T24 Haber Merkezi
İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, kendisine "ahlâk yoksunu" diyen Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan'a yanıt verirken, "Asıl ahlâk yoksunu, ülkenin yarısı ülkenin açlık sınırı altında yaşarken, dolar 10.43 olmuşken, utanmadan sıkılmadan yüzü bile kızarmadan, ekonominin kitabını yazdığını söyleyebilendir" dedi. Akşener, "Bizim, sen ve yandaşların gibi ülkenin başına bela olmuşlardan, milletin zenginliğine bitler gibi dadanmışlardan alacağımız en küçük bir ahlak dersi olamaz. Aynaya bakın aynaya! Orada gördüklerinizden mideniz bulanacak, kusacaksınız" ifadelerini kullandı.
TIKLAYIN - Erdoğan'dan Akşener'e: Ahlâk yoksunu, bayansın bayan; nasıl böyle bir küfrü söylersin?
Partisinin grup toplantısında konuşan İyi Parti lideri Akşener, Erdoğan'ın kendisi hakkındaki açıklamalarına, "Dün, Fırat'ın kenarında kaybolan kuzudan bile sorumlu olacağına inanan Erdoğan nerede, bugün rakibinin suyunu kaynatmakla, teneşire yatırmakla tehdit eden Erdoğan nerede... Yazıklar olsun, düştüğün bu ibretlik durumda artık sen bize ahlâk konusunda ahkâm kesecek durumda değilsin. Senin kendine hayrın yok. Elindeki patlak ampulle aklın sıra güneşi aydınlamaya çalışıyorsun" diyerek yanıt verdi.
Akşener, "Asrın hatası" olarak tanımladığı Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Ekonominin kitabını yazdık" ifadelerine yönelik de,"Ekonominin nasıl batırılacağına dair hiçbir kitap yazılmamıştı, onu yazmak da sana nasip oldu. Literatürdeki bu büyük boşluğu doldurduğun için teşekkür ederim" ifadelerini kullandı. Akşener, "Artık devriniz bitti, istesen de istemesen de milletimiz mutlu yarınları konuşuyor. O güzel yarınlarda sen yoksun! Sen ve devr iktidarın tarih kitaplarındaki keyifsiz bir bölümden başka bir şey olmayacaksınız" diye konuştu.
TIKLAYIN - Erdoğan: Biz ekonominin kitabını yazdık
Akşener'in açıklamasından satır başları şöyle:
"Türk Dünyası Bakanlığı kuracağız"
"Sözlerimin başında bizim için büyük önem taşıyan bir dış politika başlığına değinmek istiyorum. Bundan aylar önce, geçen 3 Mayıs günü güçlü Türk dünyası ve güçlü Türkiye için 9 hedef isimli çalışmamızı paylaşmıştım. 12 Kasım'da toplanan Türk Konseyi Liderler zirvesinde alınan kararlar çerçevesinde bu başlıklara dönüp bazı adımlar atılmasını memnuniyetle karşılıyoruz. Bununla birlikte 2 gün önce kuruluş yıldönümünü kutladığımız KKTC'nin de bu birlikte yer alması tarihin bize yüklediği önemli bir sorumluluk.
Açıkladığımız 9 ilkemizin ilk sırasında yer alan tarihsel kazanımların korunması, egemen eşitlik ve karşılıklı anlayış doğrultusunda bu sahanın siyaset üstü bir anlayışla geleceğe taşınmasını zorunluluk olarak görüyoruz. Tüm Türk dünyasına ilan etmek isterim ki, biz bu projeyi her türlü siyasi hesabın ötesinde sarsılmaz bir süreklilik ekseninde değerlendiriyoruz. Yaklaşan İyi Parti iktidarında hiçbir kardeşin, bir diğerine üstünlüğü olmadığı, egemen ve eşit devletler olarak bir Türk işbirliği meydana getireceğiz.
Kardeş ülkelerimizin kazanımlarını tümüyle koruyarak büyük bir barış ve refah birliğini hayata geçireceğiz. Milletimizden yetkiyi aldığımızda Türkiye'de ivedilikle bir Türk Dünyası Bakanlığı kurarak dağınık ve koordinasyonsuz tüm kurum ve kuruluşları tek çatıda toplayacağız.
