Evrensel Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Polat, gazeteci Erk Acarer'in organize suç örgütü lideri Sedat Peker'in mesajlarını kendi Twitter hesabından paylaşmasına ilişkin olarak, "Erk’in, Peker tweetlerini, doğrudan aracılık biçimiyle paylaşma tarzı, bana, doğru gördüğü bir amaç adına coşkuyla hareket ederken, ayakları yerden kesilme hali gibi geliyor. Gazeteciliğin, kaynak ile ilişki bakımından bir mesafe sanatı olduğunu atlayan bu üslup gazeteciyi ciddi risklere de açık hale getiriyor." değerlendirmesini yaptı.
Polat yazısında, "Erk, 'Her eleştiriye açığım. Saygı duyuyorum, yol gösterici buluyorum” dedi ve bu yaklaşımını da korudu. Ancak bu eleştirileri alırken parantezler açarak kendi gerekçelerini anlattığını hatırlattı ve şöyle dedi: “Öyle oldu böyle oldu… Şöyle oldu: 24 saat haberle yaşarım. Gerekirse hemen dünyanın öbür ucuna yola çıkarım. İstediğimde Venezuela’da torbacıya da, Suriye’de IŞİD’ciye de ulaşırım. Dosya ve Türkiye tarihi okurum. Bağlama önem veririm, kamu yararını hesaplarım, bedelden çekinmem.' Erk’in bağlamına dair şu cümlesi de amacını açıklamak bakımından önemli: 'Elimizi birlikte taşın altına sokup, kardeş bir Türkiye kuracağız!' Yani Erk, bu bağlam ve amaç ilişkisi içinde bu paylaşımların kendi gazetecilik tarzı açısından doğru olduğunu savunuyor. Gazetecilik hem sosyal bilimlerden hem de edebiyattan beslenir. İyi ve deneyimli gazeteciler bu beslenme ilişkisine felsefeyi de dahil etmiştir." düşüncesini dile getirdi.
Polat şu ifadeleri kullandı:
"Bir gazeteci mesleğini, daha iyi bir dünya ve gelecek tahayyülüne uygun olarak gerçekleştirebilir. Bu yapılırken, gerçekler eğilip bükülüyor mu, gerçeğin bir kısmı öne çıkarılırken çok daha önemli kısmı belirli politik amaçlarla göz ardı mı ediliyor gibi sorular önemlidir.
Burada Erk’in kendi üslubu (tarzı) bağlamında ifade ettikleri, bizi felsefenin alanına da taşıyor. ‘Gazeteciliğin evrensel ilkeleri budur’ deyip, bunu çeşitli atıflarla da destekleyip Erk’in yaptığının gazetecilik olmadığını tartışmak da mümkün, ama bu tartışmayı biraz daha açarak şu soru etrafında sürdürmek de mümkün: Gazeteciliğin öğrendiğimiz ve bize yol gösterici olmaya devam eden ilkeleri var. Ancak önü ve sonu ile bitmiş, donmuş bir meslekten de söz etmiyoruz. Peki, Erk’in kullandığı tarz, gazeteciliğin pratikleri bakımından, bir mesleki ilkeyi genişletici, ya da tartışmaya açacak bir özellik taşıyor mu?
Yavaş yavaş bağlayalım. Türkiye’de epey bir zamandır ‘merkez medya’ kavramını tırnak içine alarak dahi kullanmak kolay değil. Büyük bir çöküş var bu bakımdan. Ancak bununla birlikte, Türkiye’de siyasal alana uzun süredir damgasını vuran ve gündelik hayata dair de güçlü etkiler gösteren kutuplaşma, iktidarın denetimi dışındaki alanda gazetecilik yapanları hiç mi etkilememiştir?
İktidarın suçlarını teşhir etmek ve ‘yeni bir Türkiye kurulmasına’ katkı sunmak heyecanı ile davranırken, gazeteciliğin doğrulama mekanizmaları her daim gerekli hassasiyet ile kullanılıyor mu?
‘Kendi hesabı’ ve ‘hesaplaşması’ için bu bilgileri paylaştığını dile getiren Peker’in anlatımları içinde bir dizi çok önemli bilgi yer aldı. Bu bilgileri, sağlam bir arşiv bilgisi ve araştırma ile destekleyerek haberleştirip yazan gazeteciler işin doğrusunu yaptılar.
Bir bilginin, ‘kirli’ ya da ‘suçlu’ olduğu düşünülen bir kişi ya da kuruma dair ciddi teşhir verileri içermesi tek başına yetmez. Bazı şeyleri ‘iddia’ olarak verebilir, bazı bilgileri desteklediğiniz araştırmanızla daha net ifadelerle haberleştirebilir, ama bazı şeyleri de anlamaya çalışabilirsiniz. Erk’in, Peker tweetlerini, doğrudan aracılık biçimiyle paylaşma tarzı, bana, doğru gördüğü bir amaç adına coşkuyla hareket ederken, ayakları yerden kesilme hali gibi geliyor. Gazeteciliğin, kaynak ile ilişki bakımından bir mesafe sanatı olduğunu atlayan bu üslup gazeteciyi ciddi risklere de açık hale getiriyor. Burada riski hukuki, cezai sonuçlardan çok kişinin mesleki duruşunu yıpratma ihtimali bakımından söylüyorum. Kanımca heyecanını kaybetmeden demlenmeye ve derinleşmeye ihtiyacı olan bir tarz bu."
Ne olmuştu?
Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici, "gazetecilik meslek etiğini ihlal ettiğini savunduğu Erk Acarer'in Sedat Peker'in mesajlarını kendi hesabından paylaşmasının gazetecilik faaliyeti değil aracılık olduğu" eleştirisini yöneltmişti.Bildirici'nin ardından T24 yazarı Tuğçe Tatari'nin "Sedat Peker'in karşısında yapılan gazetecilik mi aracılık mı?" yazısıyla da tartışma sosyal medyada gündem olmuştu.
Acarer, bilgileri teyit ettiğine dair kendisine destek veren Peker'e teşekkür etmiş, "Eleştirilerin de başımın üstünde yeri var" demişti.
Peker ise Acarer'i eleştiren Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici'yi hedef alarak, "Erk Acarer’in bu namuslu tavrını Z kuşağı gelecekte saygıyla anarken Faruk Bildirici gibi kişileri ise nasıl anacaklarını hep beraber göreceğiz." görüşünü savunmuştu. Peker, yaklaşık iki saat sonra attığı ek tweet'te ise "Eleştirirken nezaket sınırını biraz aşmış olabilirim." ifadeleriyle Bildirici'yi etiketleyerek 'özür' dilemişti.
BirGün gazetesi Acarer'le ilişkisini kesmişti.
TIKLAYIN | Tuğçe Tatari yazdı: Sedat Peker’in karşısında yapılan gazetecilik mi aracılık mı?
TIKLAYIN | Evrensel yazarı Sözeri: Erk Acarer'in gazetecilik yöntemlerini açıklamak Peker’e mi kalmalı?