Zeynel Lüle

13 Mayıs 2022

Davutoğlu neler olduğunu açıklamalı…

Şimdi Davutoğlu o dönemde CHP'nin ve Kılıçdaroğlu'nun her türlü özverisine rağmen bir 'koalisyon hükümeti' kurmadığına acaba pişman mı? Erdoğan'dan bağımsız hareket edebilseydi, her şeyin çok daha farklı olabileceğini düşünüyor mu acaba? 

Bu aralar, Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu'nun hükümette ve AKP'de olduğu yıllarla ilgili dönem sorgulanıyor. Davutoğlu'nun bu döneme ait sorumluluklarını üstlenmesi ve şeffaf bir şekilde hesap vermesi isteniyor. Toplumun güvenini yeniden ancak bu şekilde kazanabileceği, geçmişiyle hesaplaşması gerektiği söyleniyor. 

Bence doğru bir talep… Türkiye'yi sarsan o beş aylık sürede neler oldu? Yani 7 Haziran-1 Kasım 2015 tarihleri arasında yaşananlar, tarihinde ilk kez parlamentoda azınlığa düşen AKP'nin nasıl beş ay sonra tek başına iktidar olduğunu sorgulamak ve bu dönemde 'baş aktör' olan Davutoğlu'nun bu konuya açıklık getirmesi gerekiyor. 

Beş aylık süreç

11 Haziran'da 'gizemli' Erdoğan-Baykal görüşmesi, Başbakan sıfatıyla Davutoğlu'nun 'istikşafi görüşme' olarak yaptığı ve sonuçsuz kalacağı tüm tutum ve açıklamalarından belli olan koalisyon görüşmeleri, Bahçeli'nin 'Gel Başbakan sen ol!' şeklindeki Kılıçdaroğlu'nun çağrısına verdiği olumsuz yanıt, 20 Temmuz'da Suruç'ta IŞİD'in 34 kişinin ölümüne yol açan bombalı saldırısı, 22 Temmuz'da Ceylanpınar'da görevli iki polisin öldürülmesi, 24 Temmuz'da Davutoğlu'nun PKK ve IŞİD'e yönelik başlattığı ve çözüm sürecinin bitişini ilan eden operasyonlar, 4 Ağustos'ta Demirtaş'ın 'PKK silah bırakmalı, hükümet operasyonlara son vermeli' çağrısına rağmen Demirtaş'ın hedef haline dönüşmesi, 12 Ağustos'ta KCK'nın 'Demokratik Özerlik' ilan etmesi ve 26 Ağustos'ta yeniden seçim yapılması kararı ile aynı tarihte Dağlıca'da 16 asker, Iğdır'da 13 polisin şehit olduğu PKK saldırıları, 8 Eylül'de HDP binalarına yapılan saldırılar ve Davutoğlu'nun 'Anketlerde yükseliyoruz' açıklaması, 10 Ekim'de 102 kişinin hayatını kaybettiği. Davutoğlu'nun PKK ve IŞİD'i kastederek 'Kokteyl Terör' olarak tanımladığı Ankara Garı katliamı, 20 Ekim'de yine Davutoğlu'nun 1990'lı yıllardaki meçhul cinayetleri sembolize eden 'AK Parti giderse beyaz Toroslar gelir' açıklaması… Ve bütün bunlardan sonra 1 Kasım'da yapılan seçimler ve AKP'nin yeniden tek başına iktidar olması…

O dönem yaşananların yine yaşanmayacağı ne malum? İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun 'Kaos' beklentisi ve '15 Temmuz'da yarım kalan işimizi tamamlayacağız' sözü ne anlama geliyor? İktidarın bir 'kaos' ile alındığını görenler, neden benzerini yaşatmasın? İşte bu nedenle o dönem yaşananları şimdi artık 'muhalefet' hattında bulunan Ahmet Davutoğlu'nun açıkça dile getirmesi gerekiyor. 

Bunlar unutulur mu? Davutoğlu'nun o döneme ait geçmişiyle hesaplaşması gerekirken, 'Terörle mücadelede defterler açılırsa, birçok insan, insan yüzüne çıkamaz' deyip suskun kalmasına göz yumulabilir mi? Davutoğlu'nun 'Gelecek Partisi'nin geleceğe dönük ümit verebilmesi için, 'özeleştiri' yapma gereği aşikâr… 

Suriye'deki sorumluluk 

Suriye politikasında dönemin 'Dışişleri Bakanı' olan Ahmet Davutoğlu'nun Türkiye'nin bataklığa çekildiği bu dönemde sorumluluğunun olmadığını mı düşüneceğiz? 

Türkiye'nin önemli katkı sunduğu Suriye savaşı Suriye'de büyük bir otorite boşluğuna neden oldu. Yüzbinlerce cihatçı Türkiye sınırına yığıldı. 'Açık Kapı' ve 'Kontrolsüz Göç' ile milyonlar Türkiye'ye yerleşti. Davutoğlu'nun 'Stratejik Derinlik' kitabının sadece arka kapağı okunursa, 1 Mart 2003 Irak Tezkeresi'nden, Suriye'deki iç savaşa kadar yaşananlarla ilgili bir fikir edinebilirler.

Vize muafiyeti

Buna karşın, Ahmet Davutoğlu'nun Başbakanlığı döneminde AB ile yapılan 'Geri Kabul Antlaşması'na karşı, 'Vize Muafiyeti' anlaşmasının yürürlüğe girmesi için tüm şartların mevcut olduğunu en iyi bilenlerdenim. Davutoğlu bu konuda bizzat Erdoğan tarafından devre dışı bırakıldı ve Vize Muafiyeti rafa kalktı. Neden? Çünkü bu başarının Davutoğlu'nun haznesine yazılmasını Erdoğan istemedi ve Davutoğlu'nu görevden aldı. Erdoğan, AB'nin şart koştuğu Türk yasalarındaki terör tanımının değişmesi konusunda AB'ye "Biz yolumuza, sen yoluna" restini çekti. 

Şimdi Davutoğlu o dönemde CHP'nin ve Kılıçdaroğlu'nun her türlü özverisine rağmen bir 'koalisyon hükümeti' kurmadığına acaba pişman mı? Erdoğan'dan bağımsız hareket edebilseydi, her şeyin çok daha farklı olabileceğini düşünüyor mu acaba?