"Ülkemizde kadınlar öldürüleceklerini bilerek yaşıyor"
Ülkemizde her gün yaşar olduğumuz kadın cinayetleri soluğumuzu kesmeye devam ediyor. İnsan öleceğini bilerek yaşayan bir canlıdır ama maalesef ülkemizde kadınlar öldürüleceklerini bilerek yaşıyor. Nerede, ne zaman, kim tarafından öldürüleceğini düşünerek yaşıyor. Her 10 haberin 5'inde dinlediği hikayelerden biri olabileceğinden endişe ederek yaşıyor. Ülkemizde bir kadını öldürmek bu kadar kolay olmasaydı Başak Cengiz kızımız aramızda olabilirdi. Bu katil psikolojik tedavi görmüş, ailesi, doktorlar durumunu biliyor, devlet de durumunu biliyor. Herkes her şeyi biliyor ama bu cani 28 yaşındaki bir evladımızını karşısına çıkana kadar kimse parmağını oynatmıyor. Bu cani, Başak'ı savunmasız diye hedef alıyor. Bir psikopatın bile Türkiye'de kadınların durumuyla ilgili vardığı kanaate bakar mısınız, bu kafa kendiliğinden ortaya çıkmadı. Bu kafa, kadını her türlü saldırıya karşı savunmasız bırakan bir zihniyetin ayak izlerini takip ediyor. Bu kafa, 3-5 kendini bilmezin yarım aklına uyup İstanbul Sözleşmesi'ni yırtıp atanlardan cesaret aldı. Kadınları koruyamıyorsunuz. Kadınları yalnız bıraktınız, adalete olan inançlarını da yok ettiniz. Kürsülerden nutuk atmakla olmuyor Sayın Erdoğan, bu kadın diyerek beni tehdit etmekle de olmuyor... Bu zalimlik ne zaman bitecek? Bu haksızlığa ne zaman dur denecek, bu ülkede kadınlar ne zaman huzurla yaşayabilecek? İlk önce, ruh hastalarının gönlünü hoş eden canilere cesaret veren, kadın hakkında abuk sabuk konuşan ahlâk yoksunu zihniyetten kurtulacağız. Sonra, gereği düşünüldü denilerek, ama düşüncesizce verilen tüm kararlara inat, İyi Parti iktidarında gereğini yapacağız. Kadınların yıllardır süren mücadelelerini devlet politikası haline getireceğiz. Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak için anayasada gerekli düzenlemeleri yapacağız. İstanbul Sözleşmesi'ni hızla imzalayıp, uygulanıp uygulanmadığının takipçisi olacağız.
"Sayın Erdoğan, sen tüm bu adaletsiz düzene çanak tutarak Fedai'nin vebalini nasıl ödeyeceksin?"
Gencecik yaşında Fedai öğretmenizimi kaybettik. Fedai öğretmenimizden geriye, bir inşaattan 'Alın size 83 puanın mükafatı' diye sitem ederek paylaştığı fotoğraf kaldı... Fedai öğretmenimiz hayallerine kavuşabilirdi. KPSS'den aldığı 83 puan ile atanabilirdi. Ama maalesef onu da atanamadığı için çalıştığı inşaatta hayatını kaybeden bir öğretmenimiz olarak anıyoruz. Kendi kızına, oğluna, yeğenine üniversitelerde kadro açanlar, siz Fedai'nin yitip giden hayatından hiç mi sorumlu değilsiniz? 5-10 maaşlı becerikli danışmanlar, devletten aldığı ballı ihalelerle rant kovalayan yandaşlar, siz ahirette yakanızı Fedai'nin elinden kurtaracağınızı mı sanıyorsunuz? Peki Sayın Erdoğan, sen tüm bu adaletsiz düzene çanak tutarak Fedai'nin vebalini nasıl ödeyeceksin? Fedai oğlumuz ve nice atanamayan öğretmen kardeşimiz Sayın Erdoğan'ın gündemi ve öncelikleri arasında değil, kendisi bambaşka konularla meşgul.
"Elindeki patlak ampulle aklın sıra güneşi aydınlamaya çalışıyorsun"
Mesele son olarak arkadaşlarının ilçe ziyaretlerimize gönderdiği provokatörler için söylediklerimi nedense üstüne alınmış. Geçen günlerde kendisi bana ahlâk yoksunu demişti. Hızını alamayıp dün de artık suyumuzun kaynadığını söyleyip beni ve sizi tehdit etti. Bitlere fısıldayan adamı durdurabilene aşk olsun. Biz saçmalıklara güleriz, biz bugüne kadar hiçbir kişiyi yuhlamadık, yuhlatmadık o da onların ayıbı. Yalnız ilerleme var, bayan dememiş, şu kadın bu kadın demiş, küçük de olsa bir ilerleme var. Hanımefendiler, yavaş yavaş öğretiyoruz. Bak Sayın Erdoğan, unutma bir gün hepimizin suyu ısınacak, kaynacayacak, biz Allah'ın emri olan o güne hazırlıklıyız. Biz ecelin ne bir nefes evvel ne sonra olduğuna iman edenleriz. Sen kendine yazık ettin, bu hallere düşmemeliydin, nereden nereye... Dün, Fırat'ın kenarında kaybolan kuzudan bile sorumlu olacağına inanan Erdoğan nerede, bugün rakibinin suyunu kaynatmakla, teneşire yatırmakla tehdit eden Erdoğan nerede... Yazıklar olsun, düştüğün bu ibretlik durumda artık sen bize ahlâk konusunda ahkam kesecek durumda değilsin. Senin kendine hayrın yok. Elindeki patlak ampulle aklın sıra güneşi aydınlamaya çalışıyorsun.
