Kobani davasının eleştirildiği Genel Kurulu'da konuşan Meclis Başkanvekili Sırrı Süreyya Önder,
"Sayın Efkan Ala, Sayın Ahmet Davutoğlu, Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve dönemin bütün ilgilileri, Sayın Sadullah Ergin, kamu güvenliği bürokratları, o iki gece ben, Sayın Pervin Buldan, Sayın İdris Baluken İçişleri Bakanı'nın makamında sabahladık. İki gün, iki gece... Bu hadise toplumsal bir tahribat yaratmasın diye. Uzun uzun anlattım, gelsinler dedim, tanık olarak gelsinler, desinler ki 'Bu gerçeklik tam olarak böyle değil.' Tanık olarak gelmiyorlarsa bir röportaj versinler. 'Yalan söylüyor' demelerine gerek yok. 'Tam olarak öyle değil' desinler, sizin huzurunuzda tekrar ediyorum, milletvekilliğinden istifa edeceğim aynı gün. O zaman nasıl istiyorsanız yargılayabilirsiniz" diye konuştu.
TBMM Genel Kurulu, Meclis Başkanvekili Sırrı Süreyya Önder başkanlığında toplandı. Gündemde, Yeşil Sol Parti'nin Kobani davasıyla ilgili araştırma önergesi de vardı. Partinin önergenin bugünkü Genel Kurul'da görüşülmesi önerisi, AKP ve MHP oylarıyla reddedildi.
Genel Kurul'da konuşma yapan Yeşil Sol Parti'li vekiller ve CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Kobani davasının siyasi bir dava olduğunu anlattı. Bu sırada, AKP'li vekiller ile Yeşil Sol Partili vekiller arasında tartışma çıktı.
Meclis Genel Kurulu'nu yöneten Başkanvekili ve Yeşil Sol Parti İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder de, sanıklarında arasında yer aldığını Kobani davası konuşmalarında kendisiyle ilgili ifadeler geçmesi üzerine konuşma yaptı.
Meclis başkanvekillerinin görüş açıklayamayacağını söyleyen Önder, "Değerli milletvekilleri, Meclis Başkanvekili görüşülmekte olan bir konu hakkında görüş beyan edemezler, üyelerle bir tartışmaya giremezler. Bunun bir istisnası var. Başkanvekiline dönük atıflar söz konusu olduğunda bir açıklamada bulunurlar. Ben de kısa bir açıklamada bulunmak istiyorum, çokça adım geçti, çokça atıf yapıldı" dedi.
Gazete Duvar'da yer alan habere göre Önder, davada hakkında 39 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istendiğini hatırlatarak, şunları söyledi:
"Bütün onurum ve şerefim üzerine söylüyorum ki, cezaevlerinin benim ve arkadaşlarımın üzerinde bir yaptırım değeri yok. Efkar ettiğimiz memleketin halidir. Cezaevleri de memlekettendir, memleket toprağıdır, icap ediyorsa oraya da gireriz. Bizim de yolumuz, çizgimiz, derdimiz bu. Biraz sizlerden farklı düşünüyoruz, olay özetlendiğinde hülasası bu. Belli konularda sizin düşündüğünüz gibi düşünmüyoruz. Bu incitici, aykırı, sıkıntılı gelebilir. Ama burası, bunun tam da istişare edileceği, ortak yol bulunulacağı bir yer."
"Hakkımda 39 kez ağırlaştırılmış müebbet istendi"
"Bir garabetin içerisindeyiz. Normalde milletvekili dokunulmazlığı anayasada çok açık bir şekilde düzenlenmiş. Bunun ramına aykırı uygulamalar olduğunda Anayasa Mahkemesi, Enis Berberoğlu, Ömer Faruk Gergerlioğlu ve Leyla Güven kararlarında, bu yargılamaların seçilmesiyle beraber durması gerektiği konusunda net, kesin kararları var. Ben hala bu davada yargılanıyorum. Şu an diyelim ki, dünkü tezkere kararında benimle ilgili bir dosya görünüyor ve bu benim için yaşamsal bir şey, 39 kez ağırlaştırılmış müebbet isteniyor. Birleşimi kapattım gidip mahkemeyi izleyeceğim desem ne mani, kim ne diyecek. Garabete işaret ediyorum. Suçluyum, suçsuzum buralara hiç girmiyorum.
