesini artırmadığını, aynı zamanda aileleri için de önemli bir rahatlama sağladığını belirtti.
Defalarca parmak delip tetikte yaşıyorlardı
Günde 5-7, hatta bazen ölümcül olabilen hipoglisemi ataklarını önlemek için 10-15 kez parmakları delinerek şeker ölçümü yapmak zorunda kalan çocukların artık cilt altına yerleştirilen bir cihaz sayesinde her 5 dakikada bir şeker düzeyi görülebilecek ve veriler, aileleri veya doktorları tarafından uzaktan da takip edilebilecek. Çok pahalı olması nedeniyle çoğu ailenin ulaşamadığı bu imkana geri ödeme kararı sayesinde ulaşabildiğini kaydeden Prof. Dr. Hatun, "Pediatrik endokrin merkezlerinin çıkardığı bir heyet raporu (1 yıllık rapor), bir de sensör markası vs. belirtilmesine gerek olmadan bir reçete ile aileler, kendi tercihlerine göre SGK'nın onayladığı sensörleri alabiliyorlar. SGK gerçekten çok önemli bir adım attı, bir kapı açılmış oldu" dedi.
"Sadece çocukluk çağı hastalığı değil"
Tip 1 diyabetin sanıldığı gibi çocukluk çağı hastalığı olmadığını, Türkiye'de 30 bin çocuk varsa, yaklaşık 120 bin de erişkin Tip 1 diyabetli kişi olduğunu söyleyen Prof. Dr. Hatun, geri ödeme kapsamının sadece 2-18 yaş grubu çocuklar için olduğunu, 18 yaş üstü bireylerin de buna dahil edilmesi gerektiğini vurguladı. Prof. Dr. Hatun, “Aileler sensörlerine kavuştuktan sonra hissettikleri sevinci benimle paylaşıyorlar. 'Hep başkalarına özeniyorduk sensörü var diye, artık çocuğuma onun ihtiyacını karşılayabileceğimiz için mahcup olmayacağım' diyen anne babaların sevincini anlatamam. Gerçekten büyük bir sevinç dalgası oluştu Tip 1 diyabetle yaşayan aileler arasında" diye konuştu.
"Şekerin düşmesi de tehlikeli"
Prof. Dr. Hatun, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Tip 1 diyabet, yüksek şeker problemi olarak görülse de düşmesi de günlük hayatlarının büyük bir kısmını kapsıyor. Özellikle gece hipoglisemi korkusu yaşayan bir diyabetli için bir kabusa dönüşebiliyor süreç. İşte bu açıdan sensörler, sadece parmak delmenin zahmetinden kurtarmadı aslında. Getirdiği en büyük fayda, her 5 dakikada bir, glukoz ölçümünü sağlayabilmesi. Bu veriyi gördüğünüzde, öncesi-sonrası kişinin gün içindeki genel trendini de belirleyebiliyorsunuz. İkincisi, bu veriler hipoglisemi öngörüsü sağladığı için de aslında Tip 1 diyabetli çocukların ailelerinin, korkusuzca ve güvenle bu süreci yönetmesini sağlıyor. Ayrıca sensörlerin uzaktan izlemeye de izin vermesi, Tip 1 diyabetli çocukları özgürleştiriyor. Bir çocuk düşünün, yaz kampına gidecek. Anne baba glukozunu uzaktan izleyebiliyor. Yurt dışına, yurt içine her yere özgürce gidebiliyor. Her Tip 1 diyabetli çocuk okula giderken ailesi çok endişelenirdi. Okulda şekeri düşerse ne olacak diye. Şimdi artık güvenle okula gönderebiliyor. Çünkü bu verileri uzaktan izleyerek öğretmeniyle de iletişim halinde süreci yönetebiliyor. Gerçekten de sensörler aslında kilit bir teknoloji Tip 1 diyabetlilerin hayatında."
"Hastalığın uzun vadeli yan etkisinden de koruyor"
Geçtiğimiz ay Medtronic tarafından İstanbul'da düzenlenen ve dünya çapındaki diyabet uzmanlarının katıldığı DISTINCT-PRO 2025 Zirvesi'nde, diyabette yeni teknolojilerin hastalığın takibi ve uzun vadedeki yan etkilerinden korunmadaki rolünün de tartışıldığını kaydeden Prof. Dr. Hatun, sözlerini şöyle noktaladı:
“Bu teknolojiler diyabetin uzun vadeli kötü sağlık etkileri ve sağlık maliyetleri açısından da olumlu bir etki sağlıyor. Örneğin bu hassas takip sayesinde diyabetli bireylerde Hemoglobin A1c dediğimiz (son 2-3 aylık kan şekeri düzeyinin ortalamasını belirlemekte kullanılan bir kan testi) metabolik kontrol parametresi düşürüyor. HbA1c düzeyindeki yüzde 10 düşüş bile (örneğin 8,5'tan 7,30'a inmesi) yani 1 puanlık bir düşüş bile retinopati, yani diyabete bağlı körlük riskini yüzde elli azaltıyor. Aynı zamanda ketoasidoz dediğimiz, ölümcül tehlikesi olan ve hastaneye kaldırılmayı gerektiren tablonun sıklığını da azaltıyor. Ayrıca Tip 1 diyabetli bireyde kognitif (zihinsel) fonksiyonların düzelmesine, yani algılamayla ilgili fonksiyonların iyileşmesine yol açıyor. Çünkü istikrarlı bir glukoz seyri, zihin kapasitesini olumlu etkiliyor. Örneğin bazı araştırmalar var. Glukozu yüksek olduğu zaman çocuklarda matematik test skorları daha düşük çıkmış. Gerçekten en önemli çocuk hakkı olduğunu düşünüyorum bu sensörlerin. Çalışmalar, parmaktan doğrulama gerektiren sensörlerin ölçüm keskinliğinin daha düşük olduğunu gösteriyor. SGK'nın ayırdığı yılda 1 milyar TL civarındaki finansmanın etkin kullanılabilmesi için, güvenilir sensörlere ihtiyacımız var." (DHA)
Konsey: Vatikan tarihinde bir ilk yaşanmak üzere olabilir mi? (Spoiler içerir) |