"Asıl ahlâk yoksunu terörist başının mektubunu okutup önüne geleni terörist ilan edendir"
Ama madem bizim için teneşiri hazır etmişsin, gel sen ve arkadaşlarının karnenize birlikte bakalım. Asıl ahlâk yoksunu, gerçek olmadığını bilerek bir kişiye iftira eden, yaymak için karanlık odalarda troll besleyendir. Asıl ahlâk yoksunu, sarayına yılda 3 milyar masraf ederken, şehit ve gazilere sadece 18 milyon lira bütçe ayırandır. Bir yandan dindar kozları takınırken, diğer yandan milletin hakkını hukukunu ayaklar altına alan, kul hakkı yiyip kıs kıs gülendir. Asıl ahlâk yoksunu terörist başının mektubunu okutup, kardeşini devletin televizyonuna çıkartıp, sonra da önüne geleni terörist ilan edendir. Asıl ahlâk yoksunu, onlarca belgeli, bilgili, yolsuzluk varken, savcılara, 'soruşturma yapmayın' diye, baskı yapandır! Asıl ahlâk yoksunu, yandaşlarına, yüzlerce milyarlık ödeme yaparken, öğretmene, emekliye, ETY’liye gelince, 'kaynak yok' diyendir! Asıl ahlâk yoksunu, yabancı devlet başkanlarının hakaretlerini, sineye çekip, havuz medyası eliyle, kendini kahraman ilan ettirendir! Asıl ahlâk yoksunu, ülkenin yarısı ülkenin açlık sınırı altında yaşarken, dolar 10.43 olmuşken, utanmadan sıkılmadan yüzü bile kızarmadan, ekonominin kitabını yazdığını söyleyebilendir. Biz ahlâkı kadim tarihimizden, şanlı ecdadımızdan, bizden önce bu yola çıkan ve önce millet diyen nice büyüklerimizden öğrendik. Bizim, sen ve yandaşların gibi ülkenin başına bela olmuşlardan, milletin zenginliğine bitler gibi dadanmışlardan alacağımız en küçük bir ahlâk dersi olamaz. Aynaya bakın aynaya! Orada gördüklerinizden mideniz bulanacak, kusacaksınız.
"Ekonominin nasıl batırılacağına dair hiçbir kitap yazılmamıştı, onu yazmak da sana nasip oldu"
Sayın Erdoğan bir yandan kürsülerden ahlâk tiratları atarken, diğer yandan akıl dışı teorilerini 83 milyonun rızkı ile test ediyor. Tüm testler başarısız oldu, her testin sonucunda milletimiz farkileşti, bu testlerin sonuçları hiçbir zaman Sayın Erdoğan'ın yanına uğramadı, kendisi bir kez bile 'ben 83 milyonu fakirleştirdim, maaşıma bu yıl zam yapmayayım, 5 maaş alanların maaşını keseyim' demedi. Tam tersine asrın lideriyim pozlarıyla ortalarda gezip dolar 10.43 olsa da zerre tasarruf etmedi, yandaşlarının ihale paralarını ödemeye devam etti. Olan da yine milletimize oldu. Asrın hatası sayın Erdoğan şimdi de şuursuzca çıktık biz ekonominin kitabını yazdık diyor. Ekonominin nasıl batırılacağına dair hiçbir kitap yazılmamıştı, onu yazmak da sana nasip oldu. Literatürdeki bu büyük boşluğu doldurduğun için teşekkür ederim.