'Bu iddianame, AK Parti'yi yargılamanın ön iddianamesidir'
Dokunulmazlığın vekillerin yasama çalışmalarını baskı altında hissetmeden yapması için gerekli olduğunu belirten Önder, şöyle devam etti:
"Milletvekili dokunulmazlığı tam da bunun için lazım. Milletvekili yasama faaliyetini bu tür baskılardan azade bir şekilde yürütebilmesi için. Kim bana ne diyebilir, ben bugün mahkemede olmak zorundayım çünkü bir hayat memat meselesi. 39 kez ağırlaştırılmış müebbet isteniyor. Hem o mahkemede hem gözaltına alındığımda defalarca şunu söyledim, son defa olarak bir daha da bu tartışmalara girmeyeceğim, son defa şunu belirtmek istiyorum. ben orada dedim ki, AK Partili bütün hukukçu arkadaşlardan özel istirhamımdır, bütün milletvekillerinden de, bu iddianame AK Parti'yi yargılamanın ön iddianamesidir. Buradan bize bir hüküm çıkarsa ve bu hüküm kesinleşirse bu içtihada dönüşecek ve AK Parti'nin karar süreçlerindeki bütün ilgililer, bir davalar zinciriyle karşı karşıya kalacaklar. Niye? Çünkü delil diye söylenen her şey çözüm süreci faaliyetleri ve bu Meclis çözüm sürecinde rol ve sorumluluk alanlar için bir bağışıklık yasası getirdi, oyladı, kabul etti. Sorun bu."
"Mahkemeler ikinci ikametgahımız, biz alışkınız"
Çözüm sürecindeki bakan ve yetkililerinin yaşananlarla ilgili anlattıklarını yalanlaması halinde istifa edeceğini belirten Önder, şunları söyledi:
"Benim mahkemede, AK Partili arkadaşlara da söyledim, bu iddianameye bir alıcı gözle bakın hele. Mahkemeler bizim ikinci ikametgahımız olmuş, biz alışkınız. Ama bu sizin bir ön iddianameniz kafasıyla hazırlanmış. Kimse bu ülkede, ne yazık ki, ne acı ki, yargıya kefil olabilecek durumda değil. Çünkü iç iktidar savaşları, herkes bizim üzerimizden diğerlerine ateş ediyor. İç hesaplaşmaların bir enstrümanına dönüştürülmüş durumdayız.
"Ben, Pervin Buldan ve İdris Baluken, iki gece İçişleri'nde sabahladık"
"6-8 Ekim'le ilgili hayatını kaybeden tüm yurttaşları bir kez daha rahmetle anarak şunu söyledim, Sayın Efkan Ala, Sayın Ahmet Davutoğlu, Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve dönemin bütün ilgilileri, Sayın Sadullah Ergin, kamu güvenliği bürokratları o iki gece ben, Sayın Pervin Buldan, Sayın İdris Baluken İçişleri Bakanı'nın makamında sabahladık. İki gün, iki gece... Bu hadise toplumsal bir tahribat yaratmasın diye.
Uzun uzun anlattım, gelsinler dedim ya tanık olarak gelsinler desinler ki bu gerçeklik tam olarak böyle değil ya da tam olarak böyle Sayın Önder sırasını yanlış anlatıyor ya da böyle olmayabilir, tanık olarak gelmiyorlarsa bir röportaj versinler desinler ki, böyle diyor ama tam olarak onun dediği gibi değil, yalan söylüyor demelerine gerek yok. Tam olarak öyle değil desinler, sizin huzurunuzda tekrar ediyorum, milletvekilliğinden istifa edeceğim aynı gün. O zaman nasıl istiyorsanız yargılayabilirsiniz. Ama burada bunula ilgili yasa tasarısı görüşülüyor, bana onlarca atıf yapılıyor ve ben o davanın sanığı bu duruşmanın riyasetini yürütüyorum.
Ben bunu bu kadar ısrarlı belirtince savcılık mütalaaya bir ek yaptı. Baktı ki Kobani'yi çözüm süreci sarmalında kriminalize ediyordu, dedi ki her ihtimale karşı örgüt üyeliğinden de ek savunma yapsınlar. Yer yüzünde her ihtimale karşı savunma yapmak diye bir şey yok. Tek tek sayılır sanıklar bakımından ilişkisi şudur, şekli şudur, niteliği budur, zamanı budur... Bunlar sayılır ve denir ki bunlara karşı sanık savunma yapsın. Yarın öbür gün biz gideceğiz, birileri diyecek ki bu arkadaş vaktinde bunları kürsüden altını çize çize söylemiş."
