Amerikan siyasi hayatında geleneklerle yüklü birçok gün vardır. Yeni başkanın göreve başladığı gün de bunlardan biridir. Sabah, görevi bırakacak başkan seçilmiş başkanı Beyaz Saray'da ağırlar. Yine o sabah, seçilmiş başkan nükleer silahları ateşleme mekanizmasının gerektiğinde nasıl kullanılabileceği konusunda eğitim alır. Yeni başkanın yemin törenini izlemek üzere Washington'da binlerce insan toplanır. Yeni başkan yemin ettikten sonra vizyonunu takdim eden konuşmasıyla ulusa hitap eder. Konuşmadan sonra yeni başkan ve yeni first lady, eski başkan ve eski first lady'yi seyahat edecekleri helikoptere kadar eşlik ederek uğurlarlar.
Bunu takiben uzun bir geçit töreni düzenlenir. Öğleden sonra yeni başkanın birçok karara imza atacağı basının huzurunda bir seremoni gerçekleştirilir. Gece ise başkanlığın barışçıl bir şekilde el değiştirmesini kutlamak üzere birçok yerde danslı partiler organize edilir. Yeni başkan ve eşi zenginlerin, ünlülerin katıldığı bu partilere giderler.
Bütün gelenekler bu yıl Korona ve Trump nedeniyle altüst oldu. Korona, kutlamaların bir bölümünün her şeyde olduğu gibi sanal ortama kaymasına, Trump ise yemin töreninin bariyerlerin ardındaki büyük bir güvenlik kalesine taşınmasına sebep oldu. Trump, kendisine düşen role itiraz ettiği için eşki başkanlara ait bölümler atlandı. Washington'a günler öncesinde yerleşen 25 bin ulusal güvenlik muhafızı sadece sayılarıyla değil kuşandıkları ağır silahlarla töreni gölgede bıraktı. Tören için hazırlanan iskelenin önüne büyük bir güvenlik barikatı kurulurken şehir hava trafiğine kapatıldı. Belediye Başkanı Muriel Bowser, Amerikalıların tören için Washington'a gelmemeleri çağrısında bulundu. Amerika, Amerika'yı Amerikalılardan korumak için ağır güvenlik tedbirleri aldı.
Korona, bu yıl kutlama şenliklerini eşitledi. Sanal ortamda gerçekleştirilen kutlamalara eskiden olduğu gibi sadece zenginler, Hollywood'dan ünlü artistler, eğlence dünyasından tanınmış grup ve şarkıcılar
6 Ocak'tan itibaren Washington'a konuşlanan, Kongre binası içinde uyuyan güvenlik güçlerinin fotoğraflarına bakan Amerikalılar, "Bu fotoğraflar ancak bilim kurgu türündeki savaş filmlerinden sahneler olabilir" dediler. "Washington'daki askerler Afganistan'daki Amerikalı askerlerden daha fazla, burası Bağdat değil, bizim başkentimiz… Çok utanıyorum" cümleleri sık sık dile getirildi.
Washington'daki askerlerin sayısı karşısında şok geçiren Amerikalılar tekrar tarihlerine baktılar.
Amerika, 45'inci Başkanın idaresi altındayken yolunu kaybetti. Tarih, Amerikalıların kendilerini tanımaları için önemli bir referans haline geldi. Rus edebiyat eleştirmeni ve şair Grigoryevich Belinsky'nin 1846 yılında Rusya için dile getirdiği, "Bugünü açıklamak ve gelecek için bir ipucu bulmak amacıyla geçmişi sorguluyoruz" sözlerini hatırladım.
Abraham Lincoln'ın 4 Mart 1861'de Kongre'de yapılan yemin törenine büyük bir askeri koruma altında seyahat ederek gelmiş olduğu hatırlandı. Törende, Güney'in köle sahibi eyaletlerinin federasyondan çekilmek üzere olduğu bir zamanda ve Lincoln'e karşı suikast düzenleceği istihbaratı sebebiyle çok geniş güvenlik tedbirlerine ihtiyaç göstermiş olduğu tartışılırken, "Tarih acaba ilerleyerek katedilen bir yoldan ziyade, tekrar tekrar geriye dönülen beyhude bir kısır döngü mü?" diye sorgulandı. Tarih hatırlanırken Abraham Lincoln'ın ilk Cumhuriyetçi Başkan olduğu da vurgulandı.
