Zeynel Lüle

18 Eylül 2018

Devlet vatandaşının katili olamaz

İdam cezasının geri getirilmesi Türkiye’nin çağdaş dünyanın bir üyesi olarak varlığının ve kimliğinin sorgulanmasına neden olacaktır

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, eğer halk talep ederse ve TBMM’den geçerse, idam cezasının geri getirilmesine onay vereceğini söylüyor. Dün de bu ülkenin Başbakanı Adnan Menderes ve Bakanları Fatin Rüştü Zorlu ile Hasan Polatkan’ın idam edilişlerinin 57’inci yıl dönümüydü. Öyle görülüyor ki, bu ülkede idam cezasının geri getirilmesine yönelik bir tasarının Meclis’e gelme ihtimali var.  

Dünya genelinde durum

Önce hemen, dünya üzerinde bu konuyla ilgili uygulamalara bir göz atalım ve Uluslararası Af Örgütü’nün verilerine yakından bakalım. 102 ülke idam cezasını tamamen yasaklamış durumda. 32 ülke idam cezasını resmen kaldırmamış olmasına rağmen en az 10 yıldır uygulamıyor. 58 ülke ise idam cezasını uygulamaya devam ediyor. 2015 yılında bir önceki yıla göre yüzde 54 artışla 1.634 kişi idam edildi ve bu idamların yüzde 89’u sadece 3 ülkede (İran, Pakistan, Suudi Arabistan) gerçekleşti.

Unutmayalım ki Türkiye, 1949’dan beri halen 47 üyesi bulunan Avrupa Konseyi üyesi. Bu ülkelerde 22 yıldan beri idam cezası uygulanmıyor. Türkiye, 1963 yılında imzalanan Ankara Anlaşması’yla AB ile ilişkisini üyelik hedefli kurdu. Ama diğer yandan Avrupa Konseyi’nin ve dolayısıyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kurucu üyeleri arasında bulunuyor.  Bu da Türkiye’yi AB adayı bir ülkenin ötesinde Avrupa’nın demokrasi ve insan hakları kültürüne ait bir ülke konumuna sokuyor. Yani idam cezasına yönelik tartışmalar, Türkiye’nin Avrupa kıtasındaki rolünü doğrudan etkileyeceği gerçeği önümüzde.

Avrupa’da idam yok

47 Avrupa Konseyi üyesi ülkenin oluşturduğu coğrafi alanda 1997 yılından bu yana 1 tane dahi idam cezası uygulanmadı. Türkiye dahil, 47 ülkenin 44’ü, idam cezasını her şart altında yasaklayan 13 No’lu Protokol’e taraf oldu. Taraf olmayan Rusya, Azerbaycan ve Ermenistan’da ise, idam cezası uygulanmıyor.  Bir ülkenin Avrupa Konseyi’ne üye olabilmesi için temel kriterler arasında idam cezasının kaldırılması yer alıyor. Yani idam cezasının uygulanması, Türkiye’yi tamamen Avrupa’nın dışına itecektir. Bu kaçınılmaz bir durum.

Öte yandan iç hukukta bu düzenleme yapılsa bile, Avrupa ile bağımlı olduğumuz hukuk sistemi bunu engelliyor. Türkiye, Avrupa insan hakları rejiminin şekillenmesinde kilit rol oynayan ülkelerden biri. Bu noktadan hareketle, Türk anayasasında olduğu gibi Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 2’nci ve 3’üncü maddeleriyle yaşama hakkının garanti altına alındığı, işkence ve insanlık dışı muamelenin önüne geçildiği ek protokollerle de idam cezasının yasaklandığını belirtmek gerek.

Devlet yaşam hakkını korur

Sonuçta Türkiye’nin 34 seneden beri hiçbir şekilde uygulamadığı ve kanuni olarak da 14 yıl önce kaldırdığı idam cezasının geri getirilmesinden söz ediliyor.  Avrupa ile siyasi ilişkileri, Avrupa Konseyi üyeliğinin bitişini ya da AB üyelik hedeflerinin sona erişini bir kenara bırakalım, ekonomik açıdan bakıldığında da Türkiye göbeğinden Avrupa’ya bağımlı. Yabancı yatırımların 3’de 2’si bu kıtadan. Gümrük Birliği ilişkisi ile işbirliği içinde olduğu bir durum söz konusu. Avrupa Konseyi, NATO ve OECD üyeliği gibi kurumsal ilişkilerimiz var ve bu ilişkiler, Türkiye’nin güvenliği, istikrarı ve çağdaş dünya ile ilişkileri açısından kritik önemde.

İdam cezasının geri getirilmesi Türkiye’nin çağdaş dünyanın bir üyesi olarak varlığının ve kimliğinin sorgulanmasına neden olacaktır. Türkiye düşmanları ile ırkçı ve aşırı sağın eline büyük bir koz verecektir ve daha da önemlisi, koruma altına alınması gereken bir hak olan ‘insanların yaşama hakkı’, devlet eliyle ellerinden alınacaktır.