CHP, DEM, Saadet, DEVA, Demokrat Parti’nin ortak imzalarıyla Anayasa Mahkemesi’nin Can Atalay kararının bir an önce uygulanması için yapılan olağanüstü çağrı üzerine Meclis yarın saat 14.00’de toplanacak. Muhalefet, milletvekilliğinin düşmesine yönelik işlemin yok hükmünde olduğunu hüküm altına alan AYM kararının Meclis Genel Kurulu’nda okutulmasını ve Atalay’ın özlük haklarıyla birlikte görevinin başına dönmesini bekliyor. Ancak yarınki oturumun son dakika hamlesiyle Meclis Başkanvekili Gülizar Biçer Karaca’dan alınıp, Bekir Bozdağ’a verilmesi, kulislerde, AYM kararının okutulmayacağı yönünde not edildi.
AKP’li üst düzey isimlerden, toplantıdan bir şey çıkmayacağı açıklamaları dikkat çekerken benzer süreçlerden geçen DEM Parti Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, Anayasa Mahkemesi’nin Can Atalay’la ilgili defalarca vekilliğe iade kararı verdiğine dikkat çekerek, “Bu artık son karar. Anayasa Mahkemesi'nin son kararı yasamanın aldığı kararla ilgili, yasamada okunmasıyla ilgili bir konudur. Siz şimdi bu kararı tekrar okutturmamaya çalışıyorsunuz. Kaçıncı kez Anayasa Mahkemesi karar versin yani? Kaçıncı kez versin?” diye sordu.
Muhalefet partilerinin yeterli sayıda imzası ile yaptığı olağanüstü toplantı talebi ve TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un çağrısıyla TBMM Genel Kurulu, yarın 16 Ağustos 2024 Cuma günü saat 14. 00’de, AYM’nin milletvekilliğinin düşmesinin “yok hükmünde” olduğunu söylediği Atalay için toplanacak.
Can Atalay değerlendirmesinde, AKP Genel Başkan Vekili Mustafa Elitaş’ın, ‘Enis Berberoğlu ve Ömer Faruk Gergerlioğlun’dan farklı’ olduğu açıklamasına değinen Gergerlioğlu, ”Neresi farklı Sayın Elitaş, neresi ayrı? Ya bu kadar hukuku eğip büyümeyin ya. Anayasa Mahkemesi denilen en üst mahkemenin kararını abuk sabuk yöntemlerle Yargıtay’a birtakım talimatlar yağdırıp, yerel mahkemelere talimatlar yağdırıp iptal ettiriyorsunuz. Ve sonra 85 milyona da gerçek dışı beyanda bulunuyorsunuz” dedi.
"Bu Meclisten utanç verici görüntülerle çıkarıldım"
Muhalif'ten Hülya Özmen'in haberine göre Gergerlioğlu’nun açıklamalarının tamamı şöyle:
"Yarın Can Atalay ile ilgili bir oturum yapılacak Mecliste. Can Atalay hakkında Anayasa Mahkemesi defalarca vekilliğe iade kararı verdi, haklarının ihlal edildiğini söyledi. Aynı durumu yaşayan bir vekil olarak karşınızdayım. Ben de haksız hukuksuz bir Yargıtay onamasıyla ki, o sırada Yargıtay’ın bir üyesinin “Ne yapıyorsunuz, böyle bir karar olur mu?” diyerek 5 üyeli komisyonun 4 üyesine çok önemli bir itiraz ve 16 sayfalık bir hukuk manifestosu yazmasının akabinde hakimin itirazı dinlenmedi ve benim hakkımdaki karar onandı biliyorsunuz ve bu Meclisten utanç verici görüntülerle çıkarıldım.
“Aynı durumu yaşayan bir vekil olarak karşımızdayım, neresi farklı Sayın Elitaş?"
Şu anda aynısını da Can Atalay yaşamaktadır. Şunun altını çiziyorum. Bakın dün Sayın Mustafa Elitaş bir cümle söyledi. Dedi ki, “Can Atalay'ın durumu Gergelioğlu'nun durumu gibi değildir." Aynısıdır. Çünkü ben de bu Meclise milletvekili olarak girdiğim zaman hakkımda bir ceza kararı verilmişti. İstinafı bekliyordum ve istinaf onadı, Yargıtay onadı. Can Atalay da aynı şekildeydi. Hakkında bir karar verilmişti ve temyizi bekliyordu. Neresi farklı Sayın Elitaş? 85 milyona gerçek dışı beyanda bulunmaktan utanmıyor musun Sayın Elitaş? Ayıp değil mi? Neresi ayrı? Ya bu kadar hukuku eğip büyümeyin ya.