Ordunun üst kademesinin 6 Ocak'taki saldırıyı kınayan ve Anayasa'ya saygı duyulması yönünde çağrıda bulunan açıklaması, FBI Direktörünün yemin töreni öncesinde çok sayıda tehdit tespit edilmiş olduğu sözü endişeleri arttırdı. Trump, 20 Ocak sabah saat 8.04'te Beyaz Saray'dan ayrılarak son defa bineceği Marine 1 helikopterine yürürken hava kara bulutlarla dolu ve kar yağmak üzereydi. Yemin töreninde Biden konuşma yaparken ise birden güneş açtı. Güneş Biden'ın gözlerini kamaştırdı. Biden konuşmasındaki, "Bugün demokrasinin günü..." cümlesiyle her şeyi anlattı.
6 Ocak ile 20 Ocak arasında her şey alt üst olmuş olsa da, Biden, 20 Ocak'ta, geceyi yeni evi olan Beyaz Saray'da geçirdi. Trump ise Florida/Mar-a-Lago'daki malikanesinde uyuyamadan sabırsız bir şekilde sabah olmasını bekledi. Biden uykuya dalarken sabah uyandığından çok daha büyük sorumluluk taşıdığını aklından geçirdi.
Bu biz değiliz
Amerika'nın en yaygın kullanılan internet sözlüğü Merriam-Webster'da, 6 Ocak'taki Kongre saldırısından sonra, "darbe", "ayaklanma", "komplo" kelimelerinden ziyade "sedition" (isyana tahrik ve teşvik) kelimesinin anlamının araştırıldığı anlaşıldı.
Toplam 4 saat süren isyan bastırıldıktan sonra fotoğraflara bakan Amerikalılar, "Biz bu değiliz" diye haykırdı. Böylece farklı sosyal kesimler arasındaki yabancılaşmanın derinliğine ayna tutulmuş oldu.
The New Yorker yazarlarından David Remnick, "Bu derece travmatik bir olaydan sonra bu sözleri anlıyorum, fakat bu sözlerle kendimizi aldatıyoruz. 74 milyondan fazla Amerikalı isyanın baş komutanı Trump'a oy vermedi mi? Olanlar ve bu insanlar bizim kim olduğumuzla ilgili. Bu gerçeği, ulusal dokumuzun bir parçasını oluşturan bu simayı yok sayarsak, bunlarla mücadele etme konusunda yenilgiyi de kabul etmiş oluruz" diye uyardı.
Trump, Beyaz Saray'ı terk etmiş olsa da Cumhuriyetçi Parti taraftarları arasındaki etkisi sürüyor. Kongre binasının işgal edildiği 6 Ocak sonrasında çok sayıda araştırma, (Reuters-Ipsos, Quinnnipiac, ve Morning Consult) Cumhuriyetçi seçmenler arasında Trump'a desteğin yüzde 70'in üzerinde olduğunu ortaya koydu. Her ne kadar bu oran Aralık ayındaki yüzde 89'lardan aşağıya inmiş olsa da, Trump'ın hâlâ Parti içinde önemli bir güç merkezi olmaya devam ettiği de teslim edildi. "Politico and Morning Consult"ın araştırması ise, Amerikalı seçmenlerin yalnızca yüzde 53'nün Trump'ın azledilmesini onayladığını gösterdi. Axios-Ipsos'un 14 Ocak'ta yayınlanan araştırmasından, Cumhuriyetçi seçmenlerin büyük bir çoğunluğunun Trump'ın 2024 yılında yeniden aday olmasını desteklediği anlaşıldı.
Bu sonuçlar, 17 Cumhuriyetçi senatörün (100 senatörün 67'sinin oyu gerekiyor) kamuoyunun gözleri önünde Trump'ın yargılanması için oy kullanmasının oldukça zor olacağını gösterdi. Trump Air Force One'a binerken, "Bir şekilde geri döneceğiz..." sözleriyle kendi partisini uyardı.
The New York Times'ta, 6 Ocak saldırısından sonra 40 eyalette Cumhuriyetçi Parti eyalet ve yerel liderleriyle gerçekleştirilmiş olan mülakatlara dayanılarak, Trump'a bağlılığın dini bir kült liderine bağlılığa dönüştüğüne ve son gelişmelerden hemen hemen hiç sarsılmamış olduğuna işaret edildi. Quinnipiac Üniversitesi'nin yaptığı araştırmada ise, Cumhuriyetçi seçmenlerin yüzde 80'inin isyandan ötürü Trump'ı sorumlu tutmadığı, yüzde 73'ünün ise demokrasiyi koruduğunu düşündüğü tespitleri dikkat çekti.
