Umut sadece Amerika'ya değil tüm dünyaya yüzünü tekrar gösterdi. Nihayet, 7 Kasım saat sabah 11.22'de Amerika'ya Biden'ın güneşi çarptı. Güneş kalan son yapraklarının arasından süzülerek herkesi sardı. Gökyüzü sınırsız bir maviliğe büründü. Sis kalktı. Kasım ayında kayıtlara geçmiş en sıcak en güneşli bir hafta sonu yaşandı. Biden'ın Pennsylvania'yı kazandığı haberini saat 11.22'de ilk olarak New York Times gazetesi verdi. Sürekli telefonlarını kontrol ederek sabırsızlıkla bekleyen New Yorklular Biden'ın zafer konuşmasını beklemeden sokaklara koştu.Trump'ın gidişi büyük bir coşkuyla kutlandı. Ülkenin birçok şehrinde eğlenceler yapıldı. Restoranlar tepsiler içinde bedava şampanya dağıtırken, süpermarketler şampanya fiyatlarında büyük bir indirim yaptı. Daha önce ırkçılığa karşı protesto için bir araya gelen New Yorklular, bu defa ortak bir kutlama için omuz omuza sabahlara kadar sokaklarda dans ederek şarkılar söyledi. Mutluluğun da bulaşıcı olduğu anlaşıldı.Tüm binaların camlarından bellerine kadar sarkan New Yorklular göz yaşları içinde "Biden" diye çığlıklar attı. Demokratlardan bazıları "Biden'ın zaferini erkek, kadın, çocuk hep birlikte elimizde süpürgelerle sokakları temizleyerek kutlayalım, ancak bu şekilde Trump'ın bıraktığı enkaz ve pisliği temizleyebiliriz" diye önerilerde bulundu. Havadaki oksijen seviyesi yükseldi, iyimserlik geri döndü.
Toz duman yatıştırken Demokrat Parti'nin tam istediğini elde edememiş olduğu, önlerinde daha uzun bir yol bulunduğu anlaşılmış olsa da, Trump'ın tüm Amerikalıları esir almış olan ve bitmeyen dram ve kaoslardan oluşan şovu bitti. Zaferin ilan edilmesi için seçim gününe kadar geçen 1463 güne eklenen 5 gün boyunca da gerekli sabrı gösteren 78 milyon Demokrat seçmen kutlamaları fazlasıyla haketti. Cumartesi sabahı, güneşin yavaş yavaş ve sessizce şehri sardığı bir saatte birden tüm şehirden "We will rock you" ve "We are the champions" şarkıları caddelere taştı.
Demokrat Parti'nin ilerici kanadının liderlerinden, Temsilciler Meclisi üyeliğine büyük bir oy alarak yeniden seçilen Alexandria Ocasio-Cortez, "Bu seçimlerin en önemli sonucu sizce neydi?" sorusuna verdiği, "Artık cehenneme doğru serbest düşüş durumunda değiliz" cevabıyla kazanılmış olan zaferin önemini bir cümleyle anlatmış oldu.
Cumartesi gecesi yapılan zafer konuşmalarında, Biden'ın "Artık birbirimizi şeytanlaştırma dönemini şimdi ve hemen terk edelim" cümlesi ile Harris'in "Bu göreve atanmış ilk kadın olabilirim ancak son kadın olmayacağım kesin... Şimdi geçmiş kuşak kadınları, siyah kadınları, Asyalı, Beyaz, Latin, tüm kadınları düşünüyorum. Kadınların eşitlik ve özgürlük için yapmış oldukları mücadele ve fedakarlıkları, demokrasimizin omurgası olduğunu defalarca ispat etmiş olsalar da sürekli görmezlikten gelinen siyah kadınları düşünüyorum… Biden'a bir kadını Başkan Yardımcısı seçerek göstermiş olduğu cüretkarlık ve cesaret için şükran duyuyorum" cümlesi uzun süre hafızalarda kalacak. Biden'ın "Ben de birkaç kere kaybettim, kaybetmenin ne olduğunu bilirim" sözleri, "İşte Biden! Alçak gönüllü, insanlarla empati kurabilen bir lider" yorumlarıyla büyük takdir topladı. Kaybetmek, kaybettikten sonra iyileşmek Biden'ın hayatını tarif eden en doğru kelime. Cornell Üniversitesi'nden Prof. Kate Manne'nin "Biden baba figürü gibi. Karanlık döneminde, kendini, Amerika'yı merhamet ve empatiyle korumaya adayacağını vadetti" sözleri dikkat çekti. Biden, tüm Amerikalıların Başkanı olmaya söz verdi. Harris, ilk kadın, ilk siyah, ilk Güney Asyalı Başkan Yardımcısı olarak üç yeni ilki iktidara getirdi.