"Milletinin karşısına çıkıp hesap verecek yüzün olmadığı için sıkıştıkça dönüp bize sarıyorsun"
Sen ve beceriksiz yönetiminin bu ülkenin tarihine yazdığınız başka kitaplar da var. Mesela bileğinin hakkıyla sınav kazananları değil, dayısının kartıyla sınav kazananları işe sokarak liyakatsizliğin kitabını yazdın. 3 liralık işi 33 liraya yaptırarak yandaşı zengin etmenin, milletin malına çökmenin kitabını yazdınız. 10 yılda 10 milyon sığınmacıyı içeri alarak nüfus mühendisliğinin kitabını yazdınız. Milli irade diyerek çıktığınız yolda bir kişi hariç hiçbir irade tanımayarak, devletin işleyişini, kurumlarını yerle yeksan etmenin kitabını yazdınız. Siz öyle şeylerin kitabını yazdınız ki, kütüphanelere sığmaz! Ama artık devriniz bitti, istesen de istemesen de milletimiz mutlu yarınları konuşuyor. O güzel yarınlarda sen yoksun! Sen ve devr iktidarın tarih kitaplarındaki keyifsiz bir bölümden başka bir şey olmayacaksınız. Milletin kutlu iradesinden gelen bu kesin kararı inkar ettikçe hem kendine hem ülkemize zarar veriyorsun. Gerçeklerle yüzleşme zamanın geldi, senin artık Türkiye'ye verecek bir şeyin, milletimize edecek tek sözün kalmadı. 3 yılda TL'yi pul ettin, faizi enflasyonu hortlattın. Bu saatten sonra çıkıp 'istikrar için oy verin' diyecek halin yok. Hiçbir sözünü yerine getirmedin. Bu saatten sonra, 3600 ek gösterge için, EYT'lilerin dertlerini çözmek için oy isteyecek halin yok. Her gün kadınlar ölüyor, İstanbul Sözleşmesi'ni yırttın attın. Bu saatten sonra kadınları yaşatmak için oy isteyecek halin yok. Türkiye'yi yoksullukta dünya markası yaptın. Yargının üzerine çökmek için yapmadığın kalmadı, memlekette haksızlık, hukuksuzluk almış başını gidiyor. Çıkıp adalet için oy verin diyecek halin yok. Artık milletinin karşısına çıkıp hesap verecek yüzün olmadığı için sıkıştıkça dönüp bize sarıyorsun. Teşkilatların, dertli esnafın kapısından geçemediği için bizim ziyaretlerimize adam yolluyorsun ama olmuyor, kimse bu rezilliklere prim vermiyor. İyi Parti her geçen gün büyürken, sen tıpış tıpış gidiyorsun.
İstediği kadar hedef göstersin, biz dün de korkmadık bugün de korkmuyoruz. O istediği kötülüğü yapsın, hakareti etsin, iftirayı atsın, biz milletimizle buluşmaktan vazgeçmeyeceğiz.
Tarım politikalarına tepki
Partimizi kurduğumuzdan bu yana kırsal kalkınmanın öneminden bahsediyoruz. Çitçimizin içine düştüğü durumu dile getiriyoruz. Bizim uyarımıza rağmen yanlış tarım politikaları ve bakanın bizzat kendisi, ülkemiz için kalkınma ve milli güvenlik programı haline geldi. Son 16 yılda 4,2 milyon hektar tarım arazimiz tarım dışına çıktı. Tarımın istihdamdaki payı yüzde 17'ye geriledi son 10 yılda. Litresi 1,1 lira olan mazot 8 katına çıktı. Üre gübresi 38 katına çıktı. Bir de bütün akarsu ve derelere HES yapılmasına müsaade edildiği için çiftçimizin tarlasını sulaması, baraj sahibinin inisiyatifine kaldı.
Hatta bir DEDAŞ yetkilisi, 'Borçlu olan çiftçiler, boşuna ekim yapmasınlar. Biz onlara elektrik vermeyeceğiz.' diyecek kadar ileri gitti. Ama iktidarın çıtı çıkmadı. Bütün bu anlattığım trajik tabloya, sadece bakmakla yetinen, Tarım Bakanı ise, saçma sapan açıklamalarına devam etti. Adeta, bir fıkranın yardımcı karakteri izlenimi veren, Sayın Bakan, daha çiftçiyle, yetiştirici ve besicinin, aynı şey olduğunu bile bilmiyor. Çünkü eğer bilseydi, 'Zarar eden hiç çiftçimiz yok, ancak duruma göre, fiyatlarda iniş çıkışlar yaşayan, yetiştirici ve besicilerimiz var.' demezdi. Ya da çiftçimize, 'Önümüzdeki dönem kepek ekin.' evet, yanlış duymadınız, 'kepek ekin' demezdi. Buradan kendisine sormak istiyorum: Söyler misiniz Sayın Bakan, ektiğiniz kepekleri, ne zaman biçiyorsunuz acaba?... Eğer kepeklerinizi hasat ettiyseniz, çiftçilerimize de bir an önce dağıtın. Çünkü memleketimizin her yanında, inek kesimleri son sürat devam ediyor. Biz bunları söyleyince kızıyorlar. O nedenle, bu hafta Milletin Kürsüsü’nde, Adıyaman’dan bir çiftçi kardeşimizi ağırlıyoruz. Mustafa Boyraz aramızda. Her hafta olduğu gibi, bu hafta da, milletimizin içinde bulunduğu durumu, bizzat milletimizden dinleyeceğiz. Tarım Bakanı’na da aynısını yapmasını tavsiye ediyorum.