"Aslı Şafak'la İşin Aslı" programına konuk olan Armağan Çağlayan, hayatıyla ilgili samimi açıklamalarda bulundu. Çağlayan, "Ara sıra avukatlık yapıyorum. Boşanma davalarını seviyorum. Avukat tutma parası olmayan kadınlar için davalara giriyorum. Çok severim çekişmeli boşanma davası" ifadelerini kullandı.
BloombergHT’de yayınlanan "Aslı Şafak’la İşin Aslı" programının konuğu Armağan Çağlayan oldu. Çağlayan, samimi açıklamalarda bulundu.
"Denize düşen yılana sarılır misali televizyona başladım"
Çağlayan, televizyon dünyasına nasıl girdiğini ise şu sözlerle anlattı:
"İşsizdim ve avukatlıktan da hiç haz etmediğim bir dönemde televizyon geldi ve 'Denize düşen yılana sarılır' misali televizyona başladım."
"Şimdiki ebeveynler ve çocuklar arasındaki vıcık vıcık ilişki bizim zamanımızda yoktu"
Aile hayatına dair açıklamalarda bulunan Çağlayan, "Benim mesafeli tavrım hep var. Aileme karşı da böyleyim. Ben hayatımda hiç anneme ‘Anneciğim’ babama ‘Babacığım’ demedim. Onlar benim için anne - baba. Hiç öyle bir adam olmadım ben. Hani bazen bazı çocuklar durup dururken annelerini babalarını öperler ya bende hiç öyle şeyler olmadı. Ama benim annemle babam da öyle değildi belki de o yüzden. Şimdiki ebeveynler ve çocuklar arasındaki vıcık vıcık ilişki bizim zamanımızda yoktu" dedi.
"Babamın ölümü çok büyük bir travma olmadı"
Babası Fikret Çağlayan'ı 2009'da kaybeden Çağlayan, "Babam Alzheimer sebebiyle vefat etti. 9 sene yattı hiçbirimizi tanımadan. 9 sene yatınca zaten sizin hayatınızdan çıkıyor sizi tanımıyor sizinle konuşmuyor öyle yatıyor. Aslında ölüm dediğimiz şey hayattan çıkmak. Zaten babam bizim hayatımızdan çıktığı için benim hayatımda babamın ölümü çok büyük bir travma olmadı zaten benim hayatımdan çıkmıştı" diye konuştu.
"Avukat tutma parası olmayan kadınlar için davalara giriyorum"
Habertürk'ün aktardığına göre avukat, yapımcı ve YouTuber Armağan Çağlayan, "Ara sıra avukatlık yapıyorum. Boşanma davalarını seviyorum. Avukat tutma parası olmayan kadınlar için davalara giriyorum. Çok severim çekişmeli boşanma davası" ifadelerini kullandı.
"Başıma bir şey gelse bakacak kimsem yok"
Herhangi bir hastalık durumunda kendisine bakacak kimsenin olmadığını söyleyen Çağlayan, "Birine muhtaç olma fikri korkutucu geliyor. Başıma bir şey gelse bakacak kimsem yok. Eskiden 'Huzurevine giderim' diye düşünüyordum ama teyzem huzurevinde yaşıyor ve çok mutsuz. Bunu acı bir deneyimle yaşamış oldum şimdi istemem mesela. Ama bunu öğrenince daha çok gelecek korkusu sardı. Kimsenin başına dert olmak istemem" ifadelerini kullandı.
"Dünya Türk dizilerine doyduğunda o mesele bitecek"
Televizyon dizileriyle ilgili dikkat çeken açıklamalarda bulunan Çağlayan, "Dünyadaki ülkeler Türk dizilerine doyduğunda o mesele bitecek. Şu anda hiçbir şey yerli izleyici için yapılmıyor. Herkes bir diziyi kurarken bunu Güney Amerika alır mı, bunu Araplar alır mı? diye bakıyor kimse diziyi Türk izleyicisi için üretmiyor yok öyle bir şey. Bir gün dünya Türk dizilerine doyduğunda o sektör de bitecek" diye konuştu.
Çağlayan, "Televizyon ölecek mi?" sorusu üzerine şu yanıtı verdi:
"Öyle gibi duruyor. Ama şu olmaz ‘Bir gün televizyon olmayacak’ diyemem. Ama reklam dijital mecraya kaydığı sürece bu kadar televizyon kanalını besleyecek reklamın kalmayacağı kesin. Şu an dijital mecrada reklam hem daha doğru hedef kitleye ulaşıyor hem daha ucuz. Ama televizyonda öyle değil. Hem çok para veriyorsunuz hem hedeflerinizi belirleyemiyorsunuz."
Çağlayan sözlerine “Bir dönem hepimiz dijital mecra çılgınlığı yaşadık. Şimdi oraya bakıyorum onlar da televizyonda ne yapılıyorsa aynısını yapıyorlar. Ee kardeşim ben sana neden üyelik parası veriyorum ya deli miyim yani? Senin yaptığın dizinin başka bir versiyonu zaten televizyonda var. Niye ben sana o parayı veriyorum? Eğer ben dijital mecraya para veriyorsam sen bana farklı bir şey sunmak zorundasın” ifadeleriyle devam etti.
Yakın bir gelecekte organları yazıcılarda 'basabileceğiz' – Doku mühendisi Ece Öztürk anlatıyor |