“Bir el uzandı, 'Bu karar hakkında bir şey deme, Yargıtay’a gönder' dendi"
Anayasa Mahkemesi'nin akabinde de Anayasa Mahkemesi de Can Atalay'la ilgili madde 14'ün belirsizliğine dayanarak bir ihlal kararı vermiştir. Ardından konu yerel mahkemeye gitmiştir ve yerel mahkemenin Anayasa Mahkemesi kararını onayıp ardından Can Atalay'ın bu yerel mahkeme kararı ile Meclise dönmesi gerekirken bir el uzanmış “Bu karar hakkında bir şey deme, Yargıtay’a gönder” demiştir. Bir daha Yargıtay’a gitmiştir, oraya buraya gitmiştir. Açıkça bir manipülasyon yapıldığı bellidir. Tüm bunların sonucunda da hukuksuz bir süreç ile Can Atalay'ın milletvekilliği Meclis'te kararın okunmasıyla düşürülmüştür.
Aslında Anayasa Mahkemesi’nin bu kararı buna vurgu yapmaktadır. Meclis’te Anayasa'ya aykırı bir şekilde düşürülmüştür demektedir ve zaten bunu teyit edecek şekilde yerel mahkeme ne dedi? 13. Ağır Ceza İstanbul ne dedi? “Evet bu karar benimle ilgili değil. Çünkü Anayasa Mahkemesi meclisin hukuksuzca düşürdüğüne karar veriyor. O yüzden bende yetki yok buyursun, Meclis buna karar versin.” dedi. Bakın bu kez öyle söyledi.
“Can Atalay'ın Milletvekilliğine başlaması gerekiyor”
Bu Anayasa Mahkemesi kararından, son karardan sonra önceki kararlarda topu Yargıtay’a atan yerel mahkeme bu sefer, “Anayasa Mahkemesi Meclisin kararı hakkında bir ihlal buluyor. O yüzden ben buna karışamam. Teknik olarak karışamam. Çünkü benim kararımla ilgili bir ihlal bulmuyor ki o yüzden ben buna karışamam. Teknik olarak karışamam. Çünkü benim kararımla ilgili bir ihlal bulmuyor ki. Meclisin kararı mecliste okunmasıyla ilgili bir ihlal buluyor” diyerek bu konuda bir karar vermedi. Topu Meclise attı.
Meclis'te bugün Anayasa Mahkemesi’nin kararının uygulanması ve Can Atalay'ın milletvekilliğine başlaması gerekiyor. Çok açık. Hani bu sefer neresini eğip bükeceksiniz? Yerel mahkeme bile topu Yargıtay’a atamamış arkadaşlar. Çünkü artık yargısal bir olay olmaktan çıkmış bakın teknik bir konu. İyi anlamanız için bir iki defa altını çizerek söylüyorum. Bu artık son karar Anayasa Mahkemesi'nin son karar yasamanın aldığı kararla ilgili yasamada okunmasıyla ilgili bir konudur. Bunun yanlış hukuksuz anayasa aykırı olduğunu söylemektedir ve yerel mahkeme bu yüzden aradan çekilmiştir ve siz şimdi bu kararı tekrar okutturmamaya çalışıyorsunuz. Her şey ortada. Kaçıncı kez Anayasa Mahkemesi karar versin yani? Kaçıncı kez versin?
Zaten benim hayatımdan 3.5 ayı çaldınız, zindanlara attınız beni, milletin temsilcisi olmamıza rağmen, vekilliğimi düşürdünüz, her türlü hakaret darpla zindanlara attınız utanmadan. Döndüğümüz zaman hiçbirinin yüzünde bir kızarma yok. Aynı yüzü kızarmayanlar şimdi de Can Atalay’a bu yapılıyor. Olacak şey mi arkadaşlar bu ya? Olacak şey mi yani? Sorarım size. Her şey apaçık ortada. Bakın olayın kahramanı olarak ben size her şeyi anlatıyorum. Bırakın diğer milletvekillerini. Bu sadece Can Atalay'ın hakkının çiğnenmesi değildir, 85 milyonun hakkının çiğnenmesidir.“