Organize suç örgütü lideri Sedat Peker'in "Basındaki ombudsmanlık makamına Faruk Bildirici seçilmiş midir ya da atanmış mıdır bilmiyorum. Böyle bir unvanı hangi sebeple kendine hak görüyor onu da bilmiyorum" sözleriyle hedef aldığı Faruk Bildirici, "Medya ombudsmanlığı unvanını kendime ben verdim, gazeteciliğin yanlışlardan arınması ve kalitesinin yükselmesi mücadelesi veren bir gazeteciyim" ifadesini kullandı.
Bildirici, farukbildirici.com'da yayımladığı yazısında, "Gelelim, benim medya ombudsmanlığıma. Evet bu unvanı kendime ben verdim. Başka birileri rütbe diye omuzuma takmadı, yasalar, yönetmelikler çıkarmadı beni 'Medya Ombudsmanı' yapmak için. Ülkemizde medyanın özdenetimi konusunda 1960’lardan beri girişimler var ama hiçbiri etkili olamadı. Son olarak bazı medya kuruluşlarının Okur Temsilcisi (Ombudsman) görevlendirmeleri de 'editöryal bağımsızlık' sağlanamadığı için başarılı olamadı." değerlendirmesini yaptı.
Bildirici şu ifadeleri kullandı:
"Ben de medyanın özdenetimi için editöryal bağımsızlığı olan, medya kuruluşlarının finansman olarak desteklediği, kararlarını kabul ettiği ama onlardan bağımsız bir “Medya Ombudsmanlığı” kurumunun gerekliliğine inanıyorum. Bunu sağlamak ve “medya ombudsmanlığı”nın yararını kanıtlamak için çaba harcıyorum. Bunun için de kimseden izin, onay, talimat falan almadım. Almam da gerekmiyor. Ben bu işi şimdilik sorumlu bir yurttaş ve mesleğin onurunu korumaya çalışan, yıllarını bu meslek için harcamış bir gazeteci olarak gönüllü şekilde yerine getiriyorum.
Nihayetinde ben bir medya kuruluşu mensubu değilim, arkamda ne bir medya grubunun desteği var, ne bir örgütüm ya da bir organizasyonum. Hiçbir yerden finansman desteği de almıyorum. Tek başımayım. 27 yıl çalıştığım Hürriyet’ten atılmış olmama rağmen evrensel gazetecilik ilkelerinin yerleşmesi, gazeteciliğin yanlışlardan arınması ve kalitesinin yükselmesi mücadelesi veren bir gazeteciyim. Son dokuz yılı Hürriyet’te Okur Temsilcisi (Ombudsman) olmak üzere 40 yılı aşkın gazetecilik yaşamımda edindiğim deneyime dayanarak medya eleştirileri kaleme alıyorum. O mahalle ya da bu mahalle ayrımı gözetmeden ama kırıcı da olmadan, yapıcı bir üslupla medya kuruluşlarını ve meslektaşlarımı eleştiriyorum.
Evinden kendi web sitesine yazan bir gazeteciyim. Eğer söylediğim sözün, yaptığım eleştirinin meslektaşlarım üzerinde bir etkisi, ağırlığı varsa gazeteciliğin evrensel ilkelerini tavizsiz olarak savunmamdan, editöryal bağımsızlığımdan ve tabii mesleki geçmişimden kaynaklanıyor. Ama bu etki, birilerinin işten çıkarılması ya da bir yaptırıma uğraması yönünde olamaz. Olsa olsa tartışarak doğruları bulmak ve yanlışların bir daha tekrarlanmaması gibi sonuçlar doğurabilir. Bu kadar. Benim hedefim, işlevim bununla sınırlı. Sorun benim unvanım değil, gazetecilikteki etik sorunların alabildiğine artmış olması ve benim ne yapmaya çalıştığım… "
Ne olmuştu?
Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici, "gazetecilik meslek etiğini ihlal ettiğini savunduğu Erk Acarer'in Sedat Peker'in mesajlarını kendi hesabından paylaşmasının gazetecilik faaliyeti değil aracılık olduğu" eleştirisini yöneltmişti.Bildirici'nin ardından T24 yazarı Tuğçe Tatari'nin "Sedat Peker'in karşısında yapılan gazetecilik mi aracılık mı?" yazısıyla da tartışma sosyal medyada gündem olmuştu.
Acarer, bilgileri teyit ettiğine dair kendisine destek veren Peker'e teşekkür etmiş, "Eleştirilerin de başımın üstünde yeri var" demişti.
Peker ise Acarer'i eleştiren Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici'yi hedef alarak, "Erk Acarer’in bu namuslu tavrını Z kuşağı gelecekte saygıyla anarken Faruk Bildirici gibi kişileri ise nasıl anacaklarını hep beraber göreceğiz." görüşünü savunmuştu. Peker, yaklaşık iki saat sonra attığı ek tweet'te ise "Eleştirirken nezaket sınırını biraz aşmış olabilirim." ifadeleriyle Bildirici'yi etiketleyerek 'özür' dilemişti.
BirGün gazetesi Acarer'le ilişkisini kesmişti.
TIKLAYIN | Tuğçe Tatari yazdı: Sedat Peker’in karşısında yapılan gazetecilik mi aracılık mı?
TIKLAYIN | Evrensel yazarı Sözeri: Erk Acarer'in gazetecilik yöntemlerini açıklamak Peker’e mi kalmalı?