Trump'ın Amerikan tarihine iki kere hakkında azil süreci başlatılmış başkan olarak geçeceğini söyleyenlere yukarıdaki rakamların üzerinde de düşünmeleri önerildi. Tarihçi Timothy Snyder'in "The New York Times Magazine"de yayınlanan makalesindeki, "Cumhuriyetçi Parti iki farklı grup insanı içinde barındırıyor. Birinci grup içindekiler (siyasetçilerin büyük bir bölümü, seçmenlerin az bir bir kısmı) kendi çıkarlarını gözeten düzeni muhafaza etmek isterken, ikinci grup (az sayıda siyasetçi, çok sayıda seçmen) düzeni yıkmayı hayal ediyor..." saptaması Cumhuriyetçi Parti liderliğinin karşı karşıya olduğu sınamayı veciz bir şekilde anlattı.
2020'de yalnızca Korona değil, komplo teorileri de Amerikalıları enfekte etti
Bir yıl öncesine göre 23 milyon insanın Korona'ya yakalandığı, işsizliğin 2 misli arttığı ABD'de insanlar yorgun. Birçok Amerikalı, kulaktan kulağa yayılan şehir efsanelerinden, gerçeklerin reddedilmesinden de çok yorgun. 2020 yılı komplo teorilerinin hâkim olduğu bir yıl oldu. Her üç Cumhuriyetçi Parti taraftarından birinin korkunç komplo teorileri üreten QAnon'a inandığını gösteren araştırmalar yayınlandı.
Barak Obama, The Atlantic dergisiyle bir süre önce yaptığı bir söyleşide, "Ülkemiz epistemolojik bir kriz içinde. Eğer neyin doğru olduğunu neyin yanlış olduğundan ayırt edecek kapasiteye sahip olmazsak demokrasimizi işletemeyiz" demişti.
Slate yazarı John Ehrenreich, "İnsanlar Neden Komplo Teorilerine İnanır? Onlar Aptal Değiller" başlıklı yazısında şu tespitlerde bulundu:
"Komplo teorileri korku, endişe, güvensizlik, belirsizlik ve acziyet duygusu hissedildiğinde ortaya çıkar. Bu duyguların son yıllarda Amerikalılar arasında kök saldığını görüyoruz. İşini kaybetme korkusu, artmayan ücretler, kapanmaya başlayan sosyal mobilite fırsat penceresi zaten var olan sorunlardı. Korona, derin ekonomik resesyon, çok yaygın sokak gösterileri ve itiraz edilen seçim sonuçları gibi 2020 yılındaki gelişmeler ise Amerikalılarda her şeyin kontrolden çıkmış olduğu hissiyatına yol açtı… Birçok insan için Trump'a bağlılık bir sosyal kimlik haline dönüştü. Trump taraftarları bakımından Trump'a ve onun inandıklarına meydan okunması kendi kimliklerinin de aşağılanması olarak algılanmaya başladı. Bu ruh halindeki taraftarları, Trump'ın, Korona'nın ortaya çıkışının Çin'in Amerika'ya karşı bir saldırısı olduğu sözlerine inandığı gibi, Kasım seçimlerinin çalındığı sözlerine de inandı…"
"Trump taraftarları kimdir?" sorusu sosyologların, psikologların, siyaset bilimcilerin önemli sorularından biri haline dönüştü. Günahları bir bir sıralanmakla birlikte, Amerika'nın sosyal fay hatlarının, çatlaklarının tamamiyle Trump'a havale edilemeyeceği görüşü de yoğun bir şekilde konuşulmaya başlandı. Gazeteci Philip Stephens, Amerika'nın Trump'tan daha büyük bir meselesi olduğuna dikkat çektiği yazısında, "Beyaz emekçiler arasındaki aşırı sağın varlığı çok daha derin bir sorun. Demokratlar iktidarda kalmak istiyorlarsa, Biden ekonomik olarak güvensiz, hayal kırıklığına uğramış bu kitleyi komploculardan ve nativistlerden uzaklaştırmalı" diye çağrıda bulunda. Trump, mevcut sosyal/siyasi fay hatlarını derinleştirdi, beyaz Amerikalıların çoğunluk ve iktidarı kaybetme korkusunu büyüttü.
Timothy Snyder, "Gerçek kaybolursa faşizmin ayak sesleri duyulur, Trump bizim hakikat sonrası (post-truth) başkanımızdı..." cümlesiyle son 4 yılı özetledi.