Yeşil Sol Parti'nin Kobani davasıyla ilgili araştırma önergesinin gündemin önüne çekilerek bugün TBMM Genel Kurulu’nda görüşülmesine ilişkin grup önerisi, AKP ve MHP'li milletvekillerinin oylarıyla reddedildi. Önerinin gerekçesini açıklayan Yeşil Sol Parti Şırnak Milletvekili Nevroz Uysal Aslan, şunları söyledi: Özel yetkili yargılamaları kaldırmakla övünen iktidar bu dosyaya özel savcı Ahmet Altun üzerinden ilk müdahalesini gerçekleştirmiştir. Özel savcı Ahmet Altun soruşturma devam ederken 25 Temmuz 2018'de HSK kararnamesiyle İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı vekilliğine atanmıştır. Bu dosyayı yürütmeye 7 ay boyunca devam etmiş, el çektirilmemiş İzmir savcısıyken Ankara'da devam eden Kobani savcılığını yürütmeye devam etmiştir. 31 Mayıs 2019 HSK kararnamesiyle bu dosyayı sürdürebilmesi için yeniden Ankara Cumhuriyet Başsavcı vekilliğine özel bir HSK kararnamesiyle getirilmiştir. "Özel savcıyla hazırlanan bu davaya özel bir mahkeme heyeti oluşturulmuştur"Bu özel savcının elinden çıkan 3 bin 530 sayfa 324 klasörden oluşan 30 Aralık 2020 tarihli iddianame hazırlatılmıştır. Bu iddianameden sonra özel savcının özel saiklerle yürütüldüğü bu soruşturma iddianamesinden sonra Ahmet Altun 19 Haziran 2022 HSK kararnamesiyle Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na yükseltilmiştir. Sinan Ateş dosyasında bazı şüphelileri serbest bırakması teklifi karşılığında Yargıtay üyeliği teklif edilen isim yine Ahmet Altun olmuştur. 20 Nisan 2021 tarihli Kobani yargılamasının ilk duruşmasından bir ay önce 26 Mart 2021 tarihinde Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi'nde ikinci bir heyet kurulmasına, var olan heyetin sadece Kobani yargılaması ve bağlantılı davalara bakmasına karar vermiştir. Özel savcıyla hazırlanan bu davaya özel bir mahkeme heyeti oluşturulmuştur. Bu özel heyetin eski mahkeme başkanı Bahtiyar Çolak ise derin devletin ticari istihbarat ayağı olarak tanıtılan 'Atadedeler Suç Örgütü'ne yönetici olduğu ortaya çıkmıştır. Davaya 180'den fazla devletin neredeyse tüm kurum ve kuruluşları müdahil olmuştur." Tanrıkulu: Kobani davası da bir siyasi davadır, tarih bunu böyle yazacakCHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ise şunları kaydetti: "Kobani davası da bir siyasi davadır. Tarih bunu böyle yazacak. Bir siyasi intikam davasıdır. Bir kan davasının sürümüdür aynı zamanda. Hukuksal kaygılarla yazılmış bir iddianame yok ortada. Adalet gerçekleşsin diye yazılmış bir iddianame yok, adalet gerçekleşsin diye de yapılan bir yargılama yok. Siyasi bir husumetin bir iddianameye yansımasıdır. Kullanışlı yargı mensuplarının aracılığıyla yazılmış iddianame var ve yine kullanışlı yargı mensuplarının yürüttüğü bir yargılama var. Yargılamanın tek başına bir cezaevinde yapılıyor olması tıpkı Yassıada gibi bir darbe döneminin bir siyasi intikamın alındığının göstergesidir." Beştaş ve Zengin arasında "fail" tartışmasıGenel Kurul'da konuşan Yeşil Sol Parti Milletvekili Meral Danış Beştaş, "Anayasa’ya göre bir ülkede iktidarın, yönetimin objektif sorumluluğu vardır, tetiği çekmesine gerek yoktur. Faili bulamıyorsa, katili yargılayamıyorsa, mahkeme önüne çıkaramıyorsa objektif olarak sorumludur" dedi. Beştaş'ın sözlerine yanıt veren AKP Grup Başkanvekili Özlem Zengin ise, "Faili buralarda aramayın, faili uzaklarda aramayın" dedi. Yeşil Sol Partili Meral Danış Beştaş, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin HDP’nin kapatılmasına ilişkin AYM’ye talimat şeklinde açıklamaları olduğunu söyledi.
|