Kadınların oy verme hakkını kazanmalarının üzerinden geçen 100 yılın ardından ilk defa bir kadının Başkan Yardımcısı olması büyük bir çoşkuyla karşılandı. Fox News'ün yorumcularından siyaset yorumcusu siyah Donna Brazile, Kamala Harris'in seçilmesini, "Cumartesi günü oy verme hakkı olmayan annemi, büyük annemi düşündüm… Seçmenlere Amerika'yı hepimizin ülkesine dönüştürdükleri için şükran borçluyum" sözleriyle anlattı. Kamala Harris, biri Hintli diğeri Jamaikalı iki göçmenin ve boşanmış/yalnız bir annenin yetiştirdiği bir kadın olarak ırk çeşitliliğiyle yüzleşme yolunda yeni bir adım daha atan Amerika'nın geleceğinin sembolü gibi. "Amerikan Başkan Yardımcısı" (Veep) adlı siyasi hiciv dizisinin baş yol oyuncusu Julia Louis-Dreyfus, "Madam Vice President artık kurgu değil. Her şeyi başarabiliriz" dedi. Ben de bir kadın olduğum için Kamala Harris'in söylediklerine biraz daha fazla yer vererek Harris'e iltimas yapma hakkım olduğunu düşündüm.
Amerika güneşi gördü ancak kara bulutların dağılması için 20 Ocak bekleniyor
Trump iktidarı bırakmak istemiyor. Yakınları Golf oynamaya devam eden Trump'ın ruh halini hem öfkeli hem çok kederli diye tarif ediyor. Hiç bir delile dayanmaksızın seçimlerde yaygın bir şekilde sahtekarlık yapılmış olduğu suçlama ve iddialarından bir sonuç alamayacağını bilse de (Bu arada, Cumhuriyetçi parti seçmenlerinin yüzde 70'i de seçimlerin adil ve özgür bir şekilde gerçekleşmediğine inanıyor) seçimleri kaybettim diyemiyor. Eski Federal savcı Andrew McCarthy, "Cumhuriyetçi adayların Temsilciler Meclisi'ndeki sayıları artarken, Trump'ın kaybetmesi için seçimlerde hile yapıldığını iddia etmek çok saçma ve tehlikeli bir argüman. Demokratların sadece başkanlık oylarını "çalıp", Temsilciler Meclisi adaylarının oylarını "çalmamış" olmalarını nasıl açıklayabiliriz?" diye sordu.
Birilerinin Trump'a seçimleri kaybettiğini açık bir dille anlatması gerekiyor. Cumhuriyetçi Parti'nin ileri gelenlerinin kendisini ikna etmesi beklenirken, senatör Lindsey Graham ve Temsilciler Meclisi Grup Başkanı Kevin MacCarthy, Trump'ın seçim sonuçlarını kabul etmemesi gerektiğini söylemeye devam ediyorlar. Gözlerin çevrildiği Senato Başkanı McConnell, parti üzerindeki etkisinin uzun süre devam edeceği hesap edilen, hatta 2024'te tekrar başkanlık için seçimlere katılma ihtimali sıkça dile getirilen Trump'ın gazabını üzerine çekmemek için onun duymak istediklerini söylüyor.
The New York Times yazarı Charles M. Blow, "Trump, tarihteki başkanlar arasında Biden'dan sonra en yüksek oyu aldı. Cumhuriyetçi Parti hâlâ Trump'ın. Muhafazakarlar arasında önemli bir güç olarak kalacak. Fox News'a rakip olacak yeni bir televizyon kanalı başlatabileceği konusunda çeşitli spekülasyonlar var… Önümüzdeki 4 yıl boyunca Biden'a saldırmak, Kongre'deki Cumhuriyetçileri etkilemek için bir televizyon kanalına sahip olmak elindeki en etkili araç olabilir" diye uyardı. Günde yaklaşık 8 saat televizyon seyrettiği bilinen, Beyaz Saray'daki yemek odasına en büyük ekran bir televizyon yerleştirmiş olan Trump'ın 12 Kasım'da Fox News'a karşı ilan ettiği savaş televizyon işine girmek için hazırlık yapıyor iddialarını güçlendirdi.