Biden'dan sadece 'eylem' değil, 'dönüştürücü eylemler'in ayak sesleri
Biden 14 Ocak'ta Amerika'yı iyileştirecek adımlar atmaya kararlı olduğunu gösteren bir konuşma yaptı. 1,9 trilyonluk ekonomik canlandırma paketini açıkladığı konuşmasındaki, "Ülkemizin sağlığı tehlikede, ... 30 milyon yetişkin, 12 milyon çocuk yeterli beslenemiyor, 14 milyon kişi her gün evinden atılma riskiyle karşı karşıya. 400 bin küçük ölçekli işyeri bir daha açılmamak üzere kapılarını kapattı. Bir yıl içinde 600 bin eğitim sektörü çalışanı, 800 bin sağlık sektörü personeli işini kaybetti. Büyük bir insani krizle karşı karşıyayız. Kaybedecek zamanımız yok. Şimdi harekete geçmeliyiz" cümleleriyle Amerikanın karşı karşıya olduğu sorunların aciliyetine dikkat çekti.
Biden'ın bu sözleri, Franklin D. Roosevelt'in ilk kez seçildiği 1933 yılında yaptığı yemin töreni konuşmasındaki "Eylem, şimdi eylem" sözlerinin yankısı gibi oldu.
Biden, ekonomik paketinin merkezine düşük gelirlileri yerleştirdi. Önermiş olduğu planın 12 milyon Amerikalıyı yoksulluktan kurtaracağını, çocuklar arasındaki yoksulluğu yüzde 50 azaltacağını söyledi. Demokrat Partinin Temsilciler Meclisi ve Senato'daki çoğunluğunun bıçak sırtında olması, bu paketin yasama sürecinin kolay olmayacağı gerçeğini hatırlatsa da, Biden geleceğe dair umut verdi.
The Wall Street Journal'ın 17 Ocak tarihli baş yazısında, "Biden'ın sunduğu paket ekonomiyi canlandırma paketi değil, servetin yeniden dağıtımı paketi..." eleştirisini okuduğumda, "demek ki Biden doğru yolda" diye düşündüm.
Kiraz ağaçları
Gökyüzü masmavi, New York kışına tezat ılıman bir havada adımlarımı hızlandırarak yürüyorum. Gökyüzünün parıltısı, dipsiz aç gözlülüğü, sahtekarlığı ört bas ediyor mu? Yaşadığımız şehirler iki yüzlü, yalanlarla dolu, kendini beğenmiş, sadece dış görünüşe önem veren sığ adetler ve kültürleri mi barındırıyor?
Ağaçların arkasından baktığımda bütün insanlar aynı gibi. İçinde oturduğumuz evler yangın yeri gibi olsa da binalar değişmeden duruyor. Nehrin kızgın akıntısı sakinleşmiş. Geceye ait bir yürüyüş değil bu. Yanımdan geçen tırnaklarını siyaha boyamış kadın köşede kapanmış kitapçıya bakıyor. Bu kadın şiir kitapları hiç satılmadığı için kitapçı dükkanının raflarında tozlanmış ve rengi solmuş şiirlerin yazarı olabilir mi? Bir gün, belki de kendisinin bu evrende olmadığı bir gece, en ünlü şairlerden biri olarak burada bir tiyatroda şiirleri okunacak. Bunu bilmiyor.
Biden'ın yemin törenine katılan 22 yaşındaki şair Amanda Gorman kelimelerin gücüyle beynimizi kuşatıyor. Gorman'ı dinlerken, Aristotle'in, "Sanatın fonksiyonu katarsisdir" sözünü içimden geçiriyorum. Gorman, "Amerikalı olmak, miras aldığımız gururdan daha fazla bir şey, ayağımızı bastığımız geçmiş… Bu bitmeyen gölge içinde ışığı nerede bulacağız, … Işık her zaman var, sadece görmeye cesaretimiz var ise…" diyor.
Birden aklıma Washington'da kiraz ağaçlarının çiçek açtığı bahar düşüyor. Kiraz ağaçlarının çiçek açtığı baharı unuttuk bile. Herkes siyah kalın paltolarını kuşandı. Evlerin merdivenlerindeki gazeteler, sokaktaki çöpler gibi soğuktan donmuş halde sahiplerini beklemeye başladı.
Biden, yemin töreninin hemen ardından, Trump'ın 12 müslüman nüfusa sahip ülkeye vize kısıtlamasını kaldıran, Paris İklim Değişikliği Anlaşmasına tekrar katılmayı sağlayan, sınırları geçtikleri için ebeveynlerinden koparılmış çocukların aileriyle tekrar birleşmelerinin yolunu açan ve Amerika'yı iyileştirecek diğer 17 başkanlık emrine imza attı. Hayatımızın karanlık saatlerinin arkada kaldığı, ressam arkadaşımın deseni üstündeki ışıklar gibi titrek bir ışık geri geldi. Birisi deli sessizliği yok edecek rüzgarı geri çağırdı. Washington'daki kiraz ağaçları yine çiçek açacak, bahar gelecek, umut bitmeyecek…