Rubert Murdoch'un sahip olduğu Fox News TV kanalı ve New York Post "tabloid" gazetesi kendilerini yeni döneme hızla adapte ediyorlar. Seçimler öncesi Joe Biden ve oğlu Hunter Biden'a sürekli saldıran New York Post, Biden'ın zafer konuşmasının ertesi günü "IT'S JOE TIME" manşetiyle çıkmış, Fox News Biden'ın Arizona'yı kazandığını ilan eden ilk televizyon kanalları arasında yer almıştı. Trump, Murdoch'un seçimleri kaybetmesini takip eden dönüşünün soğuk savaş döneminden kalma bir realpolitik manevra olduğunu anlayamıyor.
Trump "Kaybetmeyi bilmem de sevmem de" dese de 20 Ocak günü Beyaz Saray'ı terk etmek zorunda olduğunu biliyor. Amerikan halkının son sözü söylediğini duymazlıktan gelerek kaybetmeye mahkum olduğu hukuk savaşını 30 gün ya da biraz daha uzatabilecek olsa da, Trump twitleriyle 78 milyon seçmenin artık ilgisini çekemediğini görüyor. "Reality" şovunun izleyici sayısındaki ani düşüş Trump'ı telaşlandırıyor. Savunma Bakanı Esper'i görevden aldığını açıkladığı tweeti, "İlgi çekmek için olabilir mi, ya da hâlâ kendisinin seçildiği gibi bir halüsinasyon mu görüyor?" sorularına sebep oldu. Özellikle medyanın kendisi üzerindeki 7/24 ilgisini kaybetmiş olduğu için çok keyifsiz olduğu biliniyor.
Trump görevi bırakmasına 70 gün gibi bir zaman kala 4'üncü Savunma Bakanını atamasının nedeni anlaşılmaya çalışılıyor. Irkçılığa karşı protestoların bütün ülkeye yayıldığı yaz aylarında Trump'ın ordunun göstericilere müdahale etmesi yönündeki ısrarlı taleplerine karşı çıktığı için Esper'e çok kızgın olduğu biliniyordu. Esper'in yerine yaptığı atamadan sonra, Pentagon'da birçok üst düzey yetkiliyi görevden alması, FBI ve CIA başkanlarını da değiştirmek için hazırlık yapmakta olduğunun söylenmesi büyük kaygı yaratıyor. Bu atamalar Trump'ın içerde ya da dışarda yeni bir kriz yaratabileceğine dair şüphelere yol açıyor. Dışişleri Bakanı Pompeo'nun, "İkinci Trump Yönetimi'ne geçiş gayet yumuşacak bir şekilde gerçekleşecek, bunun için hazırlık yapıyoruz" şeklindeki tehdit mi ya da şaka mı olduğu anlaşılamayan sözleri, "Dili sürçtü herhalde, başka türlüsü olamaz" diye yorumlandı.
Anayasa'ya göre Trump'ın 20 Ocak'ta Başkanlık makamını zorunda kalacağı bilinse de, The New York Times yazarı Margaret Renkl "Trump için oy vermiş 72 milyonu aşkın Amerikalı bir yere gitmeyecek" diye vurgulayarak geleceğe dair kuşkularını dile getirdi. 11 Kasım'da aynı gazetenin baş yazısı "Cumhuriyetçi Parti Demokrasiye Saldırıyor" başlığını taşıyordu.
ABD'nin ikinci başkanı John Adams'ın 1800 yılındaki seçimlerden sonra 4 Mart 1801 tarihinde görevi devralması gereken Thomas Jefferson'a başkanlık ofisini terketmemek için direndiği, (O tarihte 20 Ocak öğle saatine kadar ofisi terketme kuralı henüz yok), Thomas Jefferson'ın yeni başkan olarak yemin töreninden sonra Beyaz Saray çalışanlarının Adams'ın eşyalarını toplamaya başladığı, tüm güvenlik yetkililerinin Adams ile resmi iletişimi kestiği, başkanlık personelinin kendisinden talimat almayı reddettiği hatırlatılarak, 20 Ocak'ta AIRFORCE'un son defa olarak Trump'ı selamlayacağı, bütün dikkatini Biden'e çevireceğini herkes biliyor. Bu nedenle "Trump biran önce bavullarını hazırlasa iyi olur" diye yorumlar yapılıyor. Biden'ın yemin törenine gelmez diye iddia edenler olduğu gibi, gelirse nasıl davranır diye merak edenler, gelmese çok daha iyi olur diyenler var.
Biden ne önerdi? Ne yapılabilir?
Biden'ın seçmenlerine verdiği sözleri tutarak başarılı olmasının demokrasinin geleceği bakımından büyük bir önem taşıdığı konusunda geniş bir mutabakat var. Çok zor olduğu kabul edilse de Trumpçı kutuplaşmayı aşarak ülkeyi birleştirmesinin en öncelikli mesele olduğu sıkça dile getiriliyor. Biden 20 Ocak'ta, Corona'nın maskesini düşürerek iyice gözler önüne serdiği derin eşitsizliği, 50 milyon Amerikalının gıda bankalarına muhtaç olduğu, milyonlarca insanın yetersiz sağlık sigortası ya da hiç bir sağlık sigortası olmadığı, sistemik ırkçılığın kök salmış bulunduğu bir Amerika'yı devralacak. Trump döneminde zarar görmüş demokratik kurumlar ve değerlerin tamir edilmesi Biden'ın gündeminin üst sıralarında yer alıyor. Financial Times yazarı Martin Wolf, "Biden'ın başkanlık döneminde Amerikan politikasında temel değişikler olması muhtemel değil…Cumhuriyetçi Parti liderliği Biden'ın ekonomide başarılı olmasını engellerse, Trumpizmin, hatta Trump'ın geri gelme şansı çok yüksek" diyor.
Trump'a karşı ortak bir amaç etrafında birleşildiği için Biden'ın seçim kampanyasındaki politika önerileri üzerinde çok durulmadı. Biden'ın programı, Demokratik Parti Başkan adaylığını kazandıktan sonra daha iddialı önerilerler zenginleşmişti. Yılda 400 bin Dolar'dan fazla geliri olanların daha yüksek vergi ödemesi, asgari ücretin federal düzeyde saatte 15 Dolar'a yükseltilmesi, "Obamacare" Sağlık Sigortası'nın 60 yaşa indirilmesi ve kamu planı tercihi de sunacak şekilde genişletilmesi, sağlığa ve eğitime daha fazla kaynak ayrılması ve orta sınıf ailerinin çocuklarına devlet üniversitelerinde ücretsiz eğitim verilmesi gibi önerilerle Biden, Bill Clinton ve Obama dönemlerine göre daha sol politikaları programına aldı.
Biden'ın başkanlık kampanyası Demokrat Parti içindeki parçalanmayı toparlayıp bir araya getirmeyi başardı. Bu süreçte oluşturulan "Birlik Görev Gücü"nde partinin sol kanadını temsil eden Bernie Sanders, Elizabeth Warren, Alexandria Ocasio-Cortez gibi isimler Biden'ın orta yolcu kanadıyla bir araya gelerek Demokratik Parti platformunu değiştirmek üzere 100 sayfayı geçen bir belge ürettiler. Belge, Amerikan halkıyla yeni bir sosyal ve ekonomik sözleşme yapılmasını öneriyor. Bu sözleşme, insana yatırım, ortak refahın adaletli bir gelir dağılımı sağlanarak artırılması ve kökleşmiş eşitsizlikle, sistemik ırkçılıkla mücadele gibi aslında çok geç kalınmış bazı temel reformları kapsıyor. Partinin merkez kanadının daha çok "dilek ağacı" gibi gördüğü bu belgenin hayata geçirilmesi konusunda parti içinde daha şimdiden tartışmalar başladı bile. Bu yüzden Biden'ı büyük bir ideolojik değişimden geçen Demokrat Parti'ye başkanlık etmek gibi güç bir görev de bekliyor.
Geçiş dönemi ekibi, Biden'ın iktidarının ilk günlerinde yoğunlaşacağı 4 öncelikli konuyu ilan etti. Bunlar, Corona, ekonominin düzelmesi, ırklar arası eşitlik ve iklim değişikliği olarak sıralandı. Biden'ın bu ve diğer öncelikleri için hareket alanının şimdilik çok sınırlı olduğu biliniyor. Biden'ın bazı temel politika önerilerini hayata geçirebilmesi için 7 ila 12 trilyon Dolar arasında bir bütçe gerekiyor. Biden'ın gündemindeki birçok mesele halen Cumhuriyetçilerin çoğunluğa sahip olduğu Senato'nun işbirliğini gerektiriyor. Kabineye yapacakları başta olmak üzere önemli atamalarında da Biden'ın Senatonun onayını alması gerekiyor. Financial Times yazarı Edward Luce mevcut durumu, "Biden'ın daha başlangıçta bir eli arkadan bağlı. … Washington'daki en önemli mesele Senato Başkanı McConnell ile Biden arasındaki ilişki olacak" sözleriyle tasvir etti.
Demokrat Parti'nin 2010 yılında Senato'da çoğunluğu kaybettikten sonra McConnell'ın Obama'nın tüm inisiyatiflerini engellemiş olduğu hâlâ hatırlanıyor. Bu kötümser yorumlara karşı çıkanlar için Amerikan Başkanın sahip olduğu geniş yürütme yetki ve gücünü hatırlatıyor. Ekibi başkanlık kararları, genelgeleri, talimatlarıyla Biden'ın neler yapabileceği üzerinde çalışıyor. Columbia Üniversitesi'nde yapılan bir çalışma, Biden'ın gündemindeki tüm politikaları hayata geçirebilmesi halinde 20 milyon Amerikalının yoksulluktan kurtulabileceğini gösteriyor.
Cumhuriyetçilerin kontrolündeki Senato'nun Biden'ın trilyon dolarlar gerektiren harcamalarına izin vermeyeceğine kesin gözüyle bakılıyor. Biden'ın, Cumhuriyetçi Senato çoğunluk lideri McConnell'ın kırmızı çizgilerini aşması çok zor görünüyor. Bu yüzden 5 Ocak'ta Georgia'da iki senatör için tekrarlanacak seçimler hayati bir önem taşıyor. Demokratlar Georgia'da iki senatörü de kazanırlarsa, Senato iki parti arasında 50/50 olarak bölünmüş olacak. Oylamalarda başa baş bir sonuç ortaya çıktığında, Başkan Yardımcısı Harris'in oyu sonucu belirliyecek. Bu yüzden her iki parti de tüm gücünü Georgia için seferber etmiş durumda. Kampanya için çok büyük paralar harcamak üzere hazırlıklar yapılıyor.
Georgia'da Demokrat Parti her ne kadar 30 yıl aradan sonra başkanlık seçiminde (oylar yeniden sayılacak) öne geçmiş olsa da yenilenecek Senato seçiminde her iki senatörü de kazanması çok düşük bir ihtimal olarak görülüyor. Ancak, Demokratlar için Senato'daki çoğunluğu kazanmak ülkeyi yönetebilmek ya da yönetememek gibi varoluşsal bir mesele haline geldiği için şimdi tüm gözler Georgia zaferinin arkasındaki Stacy Abrahams adlı siyahi bir kadına çevriliyor. 5 Ocak tarihine kadar Georgia ve Stacy Abrahams daha çok konuşulacağı için bu konuyu gelecek yazılara bırakmak gerekiyor.
Moby Dick'in Ahab'ı
Herman Melville'in 1881 yılında yazmış olduğu Moby Dick romanı 2016 yılından bu yana daha çok okunuyor. Trump, romanın kahramanı Kaptan Ahab'a benzetiliyor. Ahab, bir bacağını ve gemisini kaybetmesine sebep olan Moby Dick'e karşı duyduğu öfke ve kızgınlığını gemi mürettebatına da bulaştırmayı başarıyor. Beyaz renginden dehşete düştüğü Moby Dick'ten öç alma arzusu ve saplantısının kendi sonunu getireceğini ve gemisinin parçalanmasına yol açacağını bilse de bu umutsuz savaşa sonuna kadar devam ediyor. Prof. Türkkaya Ataöv'ün 2019'da yayınlanan çok değerli "Amerikan
"...Kaptan Ahab'ın gemisi ABD'yi simgeler, halkı, yöneticileri ve toplum yaşamıyla Ahab gemide reis olmanın ötesinde Beyaz Saray'a kurulmuş oturan Başkan'dır. … Ahab, … başkasına kulak asmayan, çevresini ikna yoluyla kazanma derdi olmayan, kendinin yanılmazlığına inanan ve kimseye saygı duymayan biridir…Ahab'ın kayıktaki adamlarına şöyle bağırdığını unutmayalım: 'Siz başka insanlar değilsiniz, yalnız benim kollarım ve bacaklarımsınız, bana boyun eğip dediğimin dışına çıkmayacaksınız, anlaşıldı mı?'"
Biden'a karşı yenilgiyi kabullenemeyen Trump da, Ahab gibi hem partisini hem de Amerikan demokrasisini sonunun iyi olmayacağını bildiği dev dalgaların yükseldiği okyanusa doğru sürüklemeye çalışıyor. Trump, Moby Dick gibi Amerikalıların da, yara almış olsalar da, okyanusu yüzerek, geçebileceklerini hesaba katamıyor.